"20. FEMİNİST GECE YÜRÜYÜŞÜ: "FEMİNİST İSYAN BÜYÜYECEK"

"20. FEMİNİST GECE YÜRÜYÜŞÜ: "FEMİNİST İSYAN BÜYÜYECEK"
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan'da Zeynep Duygu Ağbayır’ın konuğu olan 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nü örgütleyen komiteden Cemile Baklacı, örgütlenme aşamalarını ve karşılaştıkları hak ihlallerini anlattı

 

PODCASTİ DİNLEMEK PLAY'E TIKLAYINIZ





Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan'da Zeynep Duygu Ağbayır’ın konuğu 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nü örgütleyen komiteden   Cemile Baklacı. Baklacı, 20. Feminist Gece Yürüyüşü’nün örgütlenme aşamalarını ve maruz kaldıkları müdahaleyi anlatıyor.

Baklacı, Feminist Gece Yürüyüşü’nün düzenlenme sürecini şöyle aktarıyor: 

“Yürüyüşü bir kadın örgütü toplamı örgütlemiyor. Bireylerden, feministlerden oluşan bir toplam örgütlüyor uzun yıllardır aslında bunu bu şekilde örgütlüyor. 'Kadınlar Birlikte Güçlü' gibi bir zemin değil 'Feminist Gece Yürüyüşü'nün örgütlenme zemini. Bu toplam  50’yi aşkın kişiden oluştu bu sene. Her sene Feminist Gece Yürüyüşü örgütlenmesinden önce örgütlemek için bir çağrı çıkılıyor. Hem sosyal medya hesaplarından hem mail hesaplarında toplantıya çağrı yapılıyor. Gelen kadınlarla Feminist Gece Yürüyüşü örgütlenmesi başlıyor.  Yani bir örgütleyicisi var; örgütler değil, örgütler içerisinde de olup bireysel olarak gelen kadınlar ve LGBTİ artı’lar.”

Cemile Baklacı, 8 Mart yürüyüşündeki taleplerini anlatıyor:

“Artık bu dönem  yoksulluk, işsizlik, geçinememe, barınamama problemlerinin hepsine dair söz söylediğimiz bir program oldu. Yoksulluk gündemin başında. Kadınların yoksulluk içerisinde oluşu; şiddet, kadın cinayetleri, erkek şiddeti, sermayenin sömürü biçimleri, kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı aslında oluşturulan bir sürü sorun alanının yansıdığı bir yürüyüş oldu. “Feminist isyan büyüyecek. Başka bir düzen kurana dek feminist isyanla sokaklardayız” temel vurgusuyla çıkmış oldu bu sene. Ara başlıklarda homofobiye, transfobiye, ırkçılığa, savaşa, yoksulluğa, kapitalizme, erkek şiddetine, erkek devlet şiddetine ve erkek adalete her şeye dair talepler oluştu; böyle  çıktık yola.”

Hak İhlali Yaşandı, Şiddet Yaşandı

 Cemile Baklacı, barışçıl gösterilerine yapılan müdahaleyi, yaşanan hak ihlallerini anlatıyor: 

“ Eylem anında ve eylem öncesinde yapılan tüm çağrılarda, polisin yasal anlamda bizim sokaktan geçme hakkımızın bile ihlal ettiği bir durum oldu. Ben İstiklal Caddesi'nde ya da metroda ulaşım olarak kullanacağım noktayı, durağı kullanamıyorum. Yasal hakların keyfi olarak engellendiği, kullanım alanlarımızı işgal ettikleri çok temel bir durum söz konusu. Sokakları işgal ediyorsun ve ben o sokağın içerisinden geçemiyorum. Bu bir hak işgalidir. (…) Aynı zamanda Taksim'de buluşmaya çalışan ya da barikatın önüne gelen, sokağın içerisine girmek isteyen kadınlara da biber gazı uygulayarak... Aynı zamanda söylemsel açıdan da kadınları aşağılayan, kadınların taleplerini görmezden gelen... Yani  8 Mart’ın kutlamasına katılmak isteyen kadınların engellediği bir durum oluyor. Bunların hepsi ciddi hak gasplarıdır, keyfiliktir, işgalciliktir; aynı zamanda bir saldırı ve şiddettir.

