ENES’İ KİM ÖLDÜRDÜ? / MEVZUATTAKİ “KARA” LİSTE

ENES’İ KİM ÖLDÜRDÜ? / MEVZUATTAKİ “KARA” LİSTE
Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’nın intiharıyla yeniden gündeme gelen cemaat ve tarikat yurtları 2014’ten sonra devletten açıkça maddi destek de almaya başladı. Tarikat yurtlarını yaygınlaştıran mevzuat değişikliklerini anlatırken bahsettiğimiz dönem, 2014’ten 2019’a kadar. Ve bu beş yılda mevzuat değişirken tarikat ve cemaat yurtlarında ölüm ve tacizler de durmuyordu.



Önce 2013’te Meclis’te yapılan bir değişiklik ve Anayasa Mahkemesi’nin bu değişikliğe cevaz vermesiyle başlayalım.

17 Nisan 2013 günü Meclis Genel Kurulu’nda bir oylama yapılıyordu. Oturumu yöneten başkan vekili teklifi okutup Genel Kurul’un oyuna sundu:

“Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’u oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.”

Kabul oyunu AKP sıralarından alan bu yasa değişikliğinin başlığından elbette hiçbir şey anlaşılmıyordu. İçinde bir madde vardı ki, “Türk Ceza Kanunu’nun 263’üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır” diyordu. 

O, 263’üncü madde de diyordu ki, “Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişi, 3 aydan bir yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ile cezalandırılır.”

Türk Ceza Kanunu’ndaki o hüküm artık yoktu. Yani yasadışı eğitim kurumu açanlara artık hapis cezası verilemeyecekti.

Olsundu, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletiydi ve bunun daha Anayasa Mahkemesi vardı. CHP Milletvekilleri Anayasa Mahkemesi’nin yolunu tuttu.

CHP’liler, “TCK’daki bu hüküm olmazsa laikliği ihlal eden eğitim anlayışı serbest hale gelir” dediler. “Dinin siyasete alet edilmesine zemin hazırlar” dediler. Çoğunluğu AKP döneminde atanan üyelerden oluşan Anayasa Mahkemesi’ni ikna edebilmek için “Bu madde olmazsa terörist ve bölücü eğitim kurumları bile açılabilir” dediler.

Ama ikna edemediler. CHP’nin başvurusu Anayasa Mahkemesi’nin 13 üyesinin oyuyla reddedildi. “İptal edilsin ki yasadışı eğitim kurumu açanlara hapis cezası verilmesini düzenleyen hüküm TCK’daki varlığını sürdürsün” diyen 4 üye azınlıkta kaldı. 13 üye, “Meclis, hangi eylemin suç olacağına karar vermeye muktedirdir” dedi. 13 üye, “Anayasa’da kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişiye adli ceza verileceğine ilişkin bir hüküm de bulunmamaktadır” dedi. Anayasalar böyle hükümler içerir miydi, bunu bizi dinleyen hukukçulara bırakalım.

Toplantı, öğleden sonra saat 15:00 gibi bitti. Anayasa Mahkemesi’nin yüksek yargıçları toplantı salonundan ayrılırken Enes Kara da sınıfından, gözü Gençliğe Hitabe’ye takılarak ayrılıp evine gidiyordu.

Başbakan Erdoğan ise o dönemde, “Paralel Yapı” olarak tanımladığı Fetullah Gülen Cemaati ile dershane hesaplaşması yapıyordu. Bu yapı dışındaki kişilere, derneklere, vakıflara “Dershanelerinizi kurun size destek verelim” mesajları yolluyordu. “Dernek, vakıf” dediğimize bakmayın, bunlar yeni cemaatlerdi, yeni tarikatlardı. Beraber yürünecek yeni yol arkadaşlarıydı. Erdoğan bir taraftan da velileri, aileleri ‘Paralel Yapı’dan uzaklaştırıp yeni yol arkadaşlarına kanalize etmeye çalışırken açıkça şunları söylüyordu:

“Şu anda yaptığımız çalışmalarla benim sizden bir ricam var. Nedir biliyor musunuz? Şimdi bu paralel yapının Osmaniye’de de dershaneleri, okulları olabilir. Ben diyorum ki bu dershanelerden çocuklarınızı çekin, alın. Buna evet mi? (kalabalıktan evet sesleri). Okullarından da alın. Devletimizin okulları bize yeter. Ve biz hafta sonlarında çocuklarımıza eğer takviye kursu gerekiyorsa biz devlet olarak hafta sonlarında yavrularımıza takviye kursunu ücretsiz olarak vereceğiz. Öğretmenlerimize de bu takviye dersleri nedeniyle ücretlerini devlet olarak biz ödeyeceğiz. Bunlara bu tavrı koyacağız. Neden? Dershane bunlar için bir rant kapısıydı. Bir milyar dolara yakın buradan yıllık rantları vardı. Şimdi bu rant gitti diye bu kıyameti kopardılar.”


