Can Dündar'dan Ahmet Kaya'nın yayınlanmamış videosu: “Ben demedim mi?”

Can Dündar'dan Ahmet Kaya'nın yayınlanmamış videosu: “Ben demedim mi?”
Can Dündar, Ahmet Kaya ile 1996 yılında yaptıkları uzun röportajın daha önce yayınlanmamış bölümlerini paylaştı. Dündar, Kaya'nın Öcalan ile ilgili sözlerine dikkat çekerek "Ahmet Kaya’nın 30 yıllık öngörüsünü yayınlıyoruz. Sanatçı budur işte… Çeyrek asır sonra da olsa, uzandığı yerden sesiyle, görüntüsüyle çıkagelir, “Ben demedim mi” diye fısıldar kulağınıza" dedi.

Kısa Dalga - Gazeteci Can Dündar, 25 yıl önce (16 Kasım 2020) hayatını kaybeden sanatçı Ahmet Kaya'nın daha önce hiç yayınlanmamış sözlerini içeren bir video paylaştı.

Can Dündar bu videoyu paylaşırken "Ahmet Kaya’yı kaybedeli çeyrek asır oldu. Vefatından dört yıl önce, 1996’da yaptığımız çok uzun röportajın pek az bir kısmını “Aynalar” belgeselinde kullanabilmiştim. Sonrasında da malum nedenlerle arşivime uzak düştüm. Yılların ardından yeniden, dikkatle izlediğimde, sohbetimizin içinde inanılmaz sözler, çıkışlar, öngörüler olduğunu gördüm. Bugün yayınladığımız şu kısacık bölümde örneğin, yılların süzgecinden süzülüp gelmiş ne çok cümle var" ifadelerini kullandı.

"Kalp krizi ile ölmem istemedim"

Ahmet Kaya, söz konusu videoda şunları söylüyor:

Ben pimpirikli bir insanım aslında. Yani kalp krizinden ölmek yaşamım boyunca istemedim. Ama ölümün adresi yok bu ülkede. Nasıl, hangi koşullarda, nasıl olursa olsun, her zaman söylediğim bir şey vardı: 2 metrelik kefen bezimi arka cebimde bulunduruyorum. Bu, Sapanca'da da olabilir, faili meçhullerin gittiği yerde. İstanbul'da herhangi bir sokağın ortasında olabilir, evimin önünde de olabilir. Yani ya da işkencehanelerde bile olabilir. Hiç bunlar önemli şeyler değil. Ama bir Kürt insanı olarak, bütün Kürtler kadar, Kürtler gibi bu ülkeyi biz çok sevdik.

"Türkler ve Kürtler bu ülkeye ortaktı"

Ve her zaman şeyi söylemişimdir: "Ben öldüğüm zaman beni topraklarıma gömün." Yani götürün İstanbul'un herhangi bir yerine gömebilirsiniz. Biz bu ülkeye baştan beri ortaktık. Kimse sahibi değildi ama. Altını çiziyorum: ortaktık, Türkler ve Kürtler olarak. Hiç kimse bu ülkeye sahip çıkmasın. Biz ortaktık. Ortağın hakkını verecekler ustam. Ortaklık bozuldu mu her şey bozulur. Namuslu ve dürüst olmak lazım. Biz hakkımızı isteriz bu anlamda. Ne toprak, ne bilmem ne, ne ayrı bir bayrak, ne ayrı diller, ne ayrı bir kültür. Hayır. Biz binlerce yıl daha Türk bayrağı altında yaşayacağız. Ama Kürt kimliğiyle yaşayacağız. Yaşayacağız, yaşayacağız, yaşatmayanlara rağmen yaşayacağız yani. Bunun ötesi yok.

"Bir Kürt bir Türke "Merhaba" dese Kürtçe, kötü bir şey mi?"

