Diplomamı kiraladım, hükümsüzdür!

Diplomamı kiraladım, hükümsüzdür!
Diploma kiralamak hem suç hem de mühendislik etik değerlerine aykırı!  Firmanın yaptığı bir hatada sorumlu ilk kişi mühendis. Meslekten men edilme hatta cezaevine girme riskine rağmen bir mühendis kaderini neden başkasının ellerine bırakır?

Suçu ve suçu yaratan koşulları, çözümünü aynı zamanda İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ve mesleğin duayenlerinden Yüksek Mimar Mücella Yapıcı ile konuştuk.

Kiralık Diploma Pazarı dosyasının tamamını dinlemek için tıklayın.


Kimyageri, mimari, diş teknisyeni, eczacısı…  Kiralık diploma pazarında çeşit bol, talep yüksek… Türkiye’nin dört bir yanından verilen bu ilanlara ulaşıp, altına aleni olarak yazılan telefon numaralarından ilan sahibiyle irtibata geçebiliyorsunuz. Arz ve talep o kadar yüksek ki,  bu duyuralar için açılmış özel internet siteleri dahi mevcut. Diploma kiralamanın yasal olup olmadığı, meslek etiğine aykırılığı, İzmir depreminden sonra yeniden gündeme geldi. Sosyal medyada özellikle inşaat mühendisleri üzerinden yürüyen tartışmada, ‘Emeğiyle çalışmak isteyen mühendisler, diplomasını kiralayanlar yüzünden işsiz” tepkileri de dile getirildi. Yanı sıra, büyük depremler sırasında çöken binalarda, sadece evrak imzacısı olarak çalışan bu mühendislerin payı ne kadar sorgulaması yapıldı.

Yıllık 3 bin TL karşılığında kiralık diploma

İnşaat mühendisleri, yıllık 2 bin – 3 bin TL gibi rakamlara, diplomalarını yapı denetim firmalarına ya da kişilere kiralıyor. Ya sadece birkaç gün şantiyeye gidip, bir iki evrakın altına imza atıyorlar ya da büro, mühendis adına açılıyor ama tüm kontrol diplomasını kiraladığı firmada oluyor. Hal böyleyken, altına kendi imzasını atarak birinci dereceden sorumluluk aldığı projeleri denetlemeye vakti ya da izni oluyor mu?

Hem suç hem de meslek etik değerlerine aykırı

Diploma kiralamak hem suç hem de mühendislik etik değerlerine aykırı!  Öte yandan firmanın yaptığı bir hatada sorumlu ilk kişi mühendis. Meslekten men edilme hatta cezaevine girme riskine rağmen bir mühendis kaderini neden başkasının ellerine bırakır? Kolay yoldan para kazanmanın cazibesi mi, yoksa her yıl yaklaşık 10 bin mühendisin mezun olup işsizler ordusuna katılmasının yarattığı çaresizlik mi? Türkiye’nin gerçekten bu kadar yeni inşaat mühendisine ihtiyacı var mı?

Peki sadece ahlaki değerlerle konuyu ele almak sorunu çözer mi? Suçu ve suçu yaratan koşulları, çözümünü aynı zamanda İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ve mesleğin duayenlerinden Yüksek Mimar Mücella Yapıcı ile konuştuk.

Mezuniyetin ertesi günü sonsuz imza hakkına sahipler

Nusret Suna, kiralık diploma problemini ele alırken, sektörün diğer ciddi sorunlarının da tartışılması gerektiğini vurguluyor. “Konuşulması gereken ciddi sorunların başında imza yetkisi var. Dört yıllık bir okulu bitiriyorsunuz, lisans diplomanızı alıyorsunuz ve Türkiye sınırları içinde ertesi günü sonsuz derecede imza hakkına sahip oluyorsunuz. Bu yanlış, tartışılmalı. Diplomanızı aldığınız ertesi günü, yüz katlı bir binanın projesini yapma ve sorumluluğunu alma hakkına sahip oluyorsunuz. Herhangi bir kamu yatırımının, bir barajın, yolun projelendirilmesinde imza hakkına sahip oluyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi artık mesleklerde yetkinlik önemli.

Diploma almak tek başına yeterli değil. Bu diploma bize üniversitenin vermiş olduğu bir belgedir bundan sonra esas eğitim başlar. Kendinizi belli bir uzmanlık alanında yetiştireceksiniz, eğitimler alacaksınız, meslek odaları vasıtasıyla sonra bunların birtakım gelişmiş ülkelerde stajları vardır, uzun verimli işlerdir bunlar. Belli yerlerde çalışacaksınız tecrübe edineceksiniz. Sonra bir sınav vardır bu sınavda başarılı olduğunuz zaman kademelendirilerekten imza hakkına sahip olursunuz. Bir Ortadoğu ülkesine gitseniz dahi bir Türk mühendisi orada çalışamaz. Şu an çalışıyor evet ama sorumluluk verilmiyor. Sorumluluk alabilmek için orada da o sınava girmeniz lazım, ikinci bir belgeye ihtiyacınız.  Irak’ta, Suriye’de de, Arabistan’da da bu şekilde. Batı da zaten bu şekilde.”