İKİNCİ ADIM: MİLLİ EĞİTİM’E YENİ KADROLAR


Erdoğan’ın “koparıldığını söylediği” kıyamet, 17 / 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıydı. Ve bu konuşmayı yaptığı günlerde Milli Eğitim Temel Kanunu’nda köklü değişiklikler yapılacaktı. Kapsamlı bir yasa değişikliği olduğu için biz burada sadece konumuzla ilgili bölümüne değineceğiz. Neydi bu değişiklik? Milli Eğitim teşkilatındaki tüm kadrolar, yeni yol arkadaşlarına açılıyordu. 1 Mart 2014’te Meclis’te kabul edilen bu yasa değişikliğine göre Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm merkez ve taşra teşkilatındaki yöneticileri bir anda görevinden alındı. Müsteşar yardımcılarından tutun da il, ilçe milli eğitim müdürlerine, şube müdürlerine varıncaya kadar. Bu da yetmezdi okul müdürleri, müdür yardımcıları da değişmeliydi. Bunlar arasından görevlerine devam edecekler varsa da yeniden mülakata alınmalı, Erdoğan’a bağlılıkları test edilmeliydi.

Milli Eğitim’deki tüm kadrolar artık boştu ve yeni yol arkadaşlarına hazırdı. Hükümet bu değişiklikle bir taşla iki kuş vuruyordu. Bir taraftan kadroları yeni isimlere açıyor, bir taraftan da bundan sonra atılacak adımların sahada uygulayıcısı ve takipçisi olacak yönetim kadrolarını oluşturuyordu. Yani size biraz sonra anlatacağımız yurtları denetleyecekler bu kadrolardı.


ÜÇÜNCÜ ADIM: DEVLET BİNALARI DERNEK VE VAKIFLARA VERİLİYOR


Zaman geçiyordu ve Enes Kara büyüyordu. Tosçelik Fen Lisesi’nin başarılı öğrencilerindendi. İki yıl sonra üniversite sınavına girecekti. Yavaş yavaş üniversiteye hazırlanmaya başlamıştı. Yıl 2017’ydi.  Az önce çok özet geçtiğimiz kadro değişikliği 2017 yılına gelindiğinde daha anlamlı hale geldi. Ne oldu 2017’de?

Bakanlar Kurulu tarafından vergi muafiyeti tanınan vakıflara yurt binası temin edilmesi gerekiyordu. Bu vakıflar bina yaptıracak olsa hem masraflı olacak hem de zaman alacaktı. Bir yönetmelikle bu sorun çözülürdü. Çözüm Maliye Bakanlığı’ndan geldi. Bakanlık 21 Temmuz 2017’de çıkardığı yönetmelikle kamu binalarının vakıflar tarafından yurt binası olarak kullanılmasına olanak sağladı. Vakıflar bu binaları 49 yıl süreyle bedelsiz olarak kullanacaklardı.

Bu değişiklikten bir buçuk ay sonra Adıyaman Besni’de bir erkek öğrenci yurdunda çocuklar cinsel istismara maruz kalıyordu. Bunu ve daha fazlasını daha sonra anlatacağız. Konumuzdan kopmadan devam edelim:

Kamu binalarının tahsis edileceği vakıfların hangileri olacağını Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı belirleyecekti. Kamu binaları sadece yurt olarak tahsis edilmeyecekti. Bu vakıflar kuran kursu açmak isterse onlara da verilecekti. Yine aynı şekilde 49 yıllığına, bedelsiz.

İyi de bu binaların para da kazandırması gerekiyordu. Yönetmelik buna da çözüm getiriyordu. Buna göre bu binaların % 20’si ticari işletme olarak kullanılabilecekti. Yani vakıf, kendisine 49 yıllığına bedelsiz olarak verilen kamu binasının 5’te 1’i kadar alanında örneğin market de açabilecekti. Hatta bunu vakıfla organik bağı olmayan bir ticari işletmeye de verebilirdi.

