Dina İçin Feministler: Gabonlu Dina’nın davasında neler yaşandı?
Kısa Dalga - Zonguldak-Karabük yolu üzerindeki Filyos Çayı'nda cansız bedeni bulunan Gabonlu üniversite öğrencisi Jeannah Dinabongho Ibouanga’nın öldürülmesine ilişkin açılan davanın duruşması 29 Kasım’da Karabük’te görülecek. 18 Ekim’deki son duruşmada mahkeme, davanın tek tutukluğu sanığı Dursun Acar’ın tutukluluk halinin devamına karar vermişti.
“Dina İçin Feministler” duruşma öncesi Gündem Eşitlik’e katıldı.
Feminist hareket neden davaya dahil oldu?
Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga, Orta Afrika’nın batısındaki Gabon Cumhuriyeti’nden okumak için geldikten üç ay sonra, Karabük’te öldürüldüğünde, 17 yaşındaydı. Karabük Üniversitesi’nin Teknoloji Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği bölümünde hazırlık sınıfı öğrencisiydi.
Görgü tanıklarının ifadesine göre, 17 yaşındaki, Jeannah Dinabongho Ibouanga, apartmanın bodrumunda iki kişi tarafından sıkıştırıldı, yine görgü tanığının ifadesine göre, yalın ayak koşarak kaçmaya başladı. Tüm yaşadığı korkunun sonucunda da cansız bedeni dere kenarında bulundu. Genç bir kızın gece karanlığında çıplak ayakla koşması normal olmadığından “feministler” bu davaya dâhil oldular ve destek grubunun adı da “Dina İçin Feministler”.
Fatma Gül Altındağ: Tabii feministler olarak hatta Türkiye’deki kadınlar olarak bir kadının çıplak ayakla koşmasına neden olan şeyleri tahmin edebiliyoruz. O yüzden de bu ilk başta tabii ki apar topar işte hemen savcılıktan bir ön açıklama yapıldı. Ön otopsi açıklaması işte bu bir boğulmadır. Su da boğulmadır vesaire, apar topar gizlilik kararı geldi. Dolayısıyla bu davaları çok iyi bildiğimiz için şüpheli kadın ölümlerinin arkasında erkek şiddeti olduğunu ve karşımızdaki üstelik Gabonlu göçmen bir kadın olunca bunun nedenlerini çok iyi bildiğimiz için bu davaya dâhil olduk.
Davanın ilk avukatı “ırkçılık” kelimesinden hoşlanmadı
Öldürülen genç kızın Gabonlu olması, bir insan hakları ihlali olan “ırkçılık” açısından da Dina için Feministler” grubunu yakından ilgilendiriyordu. Zira Dina hem telefon görüşmeleri hem de mesajlarında annesine günlük hayatında uğradığı sözlü tacizleri anlatmıştı. Dina’nın ölümünün ardından hazırlanan iddianameden sonra dava süreci başladı. Ancak büyükelçilik adına görevli avukat davadan çekildiğini açıkladı.
Fatma Gül Altındağ: İlk başta davada elçilik tarafından atanmış bir avukat vardı. Aslında bir erkek avukat bu erkek avukat bize çok sorun çıkardı, ilk başta aslında, davayı çözmek ister gibiydi. Hani Dianın ölümünü açıklığa kavuşturmak ister gibiydi ama Dina’nın annesiyle mesajlaşmaları ırkçılıkla ilgili meseleleri gündeme getirince, kendisi davadan aileyi ülkemize ait bir intikam arayışı içinde olmakla suçlayıp davadan çekildi.
Davada çevirmen bile kriz oluyor, gönüllü çevirmenler devreye giriyor
Davanın ilk duruşmasından sonra, ortaya bir de tercüman krizi de çıkıyor. Dina’nın ailesi için belirlenen tercümanın, gerektiği şekilde ifadeleri aktarmadığı ortaya çıkıyor. Bu sefer devreye Nil Delahaye giriyor. Nil Delahaye, gönüllü tercüman, davanın tüm duruşmalarına katılıyor, Dina’nın annesi ve babası için çevirileri o ve diğer gönüllü tercümanlar yapıyor. Davaya çok hâkim.
Nil Delahaye: Yanlış bilgiler, delil niteliği taşıyacak olan şeyler varsa onlar yanlış aktarılıyor. Orada biz hani ısrarla aslında dâhil olmaya çalışıyoruz ama resmi bir rolümüz olamıyor onun içerisinde.
Keşif yapılırken mağdur tarafın avukatları çağrılmadı
Nil Delahaye ve Fatma Gül Altındağ, dava sürecinin, delillerin toplanması, iddianame hazırlığı ve duruşma aşaması ve sanıkların dinlenmesi de dâhil olmak üzere, eksiklikler dizisi ile dolu olduğunu düşünüyor.
