Türkiye’de çocuğun adı yok-5: Çocukla evlilik pedofilidir

Türkiye’de çocuğun adı yok-5: Çocukla evlilik pedofilidir
Prof. Dr. Oğuz Polat, 19 vakadan birinde pedofil ebeveynlerin ortaya çıkarıldığını söylüyor: “Türkiye'nin ilk tartışılması gereken problemlerinden bir tanesi pedofili.”

MEHVEŞ EVİN

Kısa Dalga - Çocuklara cinsel istismar konusunda Türkiye’nin en deneyimli isimlerinden biri, Prof. Dr. Oğuz Polat… Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Birimi’ni kuran Polat, 2000’de Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na atandı. 2003’te istifa ettikten sonra akademik ve sivil toplum alanında çalışmalarına devam etti. Halen Acıbadem Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı ve Acıbadem Üniversitesi Suç ve Şiddetle Mücadele Merkezi (ASUMA) direktörü, Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği (İMDAT) kurucu başkanı.

Ensest, çocuk pornografisi, taciz.. Hepsi pedofili vakası mıdır?

Çocuğu cinsel obje olarak gören herkes pedofildir. En çok gizli kalan vakalar, pedofillerin ebeveyn olduğu durumlar. Çünkü ensest dediğimiz bu olguları çocuklarına yapıyorlar. Çocukları bunun kötü bir şey olduğunu anlamayıp sanki ona sevgi gösteriliyor zannettikleri için direnmeyi bırakabiliyor. Ancak sosyalleştiklerinde yani okula gittiklerinde bunun kötü bir şey olduğunu anlıyor ve o yüzden de çok büyük yıkımlar yaşıyorlar. Ensestin bilinme oranları 19'a bir. Bu ne demek? Her 19 vakanın sadece birini biz duyabiliyoruz, 18'i gizli kalıyor demek. Genel pedofilide, dünya için geçerli bir rakam. Ki bizde daha da kötü rakamlar, çünkü gelişmiş ülkelerde mekanizmalar var çalışan. Bunların başında Alo İmdat hatları var. Anında olabilecek, en kısa sürede oraya ulaşmanın sağlandığı hatlar. Hem kadında hem çocukta, tüm kırılgan gruplar için geçerli. İntiharlar dahil olmak üzere, teşebbüsleri yakalamak gibi çok önemli işlevler üstleniyor. Ama bizde gizli kalma oranları daha da artıyor. Çünkü nereye başvuracağım sorusunun toplumda karşılığı yok. Başvurduğum zaman ne düzeyle karşı kalacağımı geçtim. 'Nereye başvurabilirim'in cevabı yok.

Nasıl yok?

Mesela Amerika'da karşılığı 911'dir. Her üniversitedeki Türk çocuğu 911'i biliyor. Ama bizim numaramız olan 183'ü bilmiyor. Bunun sebebi çocukların duyarsızlığından ziyade şurada: Bizde politika olarak, kamu spotu gece 12'den sonra yayınlanacak bir reklam olarak görülüyor. İçselleştirme için hiçbir şey yapılmıyor. Halbuki filmlerde, oyunlarda, romanlarda her yerde kullanabilirsiniz.

İstendiği zaman kamu spotlarının ne kadar yaygın yapılabildiğini görüyoruz. Mesela alkol veya tütünle ilgili kamu spotları böyle.

Bir irade olacak ki bunu ön plana çekeceğiz. Ama bir yandan bunun büyük bir sorun olduğunu herkes biliyor. Ya da ensest olayı mesela bizde tabu. Yani ensest bile denmiyor. Ama hani bir çocuğun kötü muameleye maruz kalması kabul edilemez deniyor. Oradan da kalkıp yeterli adımlar atılmıyor.

