Kiralık diploma pazarı
“İnşaat mühendisliği diplomamı kiraya vermek istiyorum. Sigortamı tam gün gösterecek, ödemeleri aksatmayacak bir yapı denetim firması arıyorum”…
Söylemesi bile kulağa tuhaf gelirken, mesleğin itibarını zedeleyen benzer içerikli ‘kiralık diploma’ ilanlarına erişebilmek, birkaç saniyelik zaman dilimi uzaklığında. Bu şu demek, internette herhangi bir arama motoruna ‘kiralık diploma’ diye yazdığınızda ekranınızda saniyeler içinde sayısız seçenek beliriyor.
Kimyageri, mimari, diş teknisyeni, eczacısı….. Kiralık diploma pazarında çeşit bol, talep yüksek… Türkiye’nin dört bir yanından verilen bu ilanlara ulaşıp, altına aleni olarak yazılan telefon numaralarından ilan sahibiyle irtibata geçebiliyorsunuz. Arz ve talep o kadar yüksek ki, bu duyuralar için açılmış özel internet siteleri dahi mevcut. Diploma kiralamanın yasal olup olmadığı, meslek etiğine aykırılığı, 114 kişinin hayatını kaybettiği İzmir depreminden sonra yeniden gündeme geldi. Sosyal medyada özellikle inşaat mühendisleri üzerinden yürüyen tartışmada, ‘Emeğiyle çalışmak isteyen mühendisler, diplomasını kiralayanlar yüzünden işsiz” tepkileri de dile getirildi. Yanı sıra, büyük depremler sırasında çöken binalarda, sadece evrak imzacısı olarak çalışan bu mühendislerin payı ne kadar sorgulaması yapıldı.
Yıllık 3 bin TL karşılığında kiralık diploma
Kolay yoldan para kazanmak isteyen ya da yıllarca iş bulamadığı için maddi sıkıntı yaşayan inşaat mühendisleri, yıllık 2 bin – 3 bin TL gibi rakamlara, diplomalarını yapı denetim firmalarına ya da kişilere kiralıyor. Ya sadece birkaç gün şantiyeye gidip, bir iki evrakın altına imza atıyorlar ya da büro, mühendis adına açılıyor ama tüm kontrol diplomasını kiraladığı firmada oluyor. Hal böyleyken, altına kendi imzasını atarak birinci dereceden sorumluluk aldığı projeleri denetlemeye vakti ya da izni oluyor mu?
Bu haber dosyamızda, inşaat sektörü için hayati önem taşıyan ‘kiralık diploma’ sorununu ele alacağız. Mühendislerin kazanç kapısı olarak gördüğü ancak can ve mal güvenliğini tehdit eden bu problemin, hele de deprem gerçeği ile yaşayan Türkiye için nasıl büyük çapta felaketlere sebep olduğunu, olabileceğini tartışacağız.
Hem suç hem de meslek etik değerlerine aykırı
Diploma kiralamak hem suç hem de mühendislik etik değerlerine aykırı! Öte yandan firmanın yaptığı bir hatada sorumlu ilk kişi mühendis. Meslekten men edilme hatta cezaevine girme riskine rağmen bir mühendis kaderini neden başkasının ellerine bırakır? Kolay yoldan para kazanmanın cazibesi mi, yoksa her yıl yaklaşık 10 bin mühendisin mezun olup işsizler ordusuna katılmasının yarattığı çaresizlik mi? Türkiye’nin gerçekten bu kadar yeni inşaat mühendisine ihtiyacı var mı? Bu soruların yanıtını, birinci ağızdan yani daha önce diplomasını kiralamış 28 yaşındaki bir inşaat mühendisinden aldık. Elbette adı ve orjinal sesi bizde saklı kalmak koşuluyla…
Peki sadece ahlaki değerlerle konuyu ele almak sorunu çözer mi? Suçu ve suçu yaratan koşulları, çözümünü aynı zamanda İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ve mesleğin duayenlerinden Yüksek Mimar Mücella Yapıcı ile konuştuk.
Mezuniyetin ertesi günü sonsuz imza hakkına sahipler
Nusret Suna, kiralık diploma problemini ele alırken, sektörün diğer ciddi sorunlarının da tartışılması gerektiğini vurguluyor. “Konuşulması gereken ciddi sorunların başında imza yetkisi var. Dört yıllık bir okulu bitiriyorsunuz, lisans diplomanızı alıyorsunuz ve Türkiye sınırları içinde ertesi günü sonsuz derecede imza hakkına sahip oluyorsunuz. Bu yanlış, tartışılmalı. Diplomanızı aldığınız ertesi günü, yüz katlı bir binanın projesini yapma ve sorumluluğunu alma hakkına sahip oluyorsunuz. Herhangi bir kamu yatırımının, bir barajın, yolun projelendirilmesinde imza hakkına sahip oluyorsunuz. Böyle bir şey olamaz. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi artık mesleklerde yetkinlik önemli.
