PODCAST | Ekonomide haftaya bakış: Kur korumalı mevduat neden arttı?
Hükümet, ihracatçıdan, turizmciden, Putin’den, Selman’dan, Katar’dan bulduğu dövizleri satarak kuru neredeyse sabit tutunca, kura bağlı Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) cazibesi kalmamıştı. Mudileri, aynı zamanda faiz tavanı (politika faizi + 3 puan) uygulaması nedeniyle piyasanın en düşük faizine mahkum olmuşlardı. Bu nedenle de KKM bakiyesi azalmaya başlamış, geçen yılın son aylarında 100 milyar liralık çıkış olmuştu.
PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ
Bu çözülmeden ürken hükümet, dövizden dönüşümlü KKM için faiz tavanını kaldırmıştı. Bu gelişme sonrası KKM bakiyesi tekrar eski seviyelerine (1,5 trilyon lira) dönmüştü. Artış geçtiğimiz haftalarda da devam etti. Halen KKM bakiyesi 1.6 trilyon lirayı geçmiş durumda.
KKM’deki artışın nedeni şu:
- Vatandaş, enflasyonun üçte biri seviyelerinde de olsa TL mevduattaki kadar faiz alabilir hale geldi. Dolayısıyla “daha yüksek faiz” için KKM’den çıkmasına gerek kalmadı.
- KKM’de kalarak ayrıca “dolarda kalma” ihtiyatını da korumuş oluyor. Vatandaşın dövize kaçmasının nedeni güvensizlikti. KKM’deki mevduat dövize çıpalı olduğu için bakiyesindeki artış bu faktörün devam ettiğini; vatandaşın “hem piyasadaki düzeyde faiz alabilme hem de dövizde kalabilme” gibi ikili bir avantaj gördüğünü söyleyebiliriz.
Şirketlerin döviz mevduatı arttı
Daha önceki haftalarda KKM’deki artış aynı zamanda döviz mevduatındaki düşüş olarak izleniyordu. KKM’nin yaklaşık yarısı döviz mevduatından dönüş şeklinde gerçekleşiyordu. Son haftalarda bu tablo bozuldu. Hem KKM artıyor hem de döviz mevduatı. 10 Mart ile biten haftada döviz mevduatı da 1.2 milyar dolar artış gösterdi. Bu artış şirketler mevduatında meydana geldi. Özetle şirketlerin döviz mevduatında artış oldu.
Kısa vadeli dış borç stoku 196 milyar dolara çıktı
Son dönemin dikkat çekici gelişmelerinden biri dış borçlar toplamda, uzun vadeli borçlarda azalma izlenirken kısa vadeli kısmın artmasıdır. Son açıklanan veriye göre 1 yıl vadeli olarak alınmış kısa vadeli dış borç 147.6 milyar dolardan 152.8 milyar dolara çıktı. Kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç da 196 milyar dolara ulaştı.
Türkiye ekonomisinin sıkıntılı seyri nedeniyle kreditörleri, Türkiye’ye uzun vadeli kredi vermekten kaçınıyor. Yenilemeler, yapılandırmalar kısa vadeli olarak yapılıyor. Kısa vadeli dış borç artışı aynı zamanda kırılganlık artışı anlamına geliyor. Döviz gelirleri, girişlerinin yetersiz kalması halinde çevrilememe riski, başka bir ifade ile ödemeler dengesi riski oluşturuyor.
ABD’de banka batışları tedirginlik yarattı
ABD’de SVB’nin ve arkasından iki başka bankanın batışı, yeni bir küresel finansal kriz mi geliyor tedirginliği yarattı. Avrupa’da da bazı büyük bankalarla ilgili olumsuz analizler ve beklentiler tedirginliği artırdı. ABD’deki banka batışlarının nedeni FED’in faizleri yükseltmesi sonucu, bankaların elindeki tahvil stokunun değer kaybetmesi… Hazine tahvillerinde faiz artışı ters etki yapıyor. Düşük faizli tahvil tutanlar faizler yükseldikçe kazanmıyor, aksine ellerindeki tahvilin değeri düşüyor. Böyle olunca bankalar hakkındaki “sıkıntıya giriyor” söylentileri parasını kurtarmak isteyen mudilerin bankalara hücumuna yolaçıyor. Durumu kötüye gittiğini farkeden FED bankaları desteklemeyi seçti. Bilanço daraltırken tekrar genişlemeye döndü. Dördüncü batış, sıkıntılı bankaya 30 milyar dolar mevduat konulmayışla önlendi.
