10 Ekim’in yıldönümünde IŞİD’in Türkiye’deki durumu: Gerçek bir mücadele var mı?
Hale GÖNÜLTAŞ
Kısa Dalga - Ankara Garı’nda, barış için bir araya gelenlere yönelik IŞİD’in kanlı saldırısının üzerinden 10 yıl geçti. Türkiye tarihindeki en kanlı bombalı saldırının faili olan IŞİD, arada geçen sürede Türkiye’deki faaliyetlerini sürdürdü ve daha sonra da pek çok katliama imza attı.
IŞİD’in Türkiye’deki varlığı, faaliyetleri ne durumda? Zayıflatıldığı söylenen ama her seferinde yeni bir eylemle ortaya çıkan bu kanlı örgütle gerçek bir mücadele veriliyor mu?
Kısa Dalga için hazırladığımız haber dosyasında IŞİD’in bölgedeki ve Türkiye’deki varlığına ve tehlike potansiyeline odaklanacağız.
Suriye ve Irak’ta hala 3 bin IŞİD’li var
IŞİD en güçlü olduğu dönemde Suriye ve Irak'ın geniş kesimlerini kontrolü altında tutuyordu. Ancak 2017 itibarıyla bu bölgelerin yüzde 95'ini kaybetti. 2019'da ABD ve Kürtlerin öncülüğündeki koalisyon, örgütün Suriye'de elinde kalan son toprağı Baghuz köyünü de ele geçirdi. Bunu örgütün zayıflamasıyla sonuçlanan bir dizi yenilgi izledi.
Fakat yenilgiler IŞİD’i bitirmedi. IŞİD savaşmak ve hayatta kalmak üzerine kurulan ve yeniden canlanma olasılıklarını önceden planlayan bir örgüt. IŞİD, Suriye’de ülkenin yarısını kapsayan Suriye Çölü ve büyük ölçüde Kürt güçlerinin kontrolünde bulunan Kuzeydoğu Suriye’de varlık gösteriyor. Her iki bölge de kötü yönetilen ve ulaşılması zor coğrafyalar.
BM (Birleşmiş Milletler) rakamlarına göre halen Suriye ve Irak’ta bulunan militan sayısı şu an için 3 binin üzerinde. Militanlar kapsamlı çatışma deneyimi ve hedefli saldırılar gerçekleştirme kabiliyetine sahip. Öte yandan örgütün toprak kaybına uğramaya başladığı 2017’den itibaren terörist faaliyetlerinin devam etmesini sağlamak için ciddi miktarda nakit ve altın depolarını çöl bölgesine taşıdıkları da bilinen bir gerçek.
Geçen Ekim ayında Esad rejiminin yıkılmasının ardından Esad güçlerinin elindeki büyük miktarda silahın IŞİD’in eline geçtiği de uluslararası kuruluşlarca açıklanan bilgilerdendi. Ayrıca Esad döneminden bu yana süre gelen mezhepsel çatışmalar da IŞİD’in güçlenmesinde önemli bir faktör olduğunu söylemek mümkün.
Kuzey Suriye’deki kamplar
IŞİD’in Kuzey Suriye’de varlık göstermesi de Türkiye açısından da ciddi bir güvenlik sorunu. Kuzey Suriye’de SGD (Suriye Demokratik Güçleri) kontrolünde 28 gözaltı merkezinde 8 binden fazla IŞİD’li ve 30 bine yakın kadın ve çocuk tutuluyor. Kamp ve hapishanelerde radikal cihatçılar var. 2022 yılını hatırlayalım. IŞİD o tarihte Haseke’deki El Sina hapishanesine saldırdı. Saldırıyla hapishanede tutulan yüzlerce IŞİD’linin kaçmasına olanak tanındı. Örgütün şu anda Kuzeydoğu Suriye’de bulunan IŞİD militanlarının tutulduğu hapishane ve kamplara saldırması yine kitlesel firarı beraberinde getirecektir. Firar eden militanlar silahlanacak ve bu da beraberinde IŞİD’in güçlenmesi kadar, bölgesel katliamlara da zemin hazırlayacaktır.
Türkiye geçiş için en kolay güzergâh
Türkiye, IŞİD’i 2013 yılında terör örgütü listesine aldı. Bu tarihten önce militan ya da sempatizanlar cihat için Suriye’ye sınırdan kaçak yollarla gidiyordu. Sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları değil, farklı pek çok ülkeye mensup militan da bu güzergahı kullandı.