"Nefesimin kesildiğini hissettim"

Bir de bununla da yetinmiyor, yürümek isteyen kadınlara da -ki ben de orada çok ciddi bir polis saldırısına maruz kaldım- müdahale var. Tam feminist mekandan çıktık ve yürüyeceğimiz sırada; ellerinde bir sıvı vardı ve sıvı gerçekten nişan alarak, bana bakarak polisin gözüme o sıvıyı sıktığını gördüm. O an hiçbir şey göremedim. Aynı zamanda bir saldırı hali var. Polis bizi ittiriyor, biz polisi ittiriyoruz. Altta pankart kaldı. Kadınlar bir yandan pankartı kurtarmaya çalışıyor ve ben o arada düşme tehlikesi, ezilme tehlikesi yaşadım. Astım... Yani nefes almakta çok zorluk yaşadım. O an nefesimin kesildiğini hissettim. Başka büyük bir kaygı oldu, gözümü açamıyorum. O an her şey olabilirdi ve beni bir kadın çekmeseydi o alanın dışına, bir sürü farklı yaralanmadan tutalım da ölüm tehlikesine kadar, bunun içerisinde yaşadım. Bunu onlarca kadının yaşadığını biliyoruz sonradan bize başvuran yazan kadınlardan edindiğimiz bilgi ile. Yani muazzam bir saldırı, hak ihlali yaşandı, şiddet yaşandı.”

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında Yasaksız Meydan, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı engellenen ve seslerini kamuoyuna duyurmak isteyenlerin platformu olmaya devam ediyor. Eğer siz de toplantı ve gösteri hakkınızın ihlal edildiğini düşünüyorsanız ya da barışçıl toplantı ve gösteri hakkına dair söylemek istedikleriniz varsa, Eşit Haklar İzleme Derneği ve Yasaksız Meydan ekibine esithaklar@gmail.com adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.

SÖYLEŞİNİN TAM METNİ

ZD: Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliği ile Yasaksız Meydan başlıyor. Ben Zeynep Duygu Ağbayır. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü düzenleyen komiteden   Cemile Baklacı bugün konuğumuz. 20.’si düzenlenen 8 Mart Gece Yürüyüşü'nde kadın ve LGBTI ’ların bir araya gelmesi engellenmeye çalışıldı. Bunun üzerine konuşacağız. Hoş geldin Cemile.

CB: Hoş bulduk, merhaba Zeynep. 

ZD: Bu yürüyüşü kaç kadın örgütü düzenliyor? Hazırlık sürecini biraz anlatabilir misin?

CB: Aslında bu yürüyüşü bir kadın örgütü toplamı örgütlemiyor. Bireylerden, feministlerden oluşan bir toplam örgütlüyor uzun yıllardır aslında bunu bu şekilde örgütlüyor. Kadınlar Birlikte Güçlü gibi bir zemin değil Feminist Gece Yürüyüşünün örgütlenme zemini. Burada tamamen dediğim gibi bireysel olarak kendine feminist diyen... Tabii ki de bunun içerisinde farklı örgütlerden, yani ben mesela Mor Dayanışma'danım, kendi mor dayanışma üzerinden tabii ki gidiyorum buraya ama ben orada Cemile olarak feminist bir kadın olarak orada bulunuyorum. Bu toplam böyle bir toplam, ve 50’yi aşkın kişiden oluştu bu sene. Her sene Feminist Gece Yürüyüşü örgütlenmesinden önce örgütlemek için bir çağrı çıkılıyor. Hem sosyal medya hesaplarından hem mail hesaplarında toplantıya çağrı yapılıyor ve bununla birlikte gelen kadınlarla Feminist Gece Yürüyüşü örgütlenmesi başlıyor. 20. Yıl, biliyorsun, bu sene. Bu şekilde örgütleniyor Feminist Gece Yürüyüşü. Yani bir örgütleyicisi var; örgütler değil, örgütler içerisinde de olup bireysel olarak gelen kadınlar ve LGBTI ’lar. 

ZD: Bu yıl 8 Mart yürüyüşünün, evet, 20. yılıydı. Kadınlar hangi taleplerle sokağa çıkıyor?

