HERKESİN REFAHI İÇİN MOR EKONOMİ

HERKESİN REFAHI İÇİN MOR EKONOMİ
Türkiye'de gündem ekonomi ekseninde devam ediyor. Mehveş Evin, Arka Plan'da "Kadınları gözeten, daha eşitlikçi ekonomi politikaları neden gerekli ve nasıl uygulanabilir? Yeşil ekonomiyle ilişkisi ne? Toplumun refahına katkısı ne olur?" sorularına yanıt arıyor. Feminist ekonomistlerin yaptığı çalışmalar, sadece kadın ve çocukların, ayrımcılığa maruz kalan kesimlerin değil, erkeklerin de daha refah, daha mutlu bir düzen kurması için öneriler sunuyor.

Türk lirasının değer kaybı sürerken piyasalara belirsizlik ve endişe hakim. Ama asıl yük, halkın omzunda...

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise “düşük faiz, değersiz TL’ politikasını önce dini referansa, sonra “milli güvenlik sorununa” bağladı. 

Oysa hem iklim meselesi, hem eşitlik ve adalet açısından geleneksel, neoliberal ekonomilerin çatırdadığı, sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz. 

İşte bu nedenle son Arka Plan yayınında, daha sürdürülebilir, adil ve eşitlikçi ekonomi modelleri önerilerine bir giriş yaptık. 

 

Şimdi mor veya feminist ekonomi modellerinin çözüm önerilerine daha yakından bakalım.

Feminist ekonomist deyince erkekler paniğe kapılmasın, çünkü bu önerilerin tamamı, herkesin refahına yönelik. 

Dahası feminist ekonomi modelleri, günümüzde sürdürülebilir makroekonomik stratejilerle kesişiyor.  

Nobel ödüllü ekonomist ve yazar Joseph Stiglitz’den anlıntılayalım: 

 “Serbest piyasa ekonomisi, tek başına istihdam yaratma kapasitesine sahip değil. Hatta küresel ekonomide zayıflayan bir taleple karşı karşıya. 

Ekonomik ayrımcılık ve eşitsizlikler, ekonomik etkinliği ve büyümeyi azaltıyor. Para politikaları, derin krizlerde tek başına etkin sonuçlar yaratmıyor, sınırlı kalıyor.

Mali ve sektörel politikalar uzun vadede, sürdürülebilir büyüme hedeflerine yönelik istihdam politikalarını destekler, özellikle emek yoğun hizmet sektörlerini hedeflerse eşitsizlikleri azaltır, istikrarı artırır.” 

MOR-YEŞİL-KIRMIZI EKONOMİ ÖNERİSİ

Feminist ekonomistler, uygulanan pazar ekonomisine şu eleştirileri getiriyor: Geleneksel ekonomiler, erkeklerin yaşamını temel alıyor ve sadece ücretli çalışmayı “çalışma ve ekonomi” olarak kabul ediyor.  Ücretsiz bakım emeğinin ekonomiye katkıları ise görmezden geliniyor. 

Ekim ayında benim de gönüllü elçisi olduğum “SES Eşitlik, Adalet, Kadın Derneği”, “Sürdürülebilir Bir Sistem Önerisi: Eşitlikçi Feminist Ekonomi” başlıklı bir etkinlik düzenledi. 

Panelde bu alanda yerel ve uluslararası çalışmalar yapan değerli ekonomistler katkıda bulundu.  

Örneğin Greenwich Üniversitesi'nde Çalışma ve Gelişme Ekonomisi üzerine çalışan Prof. Dr. Özlem Onaran İngiltere’de siyasetçilere ekonomi politika önerileri sunan kadın çalışma grubunda yer alıyor. 

Prof. Onaran’ın geliştirdiği makro ekonomik modelin “mor-yeşil ve kırmızı boyutları var. 

“Mor” kısmı, sosyal altyapı harcamalarını artırarak görünmeyen ev emeği yükünü hem azaltmayı, hem de kamuda yüksek ücretli, kaliteli işler yaratmaya odaklanıyor. Burada sağlık, eğitim, kişisel bakım sektörlerine yapılacak yatırım öne çıkıyor.

Modelin “yeşil” kısmı ise kamunun fiziki yatırımlarına, toplu taşıma gibi önceliklere ağırlık veriyor. Sosyal altyapı yatırımlarının “karbon nötr” yani iklim dostu işler yaratması da bir başka boyutu.

Prof. Onaran, hazırladıkları modelin “kırmızı” kısmının ise işveren ve emek kesimini yakından ilgilendirdiğini, her ikisinin de yararına olacak politikalara dikkat çekiyor.

BAKIM EMEĞİNİ EKONOMİYE KATARAK İSTİHDAM YARATMAK

Kadınların hem iş yaşamında, hem evde yaşadığı eşitsizliği gidermek üzere kamu politikalarına dikkat çeken, hem toplumsal refahın, hem de daha adil bir büyümenin mümkün olduğunu bilimsel ispatlayan bu çalışmalar, gerçekten çok önemli. 

