Maden talanı dosyası - 3: "Devlet bu kötülüğü bize nasıl yapar?"

Maden talanı dosyası - 3: "Devlet bu kötülüğü bize nasıl yapar?"
Ekoloji Birliği Eşssözcüsü Süheyla Doğan, sadece Kazdağları’nda değil, başka köylere de halkı bilgilendirmek için gidiyor. Karşılaştığı tepki ve zorlukları şöyle özetliyor:“Devletin yaptığı şeye karşı çıkılır mı? Madem neden zararı var, neden izin veriyorlar? Devlet vatandaşa nasıl böyle kötülük yapabilir?’ diye sorguluyorlar. Mücadeleden çekiniyorlar çünkü devlete itiraz etmek, ters geliyor. Tarım alanları politikaları yüzünden büyük bir umutsuzluk var. Satar kurtulurum diye düşünüyor. Genç nüfus kalmadı, tarım yok.


Yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden hemen, şimdi, kontrolsüz şekilde yararlanmaya ve nakde çevirmeye odaklı devlet politikası, tarım ve hayvancılıkla geçinen insanları yerlerini, yurtlarını terk etmeye zorluyor. Peki bir yer, maden faaliyetine açıldığında, halkın tepkisi ne oluyor? Nasıl bir dönüşüm yaşanıyor? Boğaziçi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Sinan Erensü, sahadaki gözlemlerinden hareketle şöyle özetliyor: “Enerji ve kent politikası da benzer bir karakter sergiliyor. Muhalefetin yaptığı, bir itiraz üretmek, direniş hattı oluşturmak. Dinamik şöyle işliyor: Bir yere önce bir projenin dedikodusu sonra kendisi giriyor ve mekansal bir dönüşüm vaat ediliyor. Bu dönüşümün getireceği kar, belirsiz. Bu bir kumar aslında. Herkes biliyor ki o ranttan çok küçük bir pay alacak. Bu yüzden kumar dedim. Ama çoğunlukla bu kumarın alternatifi hızla çözülen bir kırsal hayat. Dolayısıyla insanlar anneden babadan kalma mülkünü satabiliyor ve büyükşehirlerde yeni bir hayat sürmenin yolu aranıyor.” Ekoloji Birliği Eşssözcüsü Süheyla Doğan, sadece Kazdağları’nda değil, başka köylere de halkı bilgilendirmek için gidiyor. Karşılaştığı tepki ve zorlukları şöyle özetliyor:  “Halkı bilgilendirmeye gittiğimizde ‘devletin yaptığı şeye karşı çıkılır mı? Madem neden zararı var, neden izin veriyorlar?

Devlet vatandaşa nasıl böyle kötülük yapabilir?’ diye sorguluyorlar. Mücadeleden çekiniyorlar çünkü devlete itiraz etmek, ters geliyor. Bir de şöyle bir şey var: Köylerde hayat değişiyor. Tarım alanları politikaları yüzünden büyük bir umutsuzluk var. Satar kurtulurum diye düşünüyor. Genç nüfus kalmadı, tarım yok.” Doğu Karadeniz’den İç Anadolu’ya direniş noktaları Son zamanlarda maden direnişleriyle en iyi bilinen örnek, Kaz Dağları, Kirazlı... Ancak Ege’den Karadeniz’e, Doğu’dan ve İç Anadolu’ya, onlarca kent ve yüzlerce köy, maden şirketlerinin kuşatması altında. Örneğin Doğu Karadeniz’in çevre mücadelesi meşhur: Yıllardır HES’ler, Yeşil Yol kadar madencilik faaliyetleriyle mücadele ediyorlar. Sadece Artvin’de 325 maden sahası olduğu biliniyor. Cerattepe, uzun soluklu maden direnişlerine sahne oldu. Ancak 2011’de Cerattepe, Cengiz İnşaat’a ihale edildi. Protestolara ve mahkeme kararlarına rağmen, Cengiz maden çıkarmaya başladı.