Daha konuşulabilir bir konudan yürüyerek anlatayım. Küçük yaşta evlendirilen kız çocukları problemi. Fakat bakıyoruz küçük yaşta evlendirilen kız çocuklarla evlilikler, imam nikahıyla yapılıyor. Bugüne kadar suç olmasına karşı -ki suç olmaktan da bir gece yarısı torba yasayla çıkarıldı- bir de öyle bir şey var. Daha bugüne kadar yargılanmış bir tane imam yok! Burada bir samiyetsizlik var. Öte yandan da şöyle bir defekti var: Birey olarak bir çocuğun yaşadığı hasar sonrasında gelişen ruhsal travmaları bir kenara koyarak konuşacağım. Türkiye'nin nüfusunun yüzde 49 kadın, yüzde 51 erkek. Şimdi siz eğer bu kız çocuklarını evlendirdiğiniz zaman erken yaşta eğitimden de çekip alıyorsunuz. Eğitimden çekip aldığınız için onun toplumda işlevsel, kalifiye bir eleman olmasının önüne geçiyorsunuz. Gelişimini engelliyorsunuz. Yani toplumun yarısının eğitim almamasına neden oluyorsunuz. Ondan sonra gelişmeyi bekliyorsunuz. Böyle bir şansınız yok.

oguz-polat.jpg
Prof. Dr. Oğuz Polat

Erken evlendirmenin normalleştirilmesi en kötüsü

Bir de travma tarafı var…

Tabii, sadece ruhsal travma da değil yaşatılan. Çok küçük yaşta çocuk sahibi oldukları için burada doğumsal anomali ile doğan çocuk sayısı çok fazla. Çünkü daha gelişim tamamlanmamış, akraba içi evlilikler olunca daha da kötü sonuçları var. Özellikle Güneydoğu ve Doğu'da yaşanıyor bu. Şanlıurfa'da bir projeyi uygularken bir devlet yetkilisi, “Urfa'yı kötülemeye mi geldiniz” diye baştan çıkışırken konuşmanın sonrasında “ne olmuş annem de benim 16 yaşıma doğurdu” dedi. Yani normalleştirme yaşanmış ki bu durumlarda dünyanın en kötü şeyidir. Karşımızda bir çocuk var. Toplumsal olarak birinci işimiz şudur: Çocuğu korumak, yaşatmak, geliştirmek, söz sahibi olmasını sağlamak ve de iyi bir birey olarak yetiştirmek. Bunun önüne geçiyorsunuz. Çok temel bir şeyden bahsediyoruz. Bence karar vericilerin, devletin samimiyetinin sorgulanması gerek. Yani sadece demeçlerle olsaydı herhalde birçok sorunu çözerdik ama demeçle bitmiyor bu iş. Tek, radikal kararlarla o andaki olayları çözüyorsunuz ama toplumun normalleştirdiği küçük yaşta evlendirme işini çözmek belli bir zamanı, toplumu eğitmeyi gerektirir. Bu da bir pedofili sonuçta.

Küçük yaştaki bir çocukla evlenen erkek de pedofil midir?

Evet, küçük yaşta evlendirilen kız çocukları bir pedofili olgusudur. Oyun oynayacakken evde “evcilik oynamaya” mahkum ediyorsunuz. Ve gece bir kadın rolüne soyunduruyorsunuz. Böyle bir şey mümkün değil. Yaşadığı zaman da ağır travmalar görür. Tabii bunlar da sınırlı değil. Bir de evin dışı var. Eskiden sokaklarda çocukların oynaması en doğal eğlenceydi. Çocuklar okuldan gelir çantaları fırlatıp sokakta oynardı. Bugün okuldan eve, evden okula ya anne baba ya servis götürüyor. Oradan da evine çıkıyor. Çünkü sokaklar korkulan yer. Eskiden dedirdi ki büyüklerine saygılı ol. Halbuki şimdi ne diyoruz? Aman birisi yanına yaklaşırsa hemen uzaklaş. Israrcı olursa bağırarak yardım iste.

Peki bu paranoya yersiz mi?

Hayır değil. Çünkü bu fırsatı arayan pedofiller var. Türkiye'nin belki birçok sorunu var ve tarşılmıyor çoğu. Ama bence ilk tartışılması gereken problemlerden bir tanesi pedofili. Gizli kaldığı için yokmuş zannediyoruz. Bir de en çok korkutucu şey, sır kavramı. Deniyor ki çocuğa, “bu bizim sırrımız. Büyüdüysen sırrı saklarsın.” Çocuklukta en önemli şey büyüdük diyebilmek. O yüzden öğretmemiz gereken şeyler var çocuğa: “İyi sır, kötü sır diye bir şey yok. Sır yok. Anne babayla sır olmaz. Öğretmenle sır olmaz.” Bunları öğretmek zorundayız.

m2.jpg

PTSD tanısı artık somut delil sayılıyor

Çocuklara cinsel istismarda somut delil şartı getirildi. Delil aşamasında yaşanan sıkıntılar neler?