CB: Çok fazla sorunumuz var Zeynep, biliyorsun. Artık bu dönemde yoksulluk, işsizlik, geçinememe, barınamama problemlerinin hepsine dair söz söylediğimiz bir program olduğu oldu. Yoksulluk çok gündemin başını almış oldu. Kadınların yoksulluk içerisinde oluşu ve şiddet, kadın cinayetleri, erkek şiddeti, sermayenin inanılmaz sömürü biçimleri, kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı aslında oluşturulan bir sürü sorun alanının yansıdığı bir şey oldu. “Feminist isyan büyüyecek. Başka bir düzen kurana dek feminist isyanla sokaklardayız” temel vurgusuyla çıkmış oldu bu sene. Ara başlıklarda homofobiye, transfobiye, ırkçılığa, savaşa, yoksulluğa, kapitalizme, erkek şiddetine, erkek devlet şiddetine ve erkek adalete her şeye dair talepler oluştu; böyle bir şey ile çıktık yola. 

ZK: Bütün engellemelere rağmen valilik yasağı, Beyoğlu'na ulaşımın engellenmesi, yoğun güvenlik önlemleri… Bunlarla birlikte aslında şey de gördük 8 Mart'ta: Bütün sokaklar bariyerler kurulmasına rağmen polisler tarafından, tıklım tıklımdı. Her geçen gün daha da artıyor. Bunu neye bağlıyorsun? Çünkü yasak duyduğunda insanlar çekilebilir, geri durabilir ama kadınlarda her süreçte daha fazla artıyor. OHAL sürecini hatırlarsan, OHAL sürecinde de kadınlar sokağa çıkmaktan geri adım atmadılar. Türkiye'nin en kritik olduğu süreçlerde kadınlar sokağı çıkmaktan geri adım atmadılar, her geçen gün de artıyor. Bunu neye bağlıyorsun? 

CB: Çok öfkeliyiz Zeyneb, gerçekten hayatta kalabilmek için mücadele etmek durumundayız şu anda. Her gün sokakta, evde, işyerlerinde inanılmaz bir şiddet, inanılmaz bir taciz, sömürü, yoksulluğun en diplerinde yaşayan biz kadınlar oluyoruz. Bunun sokağa yansıması uzun bir zamandır gerçekleşiyor zaten. Bence bu 8 Mart'ta polisin de çok şaşırdığı; “ben işte biber gazı atarım kadınlar da böyle giderler dağıtırım” diye düşündü. Tabii ki de gerçekleştiremedi. Çok ısrarcı, çok öfkeli, isyan içerisinde olan ve hayatta kalabilme refleksi ile kendini var edebilme refleksiyle hareket eden kadınlar bütünü vardı sokaklarda, Taksim'de. Öncesinde, günler öncesinden yasak ilanları vererek ve inanılmaz kendi ana akım medyalarından da Feminist Gece Yürüyüşüne dair şöyle kötü olacak, şöyle yasak, aman dikkat edin gitmeyin diye diye bir propaganda yaptılar. Ardından o gün içerisinde ulaşım kanallarını kapattılar, metronun durakları kapatıldı. Öncesinden sen de biliyorsundur. Kadıköy'de iskele önünde olan, işte oradan vapurla karşıya geçecek olan kadınlar engellendi, gözaltı yapıldı. İnanılmaz bir korku iklimi salarak, oranın toplanmasının, kadınların toplanmasının engellenmesi sağlanmaya çalışıldı. Ama sonuçta görüldü ki bizler, 25 Kasım'da da böyle bir öfke vardı, gerçekten hissetmiştik; daha önceki yıllardan çok farklı bir duygu vardı. Burada da saatlerce kadınlar önlerine konulan barikatları aşmaya, orada direnmeye, polislerle o karşı karşıya gelme, o korku eşiklerini aşarak orada durmayı sürdürme iradesini gösterdiler. Bence bu muazzam bir şeydi. Çok dirençli bir kadın var şu anda karşılarında hem iktidarın, hem erkeklerin. Bence ayaklarını denk alsınlar, bu ortaya çıktı. 

ZD: Yoksulluğun en çok sıkıştırdığı gruplardan biri kadınlar ve LGBTI ’lar da aynı şekilde. Dediğin gibi 25 Kasım'da da gördük bunu. Kitle olarak çok farklı kesimlerden insanlar da görmeye başladık. 8 Mart'ta da aslında bunu görüyoruz, değil mi? Artık çok farklı kesimlerden kadınları da görmeye başladığımızı düşünüyorum ben.