Türkiye coğrafi konumu gereği cihatçı geçişleri için kullanılabilecek en kolay güzergâh. Dolayısıyla çatışma bölgesinden kaçak geçişlerle giden cihatçılar, aynı güzergahtan Türkiye geri döndü.
Ayrıca Türkiye’nin Suriye iç savaşı sırasında uyguladığı açık kapı politikasıyla savaştan kaçan mültecilerle birlikte radikaller de Türkiye’ye sızdı. Türkiye’ye gelen militanlar selefi yapılanmaların da desteği ile Türkiye’de iş ve ev buldu, yaşam koşullarını oluşturdu. Türkiye’nin açık kapı politikasını sonlandırmasının ardından Suriye sınırı üzerinden Türkiye’ye kaçak yollarla gelişler fazlalaştı.
Gazetecilerin kaleme aldığı çok sayıda haberle IŞİD emirlerinin, yöneticilerin, kırmızı bülten ile arananların başkent Ankara’nın yanı sıra, İstanbul, Gaziantep, Hatay, Urfa gibi illerde yerleşik yaşam kurdukları kamuoyunun bilgisine sunuldu. IŞID’in cihat eğitimi veren okulları, Ribat (ileri karakol merkezi) olarak tanımladıkları, kitapevi adı altında faaliyet gösteren mekanları, il göç idarelerine sahte beyanda bulunarak kimlik çıkartan üst düzey radikallerin varlığı da gazeteciler tarafından gündeme getirildi.
IŞİD ile mücadelede kritik tarih
15 Haziran 2021, IŞİD’in Türkiye’deki yapılanmasına dair ayrıntıların ortaya çıkmasını sağlayacak kritik bir tarihti. O tarihte IŞİD’in “Türkiye vilayeti sorumlusu” Ebu Usame el Türki kod adlı kırmızı bülten ile aranan Kasım Güler MİT tarafından düzenlenen operasyonla Suriye’den Türkiye’ye getirildi.
Kasım Güler’ın sorgusunda IŞİD’in “Türkiye Vilayet yapılanması”, hiyerarşisi, Türkiye’de yer altında olan militanlar, eylem planları gibi ayrıntılara ulaşıldı. Bu tarihten sonra IŞİD’e yönelik operasyonlar arttı ve halen de sürüyor.
İçişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde operasyonlar sonrasında gözaltına alınanların sayısı ve operasyon düzenlenen yer kamuoyu ile paylaşılıyor. Fakat gözaltına alınanların tutuklama ve serbest bırakılma, sınır dışı edilmelerine dair resmi bir veri açıklanmıyor. Peki örgütün militan kadrosu, finans ve kimi zaman da saldırı hazırlığı içinde olduğu açıklanan militanlara yönelik hemen hemen her gün operasyon düzenlenirken, IŞİD Türkiye’de varlığını nasıl sürdürüyor?
“Devlet, radikal İslamcı örgütleri öncelikli tehdit olarak görmüyor”
IŞİD araştırmaları sırasında konuştuğum emekli bir savcı, bu örgütle mücadeledeki en önemli zaafı şu sözlerle anlatmıştı:
“Terörle mücadelede, terör örgütleri arasında kamu otoritelerinin radikal İslamcı örgütleri öncelikli tehdit olarak görmediklerini söylemek mümkün. Bu algı da savcı ve polislerin IŞİD militanlarının delil toplamada yeterince çaba göstermemesi sonucunu beraberinde getiriyor. Bu nedenle de pek çok İŞİD üyesi ‘delil yetersizliğinden’ serbest bırakılıyor. Yani gözaltılar yapılsa dahi büyük çoğunluğu tutuklama ve mahkûmiyetle sonlanmıyor.”
Kolluk ve yargının “yumuşak” tutumu
Emekli savcının verdiği önemli bir bilgi de güvenlik güçlerinin tutumuna ilişkindi:
“IŞİD şüphelileri, örgüt yöneticisi olup olmaması Suriye ve Irak’ta işledikleri suçlara bakmaksızın Türkiye’de aktif faaliyette değilse izleme ve gözetleme ile yetiniyor. Sonuçta gözaltılar yapılsa dahi büyük çoğunluğu da tutuklama ve mahkûmiyetle sonlanmıyor.”
“Silahlı terör örgütüne üye olma”, “örgüt yöneticiliği” gibi suçlardan yargılanan bir sanık, eğer etkin pişmanlık yasasından yararlanmazsa genellikle altı, en fazla yedi yıl ceza alıyor. Fakat, infaz hukuk açısından da bir IŞİD’li aldığı cezanın üç yılını tamamlarsa avukatının “uzun tutukluluk” itirazı sonucu tahliye edilebiliyor. Yabancı uyruklu sanıklar ise delil yetersizliğinden adli kontrol şartı ve yurt dışı çıkış yasağı ile tutuklama yapılmadan serbest bırakılabiliyor.