İTÜ Öğretim Görevlisi, iktisatçı Prof. Dr. İpek İlkkaracan, feminist ekonominin eleştirisini şöyle anlatıyor:

“Feminist ekonomi, geleneksel ekonominin erkek yaşamlarını temel alması ve yalnızca ücretli çalışmayı kabul etmesini eleştirir. Ücretsiz bakım emeğinin katkılarını ön plana çıkarır, ekonominin bu minvalde yeniden tanımlanmasını talep eder, büyük ölçüde ücretsiz ve ana işgücünün kadın olduğu bakım ekonomisinin eşitsizliklerin temelinde yattığına işaret eder.”

“Bakım ekonomisi” de ikiye ayrılıyor: Dolaylı ve doğrudan bakım ekonomisi. Doğrudan bakım emeğinin ciddi bir istihdam yaratma kapasitesi var. Ancak Prof. İlkkaracan, bu alanın tamamen ücretli emeğe dönüşmesinin mümkün olmadığını belirtiyor: 

“Sadece sosyal bakım hizmetlerin yaygınlaştırılmasına değil, insani ilişkilere dayanan ev içi bakım emeğinin kadın ve erkek arasında eşit paylaşılması için piyasa regülasyonları ve politika müdahalelerine ihtiyaç var.”

DÜNYANIN TÜM ÜCRETSİZ İŞLERİNİN YÜKÜ KADINLARDA

Bakım ekonomisi de “ücretli” ve “ücretsiz” bakım emeği olarak ikiye ayrılıyor. Ücretsiz olanın içinde “hane içi üretim ve gönüllü toplum hizmetleri” var. 

uluslararası çalışma örgütü ILO’nun 2018’de yaptığı bir hesaplamaya göre bu işlerin dörtte üçünü kadınlar üstleniyor

“Günde sekiz saatlik mesaiden hesaplanınca 2 milyar insana tam zamanlı iş demek bu!

ücretli bakım emeğinde ise eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler, ev işçileri ve kişisel hizmetler yer alıyor... Küresel istihdamın yüzde 11.5’ine tekabül eden bu alanın üçte ikisini yine kadınlar oluşturuyor. 

Türkiye’de ücretsiz bakım emeğinin yüzde 86’sı kadınlara ait” diyen Prof. İlkkaracan, mor ekonomi önerileriyle 9 milyon kişiye yeni iş imkanı yaratılabileceğini söylüyor.

SOSYAL HİZMETLERE YATIRIM YAP, EKONOMİYİ KANATLANDIR!

Bakım ekonomisinde cinsiyete dayalı işbölümü, istihdamda ve ücretlerde cinsiyet uçurumlarına, cinsiyete dayalı iş ayrıştırmasına yol açıyor.

Aynı zamanda daha fazla zaman gerektirebilecek yönetim, karar alma, siyaset gibi alanlara kadınların girememesinin bir nedeni... 

kadınların doğum sonrasında, hasta ve yaşlı bakımını üstlenmek için işini bırakmak veya işe girip çıkmak zorunda kaldığını hepimiz biliyoruz, yaşıyoruz... 

Ev ve iş yaşamı dengesini kurmak adına kadınların daha fazla zaman, sorumluluk isteyen işlere meyletmediği, işverenin de kadın çalışana bu bahanelerle daha fazla ayrımcılık uyguladığını biliyoruz.

Peki tüm bunlar ekonomiye ve yoksulluğa nasıl etki ediyor?

 “Sosyal hizmetlere yapılan yatırımlar, diğer sektörlere göre ciddi miktarda istihdam yaratma kapasitesine sahip ve bunlar daha çok kadınların istihdam edildiği sektörler olduğu için kadın emeğine talep artışı sağlar ve bu şekilde toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirme potansiyeline sahip. Bunun yanı sıra hem işgücüne katılımı artırma hem de tek kazananlı hanelerde, çifte kazananlı hanelere geçişi sağlama üzerinden yoksulluğu ve zaman yoksulluğunu azaltır,” diyor İlkaracan.

Feminist ekonomistler, erkeklerin iş-yaşam dengesi için esnek çalışma gibi yöntemlerin daha fazla uygulanması gerektiğini vurguluyor. 

İNŞAAT ÇEKİŞLİ EKONOMİYE GÖRE 2 İLA 3.5 KAT BÜYÜME

İTÜ’nün yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’de sosyal bakım hizmetlerine yapılacak harcamaların, inşaat çekişli bir büyüme modeline göre 2-3.5 kat daha fazla istihdam sağlıyor. Yoksulluğu azaltma etkisi de 3-4 kat fazla!

Ekonomist Özlem Onaran, “Toplumsal altyapı harcamaları hem artan oranlı gelir ve servet vergileriyle hem de kamu borçlanmasıyla finanse edilebilir. Adil ve sürdürülebilir kalkınma, hem yeşil fiziksel hem de mor toplumsal altyapı alanında kamu yatırımlarını, adil ücret ve çalışma koşullarını, çalışma süresinde kısalmayı ve cinsiyetçi ücret, istihdam ve bakım emeği farklarının ortadan kaldırılmasını gerektiriyor.”

Kısacası mor ekonomik modeller, sadece kadın ve çocukları değil, erkekleri de zenginleştirip daha mutlu kalacak, dahası ekolojik dengeleri gözetecek ve gezegeni daha yaşanabilir kılacak formüller içeriyor.

Yeter ki talep edelim!

Podcast