Çocuk istismarında, pedofilide en karakteristik yanı, gizli kalması. Çocuklar suçlanmaktan korkuyorlar, kendisine inanılmayacağından korkuyorlar, yapan kişi çevresindeyse ona zarar vereceğinden korkuyorlar. O yüzden konuşmuyorlar. Ancak çok uzun süre geçtikten sonra konuşmaya karar veriyorlar. Ama o zamandır bizim temel ihtiyacımız olan deliller ortadan yok oluyor. Fiziksel ve ruhsal, iki tip delil var. Fiziksel deliller ortadan yok olunca çok temel eksiklik yaşanıyor. Yedi yaşındaki bir çocuk, bakkalın istismarına uğradığını bazı detaylarla anlatırsa, bunu yaşamış demektir. Çünkü o yaşta bir çocuk bunu anlatamaz. Bize gelmesi Ekim. Diyor ki daha okullar kapanmamıştı, Mayıs'ta olmuş. Aradan geçmiş dört ay. Çocukta hiçbir fiziksel bulgu yok. Ama mahkemeler de diyor ki bana delil getireceksiniz. Yoksa beraat eder. Şimdi burada ruhsal travma devreye giriyor. Post travmatik stres bozukluğu (PTSD) dediğimiz, ilk Vietnam'dan savaştan dönen askerlerle bu kavram ortaya çıkıyor. Bir olay yaşandıktan, örneğin 6 ay geçtikten sonra kişide ansiyete, depresyon, öfke nöbetleri, ağlama, kabuslar gibi birçok patolojik bulgu varsa… O bulguların sebebi bu yaşanan olayla arasında bir illiyet bağı varsa buna PTSD ve ruhsal travma diyoruz. Mahkeme artık onları da delil kabul etmeye başladı.

İş bu tanıyı koyabilmekte. Değil mi?

Uzun süreli görüşmelere ihtiyacın var. Yani tek seferde çıkmıyor. Zaten ekip çalışması dediğimiz de o. Psikologla başlıyoruz bir işe, çocuk psikiyatrisi devrede oluyor. Ve yaklaşık 8 seans falan oluyor. Çocuk o zaman anlatıyor. O arada delil oluşturuyorsunuz. O delille mahkemeye diyorsunuz ki böyle bir şey var ve yaşandı. Eskiden mahkeme kabul etmiyordu. Bu fiziksel delil değildir diye. Ama artık günümüzde kabul etmeye başladılar ki çok değerli ve çok önemli.

Diyelim ki bir çocuk evde istismara uğruyor. Burada annenin rolü nedir? Görmemesi mümkün mü?

İhmal, ya da pasif istismar denir. Yani istismarı yapan başkası ama orada anne de bildiği halde susuyor. Bizde genelde şöyle yaşanıyor: Evde genellikle parayı getiren baba olduğu için ihbar eder ve hapse girerse biz sokakta kalacağız, deniyor. Bunu çok sık duyuyoruz. Bu konudaki kilit personel, öğretmenlerdir. Saptadıkları zaman çocuğu ya da anneyi ikna edemiyorlar. Çocuk anneden öğrenmiş, “babam hapse girerse biz aç kalırız” diye. Sosyal devlet anında olaya el koyar, çocuğu gerekli güvencelerle belli bir yere yerleştirir ve o konfor içinde yaşamını sürdürmesini sağlar. Bizde öyle bir şey olmuyor. Olaylar uzuyor, kalite kötü, elemanlar yetersiz, çok büyük sorunlar yaşanıyor. Yani saptamak yetmiyor. Saptadıktan sonra da ne yapacağımızı bilmek gerekiyor. Bu tür şeyleri çok yaşıyoruz bazen.

Pedofilinin %90’ı durumsal yani fırsatçı

Pedofilide farklı tanımlar ne? Bu kişiler hasta mı, tedavi olabilir mi?

