Sırrı Süreyya Önder: Bahçeli bana 'Daha barış halayı çekeceğiz' dedi

Sırrı Süreyya Önder: Bahçeli bana 'Daha barış halayı çekeceğiz' dedi
Sırrı Süreyya Önder, Devlet Bahçeli'nin Meclis'teki konuşmasından sonra kendisini aradığını ve "Daha barış halayı çekeceğiz” dediğini aktardı.

Kısa Dalga - DEM Milletvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder Habertürk canlı yayınında gündemi değerlendirdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'a ilişkin açıklamasından sonra kendisini aradığını anlattı:

"Meclis’teki konuşması sonrası beni aradı. Bana Konuşmayı nasıl buldunuz? diye sordu. Ben de Çiviyi arşı alaya çaktınız, henüz boyumuz yetmedi dedim. Konuşmada sağlığımı sordu, Barışı görelim Allah emanetini alsın dedim, kendisi de 'Daha barış halayı çekeceğiz' dedi."

'Çok komplo teorileri üretiliyor'

Önder'in konuşmasından öne çıkan diğer başlıklar şöyle:

* Özellikle televizyonlarda vileda saplı her şeyi bilen insanlar çok komplo teorileri üretiyorlar. Bizim içinde olduğumuz hiçbir şeyde örtülü, gizli, saklı, pazarlıklı... Ne kendimize ne muhatabımıza yakıştırırım. Çünkü suç işlemiyoruz. Çok ulvi amaç için bir araya gelmişiz. Neyini gizleyeceğiz? Bir can bile söz konusuysa pazarlıktı, karşılığında şuydu, haya ederim öyle bir şeyin içinde olursam. Ne kendime ne evladıma ne arkadaşlarıma ne bu topluma hesabını veremem. Rutin güçlükler var. Türkiye'nin en büyük meselesinden bahsediyoruz.

* Sayın Öcalan'dan kiminle görüşmek ister meselesi iletildi. Pervin Hanım'la beni işaret etmişti.

Özgür Özel'e teşekkür

* Özgür Özel'in yaklaşımı, duyarlığına, temkinli şerhlerine, gayretine teşekkür etmek boynumuzun borcu. Bu meselede kendisini gayet duyarlı, sorumlu yaklaşım içerisinde gördük her zaman.

* (Öcalan'la) 2012'de yaklaşık 3 yıl kendisiyle beraber bir süreç yürüttük biz. Dolayısıyla tanıdığımız bir insan. Kapasitesini, hakimiyetini bildiğimiz insan. Bir görüşme ritüelimiz oluşmuştu. Normalde kendisi tokalaşır ve yer gösterir. Araya 10 yıl girmişti. Birbirimize sarıldık. Normalde böyle bir insan değildir, tokalaşır. Sarıldık, oturduk. Sağlığımı, cezaevi dönemimi ve arkadaşları sordu. Normalde biz bir aktarım yaparız. Dışarıda gelişmeleri anlatırız. Pervin Hanım başlar, sonra ben aktarırım. Sonra kendi fikirlerini söyler. Devlet yetkilileri de orada oturur. Zaman zaman sayıları değişir. Bu sefer bizi durdurdu. "Zamanımızı verimli kullanmamız lazım, merak ettiğim, soracağım şeyler var, aktarım yapmak istediğiniz farkındayım, bu sefer sadece ben konuşayım, daha sonra onları aktarırsınız" dedi. Küçük müdahalelerin dışında mevzuya dahil olmadık. Şunu anlattı; mektubunda açıkladığı şeyin tarihsel, sosyolojik arka planını anlattı. Böyle bir şey yapmak istediğini. Bunun tarihsel olarak niçin gerekli olduğunu, felsefi olarak zemininin ne olduğunu, tarihsel olarak nereye yaslandığını gerekçelendirerek sundu.

'Birinci çözüm sürecinde de silah bırakma noktasındaydı'

Aslında Öcalan birinci çözüm sürecinde de silah bırakma noktasındaydı. Çok uzun sürer daha önce olanları anlatmak. İnsanlar çok vicdansızlar. Birinci sürecin akamete uğraması konusunda yahu bunu bir anne de izliyor biz ya da başkaları can üzerine pazarlık yapar mı diye sormuyor. Bu ülkenin trajedisidir sorun olan alanı ekmeğe bağlarsın bunun çözümü için tedbirler gelişir kendi sektörlerini oluşturur o viledalı her şeyi bildiği insanlardan tut silah tüccarlarına kadar herkes rant sağlar.

* Çatışmalı süreçler üç organımıza ağır hasar veriyor. Kalbimize, gözümüze ve kulağımıza. Kalp nasır bağlıyor göz görmez kulak duymaz oluyor. Herkes bir irade beyanında bulundu. PKK, Öcalan, güç kuvvet veren ülkeler irade beyanında bulundu. Devlet hükümet irade beyanında bulundu. Herkes bir çağrı beyanında bulunuyor.