Uygulama başlayınca bir eksiklik fark edildi. Tarikatların kontrolünde sadece vakıflar yoktu ki. Dernekler de vardı. Yönetmeliğin bu haliyle pastadan dernekler pay alamıyordu. 

Çözüm için çok gecikilmedi. 2018’in Eylül ayına gelindiğinde bu kez devreye -ne ilgisi varsa- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı girdi. Bakanlık bir yönetmelik yayınlayıverdi. Bundan böyle vakıflara tanınan hak, derneklere de tanınacaktı. Yani dernekler de tıpkı vakıflar gibi kamu binalarını 49 yıllığına bedelsiz olarak kullanıp yurt yapabilecekti. Bu olanaktan faydalanacak olan dernekler nasıl belirlenecekti? Yine Maliye ve Milli Eğitim ile Gençlik ve Spor Bakanlıkları kafa kafaya verip “olur” ya da “olmaz” diyeceklerdi. Unutmadan söyleyelim; dernekler de Kur’an kursu açacaklarsa kamu binaları artık onlara da amadeydi.

Bu binalarda çocuklar nasıl cinsel istismara uğruyordu? Gerekli önlem alınmadığı için nasıl yanarak ölüyordu bunları da anlatacağız ama “biraz sabır” diyerek tarikat yurtlarını yaygınlaştıran devlet uygulamalarını anlatmaya devam edelim.


DÖRDÜNCÜ ADIM: VELİDEN ÜCRET, DEVLETTEN YARDIM


Devlet, tarikat yurtlarına bedelsiz bina verip geri çekilmiyordu. Burada barınacak her bir öğrenci başına devlet bütçesinden yardım da yapılmalıydı.

Bunun yasal zemini de 8 Kasım 2017’de atıldı. İşin burası daha eğlenceli bakın, “abi-abla” barındıran dernekler nasıl öncelikli hale geliyor onları da aktaracağız.

8 Kasım 2017’deki yönetmeliği Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu çıkardı. Yönetmeliğe göre vakıf ve derneklerin işlettiği yurtlara devlet kasasından “barınma ve beslenme” yardımı yapılacaktı. Bu şekilde yurt işleten dernek ve vakıflara her bir öğrenci için yardım yapılacaktı. Bu yardımın miktarı, devletin kendi yurtlarında kalan öğrencilere yapıyormuş gibi göründüğü yardım ile aynı miktarda olacaktı. Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun 2021 yılındaki hesaplarına göre vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösteren tarikat ve cemaat yurtlarına öğrenci başına günlük 19 TL yemek yardımı yapılmaya başlandı.

Siz evinizde bir aile bireyi için beslenmeye günlük 19 TL ayırabiliyor musunuz bilmeyiz ama bu 19 TL’yi küçümsemeyin. Bugün tarikat ve cemaat yurtlarında kalan öğrenci sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor. 100 bin olsa bile bu, yılda devlet kasasından tarikat ve cemaatlere 22 milyar TL para aktarıldığı anlamına geliyor.

Az önce beslenme ve barınma yardımı dağıtılırken “abi – abla” barındıran yurtlara öncelik veriliyor demiştik ya onu anlatalım biraz. Yönetmelik, hangi yurtlara öncelik verileceğini madde madde saymış:

Anne – babası vefat etmiş öğrenci barındıranlara. Tamam.

Şehit ve gazi çocuklarını barındıranlara. Tamam.

Gönüllü ve geçici köy korucusu çocuklarını barındıranlara. Buna “tamam” deyip dememeyi size bırakırız.

Yönetmelik bir de “gönüllü gençlik lideri öğrenci barındıran” yurtlara da öncelik verileceğini hüküm altına almış. Siz şimdi soracaksanız haliyle: Gönüllü gençlik lideri kimdir?

Şöyle anlatalım: Örneğin bir valilik veya kamu kurumu bir ilde açılış yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da açılışa katılacak. İşte gönüllü gençlik lideri, oraya kalabalık toplayan kişilerden biri. Bilmem anlatabildik mi? Gönüllü gençlik lideri başka ne iş yapar? Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın merkezlerine gelen öğrencilere yol gösterir, onları kötü alışkanlıklarından uzak tutar. Bu size de, FETÖ döneminin “abi”lerini, “abla”larını hatırlattı mı?

