Barış Karaağaç yazdı: Sınıfa dönüş çağrısı: Zohran Mamdani ve Demokrat Parti’nin krizi

Barış Karaağaç yazdı: Sınıfa dönüş çağrısı: Zohran Mamdani ve Demokrat Parti’nin krizi
Sınıfa dönüş çağrısı yalnızca bir slogan değil; siyasal meşruiyetin geleceği açısından hayati bir zorunluluk. Bu çağrı, özellikle otoriter sağın dünya genelinde ivme kazandığı bir dönemde daha da anlamlı hale geliyor. Demokrat Parti, sınıf temelli bir halk koalisyonunu inşa edemezse, bu boşluk zaten olduğu gibi Trumpizm tarafından doldurulmaya devam edecek.

Barış Karaağaç - Trent Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Geçtiğimiz Salı günü New York’ta yapılan Demokrat Parti ön seçimleri, yalnızca bir belediye başkanlığı yarışından ibaret değildi. Bu seçim, Demokrat Parti’nin kimliği, siyasal rotası ve sınıflarla kurduğu ilişki hakkında çarpıcı bir referanduma dönüştü. On bir aday arasında öne çıkan iki isim, eski vali Andrew Cuomo ve Queens milletvekili Zohran Mamdani. Kazanan Mamdani oldu. Kaybeden ise yalnızca Cuomo değil; aynı zamanda neoliberal pragmatizmin ve sermaye destekli siyaset anlayışının ta kendisi…

Kim bu Mamdani?

1991'de Kampala'da doğan Zohran Kwame Mamdani, postkolonyal düşünür Mahmood Mamdani ile yönetmen Mira Nair'in oğlu. (Filmseverler Nair’i, özellikle Salaam Bombay! ve Monsoon Wedding gibi ödüllü yapımlardan hatırlayacaktır.) Babası Gujarat kökenli Şii bir Ugandalı, annesi Pencaplı bir Hindu. Orta adı "Kwame", Gana'nın ilk başkanı Kwame Nkrumah'a ithafen verilmiş. ABD'deki Bowdoin College'da ‘Africana Çalışmaları’ eğitimi alan Mamdani (Africana çalışmaları, Afrika kıtası, diaspora toplulukları ve ırk, sömürgecilik, direniş gibi temalar etrafında şekillenen disiplinlerarası bir alandır), bugün New York Eyalet Meclisi'nde Queens'i temsil ediyor. Genç yaşına rağmen kira krizi, toplu taşıma ve göçmen hakları gibi konularda sınıf temelli ve somut çözüm önerileriyle dikkat çekiyor. Kendini sosyalist belediyeciliğin savunucusu olarak konumlandırıyor. Siyasete mahalle düzeyinde katılım, kiracı hakları savunusu ve göçmen dayanışması ile başlamış biri. Bugünün Demokrat Partisi içinde de nadir rastlanan bir profil: Demokratik Parti içindeki Demokratik Sosyalistler (DSA) fraksiyonunun bir parçası olan Mamdani, hem tutarlı hem kararlı hem de sınıf siyasetine sadık. Her ne kadar Demokratik Sosyalistler parti içinde sayıca küçük bir grup olsa da, son yıllarda artan toplumsal eşitsizlik, neoliberal yorgunluk ve Gazze’de yaşanan soykırım gibi küresel adaletsizliklere yönelik tepkilerle birlikte seslerini daha fazla duyurmaya başladılar.

