Dar gelirlinin enflasyonu yüzde 100'ün üzerinde

Dar gelirlinin enflasyonu yüzde 100'ün üzerinde
İbrahim Ekinci, Marjinal Fayda'da geride bıraktığımız haftanın ekonomi gündemini değerlendiriyor.

Ekonomi Gazetesi Ankara Temsilcisi Maruf Buzcugil’in haberi büyük tartışma yarattı. Habere göre TÜİK “hissedilen enflasyonu” ölçmüş ve TÜFE enflasyonunun “iki katı” düzeyinde olduğunu bulmuştu. Buna göre hissedilen enflasyon yüzde 129 seviyelerinde çıkıyordu. Tartışma kopunca bu sefer TÜİK bir açıklama yaparak rakamı değiştirdi ve yüzde 96 olduğunu, ölçümün tamamen anket çalışmasıyla yapıldığını söyledi. Rakam “TÜFE’nin yaklaşık iki katı”ndan nasıl 96’ya revize edildi, anlaşılamadı.

TÜİK daha önce de hissedilen ile TÜFE enflasyonu arasındaki farkın, tüketici sepetleri ile TÜFE ölçümü sepetindeki hizmet ve ürün kompozisyonunun farklılığından kaynaklandığını söylemişti. BBC Türkçe’de yer alan bir haberde, TÜİK, TÜFE enflasyonu ile hissedilen enflasyon tarifi şöyle:

"TÜFE, yaşam maliyeti endeksini ölçmüyor. Yaşam maliyeti endeksi sabit bir refah düzeyinin maliyetindeki değişikliği, sabit bir yaşam standardını sürdürürken tüketicilerin yaşadığı fiyat değişikliklerini ölçer. TÜFE ise sabit bir mal ve hizmet sepetinin maliyetindeki değişikliği ölçüyor."

Yani ben kesimlerin sepetlerini ölçmüyorum. TÜFE, hane halkının sabit bir yaşam standardını sürdürürken katlandığı maliyeti değişimini yansıtan “yaşam maliyeti endeksi” değil. Ben kendi sepetimdeki sabit mal ve hizmetlerin maliyetindeki değişikliği ölçüyorum demek istiyor. Daha da indirgeyelim: Hanelerin enflasyonunu ölçmüyorum, sepetimdeki malların maliyet değişikliğini ölçüyorum.

Hanelerinki… İşte o “hissedilen” enflasyon.

Benimki… Benimki TÜFE.

Buradan birinci sonucu çıkaralım. O zaman “hissedilen” enflasyon da gelir gruplarına göre farklılık gösteriyor olmalı. Yani şu %129,4 rakamı, aslında “hissedilen enflasyon”un manşeti. O zaman harcamalarını ağırlıkla enflasyonu daha yüksek ürün gruplarına yapan dar gelirlinin “hissettiği” enflasyon, muhtemelen %129,4’ten daha yüksek olmalı. Eğer TÜİK’in ikinci rakamını, yüzde 96’yı baz alırsak, dar gelirlinin enflasyonu yüzde 100’ün üzerinde.

Gözler Haziran'a çevrildi

Merkez Bankası, (TCMB) politika faizini yüzde 42.5’ten, 2,5 puan artırarak yüzde 45’e çekti.
Açıklamasında, şimdilik “dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığını” söyledi. Bu da faiz artırım döngüsünün sonlandı anlamına geliyor. Ancak PPK metninde eğer enflasyon beklentiler doğrultusunda düşmezse yeniden faiz artırımı yapabileceği de belirtiliyor.

Bu ihtiyaten söylenmiş genel geçer bir laf değil. Gerçekten de gerekebilir. Enflasyonda beklentiler bozulma işaretleri veriyor.

Normalde MB’nin hesabı… Bu yıl haziran ayından sonra enflasyonun düşmesi ve haliyle düştüğü için de faiz artırımlarının artık gündeme gelmemesi… Hatta bu yıl sonlarına doğru faiz indirimlerinin gündeme gelmesi…

Ancak bu belli ki MB için de yüzde 100 bir kesinlik olmadığı için, “eğer enflasyon yükselirse” ilave faiz artırımı gerekmesi çok çok düşük bir ihtimal değil.

AKP iktidarı aldığında 2001 krizi şartlarındaki Türkiye’de politika faizi yüzde 47 düzeyindeydi. Dön dolaş 22 yıl sonra aynı seviyeye getirmiş oldu.

“Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz artmayacak” denildikten ve faizler yüzde 8,5 indirildikten sonra, toplam 7 ay içinde 36,5 puan artırılarak 45’e çekildi.

Bu faiz artırımının piyasa faizlerine etkisini bu hafta görmüş olacağız.

