Marjinal Fayda | Enflasyonda yanlış teşhis mi var?

Marjinal Fayda | Enflasyonda yanlış teşhis mi var?
Beyaz yakalılar, görece iyi ücret alan bir kesim. Eğer onların dahi zorlandıkları vakiyse varın siz çok çok daha düşük ücret alanların durumunu…Halen asgari ücret açlık sınırının altında, milli hasıladan ücretlilerin payı yüzde 33’ten yüzde 25’lere vurmuş, 10 milyona yakın emekli 7.500 lira aylık alıyor. Bu tablonun enflasyon yarattığını söylemek bana göre sermaye sözcülüğü.

Yanlış enflasyon ölçümü iç talebi patlamış gösteriyor

Bu konu çok kritik önemde. Birçok gösterge tersini söylese de ekonomi yönetimi “iç talep çok yüksek, enflasyonu artırıyor, demek ki kısmak lazım” görüşünden “o zaman ücretleri baskılamak lazım” politikası üretiyor. Dolayısıyla enflasyonla mücadelenin yükünü dar gelirlilere yıkan politikalara yöneliyor, yönelmiş durumda. 5 bin liralık ikramiyede bile emeklilerin yarısını dışarda bıraktılar. Bu tartışmaya döneceğim. Önce bir geçen hafta ekonomide neler olup bittiğine bakalım.

Kur korumalı mevduat- faizlerde son durum: Kur Korumalı Mevduatta (KKM) son haftadaki düşüşü 86 milyar lira oldu. Bakiyesi 3 trilyon TL’nin altına, 2 trilyon 922 milyar liraya geriledi. Hatırlanacaktır 3,4 trilyon seviyelerini aşmıştı. Buna göre toplam düşüş 500 milyar liranın üzerinde. Düşüşün devam etmesi bekleniyor. Şu sıralar tasarruf araçları bakımından TL mevduatın cazibesi artıyor, artırılıyor. Hükümet, herhangi bir durumda bu kaynaktan dövize büyük bir talebin ortaya çıkması halinin yarattığı riski azaltmaya çalışıyor. Bu amaçla KKM ve döviz mevduatı (DTH) için zorunlu karşılık (ZK) oranları yükseltilmişti. Haliyle bankalar bu yüksek ZK’tan kaçınmak için müşterilerini TL mevduata geçmeye teşvik ediyorlar. Bunun da yolu TL mevduata yüksek faiz vermek… Bu nedenle geçtiğimiz haftalarda düşüş eğiliminde olan TL mevduat faizleri tekrar yükselmeye başladı. 40’ın altına gerilemişken şimdi tekrar yüzde 45 seviyeleri görüyoruz. Hatta bankalar, KKM’den çıkma teklifini kabul eden, KKM’den dönen müşterilerine yüzde 50 faiz veriyor.

MB rezervler ne durumda? Brüt rezervlerde kısmen iyileşme var ama bizim özellikle izlediğimiz net rezerv durumunda belirgin bir iyileşme yok. Eksi 60 milyar doların üzerinde kalmaya devam ediyor. Prof. Hakan Kara, seçimlerden bu yana TCMB’nin swap dahil net döviz pozisyonunda sadece 6 milyar dolar iyileşmiş olduğunu hesaplamış. KKM’deki azalmayı da döviz riskinin azaltılması sayarak toplamda 27 milyar dolar iyileşme olduğunu söylüyor.

Tahvil faizleri yükseliyor: Tahvil faizleri arttı. Rekor seviyelere çıktı. Bu konuyu Mesele Ekonomi’de değerlendiren ekonomist Haluk Bürümcekçi’nin analizi özetle şöyle:

“Birkaç nedeni var. Birincisi, düşük faizli uzun vadeli menkul kıymet tutma zorunlulukları kaldırıldı. İkincisi Hazine bütçe açığının artış eğiliminde olması ve artan borçlanma ihtiyacı nedeniyle ihalelerde faizi baskılama tutumundan vazgeçti ve faizleri akışına bıraktı. Üçüncü MB faizini yüzde 8.5’lerden 35’lere getirdi. O da özellikle 2 yıllık tahvillerde etkili oluyor. 2 yıllık tahvil faizi yüzde 42’nin üzerine çıktı. Demek ki politika faizinin yüzde 40’ın üzerine çıkabileceği beklentisi var. Uzun vadeli tahvil faizlerinin daha düşük kalması uzun vadede enflasyonun aşağı geleceği beklentisini yansıtıyor.”