Kırmızı Bülten’le aranan IŞİD’li Ankara’da yaşıyor
Güvenlik ve yargı bürokrasisinin IŞİD’e yönelik bu tutumu çok sayıda olayda da kendisini gösteriyor. Kırmızı bültenle aranırken yakalanan bir IŞİD’liye yargının gösterdiği tolerans çarpıcı örneklerden biri. INTERPOL tarafından IŞİD üyeliği şüphesiyle Kırmızı Bülten'le aranırken Suriye’den kaçak yollarla Türkiye’ye giren ve Ankara'nın Polatlı ilçesinde sahte kimlikle yakalanan D.K., Kazakistan adli makamlarının gereken belgeleri göndermemesi nedeniyle “delil yetersizliğinden” tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Yurt dışı yasağı ve adli kontrol uygulanan Kazakistan uyruklu D.K., şu an Ankara’da ikamet ediyor.
Reina dosyasındaki isim sahte pasaportla Türkiye’ye geldi
Bir başka örnek: 30 Mayıs 2023 günü Anadolu Ajansı’nın geçtiği “2017 yılında 39 kişinin ölümü ile sonuçlanan Reina saldırısı sonrası yapılan operasyonlarda yakalandıktan sonra sınır dışı edilen Özbekistan uyruklu A.A.’nın, Kırgızistan pasaportu ile Suriye sınırından kaçak yolla Türkiye’ye yeniden girdiği ve bir operasyon sonucu Denizli’de yakalandığı” haberi de halen hafızalarda.
IŞİD’li ailenin cinayeti
Eylül ayının son günlerine dönelim: Ankara otobüs terminali AŞTİ’de servisçilik yapan Binali Aslan, IŞİD’liler tarafından kaçırıldı. Yapılan aramalarda Aslan’ın, 14 kişilik IŞİD sempatizanı bir aile tarafından Ankara’dan alınarak Mersin’e götürüldüğü ortaya çıktı. Şoför Aslan’ın cesedi, şüphelilerin ifadeleriyle Mersin’in Tarsus ilçesi Kaburgediği Köyü yakınlarındaki ormanda gömülü halde bulundu. 14 kişilik IŞİD’li grup/aile güvenlik güçlerince takipte miydi? AŞTİ gibi bolca güvenlik görevlisi ve polisin olduğu, kameralarla izlenen bir alanda IŞİD’liler rahat hareket edebildikleri dikkate alındığında takipte olmadıkları anlaşılıyor. Bir diğer dikkat çekilmesi gereken nokta da bu kadar kalabalık bir grubun sınırdan nasıl rahatlıkla Suriye’ye geçtiği.
Suriye’den dönenler, Afganistan’a gidecek olanlar…
Türkiye’deki IŞİD yapılanmasını değerlendirirken iki açıdan bakmak gerekiyor. Birincisi IŞİD’in Suriye’de toprak kaybı öncesi yoğunlaşan kaçak yollarla Türkiye’ye gelip yerleşen radikaller, ikincisi ise IŞİD’in Afganistan kolu olarak bilinen Horasan yapılanmasının Türkiye’deki faaliyetleri.
Tacik, Özbek, Azeri, Kırgız, Rus militanların Afganistan’a ulaşımda Türkiye’yi bir “geçiş güzergahı”, “toplanma noktası” olarak kullanmaları, çok net olarak ifade edilmese de 2019 sonrası IŞİD yargılama belgelerine yansımıştı. Nitekim Ocak 2024’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca IŞİD Horasan yapılanmasına katılım için geçiş ülkesi ve ayrıca üs olarak kullandığına dair sanık beyanları ortaya çıkmıştı.
İddianame IŞİD için Türkiye’nin sadece lojistik bir merkez olmadığını aktif radikalleşme, silah ve finans temini saldırı planlamasına katılım gibi iki önemli işlevi olduğunu görünür kılması açışından dikkat çekiciydi.
YARIN: IŞİD HORASAN YAPILANMASININ TÜRKİYE’DEKİ VARLIĞI? AFGANİSTAN’A TÜRKİYE’DEN GİDİŞLER SÜRÜYOR MU? IŞİD’İN AFRİKA YAPILANMALARINDA TÜRK VATANDAŞLARI VAR MI?
Kaynak:Haber Merkezi
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.