MB'nin net rezervi 16,4 milyar dolar eridi

TCMB net rezervleri, brüt rezervleri Türkiye ekonomisinde yakından ve dikkatle takip edilen bir konu. Enflasyon yükselirken faiz indirmek gibi dünyada eşi benzeri görülmemiş bir uygulamaya giden AKP, yine eşi benzeri görülmemiş bir uygulama ile (olağanüstü şartlarda ve şeffaf biçimde gerekirse “dövize müdahale” etmek yerine), kamuoyundan saklayarak, kamu bankalarını kullanarak TCMB’nin rezervlerinin tümünü satarak boşalttığı gibi… Bulabildiği borç dövizlerini de yine kuru tutmak için satınca… TCMB’nin net rezervi eksi bölgeye geçmiş ve bir ara eksi 70 milyar dolara kadar çıkmıştı.

Yeni yönetim bu tarumar bilançoyu düzletmek istiyor. Bunun için döviz alması gerekiyor ancak o da tutmak istediği kendisinin talep yaratarak yukarı itmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla bir ile iki geri bir tutum izliyoruz.

Bir ara brüt rezervler 145 milyar doları gördü, (swaplar hariç) net rezervler 40 milyar dolar civarına çıktı ama şimdi her ikisi de düşüyor. Son beş haftada 16,4 milyar dolarlık düşüş oldu ve net rezervler 23,7 milyar dolara geriledi. Brüt rezervleri de 139,8 milyar dolara geriledi. Bankanın tüm swaplar hariç, Hazine dövizi de hariç tutulduğunda döviz açığı 51.1 milyar dolar düzeyinde.

Vatandaş döviz alıyor, DTH artıyor

Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı (DTH) artıyor. Parite etkisinden arındırılmış artış geçen hafta 982 milyon dolar oldu. Yılbaşından buyana artış 2,63 milyar dolar oldu. TCMB’nin rezervlerindeki azalmayı açıklayan bir faktör bu: Vatandaşın döviz talebi devam ediyor. DTH toplamı halen 210,1 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. KKM’deki mevduatların da dövize çıpalı olduğunu dikkate alarak oradaki mevduatın döviz karşılığı olan 86 milyar dolar eklendiğinde toplam döviz ve dövize çıpalı mevduatın 296,5 milyar dolar olduğu görülüyor.

Yabancı tahvilde sattı

19 Ocak haftasında yabancı borsada 146 milyon dolarlık hisse alımı yaparken tahvilde satıcıydı, 40 milyon dolarlık satış olmuş. Yabancıların girişinin beklendiği tahvil piyasasında faizler düşeceğine yükseliyor. En çok alım satıma konu olan tahvilin faizi bir ayda %36,5'ten 42,5'e geldi. Tahvil faizi yükselirken alan zarar yazacağından, yabancıyı kaçıran, alımdan vazgeçiren bir gelişme bu.

KKM azalıyor ama düşüş hızlı değil

Geçen yıl azaltıcı önlemlere dönülmeden önce 3,4 trilyon liraya çıkan KKM’nin 19 Ocak itibariyle bakiyesi 2,5 trilyon liraya geriledi. Son üç hafta 50 milyar, 47,5 milyar, son hafta ise 26,3 milyar azalma oldu. Özetle azalıyor ancak azalma hızı yavaş… Vatandaş son haftalarda tekrar döviz almaya yöneldiği gibi KKM’de de kalmayı tercih ediyor. Zaten azalma, esas itibariyle artık sonlandırılan TL dönüşümlü KKM hesaplarının azalmasından kaynaklanıyor. Bilindiği gibi TL KKM hesabı artık açılamıyor ve mevcut hesaplar da vade sonunda kapatılıyor.

Neler olabilir?

Normal şartlar altında… İçinde bulunduğumuz şartlar normal olmadığına göre şöyle demek daha doğru: Bugünkü koşullar devamı halinde:

Ocak ayı enflasyon eğer hakkaniyetli açıklanırsa yüzde 10 civarında gelecek. Ay sonuna doğru yapılan zamların etkisiyle şubat ayı enflasyonu da yüksek gelebilir. Hala yıl ortası yüzde 70 üstü enflasyon beklentisi geçerli ama tartışma konusu olan TCMB’nin yıl sonu yüzde 36’nın tutma olasılığının giderek azalıyor.

Dolara talep sürüyor, DTH’larda artış var. Devamı beklenir.

TL mevduata geçiş yavaşladı. En önemli etken TL mevduat faizlerinin gevşemesi. Son faiz artırımının etkisini bu hafta göreceğiz

Ortalama otomobil fiyatları 3 aydır düşüyor. Geçtiğimiz yılın kasım ayından aralık ayına fiyatlar yüzde 2,1 düştü. Bu düşüş devam ediyor. TÜFE enflasyonuna göre ise 6 aydır düşüş var.

Arsa ve ev fiyatlarında artış yavaşladı. Geçen hafta bu konuya değinmiştim. Fiyatlarda sert bir geri çekilme beklentisi yok ama yavaşlama devam edecek beklentisi var.

Podcast