Ekonomide son gelişmeler: Altının önü gelecek bir yıl açık görünüyor

Ekonomide son gelişmeler: Altının önü gelecek bir yıl açık görünüyor
İbrahim Ekinci, haftanın ekonomi gündemini değerlendiriyor: Jeopolitik belirsizlikler önümüzdeki 12 ay altın fiyatlarını destekleyecek. Jeopolitik risklerin artması dolara da yarayacak gibi gözüküyor. Bu da Türkiye için iyi haber değil. TL mevduat faizlerindeki yükseliş trendi durdu gibi... KKM’den çıkışlar yavaşlayabilir, hatta tersine dönebilir.

İBRAHİM EKİNCİ

Altın fiyatları yükseliyor. Ons fiyatı 1.800 doların altına düşecek derken, Ortadoğu’da çatışma riskinin yükselmesi ile birlikte artmaya başladı ve 1.981 doları buldu. Ons altın bir önceki hafta yüzde 5’ten fazla değerlenmişti. Geçen hafta da yüzde 2.5 değerlendi. Gümüş fiyatlarındaki yükseliş daha hızlı. Uluslararası koşulların bir süre daha altını destekleyeceği tahmin edilebilir. Ekonomi gazetesine değerlendirme yapan uzmanlara göre jeopolitik belirsizlikler önümüzdeki 12 ay altın fiyatlarını destekleyecek.

PİYASALARDAKİ SON GELİŞMELERİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

ABD Hazine tahvil faizleri yüzde 5’e gidiyor. Dolar güçleniyor. Uluslararası jeopolitik risklerin artması dolara da yarayacak gibi gözüküyor. Risk iştahı azaldıkça, yatırımcı ABD tahvillerine demirledikçe bu trend devam edebilir. Bu da döviz sorunu yaşayan Türkiye için iyi haber değil. Bu koşullarda hem dış kaynak bulmak hem de rezerv satışıyla kurları tutmak daha da zorlaşabilir.

Enflasyonda işler tersine dönebilir

ABD Merkez Bankası’nın (Fed), ekim ayı Finansal İstikrar Raporu'nda küresel jeopolitik gerilimlerin arttığı, bunun piyasalara geniş çapta olumsuz etkisi olabileceği, bölgesel gıda, enerji ve diğer emtia ticaretinde kesintilere yol açabileceği belirtildi. Raporda, "Çatışmaların artması veya diğer jeopolitik gerilimlerin kötüleşmesi, özellikle tedarik zincirlerinde uzun süreli aksamalar ve üretimde kesintiler olması durumunda, ekonomik faaliyeti azaltabilir ve dünya çapında enflasyonu artırabilir" deniliyor. Rapordaki tespitler özetle şöyle:

  • Küresel finansal sistemde risk iştahı azalabilir
  • Varlık fiyatlarında düşüşe yol açması halinde işletmeler ve yatırımcılar zararlardan etkilenebilir.
  • Enerji fiyatlarındaki artış maliyet baskılarına yol açabilir
  • Enflasyon herhangi bir kaynaktan beklenmeyen bir şekilde kalıcı hale gelebilir.
  • Bu gelişmeler faiz oranlarında yukarı yönlü revizyonlara yol açabilir
  • Ticari gayrimenkul piyasasında zorluklara neden olabilir.
  • Büyümedeki yavaşlama finansal olmayan işletmelerin karlarının azalmasına ve muhtemelen bazı firmalarda finansal stres ile temerrütlere yol açabilir.
  • Tüm bu dinamikler iş kayıplarına ve hanehalkı üzerinde baskıya yol açarak hafif bir ekonomik durgunluğa neden olabilir.

Döviz bulma işi çok daha zorlaştı

Türkiye yana yakıla döviz ararken uluslararası koşullar, savaş havası işleri daha da zorlaştıracak.

Yatırımcıların bu algıda olduğunu altın fiyatlarındaki yükseliş de gösteriyor.

Altına demirliyor yatırımcı.