Diploma almak tek başına yeterli değil. Bu diploma bize üniversitenin vermiş olduğu bir belgedir bundan sonra esas eğitim başlar. Kendinizi belli bir uzmanlık alanında yetiştireceksiniz, eğitimler alacaksınız, meslek odaları vasıtasıyla sonra bunların birtakım gelişmiş ülkelerde stajları vardır, uzun verimli işlerdir bunlar. Belli yerlerde çalışacaksınız tecrübe edineceksiniz. Sonra bir sınav vardır bu sınavda başarılı olduğunuz zaman kademelendirilerekten imza hakkına sahip olursunuz. Bir Ortadoğu ülkesine gitseniz dahi bir Türk mühendisi orada çalışamaz. Şu an çalışıyor evet ama sorumluluk verilmiyor. Sorumluluk alabilmek için orada da o sınava girmeniz lazım, ikinci bir belgeye ihtiyacınız. Irak’ta, Suriye’de de, Arabistan’da da bu şekilde. Batı da zaten bu şekilde.”
‘Mühendislik bir kağıda atılan imzadır’ algısı yaratıldı
Diploma kiralamak hem suç, hem de meslek etiğine aykırı. Meslekten men edilme ya da ceza davasına kadar yolu var. Çünkü firmanın yaptığı herhangi bir hatada birinci dereceden sorumlu tutulacak kişi mühendis. Peki bir mühendis neden bile bile tüm bu riskleri göze alır? Bunun birden çok faktörü olduğunu söylüyor Suna:
“Türkiye’de bilinçli bir şekilde, özellikle 2010 senesinden beri, mühendislik itibarsızlaştırıldı, gözden düşürüldü. ‘Mühendislik hizmeti, bir kağıda atılan imzadan ibarettir’ algısı yerleştiriliyor. Son 10 senede yapılan inşai faaliyetlerin daha rahat yürümesi için bu yapıldı. Gençlerin önüne bu kağıtlar konularak imzalar arttırıldı. Sorumluluklar onların üstüne yüklendi. İki seneye kadar inşaat mühendisliği kontenjanı 12 bindi. Her sene 12 bin yeni inşaat mühendisine Türkiye’nin ihtiyacı var mıydı? Bunlar hesapları yapılıp incelendi mi? Hayır! Bu 12 bin meslektaşımızın yaklaşık 10 bininin mezun olduğunu kabul ediyorduk, 10 senede 100 bin ediyor rakam. 1954 yılından bu yana kurulmuş meslek odamıza kayıtlı inşaat mühendisi sayısı 130 bin. Peki bu politikayla 10 sene sonra ne oluyor? 100 bin ekleniyor.”
İnşaata gelme, denetleme, imza at!
“Mezun olduktan sonra bakıyorlar iş yok. Aylarca, yıllarca iş bulmak için bekliyorlar. Karşı taraftan ucuz işgücü teklifleri geliyor. Duyuyoruz ki, asgari ücretten iş teklif ediliyor. Hatta tam gün çalıştırmayıp, sembolik rakamlara, asgari ücretin de aşağısında rakamlar teklif ediliyor. İşte diploma kiralama dediğimiz, hiç kabul etmediğimiz usulsüzlükler ortaya çıkıyor. Teklif şu; Sen getir bize diplomanı ver, biz senin diploma numarasının kaydını, bünyemizde inşaat mühendisi çalıştırdık diye ilgili kuruma bildirelim, sen gelme ve inşaatlara da gitme, denetleme, buraya imza at yeterli. Tabiki bunun karşılığındaki ücreti de diyor ki bir sembolik bir rakam. Meslektaşımız artık zor durumda kalmış, naçar, kabul etmemesi gerekir, artık açlık sınırının altına düşecek şekilde, buraya imza atıyorlar. Tabii ki doğru bir şey değil, bu bizim ayıbımız.”
Diplomasını satmak yerine amelelik yapanlar da var ama…
40 yıllık Mimar olarak mesleğinin ilke ve değerlerine her fırsatta vurgu yapan, bunun için bedel de ödeyen Mücella Yapıcı, uzun yıllar işsiz kalmasına rağmen diplomasını satmayan mühendisleri örnek veriyor. “Ama suçu yaratan koşulları da görmezden gelemeyiz” vurgusu yapmadan edemiyor.