Peki, her öğrenci beslenme yardımından faydalanabilir mi? Daha doğrusu yurt her öğrenci için beslenme yardımı alabilir mi? Yönetmelik buna da cevap vermiş: Hayır. Mesela öğrenci sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı için olumsuz bir paylaşımda bulundu. Bu öğrenci için yapılan yardım hemen kesilir. Üstelik bu nedenle dava açılmış olmasına da gerek yok. Biz demiyoruz, yönetmelik diyor. Aynen şöyle diyor:

“Devlet büyüklerine karşı basın, sosyal ve görsel medyada hakarette bulunan ya da bu nedenle Cumhuriyet savcılığınca haklarında kamu davası açılanlar için yardım yapılmaz.”

Dikkat ettiyseniz, mahkumiyet şartı aramıyor. Hatta dava açılmasına bile gerek yok. Hoşa gitmeyen paylaşımda bulunması onun için yapılacak yardımın kesilmesine yeterli.


BEŞİNCİ ADIM: TARİKAT GEZİSİYLE DEVLET ÖĞRENCİSİNE DE EK PUAN


Bu yardım yönetmeliği konusunu biraz fazla uzattığımızın farkındayız ama önemliydi. Şimdi tarikatların kültürel faaliyetlerine katılan öğrencilerin merkezi sınavlarda puanlarını yükselten bir yönetmeliği anlatalım.

Yönetmelik 12 Eylül 2019’da çıktı. 2019’da tarikat yurdundan cinsel istismar haberi bu kez Denizli – Çivril’den geldi. Onu da anlatacağız yönetmeliğe devam edelim: Yönetmeliğin sahibi Milli Eğitim Bakanlığı’ydı. Bakanlık bu yönetmelikle tarikat ve cemaatlere dedi ki: Gelin benim okullarımda, devletin okullarında da sosyal etkinlik yapın veya alın öğrencilerimi sosyal etkinliklerinize katın. Bu nasıl olacaktı? Yönetmelikten örnekle anlatalım. Örneğin bir dernek veya vakfın yani bir başka ifadeyle tarikat veya cemaatin işlettiği bir spor salonu var. Yönetmelik dedi ki, “Bu dernek veya vakıflarla protokol yapın, devlet okullarındaki öğrenciler buralara gidebilsin ve burada geçirdikleri süreyi devamsızlıktan saymayın.”

Yönetmeliğe göre dernek ve vakıflar, gezisi düzenleyebilecekti. Bu gezilere devlet okullarının öğrencileri de katılabilecekti. Yönetmelik, devlet okullarındaki öğrencilerin bu şekilde spor salonlarına gitmeleri veya gezilere katılmaları durumunda bunların e-okul’da sosyal faaliyet alanına da işleneceğini, dolayısıyla not ortalamalarını artırıp girecekleri merkezi sınavlarda avantajlı hale gelmesini hüküm altına alıyordu. Daha öz bir anlatımla; Yönetmelik, tarikat veya cemaatlerin spor salonlarına giden, gezilerine katılan devlet okulu öğrencilerin not ortalamasını artırıyor, merkezi sınavlarda da ek puan almasını sağlanmış oluyordu.


BU BEŞ YILDA NELER OLDU? İSTİSMARDAN YARGINLARA


Dikkat ettiyseniz, tarikat yurtlarını yaygınlaştıran mevzuat değişikliklerini anlatırken bahsettiğimiz dönem, 5 yılı kapsıyor. 2014’ten 2019’a kadar.

Peki bu dönemde bu yurtlarda neler oldu bitti? Olayların üstü nasıl örtüldü geçildi. Hemen belirtelim ki 2017 yılı yurtlardaki cinsel taciz olayları bakımından kara bir yıldı. Siyaset sessizdi, yargı ise yayın yasağı koymakla meşguldü. Tepki göstermek de sivil toplum örgütlerine kalıyordu. Önce 2017 yılında İstanbul’da sivil toplum örgütlerinin “tarikat yurtları kapatılsın” mitingini hatırlayalım. Bu mitingde konuşan dönemin CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş şunları söylüyordu:


“Gün geçmiyor ki bir tarikat ya da cemaat yurdundan çocuklara yönelik bir cinsel istismar haberi gelmesin. Bakın daha dün, İzmir – Dikili’de bir tarikata ait öğrenci yurdunda tam 7 çocuk görevli tarafından istismara uğradı. Ve aynı görevli bu çocukları istismar ettikten sonra onlara para verdiğini de itiraf etti. Daha acı olanı, aynı görevlinin zihinsel engelli çocukları da istismar ettiğinin ortaya çıkmasıydı. Hemen altındaki habere bakın; Konya’nın Selçuklu ilçesinde bir imam hatip lisesinde görev yapan felsefe öğretmeni, eğitim verdiği kız öğrencilerin eşofmanlarından tahrik olduğunu söyleyerek nasıl bir cinsi sapıklık içinde olduğunu itiraf etti. Sadece bir gazetede, bir günde yer alan bu haberlerden de görüyoruz ki çocuklarımız, gençlerimiz tarikat yurtlarında güvence altında değiller. İktidarın eğitimi tamamen tarikatlara ve cemaatlere teslim ettiği bir dönemde şu çağrıyı yapıyoruz: Artık yeter, çocuklarımızdan, o kirli ellerinizi çekin.”

Birkaç örnek de biz ekleyelim:

Aladağ yangını: 29 Kasım 2016’da Adana’nın Aladağ ilçesinde bir tarikat yurdunda yangın çıktı. Yurdun adı, “Aladağ Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Orta Öğretim Kız Yurdu”ydu.

11 çocuk, 1 görevli 12 kişi yanarak can verdi. Olayla ilgili davada ne mi oldu? 18 sanık yargılandı, 12’sine 7 yıl 12 yıl 2 ay arasında hapis cezası verildi. Mahkemeye göre suç; “Taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma”ydı. Trafik kazası gibi bir şey yani.

2017 kara yıl, istismar ve tacizler: Tarikat ve cemaat yurtlarında kimi günlerce konuşulan kimi bir iki bülten haber olup geçen çok sayıda olay oldu ama 2017’de olaylar yoğunluk kazandı. Bunlardan biri de Adıyaman’ın Besni İlçesi’ndeki bir tarikat yurdunda yaşananlardı. Hayrünnisa Gölbaşı Çocuk yurdunda iki çocuk yurt müdürünün cinsel istismarına maruz kalıyordu. Olay konuşulurken Adıyaman Valiliği beklenen refleksi gösterdi: Olayla ilgili yayın yasağı getirilmiştir.

İstismar, doğudan batıya her yerde vardı. Aralık 2017’de İzmir – Dikili’de Süleymancılara ait olduğu bilinen bir yurtta çocuklar istismara uğradıklarını ailelerine anlattılar. Yaşları 10-12’ydi. Olayın zanlısı Din Kültürü öğretmeni kendini nasıl savunsa beğenirsiniz: Çocuğun rızası vardı. İfadesinin gerisini size aktarmak istemiyoruz. Bu kadarı yeter sanırız.

Sadece istismar yoktu: Cemaat ve tarikat yurtlarındaki istismar ve şiddetler 2018 yılında da sürekli kamuoyunun gündemindeydi. Bu yurtlarda yaşanan bazı olaylar da başka sıkıntıları gözler önüne seriyordu. Mesela 2018 yılında Samsun’un 19 Mayıs ilçesindeki İlmi ve Fikri Araştırmalar Merkezi’nin yurdunda 118 öğrenci zehirlendi. Bu da yurtların sıhhi yönden sağlıksızlığını ortaya koyuyordu.

Tecavüzden sonra pencereden atılan intihar notu: 2019’da Denizli’nin Çivril ilçesindeki Süleymancılar tarikatına ait Kervansaray Erkek Öğrenci Yurdu’nun penceresinden aşağı bir not atıldı. Notu atan 12 yaşındaki bir öğrenciydi. Belletmeni tarafından defalarca tecavüze uğradığını söylüyor ve intihar etmeyi düşündüğünü yazıyordu notta. Üstelik yaşadıklarını yurt müdürüne de anlatmış, “bunları unut, kapat” demekle geçiştirmişti. Yurt, “bi zahmet” mühürlendi.

Açıkçası daha fazla saymak istemiyoruz. Birçoğunuzun hafızasında “deccal” diye öldürülen genç zaten vardır. Birçoğunuzun hafızasında daha da fazlası zaten vardır.

VE GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Biz bugün, Enes’i hangimiz öldürdü, bunu bulmaya çalıştık. “Sen”, “ben”, “o” diyemedik belki ama faili meçhul kalmadığı da açık.

Podcast