İki temel sınıflama var. Durumsal ve tercihsel pedofiller. Aslında bizim anlattığımız tercihsel pedofili olanlar. Neden? Çünkü bunlar bizim parafili dediğimiz bir psikiyatrik hastalık grubunun alt başlığına giriyorlar. Yani önlenemeyen dürtü bozukluğu dediğimiz şey. “Kötü olduğunu biliyorum ama engelleyemiyorum” diyor. Ama bugüne kadar hiçbir vakada çevrede polis varken o suçu işleyen bir pedofil yok! Demek ki bazen kontrol edebiliyor. Bunlar çok tehlikeli, çünkü gizli bir ajandayla yaşıyorlar. Bazıları çocuklara yakın olabilecekleri meslekleri seçiyor. Yavaş yavaş, adım adım seçtikleri bir çocuk için ilişki ağı oluşturmaya çalışıyorlar. Çocuğu “birine söylersen artık suç ortağımsın, beraber beraber hapse gireriz, annene şunu yaparım, kardeşe bunu yaparım” gibi tehditler savuruyor. Çocuk suçluluk duyuyor, çok korkuyor. O yüzden anne babalara hep şey anlatmaya çalışıyoruz, bak böyle bir şey duyduğunuz zaman lütfen önce bir uzmana gidin, uzmanla beraber dinleyin vakayı. Meraka yenilip her şeyi hemen öğrenmeye çalışmayın. Çünkü sizin vereceğiniz duygusal reaksiyonlar çocuğun iyileşmesini 3 yıl, 5 yıl, 10 yılı erteler.

Ensest olgusu tercihsel mi, durumsal mı?

Her ikisi de olabilir.

Pedofillerin beyin kimyası bozuk mu?

Tercihsel pedofillerin bozuk, evet. Pedofili vakalarının %10 kadarı ama çok tehlikeli, çünkü içimizdeler. Bir de durumsallar var, yüzde 90’ını teşkil ediyor. Bunlar fırsatçı dediğimiz, cinsellik için hayvan, çocuk, kadın… Ahlak düzeyleri düşük diyelim, yani bu yapıda insanlar ama bunların dürtü bozukluğu, kimyasal bozukluk yok. O biraz fırsatçılık, biraz toplumsal yönetim, ahlak, cinsel serbesti bir sürü kategoriye girer. Bakıyorsunuz erkeklerin ilk cinsel deneyimleri hayvanlarla. Bu eylemler herkes yapa yapa normalleşmiş. En tehlikeli şey normalleşme diyorum ya, işte bu o.

m1.png

Kimyasal hadım ilaçla tedavi demek

Dönem dönem “kimyasal hadım” önerisi ortaya atılıyor. Sizin görüşünüz nedir?

Kişisel tarihimden bir örnek anlatabilirim. Uzun bir süre Amerika'da çalıştım. İktidar partisinden iki kadın milletvekili geldi. “Biz pedofili suçlarına karşı kastrasyon yasası çıksın diye uğraşıyoruz. Yasayı yazarken sizi de yanımızda istiyoruz.” Tamam dedim, haftalarca kapandık, çalıştık. Çok güzel bir yasa tasarısı çıktı. Meclise gitti. Diyorum ki kesin kabul edilecek. Fakat red oldu. Oradaki yasalın temelinde, kimyasal kapsülasyon dediğimiz depo ilaçlar var. Yılda üç defa, dört ay etkili. Yani testosteron düzeyini düşürüyor. Böylelikle cinsel istek duymuyor. Bu da kişiyi tehlikeli olmaktan çıkarıyor. Bunu Amerika'da ve birçok ülkede uyguluyorlar. Fakat çok ilginç, medya da desteklemedi. Hatta bir ankormen şöyle “Elimizde bir erkekliğimiz vardı, onu da alacaklar” demişti, çok üzülmüştüm.

Peki kamuoyunda konuşulan, Adalet Bakanı’nın gündeme getirdiği “hadım yasası”?