Yabancı geliyor mu, gidiyor mu? 3 Kasım haftasında borsaya sadece 85 milyon dolarlık yabancı girişi oldu. 2023’ün tamamı için 500 milyon dolarlık çıkış var. Hazine tahvillerinde yabancı payı çok düşük seviyelere inmiş durumda. Yabancı stoku 1 milyar dolar seviyesinde. Doğrudan yatırım tarafında belirgin bir gelişme yok. Bu arada Mazda, Türkiye’den çekildi. Koç – Ford ortaklığıyla Ankara’da kurulacak 32 milyarlık batarya fabrikası yatırımı iptal edildi. Özetle ne doğrudan yatırımlarda ne de sıcak para girişinde iyi haber yok.

Tüketim - enflasyon – ücretler tartışması: Türkiye’deki enflasyonun kaynağı hakkında önemli bir tartışma var. Bu tartışma önemli çünkü eğer teşhis yanlışsa çözüm de yanlış olacak. Bu tartışmada tüketim artışına vurgu yapan ekonomi yönetimi ücret artışlarını baskılamak istiyor. Ancak enflasyonu iç tüketimin artırdığının tam açık bir tespiti yok ortada. “Enflasyonu iç tüketim kışkırtıyor, demek ki iç talebi kısmak lazım, iç talebi kısmak için de ücretleri baskı altına almak lazım” derseniz… Ancak gerçekte enflasyon üzerinde iç talep tahmin ettiğinizden daha az etkiliyse, dahası iç talep varlıklı kesimlerde patlamışken, bunu genel bir talep patlaması olarak alma fırsatçılığı yapar da dar gelirlilerin ücretlerini baskılarsanız, gelir dağılımını daha da bozar ve yoksulluğu derinleştirmekten başka bir sonuç alamazsınız. Enflasyon da düşmez.

Enflasyonu ücretler mi yükseltiyor? Enflasyon iç tüketimden mi kaynaklanıyor?

Bloomberg HT’nin haberiydi: “AGS Global Araştırma tarafından yapılan ve beyaz yakalıların enflasyon döneminde tüketim davranışlarını inceleyen araştırmaya göre, holding ve kurumsal şirketlerde profesyonel olarak çalışanların yüzde 60'ı geride kalan birkaç ayda en fazla ulaşım-yakıt, yüzde 55'i gıda ve giyimde zorlandı. Tatile çıkanların oranı düştü, butik oteller tercihte ilk sıralara çıktı.”

Beyaz yakalılar, görece iyi ücret alan bir kesim. Eğer onların dahi zorlandıkları vakiyse varın siz çok çok daha düşük ücret alanların durumunu…Halen asgari ücret açlık sınırının altında, milli hasıladan ücretlilerin payı yüzde 33’ten yüzde 25’lere vurmuş, 10 milyona yakın emekli 7.500 lira aylık alıyor. Bu tablonun enflasyon yarattığını söylemek bana göre sermaye sözcülüğü.

Son enflasyon raporunda TCMB’nin kendisi TÜFE enflasyonunda “dönemsel fiyatlama davranışlarının” (10,4 puan) ücretlerden (8,8 puan) daha fazla etkili olduğunu kendisi saptıyor. (Tablosu sayfada.)

Bu tablo izlediğimiz fahiş şirket karlarını açıklıyor ve bizdeki enflasyonun esasta kar çekişli bir nitelik kazanmış olabileceğini düşündürüyor. Son aylarda ÜFE enflasyonun, TÜFE’nin neredeyse yarısı düzeyine geliyor olması başka bir faktör. Hane tüketimindeki artış, esasta yüksek gelirli kesimden geliyor olabilir. Evet, şu sorunun yeri var: Enflasyonda yanlış teşhis mi var? Ekonomi yönetimi sermaye yanlısı ezber politikalarla yoksulluğu daha da derinleştiriyor mu?

Bu tartışmanın bir boyutu da sanayi üretimi. Talep yüksekse sanayi üretiminin de artışta olması gerekmez mi? Ama bizde tersi bir durum var. Talep yüksek gözüküyor, sanayi üretimi haziran ayından beri eksi geliyor. Doç. Dr. Orhan Karaca, bu konuyu tartışıyor: “2015=100 bazlı mevsimsel düzeltilmiş sanayi üretim endeksinin eylül ayındaki değeri 146,5 olmuş. Kasım 2021'den beri yani neredeyse 2 yıldır bu civarda seyrediyor. Oysa tüketime ilişkin veriler bu dönemde iç talepte patlama olduğunu gösteriyor. Türkiye ekonomisi ağırlıklı olarak iç talebe çalışan bir ekonomidir. İç talepte gerçekten patlama varsa sanayi üretimi böyle yerinde saymamalıydı; sanayi üretimi yerinde sayıyorsa iç talepte patlama olmamalıydı. Durum meşhur bir Nasrettin Hoca fıkrasındaki gibi; kedi buysa ciğer nerede, ciğer buysa kedi nerede? Bir yerlerde bir hata olmalı ama nerede?”

