Kuyu’daki Türkiye: Kuyu tipi cezaevleri gerçeği

Kuyu’daki Türkiye: Kuyu tipi cezaevleri gerçeği
Türkiye’de cezaevi kavramı yeniden tanımlanıyor. Artık mesele sadece mahpus sayısındaki artış değil, onların hangi tip yapıların içinde tutuldukları. Son birkaç yıldır inşa edilen yeni tip cezaevleri —resmî adıyla Y ve S tipi, mahpusların diliyle “kuyu tipi”— infaz sisteminde yeni bir dönemi başlatıyor.

CANAN COŞKUN

Türkiye’de cezaevleri, iktidarların sadece adalet anlayışını değil, yurttaşına bakışını da en çıplak biçimde gözler önüne seren bir ayna işlevi görüyor. Her dönem değişen cezaevi tipleri, aslında değişmeyen bir zihniyetin yeni biçimlerini temsil ediyor: Devletin “güvenlik” adı altında yurttaşından sakladığı yüzünü.

Birkaç yıldır inşa edilen “kuyu tipi” cezaevleri, bu aynadaki yansımanın en karanlık hali. Ne kamuoyuna açık bir tartışma var, ne de mahpusların ya da insan hakları savunucularının sesine kulak veren bir yönetim. Ancak ihaleler, planlar, bütçeler ve duvarların ardındaki sessizlik, yeni bir rejimin şekillendiğini gösteriyor: Daha derin, daha görünmez, daha izole bir tecrit sistemi.

2000’lerin başında, F Tipi cezaevlerinin devreye girmesiyle başlayan “yüksek güvenlikli hapishane” dönemi, artık yeni bir evreye taşınıyor. O dönem kamuoyunda büyük tartışmalar yaratmış, ölüm oruçlarıyla, protestolarla ve can kayıplarıyla anılmıştı.

20 Ekim 1999’da, F Tipi cezaevlerindeki hücre sistemine ve Terörle Mücadele Yasası’na karşı Türkiye genelinde 816 tutuklu açlık grevine başladı. Kısa sürede ölüm orucuna dönüşen eylemlerde 51 kişi hayatını kaybetti. Açlık grevlerinin başlamasından iki ay sonra, yaklaşık 10 bin asker ve jandarmanın katılımıyla “Hayata Dönüş” adı verilen operasyon düzenlendi. Gerçekte “Tufan” adıyla yürütülen operasyonda 2’si asker, 30’u tutuklu olmak üzere 32 kişi öldü, yüzlerce mahpus yaralandı.

O günlerde karşı çıkılan tecrit politikası, bugün sessizlik içinde genişliyor. Siyasi iktidar, açlık grevlerine, insan hakları örgütlerinin uyarılarına ve uluslararası sözleşmelere rağmen cezaevlerini daha da kapalı, daha da yalıtılmış hale getiriyor.

Adalet Bakanlığı son yıllarda “Y tipi” ve “S tipi” adını verdiği, mahpusların ise “kuyu tipi” olarak tanımladığı yeni bir cezaevi modeli inşa ediyor. Resmî tanımlarda “yüksek güvenlikli infaz kurumu” olarak geçen bu yapılar, mimarisiyle ve uygulamasıyla izolasyonu esas alıyor. Tutuklular ve hükümlüler birbirinden, dünyadan, hatta güneş ışığından bile koparılıyor.

Bu yazı dizisi, Türkiye’nin cezaevi politikasında yaşanan bu dönüşümü anlamaya çalışıyor.

Amacımız yalnızca duvarların ardında ne olduğunu anlatmak değil; bu duvarların nasıl, hangi gerekçelerle ve hangi paralarla örüldüğünü göstermek.

Bu yazı dizisi, “kuyu tipi” olarak adlandırılan yeni cezaevi modelinin izini sürecek. Cevabı uzmanların değerlendirmelerinde, devletin yatırım kalemlerinde, ihale dosyalarında, mimari projelerde ve en önemlisi insan hikâyelerinde arayacağız.

İlk gün, Y ve S tipi cezaevleri için yapılan ihaleleri, harcanan milyarlarca liralık kamu bütçesini ve bu projelerin arkasındaki firmaları ele alacağız.

İkinci gün, kuyu tipi cezaevlerinde tutulmuş ve tahliye olmuş kişilerin tanıklıklarına kulak vereceğiz.

Üçüncü gün, 1999’da F Tipi protestolarıyla başlayan yolun bugün “kuyu”ya nasıl vardığını anlatacağız.

Dördüncü gün, bu yeni cezaevi düzeninin insan hakları açısından ne anlama geldiğini hak savunucularından dinleyeceğiz.

2000’li yılların başından bu yana ülke gündeminin ayrılmaz bir parçası olan cezaevlerindeki tecrit, aradan geçen çeyrek yüzyılda iyice derinleşti. Tip değiştiren bu yakıcı sorun, devlet bütçesinden milyarları yutarken insan hakları ihlallerinde de çıtayı yukarılara taşıdı. Bu tablo, cezaevlerinin yalnızca mahpusların değil, herkesin meselesi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. 3 Mayıs’ta kaybettiğimiz Sırrı Süreyya Önder’in o yalın ama sarsıcı sözü, gerçeği bütün çıplaklığıyla özetliyor:

“Hapishaneler de memlekettendir.”

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.