2009 krizinden sonra banka batışlarını önlemek için yeni regülasyonlar gelmişti. Ancak sonradan bu sıkı regülasyonlar hem gevşetildi hem de bankalar her seferinde delmenin yolunu buldular. Finansal piyasalardaki balon, en büyük sistemik risk olmaya devam ediyor. Regülasyonlar her seferinde aşırı kar hırsına yeniliyor. Politikacı ortaklar, destekler bulan finans baronları kuralları aşıyor. Günümüz global sistemin en büyük riski döngüsü de burada oluşuyor: Balonlar oluşuyor, patlıyor, batışlar, krizler oluyor. Yeni regülasyonlar getiriliyor ama bir süre sonra onlar da aşılıyor, yeni balonlar oluşuyor ve yeni krizler geliyor…
Bu gelişme Türkiye’de de tedirginlik yarattı. Çünkü Türkiye’de de hükümet, kredi faiz oranları ile mevduatta TL – döviz oranına bağlanmış menkul kıymet tutma zorunlulukları getirdi. Bankalar hükümetin dayattığı oranları tutturamadıkları takdirde enflasyon yüzde 55’lerdeyken, piyasada mevduat faizleri 30’a doğru hareketlenmişken Hazine’den yüzde 10 faizle tahvil almak zorunda kalıyorlar. Faizlerin yükselmesi ellerindeki düşük ve sabit faizli tahviller nedeniyle risk alanı oluşturuyor. Analizlere göre burada henüz kritik bir seviyeye gelinmiş değil ancak devam etmesi halinde böyle bir risk de büyüyecek. Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Birgün’deki köşe yazısında önemli bir uyarı yaptı: “Türkiye ekonomisini bekleyen büyük risklerden biri de tahvil faizlerinin yapay biçimde düşük tutulması. Bunun da seçime kadar bir kriz patlak vermese dahi, yeni ekonomi yönetiminin başına çorap örmesi ne yazık ki kaçınılmaz görünüyor.”
Yine iktisatçı Arda Tunca’nın ABD’deki batışların hikayesini nedenlerini anlatan ufuk açıcı yazısının okunması tavsiye ederim.
Deprem raporunda yeni binaların hasar bilgileri yok
Kahramanmaraş depreminin yarattığı hasar ve kayıplarla ilgili birçok çalışma yapıldı. Bankalar, uluslararası kuruluşlar tahminlerde bulundular. Son olarak hükümet de bir rapor hazırladı. Hasar, kayıp ve diğer olmak üzere toplam 103 milyar dolarlık bir maliyet hesaplanıyor bu rapordu. Yapılanlar, yapılacaklar sıralanıyor. Raporun en büyük özelliği sorunu inşaatla çözülebilir görmesi… Sonuç olarak
toplamı 500 bini geçen daire, köy evi ve ticarethane yapılmasını öngörüyor. Ancak bunlar bedelsiz verilmeyecek, hak sahipleri maliyetini (2 yıl ödemesiz, 18 – 20 yıl gibi vadelerde faizsiz olarak) ödeyecekler.
Can kaybı tazminatları söz konusu değil. 1 yıl süreyle verilecek kira desteği (mülk sahipleri için aylık 5 bin TL, kiracılar için aylık 3 bin TL) çok yetersiz.
Raporda en dikkat çekici durumlardan biri de 2000 yılı sonrası inşa edilmiş yapıların durumu… Bilindiği gibi hükümet yıkılan yapıların yüzde 90’dan fazlasının kendi dönemleri öncesinde yapıldığını ileri sürmüştü. Raporda bölgedeki bina stokunun yaş durumu verilmiş ama yaş durumuna göre yıkım, hasar rakamları verilmemiş. Rapordaki bilgilere göre bölgedeki bina stokunun yarısı 2000 sonrası inşa edilmiş. Ancak bu görece yeni binalardaki yıkım bilgileri yer almıyor.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.