Bu hava hem genel olarak uluslararası fon hareketlerini sınırlayacak hem de faizi yüzde 5’e giderken ABD Hazine bonolarını ikinci bir liman olarak öne çıkaracak.

Türkiye bu koşullara nasıl yakalanmış oluyor?

Kısa vadeli dış borç 211 milyar dolar, üstüne 50 milyar dolar civarında cari açığı da koyduğumuz zaman yaklaşık 260 milyar dolarlık dövize ihtiyaç var. Kısa vadeli dış borçların yüzde 70’inin yapılandırıldığını, yenilendiğini düşünürsek en iyimser ihtimalle 120 milyar dolara ihtiyaç var. Ertelenmiş gaz borcu, eğer söylendiği gibi 27 milyar dolar ise 150 milyar dolara!..

6 – 13 Ekim haftasında yabancı girişi toplam 13,7 milyon dolar. Bir önceki hafta çıkış ise 300 milyon dolardan fazlaydı. Tablo budur. Yani, yabancıdan henüz ses seda yoktur. Şimşek’in uçaktan inmemesinin nedeni de budur. Döviz arıyor.

Ama yabancılar iplerin Erdoğan’ın elinde olduğunu biliyor. Şimşek’e değil, Erdoğan’a bakıyorlar. Şimşek yabancıları ikna etmeye çalışıyor.

Batılılardan şimdilik eli boş döndü ve yine iş başına geldikten sonra 6 kez gittiği Körfez ülkeleri turuna çıkacak. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Ziyaretlerimizin amacı ülkemizin yeni programını anlatmak ve istihdam ve yüksek katma değer sağlayacak kalıcı yatırım çekmektir" diyor.

KKM’de çözülme durabilir

Hükümet TL cinsinden açılmış Kur Korumalı Mevduat’ta (KKM) asgari faiz koşulunu kaldırmış, yüzde 30’un altında faiz verme olanağı getirmişti. Bankalar bu uygulamaya başladılar. KKM yatırımcısına yüzde 20 (hatta bazı bankalarda daha da düşük) faiz verirken, TL mevduat faizi yüzde 40’ı geçti, atta yüzde 50’ye kadar çıktı. Bu da döviz kurlarında belirgin bir tırmanış yok iken KKM tasarrufçusunu TL mevduata yöneltti. Ekim ayının ilk haftasında 74 milyar azalan KKM bakiyesi geçen hafta da 73 milyar lira azaldı. Böylece toplamda 3.4 trilyondan 13 Ekim itibarıyla 3 trilyon 156 milyar liraya indi.

Eğer Ortadoğu’da artan jeopolitik riskler döviz kurlarını yukarı yönlü belirgin şekilde hareketlendirirse KKM’den çıkışlar yavaşlayabilir, hatta tersine dönebilir.

KKM’den çıkışları tersine çevirebilecek bir gelişme daha var. TL mevduat faizlerindeki yükseliş trendi durdu gibi...

screenshot-2023-10-22-at-23-33-45.png

Merkez Bankası’ndan yüzde 30’dan fon bulan, TL dönüşümlü KKM’den bunun da altında TL kaynak bulan bankalar, daha yüksek faizle TL mevduat toplamaktan kaçınma eğiliminde. Hükümet politikasını destekleyen kamu bankalarında bile düşüş görülüyor. MB verilerine göre 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizi bir hafta içinde yüzde 45,49’dan 44,62’ye düştü. Bazı bankalarda bu oranların çok çok altında faziler teklif ediliyor tasarrufçuya. Jeopolitik konjonktür “dövizin yükseleceği” beklentisini beslerken, bu gelişme (faiz düşüşü) devam eder ve TL vadeli mevduatın cazibesini daha fazla azalırsa KKM’deki çözülme yavaşlayabilir, hatta durabilir. Prof. Dr. Şenol Babuşçu, faizlerin düşmesinde “faizler sabit kalacak” söylentisinin de etkili olduğunu belirtti.

Podcast