Neoliberal kentte sosyalist yürüyüş (Ve biraz da kızgın milyarderler)

Mamdani ile Cuomo arasındaki karşıtlık, Demokrat Parti'nin çok daha geniş bir krizinin yansıması olarak görülebilir, hatta görülmeli. Cuomo, 2021’deki cinsel taciz skandalının ardından istifa etmiş olsa da, Amerikan siyasetinde pişkinliğin kariyer garantisi sayıldığı bir ortamda geri dönüş yaparak sahneye çıktı. Arkasına ise Bloomberg’in 8,3 milyon dolarlık süper PAC’i, DoorDash gibi şirketlerden gelen yüklü bağışlar ve Ackman, Loeb gibi Trump yanlısı milyarderleri aldı. Mamdani’ye karşı yürütülen milyonlarca dolarlık negatif kampanyalar, onu “radikal” ve “şehir ekonomisini batıracak biri” gibi göstermeye çalıştı. Örneğin kira artışlarını durdurma vaadi “yatırımcı kaçırır”, belediye marketi önerisi ise bazı çevreler tarafından "Sovyet tarzı ve özel sektörü baltalayacak devletçi" bir adım olarak damgalandı.

Ancak, gördük ki, seçmen bu korku senaryolarına pek kulak asmadı. Bu kez sandığa yansıyan şey bir “sınıfa dair mesaj”dı. Mamdani, bu taarruzlara yalın ve çözüme odaklı bir programla yanıt verdi: Kiralardaki artışı durdurma, ücretsiz otobüsler, belediye marketleri, evsizler için kalıcı barınma ve özellikle çalışan sınıf ailelerin yükünü hafifletmeyi amaçlayan ücretsiz çocuk bakımı hizmeti.

Rebecca Kirszner Katz'ın ifadesiyle: “Cuomo’nun büyük fikirleri yoktu. Mamdani’nin küçük parası ama büyük fikirleri vardı.”

Mamdani’nin bu programları finanse etme stratejisi ise başlı başına siyasi çatışmanın bir kaynağı: Plan, tüm bu sosyal hizmetlerin finansmanını, New York'un en zengin kesimlerinin vergi oranlarının artırılmasıyla sağlamak. Başka bir deyişle, milyarderlerin yıllardır 'dokunulmaz' olan vergi kalkanı bir miktar deliniyor. Bu da milyarderlerin Mamdani’ye karşı cephe almasının en temel nedenlerinden biri. Zira herkes eşit olabilir ama bazıları, vergilerini hiç sevmeyecek kadar eşittir…

2025-06-25t050151z-1268639625-rc2h9fap92su-rtrmadp-3-usa-new-york-mayor-election-1750831365.webp

TikTok ve Forrest Gump: Siyasal anın dijitalle buluşması

Mamdani’nin televizyon tartışmasında Cuomo’ya yönelttiği şu sözler viral oldu: “Ben Medicaid'i kesmedim. MTA'yı özelleştirmeye kalkmadım. Kadınları taciz etmedim. Çünkü ben siz değilim, Sayın Cuomo.”
Bu sahne TikTok’ta milyonlarca kez izlendi.

Cuomo destekçileri Mamdani’yi “sosyal medya adayı” olarak küçümsemeye çalıştılar ama bu küçümseme sandıkta geri tepti. 25-34 yaş arası seçmenler, erken oy kullanımında dikkat çekici bir artış sergilediler. Kampanya sırasında Manhattan’da gerçekleştirdiği yürüyüşlerde, Mamdani sokakta alkışlarla karşılandı. Sosyal medyada paylaşılan videolarda gençlerin onu takip ettiği ve bu anların Forrest Gump benzetmeleriyle dolaşıma girdiğini gördük.Sonuçta, kampanya, dijital medyanın ötesine taşarak kent sokaklarında gerçek bir harekete dönüştü.

Zenginlerin tehdidi: Sandıkta ters tepki

Seçim sürecinde milyarderler cephesinden yükselen tehditler oldukça dikkat çekiciydi: “Mamdani kazanırsa New York’tan taşınırız.”

Süpermarket zinciri sahibi Catsimatidis, marketlerini satmayı düşündüğünü söylerken; Warby Parker’ın CEO’su ise “Ben kalırım ama başkaları bavulu toplar” diyerek durumun vahametini (!) vurguluyordu.