Bahçeli'nin konuşmasını bir süre anlamaya çalışmış

* İlk görüşmede fesih ya da başka bir şey anlatmadı. Bu işi gerçekten kendisinin niye bu ihtiyacı hissettiği. Bir dünya, bölge, ülke analizini tarihselliği ile birlikte günümüze getirip tartıştı bizimle. Bahçeli'nin konuşmasıyla ilgili 'Ciddi bir insandır, ne kast ediyor, bunu anlamaya çalıştım, sonunda çözdüm, sorumluluk sahibi, vicdan sahibi, ben de buna çok yüksek kıymet biçtim" dedi. "Yaklaşmakta olan, uluslararası ve bölgesel ölçekte bizi bekleyen akıbeti, faturasını, toplumsal maliyetini bizi ve çocukların ödeyebileceği ferasetini gördü ve buna yüksek değer biçtim" dedi.

* Sayın Mesut Barzani de ilginçtir '3 gün düşündüm' dedi. AK Parti de muhtemelen düşündü.

'Bahçeli'nin işini güçleştirmeyelim'

* Sayın Bahçeli Meclis'te gelsin konuşsun, demişti. Dediğinden ricat edecek seciyede bir insan değil. Hep arkasında durdu. Sayın Öcalan dedi ki "Onu çok zorluyorlar, onun işini güçleştirmeyelim, ben Meclis'e gelmeyeyim, orada siz varsınız, ben buradan konuşurum" dedi. Bir talebi oldu mu? Hayır ve asla! Bu işin hiçbir şartı yok. Ön şart ya da sonrasında bir şart yok. Bunu bütün şerefimle söylüyorum. Ben de ömrünü bu işe vakfetmiş bir barış emekçisiyim. Bu uğurda toprağın altına giden insanlar, yıllarca zindanda kalan, aşını, işini sağlığını kaybedenler var. Memleketin hassasiyetinin hepsini aynı kantarda tartarsak. Kürtler de soruyor. Birlikte kuracağız bu barışı. Birbirimizin ufkuna bakacağız. Bunun başka yolu yok. Şerefim üzerine temin ediyorum ki, bu işin pazarlığı ya da şartı yok. Ben de bu lafı kolay kolay kullanmam. Yarın gök kubbe altında ayan olmayan hiçbir şey yok.

'İlk aşama başarıyla tamamlandı'

* Peki ne var? İşin gerekirlikleri var. Bu adım atıldı. Bir bölümün sonucuydu çağrı metni. Çağrı bir şeyin başlangıcı gibi algılanıyor. Bir anlamda başlangıcı bir anlamda bir kısmının bitimi. Bundan sonra teknik, altyapı, hukuki, siyasi birtakım enstüramanlara ihtiyaç var. Bunu devlet yetkilileri sayın Öcalan'la konuşmuşlardır. Bunlar da bu sürecin şartı değildir ama gereğidir. İlk aşama başarıyla tamamlandı. İlk aşama bu işin yüzde 50'sinden fazlasıdır. Kıymetli, stratejik, hayati olan en önemli kısmı burasıydı diyelim. Herkes bir irade beyanında bulundu. PKK, sayın Öcalan, güç kuvvet veren ülkeler irade beyanında bulundu. Devlet, hükümet nasıl karşılayacağına dair irade beyanında bulundu. Bundan sonrası bu süreci birlikte örme zamanı. 'Ben bunu yaptım, sen de bunu yap' diye ortalıkta çağrı enflasyonu var. Bunu da konuşacağız.

* Bu iş ağır sorumluluktur. Çoluk çocuk işi değil. Bu insanlar divane. Akıl insanı terk ederse deli diyoruz. İnsan aklı terk ederse divane. Bu arkadaşlar akıldan vazgeçmişler, bu tür değerlendirmeleri yaparak. Bu cümle bir şerh cümlesi değil. Bu olursa bir şart cümlesi de değil. Üslup ve içerik olarak bunlardan ayrı bir yerde. Daha açık ve en bariz haliyle söyleyeyim; bu mektup belli tartışmaların, mutabakatların sonucunda son şekli verilmiştir. Türkiye'nin önündeki en az 100 yılı kuruyorsunuz. Her satırı dirhemle tartılmalı. Yazının mimarisi, içeriği, fazlası, eksiği, üslubu, dili. Kimse kimseye dayatmak gibi zemin üzerinden yürümediği için, yürütülen çabanın sorumluluğu ile doğru orantılı olarak her şeyi ince ince düşünmelisiniz. Sayın Öcalan da böyle yaptı. Tartışıldı, itirazlar, öneriler oldu. Milletin gözden kaçırdığı ya da uğraşmadığı şey şu: Bu anlama gelen cümle ve ruh zaten mektubun içinde var. Demokratik toplumun vurgusu olduğu yerde bu cümleler onun mütemmim cüzüdür. Bu uzun prosedür. Bütün açıklığıyla söylüyorum; sayın Öcalan bunu eklemem lazım dedi. "Evet içerik olarak bir mani yok" dediler. Mektupta mutabık kalmışız. Devlet yetkilileri önerdi. "Bir arkadaşımızdan isteyin, bu da sizin düşünceniz olarak orada derc edilsin." Yani bu şerh, şart anlamına gelmiyor. Bunun tamamını okusaydık kimse bu paragraf üzerinden herhangi bir spekülasyon üretilecek miydi merak ediyorum. Hükümet de devlet de itiraz etmiyor o paragrafa.