Peki acaba iç talepte gözlenen artış yurtiçi üretimle değil ama ithalatla beslenmiş olabilir mi? Şöyle diyor Karaca:

“Bu da tam doğru değil. 2023 yılının başından bu yana ithalat düşüyor. Yani son 2 yılda iç talepte gözlenen artış ithalatla da açıklanamaz; bilmecenin çözümü bu değil. Bana kalırsa bilmecenin çözümü enflasyonun düşük ölçülmesi nedeniyle tüketimdeki reel artışın olduğundan çok yüksek ölçülmesinde yatıyor.”

Olabilir mi? Muhtemelen böyle. Enflasyon düşük gösteriliyor, tüketimdeki reel artış yüksek gözüküyor. Karaca şöyle diyor:

“TCMB'nin geçen hafta yayınladığı Enflasyon Raporu'ndan 2 grafikten (sayfada) soldaki, kanaatimce, tam gerçeği yansıtmıyor, enflasyonun düşük ölçülmesi nedeniyle iç talepteki reel artışı olduğundan yüksek gösteriyor. İç talepte gerçekten böyle yüksek bir artış olsa üretim yerlerde sürünmezdi. Bu veriye dayanarak iç talebi kısacağız diye ücret artışları baskılanacak olursa yoksulluğun derinleşmesinden başka sonuç alınamaz. Sağdaki grafik ise miktarlardan oluşuyor ve bu nedenle gerçeği gösterdiği açık. Fakat burada özellikle otomobil talebindeki artışın nedeninin ücret artışları olmadığı da belli. Yüksek enflasyon ortamında düşük faiz uygulaması bir taraftan tasarrufunu korumak isteyenlerin otomobili yatırım aracı olarak görmesine neden olurken, öbür taraftan da düşük faizli kredilere ulaşabilenlere bu yatırımı gerçekleştirme imkânı verdi. Dolayısıyla, tüketim malı ithalatını da patlatan buradaki talep artışının çözümü ücretleri baskılamaktan değil, faizleri normalleştirmekten geçiyor. Enflasyonun altındaki hiçbir faiz yüksek faiz değildir. Reel faiz negatif oldukça bu talep sürecektir.”

NELER OLABİLİR?

  1. Önümüzdeki dönemde Filistin meselesi en önemli belirleyici faktörlerden biri olacak. İsrail saldırısının ilk günlerindeki şahin, saldırgan batı desteği geriledi. Ancak bu bölge petrol bölgesi. Eğer çatışmalar derinleşir de arz kesintileri olursa önümüzdeki yıl 100 doların üzerinde bir petrol varil fiyatı görmemiz sürpriz olmaz120 dolar olabilir tahminleri yapan ciddi kuruluşlar var. Ekonomist İris Cibre bu tahminlerden hareketle, “Gerçekleşirse tüm OVP çöp olur” diyor. Evet, ne enflasyon ne cari denge, ne işsizlik…Hiçbir hedef tutmaz.
  2. TCMB, enflasyon beklentilerini yükseltti. Ancak bu son revizyonlarla bile piyasa tahminlerinin epey gerisinde. TCMB, 2024 için son tahmin yüzde 36 derken, Bloomberg anketinin medyan beklentisi yüzde 51,2 geldi.
  3. Erdoğan’ın Filistin sorununda tavır değiştirip Hamas’ı mücahit ilan etmesinden sonra bir de anayasa krizi ortaya çıktı. Her ikisi de döviz girişi beklentilerini zora sokacak gelişmeler. Dövizde Türkiye’nin yakın vadede rahatlayacağını bekleyen kimse yok. Bu gibi gelişmeler beklentileri bozdukça döviz – altında yükseliş, dolayısıyla enflasyonda yükseliş izlemek mümkün. Bu da politika faizi artışlarının bütün etkisini çöpe atabilir.
  4. Ekim ayında TL değerlendi. Reel kur seçim sonrası yüzde 15 yukarı gitti ama sonrasında “enflasyona paralel götürme” politikası uygulandı. Kur’un ufak ufak bırakıldığını görüyoruz. MB kontrolü devam ediyor. Çok ciddi rezerv kaybı olmadan müdahaleyi sürdürebiliyorlar. Doların yıl sonu 30 liraya yaklaşması, yerel seçimlere kadar 33 – 34 liraları görmesi beklenebilir. Ancak bütün bu gelişmeleri içerde artan anayasa krizinin ne yönde gelişeceği de etkileyecek.

Podcast