Bu tehditler ve yaratılmaya çalışılan korku atmosferi, seçmen üzerinde beklenen etkiyi yaratmadı; aksine, Mamdani’ye yönelik desteği daha da pekiştirdi ve tabanı harekete geçirdi. Mamdani’nin yanıtı netti: “New York’u yaşanabilir kılmak için milyarderleri vergilendirmek zorundayız.”

Trump’tan gelen saldırı: Korkunun itirafı?

Mamdani'nin başarısı sağ çevrelerde de dikkat çekici bir rahatsızlık ve savunma refleksi yarattı. Trump’ın bu gelişmelere kayıtsız kalması düşünülemez tabii ki; Truth Social’da yine döktürdü:

“Zohran Mamdani, %100 komünist bir çılgın. Demokratların ön seçimini kazandı ve belediye başkanı olmaya gidiyor... Görünüşü korkunç, sesi rahatsız edici, pek zeki de sayılmaz.”

Trump’ın bu sözleri, onun her zamanki gibi ölçüsüz, edepsiz ve biraz da sabırsız dilini yansıtırken, Mamdani’nin temsil ettiği siyasetin belli ki birilerini fazlasıyla huzursuz ettiğini açıkça gösteriyor. Çünkü Mamdani, pahalı takım elbiselerle değil; bir sırt çantası ve sınıf politikasıyla sahneye çıkmış durumda. Trumpçı milyarderlerin “New York, San Francisco, Chicago ya da Portland gibi olur” korkusu, sınıf siyasetinin yeniden diriliş korkusu.

Sınıf ve kimlik: Çatışma değil, dayanışma

Mamdani'nin zaferi, kimlik siyasetinin sınırlarını da gözler önüne serdi. Yahudi topluluğu içinde belirgin bir kuşak ve inanç farklılığı ortaya çıktı: Yaşlı, Ortodoks seçmenler büyük oranda Cuomo’yu desteklerken; seküler, sol ve genç Yahudiler Mamdani'nin sınıf temelli politikalarına sahip çıktı. Bir diğer dikkat çekici nokta, kendini 'sadık bir Siyonist' olarak tanımlayan ancak Filistin yanlısı gösterilere yönelik polis şiddetine karşı çıkmış bir figür olan Kongre üyesi Jerry Nadler’ın da Mamdani'ye destek vermesiydi. Nadler, antisemitizme karşı samimi bir duruş sergilediğine inandığı Mamdani’yi kamusal biçimde savunarak, partideki yerleşik algılara meydan okudu. Bu, Amerikan siyasetinde sıklıkla karıştırılan antisemitizm ile İsrail eleştirisi/karşıtlığı arasındaki farkı netleştiren ender örneklerden biri. Genç seçmenler arasında bu ayrımın giderek daha geniş bir kabul gördüğü anlaşılıyor.

Siyah seçmenlerde de tablo karmaşıktı. Şehir Meclisi Başkanı Adrienne Adams, Mamdani’yi açıktan desteklemedi. Ancak kamuoyu yoklamaları, Mamdani’nin genç Siyah seçmenler arasında kayda değer bir destek bulduğunu gösterdi. Bu tablo, sınıf siyaseti ile kimlik siyasetinin birbirini dışlamak zorunda olmadığını; aksine, emek eksenli bir politik hattın çok etnisiteli ve çok kuşaklı bir dayanışma zemini yaratabileceğini gösteriyor. Mamdani'nin kampanyası, yalnızca belirli bir seçmen grubuna seslenen bir hareket değil; siyah, Yahudi, Latin ve Asyalı seçmenleri de kapsayan çok katmanlı ve kapsayıcı bir halkçı koalisyonun ipuçlarını taşıyor. Bu geniş destek yelpazesi, sınıf temelli bir siyasetin etnik kimlikleri dışlamadan, onları içererek inşa edilebileceğini gösteriyor.

Demokratlar için son uyarı mı?

