Merkez Bankası niye şahinleşti?

Merkez Bankası niye şahinleşti?
Mehmet Şimşek–Gaye Erkan ekibi iyice sıkılaştırılan para politikalarıyla ekonomiyi dondurarak amaçlarına yaklaşabilir. Bu arada sade vatandaşların alım güçlerinin düşmesi, yoksulluğun derinleşmesi, işsizliğin tırmanması onları fazla ilgilendirmez.

Merkez Bankası, politika faizlerini 5 puan artırarak yüzde 40’a çekti. Aslında yaygın beklenti 2,5 puan artırmasıydı. 3 – 6 ay içinde faizi yüzde 8,5’ten 40 getirmiş oldu. Oldukça şahin artırımlar… Tamam, artıracaktı, artırması normalleşmeydi ama bu kadar hızlı, sert yükseliş de pek beklenmiyordu.

Neden peki?

Birincisi, döviz durumu çok sıkışık seyrediyor. Acilen sıcak para girişi sağlamak istiyor.

İkincisi, muhtemelen kendisi de kendi enflasyon hedeflerine pek inanmıyor.

Üçüncüsü, enflasyonu düşürme taahhüdü ile müsaade alınan makamların sabrını zorlamak istemiyor. Erken sonuç peşinde…

Karar sonrası iktisatçıların analizlerine baktım. Bu yönde görüşler vardı.

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bu cömert faiz artışıyla, (Batı dünyasında Noel mevsimine girilmesi ve ocak ortasına kadar finansal piyasalarda hareketsizlik egemen olacağından) hızlandırılmış bir faiz artışı ile yabancı sermayeye acil bir davetiye çıkarıldığını söylüyor.

Güldem Atabay da bu şahin artırımın iki temel amacından birinin sıcak para çekmek olduğuna işaret etmiş. Politikyol’daki yazısında şöyle demiş Atabay: “Merkez Bankası 100 metreci misali hızlı bir koşuyla faizleri artırdıktan sonra şimdi ince ayarla sıcak paranın kasaya girmesini sağlama peşinde.”

Cömert artışın bir diğer nedeni… Enflasyon hedefi konusunda kredibilite oluşturma amacı… Prof. Kozanoğlu, Birgün’deki yazısında şöyle anlatmış:

“TCMB 2 Kasım 2023 tarihli son Enflasyon Raporu’nda 2024 yılı sonu enflasyon tahminini yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltmişti. Çünkü yüzde 33’ün hiçbir inandırıcılığı kalmamıştı. Gelgelelim bu revizyon TCMB’nin sistemli bir enflasyon hedefi bulunmadığı, dışarıdan tahmin yürütenler gibi ekonomideki gelişmelere göre güncellemeler yaptığı kanısını güçlendirdi. ‘Piyasalar’ nezdinde kredibilitesinin sorgulanmasına yol açtı. Bu nedenle TCMB kendini cengâver bir faiz artışına gitmek zorunda hissetti.”

Evet. Bu doğru. MB, eğer 2024 için enflasyonu yüzde 36 bekliyorsa bu kadar sert faiz artışlarını neden yapıyor ve neden daha da yapacağını söylüyor. Ya ekonomide çok sert bir duruş istiyor ya da kendi enflasyon hedefine pek inanmıyor. Muhtemelen ikincisi…

Şahin artışın muhtemel üçüncü nedeni… Faiz artırımlarına izin veren muktedirin sabrını fazla zorlamama tarafına gelince… MB eski Başekonomisti Prof. Hakan Kara, kendisinin “Geçmişte 16 yıl boyunca 5 farklı başkana bu konuda görüş vermiş biri olarak, bugün toplantıda bulunsam karar alıcılara şu mesajı iletirdim” dedikten sonra faiz kararı açıklanmadan hemen önce şu değerlendirmeyi yapmıştı:

“Yıl sonuna kadar, faizi %40’a çıkarırsanız enflasyonu kontrol altına almak için en az 1 yıl boyunca burada tutmanız gerekir. Faizi %45 yaparsanız 6 ay sonra tekrar indirmeye başlayabilirsiniz. Karar sizin.”

Dolayısıyla, faizi yüzde 45’e çekerek oldukça şahin bir tutum alan ekonomi yönetiminin bir aciliyeti de Erdoğan’ın önüne bir an önce düşen bir enflasyon tablosu koymak olabilir derken kastım bu.

Politika faizi artışının diğer etki ve taraflarını konuşmaya devam edelim:

Şimdi… Bu son faiz artışından sonra PPK açıklamasında deniliyor ki… Sıkılaştırma programının sonuna yaklaştık. Bu demek oluyor ki bir miktar daha artış yapılarak, mesela faizler yüzde 45 gibi bir seviye çekilerek orada tutulacak.

Sıkılaşma demek ekonomiyi yavaşlatmak demek. Yavaşlatmak da az yavaşlatmadan dondurmaya kadar gidiyor.