‘Mühendislik bir kağıda atılan imzadır’ algısı yaratıldı

Diploma kiralamak hem suç, hem de meslek etiğine aykırı. Meslekten men edilme ya da ceza davasına kadar yolu var. Çünkü firmanın yaptığı herhangi bir hatada birinci dereceden sorumlu tutulacak kişi mühendis.  Peki bir mühendis neden bile bile tüm bu riskleri göze alır? Bunun birden çok faktörü olduğunu söylüyor Suna:

Türkiye’de bilinçli bir şekilde, özellikle 2010 senesinden beri, mühendislik itibarsızlaştırıldı,  gözden düşürüldü. ‘Mühendislik hizmeti, bir kağıda atılan imzadan ibarettir’ algısı yerleştiriliyor. Son 10 senede yapılan inşai faaliyetlerin daha rahat yürümesi için bu yapıldı. Gençlerin önüne bu kağıtlar konularak imzalar arttırıldı. Sorumluluklar onların üstüne yüklendi. İki seneye kadar inşaat mühendisliği kontenjanı 12 bindi. Her sene 12 bin yeni inşaat mühendisine Türkiye’nin ihtiyacı var mıydı? Bunlar hesapları yapılıp incelendi mi? Hayır! Bu 12 bin meslektaşımızın yaklaşık 10 bininin mezun olduğunu kabul ediyorduk, 10 senede 100 bin ediyor rakam. 1954  yılından bu yana kurulmuş meslek odamıza kayıtlı inşaat mühendisi sayısı 130 bin. Peki bu politikayla 10 sene sonra ne oluyor?  100 bin ekleniyor.”

İnşaata gelme, denetleme, imza at!

Mezun olduktan sonra bakıyorlar iş yok. Aylarca, yıllarca iş bulmak için bekliyorlar. Karşı taraftan ucuz işgücü teklifleri geliyor. Duyuyoruz ki, asgari ücretten iş teklif ediliyor. Hatta tam gün çalıştırmayıp, sembolik rakamlara, asgari ücretin de aşağısında rakamlar teklif ediliyor. İşte diploma kiralama dediğimiz, hiç kabul etmediğimiz usulsüzlükler ortaya çıkıyor. Teklif şu;  Sen getir bize diplomanı ver, biz senin diploma numarasının kaydını, bünyemizde inşaat mühendisi çalıştırdık diye ilgili kuruma bildirelim, sen gelme ve inşaatlara da gitme, denetleme, buraya imza at yeterli. Tabii ki bunun karşılığındaki ücreti de diyor ki bir sembolik bir rakam. Meslektaşımız artık zor durumda kalmış, naçar, kabul etmemesi gerekir, artık açlık sınırının altına düşecek şekilde, buraya imza atıyorlar. Tabii ki doğru bir şey değil, bu bizim ayıbımız.”

Diplomasını satmak yerine amelelik yapanlar da var ama…

40 yıllık Mimar olarak mesleğinin ilke ve değerlerine her fırsatta vurgu yapan, bunun için bedel de ödeyen Mücella Yapıcı, uzun yıllar işsiz kalmasına rağmen diplomasını satmayan mühendisleri örnek veriyor. “Ama suçu yaratan koşulları da görmezden gelemeyiz” vurgusu yapmadan edemiyor.

Bir sürü genç de diplomasını satacağına gidip inşaatlarda amelelik yapmayı tercih ediyor. Adalet Bakanlığı’ndaki infaz görevlilerinin yarısını veteriner hekimler, iş bulamayan mimarlar, mühendisler oluşturuyor. Belirtmek gerekir ki, arkasındaki mekanizmayı çözmeden, sadece ahlaki değerlerle bu sorunu çözemeyiz. Ortaya suç olarak çıkıyorsa, ki bu bir suç, bu suçu yaratan koşullara dair de mücadele etmeliyiz. Bunu sadece insanların etik duruşlarından beklerseniz çözemezsiniz. Altına attığı imzanın yani projesini yaptığı planın, ona kişisel sorumluluklar açısından neler yüklediğinin de farkında değil imzaları atanlar. Bir imar planı ya da imar meselesi geliyor, onun altında raportör olarak imza atıyorsunuz. Suç olduğu anlaşıldığında sorumluluk ne patronunuzda, ne de şefinizde. İlk imzayı atan olarak size yüklenir sorumluluk. Yapı- inşaat sektörü konusunda en önemli mekanizma denetimdir. Ama denetim süreci özelleştirildi. Müteahhitler kendi yaptıkları işler için kendi yapı denetim firmalarını kurdular. Yapı denetimini yapan, altına imza atan insanın maaşlarını o yapının sermayedarı ödüyor. Böyle bir şey olamaz. Siz parasını aldığınız birinin, grubun işlerini kontrol edemezsiniz. Sizi atar. Bunları da konuşmalıyız.”

Diploması dahi olmadan karar alanlar siyasiler de suçlu!