“Bir sürü genç de diplomasını satacağına gidip inşaatlarda amelelik yapmayı tercih ediyor. Adalet Bakanlığı’ndaki infaz görevlilerinin yarısını veteriner hekimler, iş bulamayan mimarlar, mühendisler oluşturuyor. Belirtmek gerekir ki, arkasındaki mekanizmayı çözmeden, sadece ahlaki değerlerle bu sorunu çözemeyiz. Ortaya suç olarak çıkıyorsa, ki bu bir suç, bu suçu yaratan koşullara dair de mücadele etmeliyiz. Bunu sadece insanların etik duruşlarından beklerseniz çözemezsiniz. Altına attığı imzanın yani projesini yaptığı planın, ona kişisel sorumluluklar açısından neler yüklediğinin de farkında değil imzaları atanlar. Bir imar planı ya da imar meselesi geliyor, onun altında raportör olarak imza atıyorsunuz. Suç olduğu anlaşıldığında sorumluluk ne patronunuzda, ne de şefinizde. İlk imzayı atan olarak size yüklenir sorumluluk. Yapı- inşaat sektörü konusunda en önemli mekanizma denetimdir. Ama denetim süreci özelleştirildi. Müteahhitler kendi yaptıkları işler için kendi yapı denetim firmalarını kurdular. Yapı denetimini yapan, altına imza atan insanın maaşlarını o yapının sermayedarı ödüyor. Böyle bir şey olamaz. Siz parasını aldığınız birinin, grubun işlerini kontrol edemezsiniz. Sizi atar. Bunları da konuşmalıyız.”
Diploması dahi olmadan karar alanlar siyasiler de suçlu!
“Peki ya diploması dahi olmadan, çok ciddi projelere imza atanlar?” diye soruyor Yapıcı ve şöyle devam ediyor:
“Olmayacak yerlere, olmayacak kararlar alıyorsunuz. 1999 depreminde Değirmendere’de bir semtin çöktüğünü gördük. Belediyesi, otobüs durağı, apartmanıyla. Karadeniz otoyolunu görüyorsunuz, dakikada bir çöküyor. İnanılmaz ekonomik ve çevresel zarar veriyor. Herhangi bir deprem halinde son derece de tehlikeli. Bütün bunların kararını kim alıyor? Diplomasını kiralayanlar mı? Hayır. Hiç diplomasızlar! Bırak kiralamayı. Bu konuda hiçbir bilgisi olmayan siyasiler karar alıyor. Günah keçisi ilanına gelince, oraya imzayı atan ya da diplomasını satan insanlar suçlanıyor. Suçlu mu evet suçlular ama organize suç zinciri içinde tetikçi diyebileceğimiz insanlar bunlar. Suça azmettirilenler.”
Kendi yaptığımız binaların şantiyelerine alınmıyoruz
“Mimarın mesleki denetim hakkı vardır. Bu, bizim telif hakkından doğan bir şey. Bir proje yaptık mı, o proje gerçekleşene kadar her anında gidip şantiye kontrol etme hakkımız vardı. Bu hak elimizden alındı. Kendi yaptığımız, projelendirdiğimiz binaların şantiyelerine sokulmuyoruz. Denetimsizlik var. Böyle sistemde diplomasını kiralayanların sorumluluğu ne kadardır cevabını siz verin. Herkesin sorumluluğu kadardır, hiçbir şey yapmayanın sorumluluğu kadardır. Bunu bilip susanın sorumluluğu kadardır, ama asla bu sistemi kurup devam ettirenden, kar elde edenlerin sorumluluğu kadar değildir.”
Attığınız imzanın sorumluluğu ölene kadar üstünüzde
Nusret Suna da, “Bir mühendis attığı imzanın sorumluluğunu ölene kadar taşır” diyor ve özellikle genç meslektaşlarını karşılaşabilecekleri ciddi yaptırımlara karşı uyarıyor.
“Okul bittikten sonra attığın imza, okuldaki yoklama esnasında atılan imzaya benzemez. Ömür boyu karşınıza çıkar. Ölesiye kadar karşınızda bu imzanın sorumluluğu üstünüzdedir. Hiç belli olmaz, bir gün imzayı atarsınız, 30 sene sonra bir olay olur. İzmir’deki deprem gibi, buyrun gelin derler. Bunu düşünerek ben genç meslektaşlarım karar verecekler. Türkiye’nin yaklaşık 200 biriminde, inşaat mühendisliği eğitimi veriliyor. Bunların da yüzde 80’ninde altyapı yok. derme çatma binalar, laboratuvar yok, akademik kadro yok. Buradan bu arkadaşların mezun edip hayata çıkarıyoruz. Hayatta da önlerine bunları getiriyorlar.”