Rebecca Kirszner Katz'ın dediği gibi, ortada Demokrat Parti’nin bir "merak sorunu" var. Katz, uzun yıllar boyunca Demokrat Parti içinde danışmanlık yapmış, Bernie Sanders ve John Fetterman gibi isimlerle çalışmış deneyimli bir siyasal iletişim stratejisti. Aynı zamanda Zohran Mamdani'nin medya stratejisini yöneten kişi olarak, kampanyanın iç dinamiklerine oldukça hâkim. Katz'a göre, Demokrat Parti'nin temel sorunlarından biri, kendi tabanından çıkan ilerici adaylara karşı yapısal bir ilgisizlik ve üstenci bir kayıtsızlık. Parti elitleri, Mamdani gibi figürleri istisna kabul edip dışlama eğilimindeyken, seçmen bu adayları sahiplendikçe aradaki uçurum daha da belirginleşiyor. Sanders, AOC ve şimdi de Mamdani, aynı şeyi gösteriyor: Seçmen, yalnızca kimliğe seslenilmesini değil, sınıfsal adalet talebini de duymak istiyor. Hem de açık, net, maddi temelli taleplerle.

Clinton yıllarından bu yana partinin izlediği neoliberal rota, işçi sınıfından kopuşun temel nedeni oldu. Sağlık, barınma ve ulaşım gibi temel hizmetleri piyasaya terk eden bir siyasetin halkla bağı zayıflıyor. Mamdani’nin başarısı, kimliklerin özgürleşmesini savunurken aynı zamanda bu özgürleşmenin maddi zemininin inşa edilmesi gerektiğini de gösteriyor bize.

New York seçimi, Demokrat Parti için bir yol ayrımı olarak görülebilir. Ya halkla kurduğu bağı sınıfsal adalet ekseninde yeniden tanımlayacak, ya da yatırımcı dostu, seçmen yabancısı bir merkez olarak erimeyi sürdürecek.

Sınıfa dönüş çağrısı yalnızca bir slogan değil; siyasal meşruiyetin geleceği açısından hayati bir zorunluluk. Bu çağrı, özellikle otoriter sağın dünya genelinde ivme kazandığı bir dönemde daha da anlamlı hale geliyor. Demokrat Parti, sınıf temelli bir halk koalisyonunu inşa edemezse, bu boşluk zaten olduğu gibi Trumpizm tarafından doldurulmaya devam edecek. Trump’ın 2025’te Beyaz Saray’a dönüşüyle birlikte, bu tehlikenin soyut bir ihtimal değil, güncel bir gerçeklik olduğu açık biçimde ortaya çıktı. Zaten son dönemde hem federal hem de eyalet düzeyinde kürtaj yasakları, göçmen karşıtı kampanyalar ve eğitim müfredatlarına yönelik ideolojik müdahaleler bu eğilimin ne kadar güçlü ve yaygın olduğunu gösteriyor. Bu koşullarda Demokrat Parti'nin yalnızca karşıtlıkla değil, pozitif ve kapsayıcı bir sınıf programıyla yanıt vermesi, demokrasinin geleceği açısından kritik önem taşıyor.

Meraklısına not: Mamdani ve kent kuramı arasında köprüler

Zohran Mamdani’nin siyasal pozisyonu doğrudan kuramsal referanslar içermese de, kent kuramı literatüründeki birçok isimle dolaylı biçimde kesişiyor. Henri Lefebvre’in “kent hakkı” kavramı, David Harvey’nin “asi şehir” ve sınıf mücadelesi vurgusu, Susan Fainstein’ın “adil şehir” vizyonu ve Don Mitchell’in kamusal alan teorisi, Mamdani’nin mekânsal adalet ve kamusal hizmet eksenli önerileriyle düşünsel bir akrabalık içinde. Peter Marcuse’ün kent hakkını “sisteme karşı bir itiraz” olarak tanımlaması ise, Mamdani’nin neoliberal belediyeciliğe karşı sunduğu alternatifin özünü özetler nitelikte.

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.