Bir kere MB’nin politika faizini artırınca bütün faizler de onunla birlikte hareketleniyor. Ama bu kez kredi kartı faizini dondurdular. Yerel seçimlere giderken kredi kartı ile günü kurtaranların boğazını sıkmayı biraz gevşettiler ve bu kez kredi kartı faizlerini otomatik artıran referans faiz oranını sabit tuttular yıl sonuna kadar.

Fakat ihtiyaç, tüketici, taşıt, konut gibi kredilerde zaten yüzde 60’ı bulmuş faizler daha da artacak. O faizleri tutan bir önlem yok. Dolayısıyla tüketicinin kredi kullanımı azalacak. Bir yavaşlatma kanalı bu: Tüketimi, talebi azaltmak.

Bir de şirketlerin kullandığı ticari krediler var ki onun faizleri de biraz artacak. O zaman şirketler de kredi kullanımından kaçınacaklar. Bu da ekonomiyi üretim kanalından sıkıştırmak anlamına geliyor. İşini büyütmek isteyen şirket finansman bulmakta zorlanacak. Belki eski kredilerinin faizleri değişip yükseldiği için işleri bozulacak, iflaslar artabilecek. Bunu da yatırımların azalması ve işsizlik olarak tecrübe edeceğiz.

Bu faiz artışından hükümetin bir başka beklentisi de TL mevduatın cazibesini artırmak olmalı… Biliyorsunuz KKM dövize çıpalı bir mevduat ve doğrudan kamunun kur riski olarak orada duruyor. Birincisi bundan kurtulmak istiyorlar. İkincisi aynı süreçte, yani mevduat faizlerini artırırken dövizde yükselişi sınırlayarak hem KKM’nin çözülmesini hem de tasarrufçunun TL’ye yönelmesini umuyorlar. Dövize müdahale sürüyor. Derler ya hayatın olağan akışına aykırı bir yükseliş çizgisi izliyor döviz kurları. Faizler ise hızlı artıyor. Vatandaş, TL faizleri yükselince, enflasyon karşısındaki durumunu sorgular haliyle… Fiyatlar daha hızlı çıkıyorsa alışverişi karlı görecek, faizler yeterince yüksek de enflasyona karşı koruyacak bir noktaya gelmişse mevduata, tasarrufa yönelecek. Tasarrufa yönelmesini sağlamak da bir sıkılaştırma kanalı… Vatandaş harcamıyorsa talep düşecektir. Talep düşerse fiyat artışları yavaşlayacaktır…

Bu son faiz kararında ihracatçılara yönelik reeskont kredilerinde iskonto oranını da sabit tuttular. Bu kredileri ihracatçılar alıyor. İhracat öncesinde TL kredi kullanıyor, ihracatı gerçekleştirdikten sonra MB’ye döviz olarak ödüyorlar. İşte bu kredilerdeki faizi de dondurarak döviz kazandıran ihracatçıyı desteklemek istiyorlar.

FATURA EMEKÇİYE ÇIKACAK…

Hep söylüyoruz ya bu IMF’ci program. Bunlarda fatura esasta emekçiye dar gelirliye çıkar. Bakın mesela, iş çevreleri şimdiden “ücretler hedef enflasyona göre artırılsın” diye ortaya atıldılar. Bakan Şimşek de bu fikirde. Oysaki enflasyonu en fazla artıran şey fahiş karlar! Kimse karları konuşmuyor. Bu da işte programın sermaye yanlısı tarafını gösteriyor.

Prof. Kozanoğlu, yazısında programın emekçiye faturasını da şöyle anlatmış:

“Asıl önemli üçüncü ayak, yılbaşında asgari ücrete ve kamu çalışanı/emeklilerin ücretlerine yapılacak zamlar. Bu yolla insanların eline daha fazla nakit geçecek, para yanılması denilen olgu devreye girecek. Yerel seçimlere kadar sade yurttaşların tepkilerinin artışı önlenecek.

MB enflasyon raporu dahi 2024 yılı ortasında enflasyonun yüzde 70-80 aralığında seyredeceğini kabul ediyor. Yılın devamında enflasyonun düşüşe geçmesi için düşünülen önlem, asgari ücretin yılda bir kez artırılması. Bu her geçen ay emekçilerin alım gücünün düşmesini, talebin zayıflamasını getirecek. 2024’ün sonuna doğru ekonomi iyice yavaşlayacak, işsizlik belirgin biçimde sıçrayacak.

Özetle, Mehmet Şimşek–Gaye Erkan ekibi iyice sıkılaştırılan para politikalarıyla ekonomiyi dondurarak amaçlarına yaklaşabilir. Bu arada sade vatandaşların alım güçlerinin düşmesi, yoksulluğun derinleşmesi, işsizliğin tırmanması onları fazla ilgilendirmez.”

Podcast