CB: Kesinlikle. Çünkü şu an güven içerisinde olan çok az bir kesim var Zeynep. Çalışan, kendince yalnız yaşayan bir gelir yolu olan, kısmen daha rahat geçinebileceğini düşünen kadınlardan, entelektüel düzeyde iyi konumda olan kadınlara kadar, çoluklu çocuklu kadınlardan lisede olan daha genç kadınlara kadar; çok geniş bir kesimde bir şey birikiyor. İsyan birikiyor, çünkü sorun alanlarımız inanılmaz durumda. İktidarın dili elbette ki çok buraları böyle kaşıyan bir yerde duruyor, korkunç şeyler söyleniyor. Tabii ki bunu böyle farkında olmadan söyledikleri bir durum yok. Gerçekten bilinçli bir şekliyle LGBTI düşmanlığını ve kadın düşmanlığını, ırkçılığı inanılmaz pompalayarak yapıyorlar. Bilinçli bir şekilde söylem olarak üretiyorlar. Zaten bunun karşısında şunu da görüyoruz: Adalet sistemi içerisinde yasal haklar, erkek adalet sistem içerisinde, yasal haklarımız böyle elimizden tek tek çekilmeye çalışılıyor. Nafaka tartışmaları da çok yoğun. Bunun içerisinde bu gündem içerisinde oldu. Şimdi en son 8 Mart'tan sonra takip etmişsindir: Geri o çıkardıkları 6. yargı paket içerisinde nafaka düzenlemesi yoktu. O da işte hazır değil diyerek yaptılar. Tabii ki de bunun kendilerinin insiyatifinde olmadığını biliyoruz. Kadınların tam da 8 Mart'ta gösterdikleri direnişle çok bağlantılı bir şey var. Oradaki öfkenin karşılığında durumlarla bağlantısı var. Böyle bir dönem, en son hatırlarsan, o erkek şiddetini ne kadar pekiştiriyorlarsa bizim sokaktaki güvenliğimiz bir o kadar riske girmiş durumda ve her kadın bunu yaşıyor. Her kadın bunun içerisinde hissediyor. Önceden hiç Feminist Gece Yürüyüşüne gelmeyen kadınlar artık Feminist Gece Yürüyüşlerini ve bunun dışında o sokaktaki eylemsellikleri ya da Kadın Hareketi'nin kadınların feministlerin söyledikleri söylemlere böyle dönüp bakıyorlar artık, bir kulak abartıyorlar. Bence bu önemli, bizim açımızdan önemli bir dönüm noktasındayız. Şu anda istediklerimizi alabilecek bir yerdeyiz. Ben tüm bu saldırılar karşısında direnen bir kadın öfkesi olduğunu ve bu öfkenin bir sonuca evrilebileceğini düşünüyorum. Taleplerimizin yerine gelebileceği, sorun alanlarımıza dönük verili çözümleri beraber üretebildiğimiz ve bunları yükselterek bu dönemde de alabileceğimiz bir dönemin içerisindeyiz diye düşünüyorum. 

ZD: 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü'nün kurumsal hesabından 8 Mart sonrası şöyle bir duyuru yapıldı: “Erkek devlet şiddetine karşı isyandayız. Polisin 8 Mart akşamı Taksim'de toplanmaya çalışan kadınlara ve bunlara uyguladığı şiddet kabul edilemez. Ters kelepçe, yakın mesafeden göze sıkılan gaz ve darp işkencedir. Bu şiddete maruz kaldıysan bize ulaş, suç duyurusunda bulunalım.” Her yıl artıyor, yoğun müdahalelerle karşılaşıyor kadınlar. Bu yıl eyleme giderken Kadıköy'de demin de bahsetmiştin: Beşiktaş'ta gözaltına alındı kadınlar. Bu müdahaleler esnasında ne gibi ihlaller yaşandı? Size geri dönüşler oldu mu?