Uyuyamaması gereken bir mesleğin mensuplarıyız
Mücella Yapıcı da, eğitim sistemindeki aksaklıklara değiniyor: “Eğitim sistemi de o kadar günün tüketim idelojisine o kadar uygun hale geldi ki, gerçekten mühendislik ve mimarlık fakültesi ya da üniversite açabilmek, bar açabilmekten ya da kuaför dükkanı açabilmekten çok daha rahat. Eğitim ticarileştiği için bir takım üniversiteler açılıyor. O üniversitelerde yeterince meslek ve teknik bilgi alamıyorlar gençler ama onun yanında meslek etiği, meslek onuru, mesleğin felsefesi gibi konular hiç işlenmiyor. Sorumluluk hissi, özellikle bu tür depremlerde, uyuyamaması gereken meslek mensuplarıyız, hem inşaat mühendisleri hem şehir plancıları olarak. Emirle hareket eden, sorgulamayan, komut üzerine çalışan tam da iktidarın istediği, evrensel bu, neoliberal sistemin yaratmak istediği insan tipi bu.”
Yemine uygun davrandığım için müebbetle yargılandım
Mühendislik öğrencilerinin diploma alırken etik ve ahlaki kurallara uyacağına dair yemin ettiğini, kendisinin de o yemine uygun davrandığı için müebbet hapisle yargılandığını ekliyor sözlerine Yapıcı: “O mesleğe uygun davrandığım için de ağırlaştırılmış müebbetle yargılandım. O yemine uygun davrandığım için. Öfkeli miyim, evet çok! Farkında olmanın o sorumluluk hissi var ya, işte o bizi öldürecek. Sadece doğru bildiğimi ve ettiğim o yemine uygun yaşıyorum. Çünkü benim en büyük korktuğum hapishane, kendi vicdanımı sokacağım hapishane. Ne kahramanız, ne korkusuz. Ödüm patlıyor! Benim de çoluğum, çocuğum var. Ama yok ki başka yolu.”
İNŞAAT MÜHENDİSİ ANLATIYOR: BEN DE KİRALADIM BUNA MECBURDUM!
Şimdi söz savunmanın! Üniversiteden iki yıl önce mezun olan 28 yaşındaki inşaat mühendisi S.D., diplomasını neden ve nasıl bir anlaşma karşılığında kiraladığını, aldığı ücreti, yaptığı hatanın vicdani boyutunu Kısa Dalga Podcast dinleyicileri için anlattı. Yaptığının yanlış ama mecburiyetten alınmış bir karar olduğunu söyleyen S.D. ‘Kiralık diploma sorununu, sektörün içinde bulunduğu diğer çıkmazlardan muaf şekilde ele almak doğru değil!’ diyor.
Pamukkale Üniversitesi’nin İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden 2018 yılında mezun olan S.D. 28 yaşında genç bir mühendis. O da birçok meslektaşı gibi diplomasını, 12 aylığına bir müteahhit firmasına kiraladı. Peki meslekten men cezası dahil olmak üzere çeşitli yaptırımları olan hatta sonu cezaevinde bitebilecek bu usulsüzlüğü neden yaptı ya da kendi açıklamasıyla yapmak zorunda kaldı.
Kiraladım çünkü işsizdim
“Evet ben de kiraladım. Üniversitedeki iş hayalinizle, bize orada anlatılanlarla, gerçek yaşamdaki iş potansiyeli birbirinden çok farklı” diye başlıyor anlatmaya:
“Üniversiteden mezun olduğumuzda zaten 3-4 aylık bir süreç iş aramamızla geçiyor, ki şanslı olan iş bulabiliyor. Firmaların tamamı deneyimli mühendis alıyor, deneyimli mühendis çalıştırmak istiyor. Fakat yeni mezunlar ne yapacak bunu düşünen yok. Ondan dolayı mecburen diplomayı kiralayıp hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz. Mezun olduktan sonra 8 ay işsiz kaldım. Bu süreçte de diplomamı kiraya verdim, yaşamımı aldığım o parayla geçindirmeye çalıştım. Şunu da söylemek isterim, üniversitede bize öğretilen şey sadece teorik, şantiye kısmına geçtiğinizde işler tamamen değişiyor. Okulda öğrendiklerimizi uygulamamız imkansıza yakın. Siyasi gücü olan veya maddi gücü olan bir kişi rahatlıkla iş bulabiliyor ama durumu olmayanın yapabileceği bir şey yok.”