Biz böyle kimliksiz yaşamak istemiyoruz. Bütün mesele budur. Ben bir Kürdüm, Türk vatandaşı olarak Kürt gibi yaşamak istiyorum. Bütün meselem budur. Başka bir derdim yoktur. İnsanlardan fazla bir şey istemiyor ki insanlar. Ben demedim ki, "Gelin Türkiye'yi hıyar gibi ikiye bölün" diye. Böyle bir şey yok ki. Ne olur yani? Benim insanım çıksa... O birinci sınıftaki ilkokul talebesi kendi diliyle ilkokul şarkılarını söylese, çok mu kötü ya? Bir tane Kürt bir Türke "Merhaba" dese Kürtçe, kötü bir şey mi? Yunanlı geliyor "Merhaba" diyor da Yunanca, bizim Türk kızmıyor biliyor musun? Binlerce yıllık düşmanı. Binlerce yıldır yan yana yaşadığı bir Kürt kalkıyor "Merhaba" diyor, Türkler bu kadar tepki gösteriyor. Hazımsız bunlar. Devlet değil ha. Halkımız da değil.

"Silahlı mücadeleyi reddediyorum"

Bunların uç örnekleri var tabii. Adlarını vermek istemiyorum, bu mafya mafya çek-senet işiyle uğraşıyorlar ya... Bunlar var ya, ustam sana bir şey söyleyeyim, fazla zamanları yoktur. Çok fazla zamanları yoktur. Ha, bu anlamda bunu derken, Türkiye'de silahlı mücadeleyi savunan Türkiye solu var. İşte katleden, öldüren, yok eden, götüren... Hiçbir siyasi, ideolojik perspektifi ortaya koymadan insanları... Kesinlikle ben bunları savunmuyorum ve tamamıyla reddediyorum. Bir kere daha söylüyorum: Türkiye'de bir Kürt insanı olarak bu ülkenin bölünmesini değil, birleşmesini ve her zaman birleşmesini ve birleşik kalmasını savunuyoruz. Bu böyle biline. Ha, bunu yanlış anlayan insanlara da bunu anlatırız. Nasıl anlatacağımız konusunda da bu kuralı biz koruruz, onlar da bu kurala uyarlar.

"Gün gelir Abdullah Öcalan Başbakan Yardımcısı olur ya..."

(Can Dündar: Ama bunu söylemek istediğin zaman engelleniyorsun, sanatçı olarak.)

Ya tabii engelleniyorsun. Mesela "Ben Kürdüm" dediğin zaman insanlar sana bölücü diyorlar. Ya neyi bölüyorsun mesela şimdi? Ya da Kürt dediğin zaman işte eee Türkiye'yi bölme konusunda, doğuda, şurada, burada... Ya koskocaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti... Yani kaç bin yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hani böyle geçer ya tarihte... Ondan sonra ya kalkıp bunun hesabını kitabını nasıl yapabilir? Bir Tansu Çiller'in hesabını göremeyen bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK'nın hesabını nasıl görür ya? Böyle bir şey yok yani. Ha, hasbelkader Abdullah Öcalan Başbakan Yardımcısı değil de mi böyle yani? Ola ki gün gelir o da olur ya. Ne yapayım yani?

"Ben demedim mi?"

Can Dündar, paylaştığı bu videoya ilişkin olarak kalp krizinden ölmek istemeyen bir sanatçının sözlerine dikkat çekerek şöyle yazdı: "Kalp krizinden ölmesi mesela; “İstanbul’un herhangi bir sokağında” değil, Paris’te bir sürgün evinde hayata veda etmesi… Bunca yıl sonra bile, vasiyet ettiği gibi “İstanbul’un herhangi bir yerine” gömülememesi… Ve tabii Kürt meselesi… Yıllardır savunduğu ve bir dönem suç sayılan sözlerinin bugün –onca yiten candan, onca ödenen bedelden sonra- nihayet kabul görmesi; neredeyse devlet politikası haline gelmesi… Ve o günlerde, adını ağzına alanın yandığı Öcalan’ın şimdilerde devletle müzakere yürüten “iktidar ortağı”na dönüşmesi… İbretlik değil mi?Meclis Komisyonu’nun İmralı yoluna çıkmaya hazırlandığı bugünlerde Ahmet Kaya’nın 30 yıllık öngörüsünü yayınlıyoruz. Sanatçı budur işte… Çeyrek asır sonra da olsa, uzandığı yerden sesiyle, görüntüsüyle çıkagelir, “Ben demedim mi” diye fısıldar kulağınıza…"

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.