Fatma Gül Altındağ: Başından beri çok zorluk çekiyoruz. Çok büyük eksikliklerle, çok büyük ihmallerle hukuka aykırı neredeyse ihmallerle karşılaşıyoruz. Yani ilk başta zaten Dina’nın çıplak ayakla, bodrum katından kaçtığı görüntüler ortaya çıktıktan sonra bir taksi durdurup bir arabaya bindiği iddia ediliyor. Bunlar görüntülerle de sabit. Bu şahsın Dina’yı arabasıyla Filyos Çayı’nın yan sokağından, aslında trafiğin çok olmadığı bir sokağa girip oradan arkasından takip ettiği görüntüler de var. Bu şahsın telefonundan çıkan tuhaf mesajlar, başka insanlarla mesajlarında, işte bir siyah kadınlara dair düşkünlüğünü gösteren işte bir takım tanıklıklar var. Sonra PTT’de çalışan bazı devlet memurları var. İlk başta bu kişilerin ifadeleri alınıyor, o ifadelerde nasıl alınıyor onu bilmiyoruz. Hemen gizlilik kararı geliyor. Biz zaten dokümanlara ve dosyaya çok zor ulaştık, gönüllü avukat arkadaşlarımız çok zor ulaştı. Biz ulaştığımızda artık iddianame hazırdı ve iş işten geçmişti. Bodrum katında yaşananlardan hiç bahsedilmiyor mesela ve her şey sanki Dina’nın tutuklu sanığın arabasına binmesiyle başlıyormuş gibi bir durum var. Filyos Çayı kenarında sonradan bir keşif yapıldı ama örneğin bizim gönüllü avukat arkadaşlarımıza haber verilmedi. Sadece sanık avukatları dâhil edildi.
Görgü tanıklarının anlattığına göre, bordum katından çığlıklar geldi. Anlatanlar, iki erkek, biri kızın arkasındaydı dedi, bodrum katında bir yatak vardı diye de ekledi… İfadeler böyle. Sonrasında bodrum katında bulunan saç telleri delil olarak iddianameye girmedi. Karabük Barosu Başkanı Emrah Köklü ise, Karabük’te bir fuhuş çetesine ilişkin söylentilerden haberdar olduğunu söyledi. Ama bunların hiçbiri araştırılmadı.
Rızaları var mı yok mu bilemem
Fatma Gül Altındağ: Bir de tabii daha tuhaf şeyler de oluyor bu duruşmalar sırasında, örneğin Karabük’te bahsi geçen bir fuhuş çetesi var. Herkes tarafından konuşulan. Biz de oradaki insanlardan çok duyduk. Yani Karabük barosu başkanının bile işte “bir fuhuş çetesi var, duydum ama siyah öğrencilere göçmen öğrencilere karşı ama rızaları var mı yok mu? O kısmını tam bilmiyorum” gibi tuhaf açıklamalar yapıyor. Artık konu “rızaya” filan geliyor yani.
Karabük’e zeval gelmesin
Nil Delahaye ve Fatma Gül Altındağ her duruşmada Karabük’te oldukları için şehri daha yakından görme şansına da sahipler. En çok, Afrikalı öğrenci nüfusu dikkatlerini çekiyor. Çünkü sayıları binlerle ifade ediliyor.
Nil Delahaye: İnanılmaz bir Afrikalı öğrenci nüfusu var. Bu öğrencilerin yaşadığı bir mahalle var. 100. Yıl Mahallesi hepsi zaten orada yaşıyorlar. Burada, göçmen kadın “Kaç para” diye yolda önlerinin kesilmesinden tutunda, işte arkalarından takip edilmeleri vesaire birçok tacize uğruyorlar. Aslında biz bunu öğrencilerinden dinledik. İlk başta mesela hiç konuşmak istemiyorlardı öğrenciler çünkü çok korkuyorlardı. Sınır dışı edilmekten daha fazla tacize uğramaktan hani kendi güvenliklerinden çok korkuyorlardı. Biz tabi oraya çok kalabalık gidiyoruz. Yani biz oraya İstanbul’dan, Ankara’dan otobüslerle gidiyoruz. Orada her seferinde gittiğimiz bir güven pastanesi var orada işte oturuyoruz, bizim o dava için geldiğimizi biliyorlar, orada konuştuğumuz zaman insanlarla “Karabük’e zeval gelmesin” havasındalar.
Dina İçin Feministler kadınları davaya sahip çıkmaya çağırıyor
Çünkü göçmen kadınların hayatı aslında bizlerin de hayatı. Erkek şiddetiyle öldürülen kadınların hayatı bizim de aslında özgürlüğümüzün mücadelesini oluşturan şeylerden bir tanesi. O yüzden bu davayı Dina’nın uğradığı bu erkek şiddetini bu ırkçılığı görmezden gelmemek için, adaletin yerini bulması için kadınları bu davaya sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Kaynak:Haber Merkezi
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.