“Peki ya diploması dahi olmadan, çok ciddi projelere imza atanlar?” diye soruyor Yapıcı ve şöyle devam ediyor:

Olmayacak yerlere, olmayacak kararlar alıyorsunuz. 1999 depreminde Değirmendere’de bir semtin çöktüğünü gördük. Belediyesi, otobüs durağı, apartmanıyla. Karadeniz otoyolunu görüyorsunuz, dakikada bir çöküyor. İnanılmaz ekonomik ve çevresel zarar veriyor. Herhangi bir deprem halinde son derece de tehlikeli. Bütün bunların kararını kim alıyor? Diplomasını kiralayanlar mı? Hayır. Hiç diplomasızlar! Bırak kiralamayı. Bu konuda hiçbir bilgisi olmayan siyasiler karar alıyor. Günah keçisi ilanına gelince,  oraya imzayı atan ya da diplomasını satan insanlar suçlanıyor. Suçlu mu evet suçlular ama organize suç zinciri içinde tetikçi diyebileceğimiz insanlar bunlar. Suça azmettirilenler.”

Kendi yaptığımız binaların şantiyelerine alınmıyoruz

“Mimarın mesleki denetim hakkı vardır. Bu, bizim telif hakkından doğan bir şey. Bir proje yaptık mı, o proje gerçekleşene kadar her anında gidip şantiye kontrol etme hakkımız vardı. Bu hak elimizden alındı. Kendi yaptığımız, projelendirdiğimiz binaların şantiyelerine sokulmuyoruz. Denetimsizlik var. Böyle sistemde diplomasını kiralayanların sorumluluğu ne kadardır cevabını siz verin. Herkesin sorumluluğu kadardır, hiçbir şey yapmayanın sorumluluğu kadardır. Bunu bilip susanın sorumluluğu kadardır, ama asla bu sistemi kurup devam ettirenden, kar elde edenlerin sorumluluğu kadar değildir.”

Attığınız imzanın sorumluluğu ölene kadar üstünüzde

Nusret Suna da, “Bir mühendis attığı imzanın sorumluluğunu ölene kadar taşır” diyor ve  özellikle genç meslektaşlarını karşılaşabilecekleri ciddi yaptırımlara karşı uyarıyor.

“Okul bittikten sonra attığın imza, okuldaki yoklama esnasında atılan imzaya benzemez. Ömür boyu karşınıza çıkar. Ölesiye kadar karşınızda bu imzanın sorumluluğu üstünüzdedir. Hiç belli olmaz, bir gün imzayı atarsınız, 30 sene sonra bir olay olur. İzmir’deki deprem gibi, buyurun gelin derler. Bunu düşünerek ben genç meslektaşlarım karar verecekler.  Türkiye’nin yaklaşık 200 biriminde, inşaat mühendisliği eğitimi veriliyor. Bunların da yüzde 80’ninde altyapı yok. derme çatma binalar, laboratuvar yok, akademik kadro yok. Buradan bu arkadaşların mezun edip hayata çıkarıyoruz. Hayatta da önlerine bunları getiriyorlar.”

Uyuyamaması gereken bir mesleğin mensuplarıyız

Mücella Yapıcı da, eğitim sistemindeki aksaklıklara değiniyor:  “Eğitim sistemi de o kadar günün tüketim ideolojisine o kadar uygun hale geldi ki, gerçekten mühendislik ve mimarlık fakültesi ya da üniversite açabilmek, bar açabilmekten ya da kuaför dükkanı açabilmekten çok daha rahat. Eğitim ticarileştiği için bir takım üniversiteler açılıyor. O üniversitelerde yeterince meslek ve teknik bilgi alamıyorlar gençler ama  onun yanında meslek etiği, meslek onuru, mesleğin felsefesi gibi konular hiç işlenmiyor. Sorumluluk hissi, özellikle bu tür depremlerde, uyuyamaması gereken meslek mensuplarıyız, hem inşaat mühendisleri hem şehir plancıları olarak. Emirle hareket eden, sorgulamayan, komut üzerine çalışan tam da iktidarın istediği, evrensel bu, neoliberal sistemin yaratmak istediği insan tipi bu.”

Yemine uygun davrandığım için müebbetle yargılandım

Mühendislik öğrencilerinin diploma alırken etik ve ahlaki  kurallara uyacağına dair yemin ettiğini, kendisinin de o yemine uygun davrandığı için müebbet hapisle yargılandığını ekliyor sözlerine Yapıcı: “O mesleğe uygun davrandığım için de ağırlaştırılmış müebbetle yargılandım. O yemine uygun davrandığım için. Öfkeli miyim, evet çok! Farkında olmanın o sorumluluk hissi var ya, işte o bizi öldürecek. Sadece doğru bildiğimi ve ettiğim o yemine uygun yaşıyorum. Çünkü benim en büyük korktuğum hapishane, kendi vicdanımı sokacağım hapishane. Ne kahramanız, ne korkusuz. Ödüm patlıyor! Benim de çoluğum, çocuğum var. Ama yok ki başka yolu.”

Dosyanın tamamını okumak için tıklayın.

Podcast