Kozak yaylasında maden kuşatması: 'İnsanlarımız kanser oluyor'

Kozak yaylasında maden kuşatması: 'İnsanlarımız kanser oluyor'
Maden faaliyetleri Kozak'ta doğal yaşamı tehdit ediyor. Bakanlığın “Doğal Sit Alanı” olarak tescil ettiği yaylada bir taş ocağı daha ruhsat için başvurdu. Çevre örgütleri bölgedeki tahribata dikkat çekiyor.

Özgür Duygu Durgun

İzmir'in Bergama ilçesi sınırları içerisinde yer alan; Dikili ve kuzeyde Ayvalık'ı içine alan Kozak Yaylası'nda Kozak Grup şirketi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na granit ocağı işletmesi açmak için başvurdu. Ege'de Sonsöz gazetesinde yer alan habere göre, adı geçen şirket “3439815” numaralı ruhsat sahasında granit ocağı açabilecek. Ocağın nerede açılacağı kamuoyuna açıklanmadı. Çevre örgütleri, şirketin bakanlıktan ÇED onayı talep etmesi halinde süreci tüm Kozak köylüleriyle birlikte takip edeceklerini belirtiyor.

Bu son başvuruyla birlikte çok sayıda yasal ve kaçak maden Kozak Yaylası'nda doğal dengeyi bozuyor, yeraltı suları çekiliyor, fıstık çamı üretimi düşüyor, hayvancılık olumsuz etkileniyor.

whatsapp-image-2025-07-31-at-15-53-24.jpeg
Kozak Havzası

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü geçen nisan ayında Kozak Yaylası'nın bir kısmını üçüncü derece doğal SİT anlamına gelen ‘Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı’ alanı ilan etmişti ancak Doğal SİT Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları İlke Kararı’na göre, SİT kararı çıksa bile bölgede madencilik faaliyetleri yapılması ve yeni ocak açılmasının önünde yasal engel yok.

Kozak bölgesi, Bergama Krallığı’ndan beri fıstık çamı ormanları ile kaplı. Bir çam fıstığının kozalak vermesi için dikiminden yaklaşık 10 yıl geçmesi gerekiyor. Kasım ayından başlayan kozalak toplama işi nisan ayına kadar devam ediyor. Uzun süren toplama döneminin ardından bir ağaçtan sadece 7-8 kilo fıstık çamı elde edildiği için fıstık çamı çok değerli. İçerisinde bulunan minerallerle yararlı bir besin olan çam fıstığı, yurt içindeki ihtiyacın yüzde 80’ni karşıladığı gibi yurt dışına da ihraç ediliyor.

whatsapp-image-2025-07-31-at-15-49-46.jpeg

Verim düşüyor

Kozak köylülerinin hayvancılıkla birlikte en önemli geçim kaynağı olan çam fıstığında verim son 10 yılda dramatik biçimde düştü. Doğu Akdeniz Ormancılık Araştırma Enstitüsü, Ege Üniversitesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Orman Genel Müdürlüğü gibi kurumların 2010'lardan bugüne dek yürüttükleri çalışmalar da bunu gösteriyor. Verim düşüşünün nedenleri arasında madencilik faaliyeti, iklim değişikliği, zararlılar, aynı tür ağaç dikilmesinden kaynaklanan genetik çeşitliliğin düşüşü gibi faktörler var.

Öte yandan maden faaliyetlerinin yol açtığı ekolojik ve sosyal sorunlar, bir avuç bilim insanı ve sivil toplumun dışında, akademinin ilgi alanına pek az girebiliyor. Bergama'nın önceki dönem belediye başkanlarından Mehmet Gönenç, Kozak ormanında araştırma yapan Bakanlık yetkilileri ve üniversite üyelerinin rotasyona uğradığını; bölgeyi tanıyan bilim insanlarının 2014’ten itibaren sürgün edildiğini ve yerlerinin doldurulamadığına dikkat çekiyor. Gönenç, geçen dönem AK Parti'de olan Bergama Belediyesinin tüm çevre davalarından çekildiğini ve Kozak'ın savunmasız kaldığını hatırlatarak ''Bu dönemde İzmir Büyükşehir ve Bergama Belediyesi’nin tekrar bu süreçlere dahil olması gerekiyor. Çünkü Kozak ciddi anlamda risk altında. Bu madenler hem çalışırken hem de on yıllar sonra kötü bir miras bırakacaklar” diyor.

Kanser vakalarında artış

100'den fazla taş ocağı ile biri Dikili Çukuralan'daki Koza Altın, diğeri Balıkesir İvrindi'deki Tümad Altın işletmeleriyle dört bir yandan kuşatılmış Kozak Yaylası'nda ciddi bir ekolojik yıkım söz konusu. Taş ve altın ocaklarının yaygınlaşmasının yarattığı tahribat çam ormanlarının bütünlüğünü bozuluyor: Patlatmalar, ağır iş makineleri, toz salınımı ve habitat kaybı, ağaçların gelişimini ve tozlaşmasını olumsuz etkiliyor. Maden faaliyetleri kaynaklı yeraltı su seviyeleri değişiyor, kimi kaynaklar kuruyor.

whatsapp-image-2025-07-31-at-15-49-27.jpeg

90'ların sonunda İstanbul'da Boğaziçi Köprüsü'nün halatlarına kendilerini bağlamak gibi, siyanürlü altın madenciliğine karşı ses getiren yaratıcı eylemlere imza atan Bergama köylüleri ise bugün Bakırçay havzasını kuşatan şirketler karşısında adeta pes etmiş durumda.