Yasada cerrahi kastrasyon var. Yani penis amputasyonu. Yahu böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey mümkün mü? Burası Arap ülkesi değil, Afrika değil. Oraya gidiyor. Şimdi siz onu yaptığınız zaman ikinci aşamada idamı da istiyor diye başlıyorsunuz. İdam cezasının kabul gördüğü iki Afrika ülkesi var. Ve ikisinde de çocuklar, istismara uğradıktan sonra hemen öldürülüyorlar. Çünkü söylerlerse yakalanma ve öldürülme oranları çok yüksek. Zaten idam cezası olabilecek bir ceza değil.

Boşanmada ensest iddiası ciddiye alınmıyor

Yeni çıkan yasayla çocuk istismarı vakalarında cezada indirim olmayacağı söyleniyor.

Doğrudur, yapmamak gerekiyor. Ama şöyle şeyler yaşanıyor: Birçok boşanma vakasının bambaşka bir boyutunu söyleyeyim. Baızlarında şöyle bir şey geliyor karşımıza. Anne “babası istismar ediyor çocuğumu” diyor. Şimdi birkaç tanesinde aile mahkemesinde görüş verdim: Eğer bu doğruysa bunu ağır cezaya yollayın. Eğer yanlışsa da anneye iftira davası açılması lazım. Dikkate almıyorlar. Öyle kaynıyor arada gidiyor. Bu artık gelenekselleşti. Sıradan bir vaka durma hale geldi. Bunun önüne geçmek lazım.

TÜİK istatistiklerinde emniyete getirilen mağdur çocuklarda “yaralama” da çok yüksek. Cinsel istismardan ayrı mı? Aile içinde mi, değil mi? Yaralamanın niteliği nedir? Onu göremiyoruz…

Devletin iki yanlışı var bu konuda. Biri, rakamları kamuoyundan, çalışanlardan, herkesten saklayarak sanki bu olayların sayısı azmış duygusunu yaratmaya çalışıyor. Paniğe gerek yok diyorlar. Çok doğru değil. Çünkü insanlar en azından böyle şeylerin çok sık yaşandığını biliyorsa o zaman daha sıkı önlemler alacaktır. Mesela kaçırılan çocuklar Türkiye'nin çok önemli bir sorunu. Ama bununla ilgili en son 2011'de bir çalışma yapılmış. Sayısı yok ortada. Ayrıca devlet istatistikleri tutarken olması gereken detayda tutmuyor. Sadece mağdur üzerinden giderek cezayı oluşturmak için yapıyor. Halbuki “viktimoloji” dediğimiz olaya maruz kalan kişinin iyileştirilmesi diye bir olay var. Hukukumuz da daha yeni yeni mağdur bilime yöneliyor.

Ergenlerin üç büyük sorunu

Mesela Türkiye'nin şu anda ergen dönemindeki en büyük 3 sorunu var. Bunların biri uyuşturucu, bir tanesi intiharları sayısının artışı, öteki de akran arası şiddet. Akranarası şiddet artmış, herkes bundan şikayet ediyor. Çeteleşmişler, kavga ediyorlar. Hatta anne babaları kapıya dayanıyor. Bütün okullarda çok yaygın. Halbuki bireysel silahlanma çok yoğun olduğu için eskiden iki yumrukla biten kavgalar bugün bıçaklama ya da ateşli silahla bitiyor. Öyle bittiği zaman da ölümlü, yaralamalı vaka sayısı çok artıyor. Ve biz sadece seyrediyoruz.

Önlem almak için önce strateji planlaması gerekiyor. Strateji planlaması için verileri bilmek gerekiyor. Veriler elde olmayınca genel bir yaklaşımla konuşuluyor. Yani sağlıkçısı, hukukçusu, psikoloğu, sosyal hizmet uzmanı, kolluk güçleri hepsi bir arada çalışmalı. Sosyal hizmetler strateji oluştururken, yoksula nasıl yaklaşıyorsa, ensest mağduruna da öyle yaklaşıyor. O zaman da çözüm olmuyor.

- Prof. Oğuz Polat’ın çocuk istismarı, evlilikleri, rehabilitasyonu, aile içi şiddet, Adli Tıp üzerine yazdığı çok sayıda kitap ve yayınına internetten ulaşabilirsiniz.

  • Polat’ın birlikte çalıştığı Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği (İMDAT) Derneği’nin istismara karşı şiddet hattına ulaşmak için: 0850 216 53 67

SON

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Özel Haber