'50 tane Gazze oluşur'

* Ülke bölünürse kime ne kalır? Öcalan'ın ifadesiyle söyleyeyim 50 tane Gazze oluşur. Hep birlikte mahvoluruz. Sen kazansan ne, o kazansa ne? Bir de Allah kelamı değil. Bunu da bir insan evladı getirmiş. Lazımsa kullanırsın, değilse başka bir insan evladı başka bir şey önerir. Bu ülke parlamenter sistemden Başkanlık sistemine geçti? E ne oldu? Cıss diye yaklaşmamak lazım.

'Önümüzdeki 100 yılı konuşuyoruz'

* Zamanla olarak, ivme olarak, içtenlik olarak çok sarsıcı ve Türkiye'nin kendi tarihinde bir dönüm noktası oldu. Artık önümüzdeki 100 yılı konuşuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanının irade vermesi, bunlar olmasaydı, bugün sizinle ben konuşsaydık yüzerce bozucu alandan bahsedecektik. Dün de vardı bugün de var. Ama bugün umudumuz ve zeminimiz var.

* Ben bir barış emekçisiyim. Arkadaşlarım da böyle tarif ediyor. Bizim işimiz pamukla ateşi birbirinden uzak tutmak. Bir araya gelince yanacak çünkü. Gerekirse kendi bedenimizi bariyer yaparız, yaptık. Yananlar oldu bu uğurda. Pamukla ateşi mümkün olduğunca birbirinden uzaklaştıracağız. Kayadan ev pamuktan elbise yapacağız.

* Bir sürü kayyum ve tutuklama benzeri uygulamalar var. Süreci zorlayan şeyler. Artık bu irade de ortaya çıktığına göre demokratik alan böyle genişleyecek. Şart değildir ama demokratik alanı geliştirmezseniz bu barış neşvü nema bulamayacak. İşi artık bu veçhesinden tartışmaya başlamalıyız. İtiraz da katkıdır. Hello cello itirazı değildir ama bu.

'Dile dikkat edeceğiz'

Öncelikle dile dikkat edeceğiz. Derdimiz manşet değil maişet şu anda. Çatışma olmayacak, silah devreden çıkacak. Bunu zorlayan şartlar olduğunda bedenimizi, enerjimizi, zekamızı, birikimimizi bunun önüne set olarak çekeceğiz. Bu herkesin vazifesi. Devlet de bu ikna çalışmaları için seferber olmalı. Bakın polemik diliyle konuşmuyorum. Devlet bu rızayı üretmek için elindeki bütün olanakları seferber etmelidir. Biz seferber olmalıyız. Çok ilkesel bir şeyden bahsediyorum, evrensel hiçbir hak herhangi gerekçeyle rehin alınamaz, baskı altında tutulamaz. İnsanların doğuştan sahip olduğu hiçbir şey herhangi bir şeyle alınamaz. Barış akademisyenleri, kanun hükmündeki kararnameler birçok sıkıntılı alanlar var. Bunun toptan çözümü demokratik alanı genişletmek. Örgüt kendisini beyan etti. Elbette belli düşüncelerim var. Spekülasyon alanını görünce bu süreci korumak bizim boynumuzun borcu. Hedefe kilitlenelim, ufka bakalım. Ufukta 1000 yıllık kardeşliğin ihyası var.

* Silah bırakma çağrılarında Türk milliyetçiliği hiçbir zaman bu iradeye katkı sunacak bir pozisyonu tercih etmedi. Bugün onu tercih ediyor. CHP bu kadar net bir katkı durumunda olmadı, bugün var. Temsili gücü yüksek Meclisimiz var. İlkesel olarak barıştan yana olanların şeffaflık talebi, Meclis'te yürütülmesi talebi var. Ve elbirliğiyle. Bilenin bilmeyene borcu var. Ben deneyimimi aktaracağım beriki hünerini aktaracak. Dereyi geçtik, çayda boğdurtmayacağız.

Erdoğan'la görüşme olabilir

* Önümüzdeki süreçte sayın cumhurbaşkanı ile yüz yüze değerlendirme, görüşlerimizi aktarma, önerilerini dinleme anlamında belki bir görüşme olacaktır. Herkesin kaygısı, temkinliliği, şüphesi anlaşılabilir. Ne zamana kadar? Düne kadar. Artık soyut bir şey üzerinde gezinip durmayacağımız somutluluğa gedi. Bundan sonra İmralı ziyareti çeşitlenir. Hareket tarzı için gerekli olan altyapı. Bir örnek, silah bırakacaklar, nereye bırakacaklar? Sokağa mı bırakacaklar? Teknik ve hukuki altyapı. Bir kanal İmralı ile açık olacak. Bu konuşuldu. Bir anlamda konuşulmasına gerek yok. Kapalı olması ayıp. Hukuki olarak suç, İslami olarak günahtır bu.

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Politika