Yıllık 15 bin TL hakkımız oluyor
Peki diplomasının karşılığında aldığı ücret neydi ve nasıl bir anlaşma ile kiraladı? Bir mühendisin 5 ayrı yerde şantiye şefliği yapma hakkı olduğunu söyleyerek şöyle devam ediyor: “Şantiye şefliği bedelleri 3 ila 4 bin TL arasında. Senelik ücreti bu. Bir tanesi 3 bin TL dersek yıllık 15 bin lira hakkımız oluyor sadece. Müteahhit firma ile zaten yapı ruhsatı çıktığı zaman görüşülüyor, imzalar atılırken parası alınıyor daha sonra iskan ruhsatı aşamasında imza kısmı oluyor. İmza atılıyor ve tüm iş bitmiş oluyor.
Yaptırım uygulatmaya kalksam işimi kaybederdim
“O inşaatın tamamından biz sorumluyuz ve denetleme hakkımız var. Orada çalışan personelden, iş sağlığı güvenliğinden, dökülen betonun kalitesine kadar hepsinden şantiye şefi sorumludur. Ama ülkemizde şantiye şefleri sadece kağıt üzerinde. Adresini bilmediği yere imza atan, hiç gitmeden inşaatı biten yerler vardır. Küçük bir şehirde yaşıyorum, burada herkes birbirini biliyor. Yapı ruhsatı aşamasında imzamızı attık, paramızı aldık. Daha sonra birkaç kere gittim, sadece gözlemledim. Bir yaptırım uygulatma imkanımız olmuyor. Yasal olarak hakkımız var ama ben öyle bir şey söylediğimde şantiye şefliğini bana yaptırmaz, başka genç yeni mezun bir arkadaşa imza attırır. Yani elimdeki işi kaybederim. Ama ülke şartlarında yaşamımızı geçindirebilmek için buna mecburuz.”
Maaş verip sigorta yapmak yerine diploma kiralamak daha kârlı
Bir mühendisi şirket bünyesinde fiili olarak çalıştırmak yerine, neden diplomasını kiralamayı tercih eder müteahhit firma. Şöyle açıklıyor S.D.:
“Ben müteahhit firmada işin başında her gün çalışıyor olsam, bana aylık maaş vermek zorunda ve sigortamı yapmak zorunda. Bu da ekstra bir maliyet. Ondan dolayı şantiye şeflerini kiralayarak çözüyorlar. Daha karlı olduğu için diplomanızı kiralıyorlar. Biz diplomamızı kiraladığımız için gerçek anlamda her müteahhit reelde mühendis çalıştırmıyor. Ve elbette bunun da işsizlikte etkisi çok fazla. Evet işsizlikte görünen sorunlardan biri biziz ancak sadece diplomasını kiralayanların üzerinde kalması doğru değil. Yasalardaki açıklar, kurumlarda çalışıp dışarıdan iş yapan denetçiler, bunlar gibi bir sürü farklı etkenler var işsizlik konusunda.”
Ya bir şey olursa diye korktum!
“Şu anda kendi inşaat firmam var. O zaman yaptığım doğru değildi ama yapmak zorundaydım. Vicdan olarak da illaki düşündürüyordum. Orada canlar yaşıyor. Ama mecburduk bunu yapmaya. Yeni mezun bir inşaat mühendisinin hayalleri oluyor, okuldan mezun olduktan sonra para kazanma hırsına giriyorsunuz. Artık mühendissin ama piyasada iş bulamıyorsun. Baktığınız her yer 3-5 sene deneyimli mühendis alıyor. Ondan sonra hayalleriniz yıkılıyor. Daha sonra mecbur kalıp kiraya veriyorsunuz. Ben sadece işsiz kaldığım süreçte yaptım. Ama o süreçte tedirginlik yaşadım. Ya bir şey olursa? Sonuçta insan eliyle yapılan binalar bunlar. İnsan hata yapabilir ve bu hatanın sorumluluğu bizde. En başta hesap sorulacak kişi şantiye şefi. Öte yandan en büyük sorunlardan bir tanesi de imar barışı. Deprem esnasında yıkılan bir bina ruhsatlı yapılıp, daha sonra kaçak kat çıkıldı. Buraya imar barışı yapıldı, bu bina yıkıldığında bunun sorumlusu kim olacak. O bina yapılırken ki şantiye şefi mi? En büyük sorunlardan biri de bu!. İmar barışından binlerce kaçak bina ruhsat aldı.”
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.