Cerattepe, çevrecilerin, şirketlerin sonsuz imtiyazları konusunda ne kadar haklı olduğuna dair çok çarpıcı bir  örnek. 1995 yılında 22 hektar ile başlayan maden faaliyeti, bugün 8 bin 538 hektara ulaştı. “Ordu yaşanmaz hale gelebilir” Karadeniz’in başka kentleri de maden kuşatması altında. Ordu’nun Fatsa ilçesinde Altıntepe Madencilik, 2019’da faaliyete geçti. Şirket, bölge halkının itirazlarına rağmen, maden alanını iki katına çıkarmak ve sözleşmesini 2033’e kadar uzatmak için Çevre Bakanlığı’na başvurdu. Düşünün, madenin etki alanı içerisinde bulunan; Fatsa, Ünye, Kumru Korgan Havzası, Ordu’da üretilen fındığın yarısını ve yine dünya fındığının yüzde 10-15’ ini üretiyor. Ama fındık üretimin nasıl etkileneceğine dair Altıntepe’nin raporunda tek satır yok! Ordu Çevre Derneği Başkanı Ertuğrul Gönül, şehrin karşı karşıya olduğu tehlikeyi aktardı: “Toplam 14 maden sahası Ordu’nun üçte birine tekabül ediyor. Bu, Ordu’nun yaşanmaz hale gelmesi demek. Fatsa’da halkın büyük tepkisi var çünkü zararlarını birebir görüyor. Ektikleri alanda sebze ve meyve yanıyor, çürüyor. Durum her geçen gün kötüleşiyor. İnsanlar burada fındıktan geçimini sağlıyor çünkü."  Maden şirketlerinin hücumuna uğrayan bir başka coğrafya, Dersim. Bölgenin olağanüstü doğası ve kültürel zenginlikleri, başta madenler olmak üzere pek çok proje yüzünden tehlikede. Munzur Özgür Aksın Platformu’ndan aldığım bilgilere göre şimdiye kadar Dersim’de ihale edilen maden sahası 56 bin hektar büyüklüğünde. Son dönemde buna 11 alan daha ilave edildi.


Projelerin büyük çoğunluğu Dersimliler için kutsal olan Munzur gözelerinin etrafında yer alıyor.

Dersim’de 5 farklı sahada maden çıkarmayı hedefleyen Tunçpınar madencilik, Avustralya Alacorgold ve Çalık Group’un ortak şirketi. Yakın dönemde altın madeni aramalarıyla gündeme gelen bir başka yer, Tokat’ın Erbaa ilçesi. Siyanürlü altın arama çalışması yapan Verusa Holding’in CEO’su, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski danışmanı Ömer Özbay. Kendisi ayrıca Erdoğan’a övgüler yapan ‘Bir Lider Doğuyor’ kitabının da yazarı. Verusa, Erbaa’da Sakarat ve Boğalı yaylalarında 20 bin dönümlük arazide altın madeni arama ruhsatı aldı.
“Muhalefet sadece tekil olaylarla ilgileniyor” Kırsalda hayatın imkansızlaşması, kentlere göçün daha da artması demek. Büyük göç dalgaları, büyükşehirlerin de daha da yaşanmaz hale gelmesi demek. Peki muhalefet, bu dramatik değişimin farkında mı? CHP ve HDP’li bir avuç milletvekilinin çabaları haricinde, maden ve enerji talanına topyekun karşı çıkan, alternatif öneren muhalefet politikası yok. Ertuğrul Gönül, yereldeki mücadelenin yeterince sahiplenilmediğini söylüyor. Bartın Çevre Platformu’nun da yöneticisi olan Prof. Dr. Erdoğan Atmış, durumu şöyle izah ediyor: “Muhalefetin politikası yok. Sadece temsil düzeyinde, tekil olaylara  dahil oluyorlar.
Daha aktif olmaları, üyelerini kanalize etmeleri gerekiyor. Yerelde bunu yapmıyorlar, peki genelde yapıyorlar mı? Çevre konusunda görevlendirilen milletvekilleri var. Ama bunların arasındaki bağlantıyı oluşturup toplu bir mücadeleye dönüştürmek konusunda bir çaba yok. Tekil olaylar üzerinden belki başarı sağlanacak, ama 10 başka yerde kaybedecek. Çünkü yüzlerce olayla karşı karşıyayız.” Hal böyle olunca da insanın aklına şu soru geliyor:  Eğer bir gün iktidar değişirse, muhalefet çevre konusunda nasıl bir politika güdecek? Yoksa onlar da aynı ekonomik kaygılarla maden faaliyetlerine ses çıkarmayacak mı?

Podcast