CB: Eylem anında ve eylem öncesinde yapılan tüm çağrılar, polisin yasal anlamda bizim sokaktan geçme hakkımızın bile ihlal ettiği bir durum var. Düşünsene ben İstiklal caddesinde ya da metroda ulaşım olarak kullanacağım noktayı durağı kullanamıyorum. Yani çok temelden alıyorum bu arada. Yani inanılmaz bir yasal hakların keyfice engellendiği, kullanım alanlarımızı işgal ettikleri… Sokakları işgal ediyorsun ve ben o sokağın içerisinden geçemiyorum. Bu inanılmaz bir hak işgalidir. Bunu gerçekten keyfice yaptılar. Bir sürü gelmek isteyen kadınlara söylemsel açıdan da fiziksel açıdan da bir korku yapıldı. Önüne geçiyor polis, “sen gidemezsin” diyor; “gideceğim” diyen kadın da alıyorsun, çok keyfi bir şekliyle gözaltına alıyorsun, inanılmaz bir hak kaybıdır bu. Aynı zamanda Taksim'de buluşmaya çalışan ya da barikatın önüne gelen, sokağın içerisine girmek isteyen kadınlara da sen biber gazı uygulayarak orada aynı zamanda söylemsel açıdan da kadınları aşağılayan, kadınların oradaki taleplerini görmezden gelen, çok yasal anlamda yani 8 Mart’ın kutlamasına katılmak isteyen kadınları engellediği bir şey oluyor. Bunların hepsi ciddi hak gasplarıdır, keyfiliktir, işgalciliktir aynı zamanda ve bir saldırı ve şiddettir, bunların hepsinin toplamına baktığında. Bir de bununla da yetinmiyor; yürümek isteyen kadınlara da -ki ben de orada çok ciddi bir polis saldırısına maruz kaldım- tam feminist mekandan çıktık ve yürüyeceğimiz sırada ellerinde kullandıkları nasıl bir biber gazı onu bilmiyorum, klasik bir biber gazı değil de kullandığı Zeynep, bir sıvı vardı ve sıvı gerçekten nişan alarak… Ben polisle de gözgöze geldim ve polis görüşmecisiydim aynı zamanda öncesinde, beni de tanıyordu oradaki amir. Bana bakarak polisin gözüme o sıvıyı sıktığını gördüm, biliyorum. O an hiçbir şey göremedim. Aynı zamanda bir saldırı hali var. Polis bizi ittiriyor, biz polisi ittiriyoruz. Altında pankart kaldı. Kadınlar bir yandan pankartı kurtarmaya çalışıyor ve ben o arada düşme tehlikesi, ezilme tehlikesi, astım... Yani nefes almakta çok zorluk yaşadım. O an nefesimin kesildiğini hissettim. Başka büyük bir kaygı oldu, gözümü açamıyorum. O an her şey olabilirdi ve beni bir kadın çekmeseydi o alanın dışına, bir sürü farklı yaralanmadan tutalım da ölüm tehlikesine kadar, bunun içerisinde yaşadım. Bunu onlarca kadının yaşadığını biliyoruz sonradan bize başvuran yazan kadınlardan edindiğimiz bilgi ile. Yani muazzam bir saldırı hak ihlali yaşandı, şiddet yaşandı. 

ZD: Eylem sonrasında geleneksel bir 8 Mart partisi yapılıyor, bunun için ayrıca bir mekan kiralamıştı komite. Fakat kadınlar ve LGBTI ’lar ne sokaktan çıkabildi ne de girebildi. Mekan ile ilgili bu sefer de komite boykot çağrısı yaptı. Tam olarak neler oldu orada?