Yaşadıkları tahribatı ve tükenmişliği Yukarıbey köyünden bir Kozak köylüsü ile konuşuyoruz. Adını vermek istemeyen üretici, ''Bugün Kozak'ın hemen her köyüne gidin, bir maden ocağı görürsünüz. Hepimiz toz toprak içinde yaşıyoruz. Türkiye'nin her yerinde köy bitti, hayat bitti. Kozak'ta köylünün huzuru kalmadı. Gençlerimiz büyükşehirlere gitti. Çoluk çocuk sigorta davasına madenlerde işe giriyor. Nasıl girmesin? Soruyorum size, bu Avrupalı şirketler neden gelip bu topraklarda maden arıyor, taş arıyor? Kendi topraklarında yok mu? Aslında bu şirketlerden bize fayda yok. Sağlığımızla oynuyorlar. İnsanlarımız kanser oluyor. Benim ailemde de kanser nedenli ölümler oldu. Memleket bitmiş daha hala ne satabiliriz diye uğraşıyorlar'' diyor.

SİT kararı ile dağ fare doğurdu

Kısa Dalga'ya konuşan Bergama Çevre Platformu sözcüsü Erol Engel, Kozak'ta resmi ocaklar kadar kaçak olarak çalıştırılan çok sayıda maden ve taş ocağı olduğunu hatırlatıyor. Yayla köylerinin taş ocaklarına adeta feda edildiğini söyleyen Engel, 3. derecede SİT kararını sadece Kozak değil tüm ülke genelinde maden faaliyetlerinin meşrulaştırılma yolu olarak değerlendiriyor:

“'Nisan ayında bir yönetmelik çıktı, Kozak 3. derece doğal sit ilan edildi. Ancak yönetmeliği okuduğunuzda mevcut taş ocaklarının önünün açıldığı görülüyor. Yönetmelikte 'ekolojik koridor oluşturma, doğal silüetin korunup, onun dışındaki alanlarda madencilik faaliyetlerinin yapılabileceği, patlatmaların izne tabi olacağı' gibi ifadeler var. Burada bir makyaj söz konusu. 'Patlatmalar izne tabi' deniliyor ancak sabahın köründe başlayarak buradaki insanlar ve doğal hayatın parçası olan hayvanlar ciddi travmalarla baş başa bırakılıyor. Kozak'ta son bir yıldır maden ruhsatı verilmiyordu ancak yeni çıkan bu yönetmelikle var olan madencilik faaliyetlerini meşrulaştırıp, yenilerinin önünü açtılar. Kısacası, dağ fare doğurdu''.

whatsapp-image-2025-07-31-at-15-49-27-1.jpeg

“Yeraltı suyu akışı değiştiriliyor”

Haziran ayında TBMM'den geçen; zeytinlikleri madenciliğe açmanın yanı sıra kaçak madenlere af ve özel çevre koruma alanlarında ruhsat kolaylığı gibi düzenlemeler de içeren yasanın Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerini etkisizleştireceğini belirten Engel; yasanın madencilik sektörünün çıkarlarını göz ederek hazırlandığını vurguluyor.

''Bölgede iki büyük altın madeni işletmesi mevcut. Balıkesir, İvrindi'deki TÜMAD ile Dikili Çukuralan'daki Koza Altın. Her ikisi de yeraltı su rezervini hızla tüketiyor. Özellikle Çukuralan'da korkunç bir eko kırım söz konusu. Zengin yeraltı su kaynakları üzerindeki Koza Altın Madeni, 400 metreden cevher çıkarıyor. Suyu kesmeden cevheri alamadıkları için; orada binlerce yıldır süren su altı akış rejimini değiştiriyorlar. Suyu kesmek için oraya yüzlerce ton kimyasal beton döktüler. Dikili Ovası’nda kuraklığa neden oldular. Madra Nehri tarihinde ilk defa 2023 yılında kurudu Biz buralardaki davaları kazanmamıza rağmen Bakanlık bu kararları etkisiz hale getirdi. Suyun bu kadar değerli olduğu bir zaman diliminde Madra'nın zirvesinde TÜMAD, eteklerinde Koza, bölgeyi hızla çoraklaştırıyor. Buralarda yargı ve adalet çabalarımız maalesef siyasal iktidarın antidemokratik uygulamalarıyla, özellikle de Çevre Bakanlığının ÇED süreçlerini devreden çıkaran 2009 /7 sayılı genelgesi ile yok sayılıyor. Bu genelge şirketlere mahkemelerden çıkan itiraz gerekçelerini ortadan kaldırmaları için fırsat tanıyor. Çukuralan Altın Madeni, 2009/7 sayılı genelgenin birden çok kez uygulanmasıyla faaliyetini sürdürmeye devam ediyor. Genelgenin uygulandığı projelerin sayısı saymakla bitmiyor."

Kaynak:Haber Merkezi - Özgür Duygu Durgun 

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.