CB: Çok garip bir denklemin içerisine girmiştik o gün. Yani eyleme gelmek isteyen kadınları engellemeyi anlamıyoruz elbette ki ama hadi diyelim ki anlayalım. Sen eğlenmek için giden kadınları neden engellersin bir mekana gitmek isteyen kadınları? Yani inanılmaz rezil oldukları da bir durum oldu polisler açısından baktığımda. Mekana girmek isteyen kadınları geçirmediler, mekandan çıkmak isteyen kadınları çıkarmadılar. Oradaki mekanın sahibi ile polis arasında tabii ki de bir şey gerçekleşti. Biz onun içeriğini bilmiyoruz. Orada mekan sahibi müzik kapattı. Ardından kadınlara mekandan çıkmaları gerektiğini söyledi ve kadınları zorla mekandan çıkarmış oldular. Yani bunu polis işyeri sahibi ile birlikte yaptı. Polis yapmadı mı, işyeri sahibi yaptı ve öncesinde bu planların yapılıyor olmasına rağmen. Yani düşünsene ben eğlenmek istiyorum, mekana gidiyorum ve eğlenemiyorum. Orada hatta benim eğlenmemi de engellemekten öte orada beklememi de engelliyorsun, mekandan çıkartıyorsun. Üstüne bir de kadınlar mekanın önünde toplandıkları için saldırıya uğruyorlar, biber gazı sıkıyor polis. Orada da arka tarafta da biz girmeye çalıştık. Yani o sahnede yine ben vardım. Hani bire bir de şahit olduğumuz bir süreç olduğu için mekan sahibiyle görüşüyoruz. Mekan sahibine diyoruz ki “siz ne yapıyorsunuz? Şu anda biz mekanın içerisindeyiz. Bizi mekandan nasıl çıkarabiliyorsunuz?” Herhangi bir açıklama bile yapamıyor. Zaten bir açıklaması da yoktur. Yani nasıl bir açıklama yapabilirsiniz? Açıklama yapamadan bizim orada toplanamayacağımızı, mekanın kapatılacağını söyleyerek oradan kadınlar çıkartılıyor. Zaten içeri geçilmiyordu. Bir sürü mekanın önünde duran kadınlar da içeriye alınmadı, içeridekiler de dışarı çıkartıldı. Müzik kesildi en başında, zaten bir sessizlik… Orada eylem ekibi ile birlikte oradaki süreci anlamaya çalıştık. Hani bir sürü ara formül üretmeye çalışmamıza rağmen mekan sahibi bir şekilde polis işbirliği yaparak kadınların hiçbir şekilde orayı görmeden kadınları çıkarmış oldu. 

ZD: Peki son olarak söylemek istediğin bir şey var mı Cemile? 

CB: Bu 8 Mart bence sadece İstanbul'da değil, diğer iller de, Ankara'da muazzam bir kalabalıktı. Gene polis engellemesine rağmen kadınlar yürüdü, İzmir’de yine Feminist Gece Yürüyüşü uzun yıllardan sonra tekrardan gerçekleşti ve yine polis engellemesine rağmen buna karşı koyan kadınların iradesiyle gücüyle çok coşkulu bir yine 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü gerçekleşti. Keza Mersin'de diğer yıllardan çok daha kalabalık bir feminist gece yürüyüşü gerçekleşti. Antalya'da keza böyle. Diğer illerde Feminist Gece Yürüyüşü olmayan yerlerde de, mesela bu sene Antakya'da çok kalabalık bir kitle ile, Saray Caddesi bir sürü toplumsal farklı muhalif kesimlere kapatılmasına rağmen bu sene kadınlar Saray Caddesi'ni açtılar ve orada muazzam bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Çok kalabalık bir kitle ile yürüyüşü gerçekleştirdiler. Türkiye'nin farklı illerinde kadınlar öfkesinin sokağa yansıdığı, korku eşiğinin artık bizler açısından, yaşamla burun buruna, yaşamla ölüm arasında gidip gelen bir yerde olduğumuz için artık polisin bize uyguladığı saldırının kendisinin bir karşılığı yok. Bizim açımızdan yok gerçekten, bir meşruluğu yok. Meşru zeminin kaydığını düşünüyorum ben. Ama bizim de moral üstünlüğümüzü tekrardan kazandığımızı düşünüyorum. Kadınların ve LGBTI ’ların, mücadele daha sert geçecek, ama bir o kadar da kazanımlar elde edebileceğimiz bir mücadelenin içerisine girmiş olduk diye düşünüyorum. Çok moral verici bu 8 Mart'ta herkes hemen herkes, sadece ben değilimdir, çok bence iyi hissetti diye düşünüyorum. Oraya gelen her kadın yürüyemese de, çünkü Taksim'e gerçekten bir sürü kadın da ulaşamamış oldu, ama oradaki heyecanı, öfkeyi birlikte yine solumuş olduk. Çok güzel geçti bu 8 Mart. Tabii ki bu bir başlangıç demek istiyorum. Bu bir başlangıç, devamı gelecek. 

ZD: Peki, Yasaksız Meydan’a katıldığın için çok teşekkür ederim.

CB: Ben teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim bu yayın için tekrar Zeynep, bir daha katılmayı isterim. Emeklerinize sağlık, teşekkürler. 

ZD: Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliği ile Yasaksız Meydan, farklı konu ve konuklarla iki haftada bir cuma günü sizlerle olmaya devam edecek. Şimdilik hoşça kalın. 

 

Podcast