Merkez Bankası ucuz kredi ortamını muhafaza etmeye çalışıyor
Gazeteci İbrahim Ekinci, bir haftanın ekonomik panaromasını çıkarıyor.
* Merkez Bankası, politika faizini yüzde 9’dan yüzde 8.5’e çekti. Beklenti 1 puan indirim olacağı yönündeydi. Para Politikası Kurulu, indirim kararı sonrası yaptığı açıklamada, kararın ekonomiyi desteklemek amacıyla alındığını belirtti ancak, Erdoğan, depremden önce “politika faizini indirdik, daha da indireceğiz” diyerek bunun sinyalini, talimatını vermişti. Dolayısıyla indirimin depremden çok Erdoğan’ın politikasıyla ilgisi var.
PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ
Bilindiği gibi Merkez Bankası, para politikasını ve başlıca enstrümanı politika faizini uzun süredir “enflasyonla mücadele” için değil, ekonomide büyümeyi desteklemek, ucuz kredi ortamı yaratmak için kullanıyor. Bu da Merkez Bankası’nı, kanununda yazılı fonksiyonlarından uzaklaştırarak her hangi bir kamu bankasına dönüştürüyor. Enflasyonun yüzde 60 seviyelerinde olduğu bir durumda yüzde 9 – 8,5 gibi oranlarda bir politika faizinin de enflasyonla mücadele yönünden bir etkisi olamayacağı açık.
Belirttiğim gibi hükümetin temel meselesi ucuz kredi ortamı… Şirketlere ucuz kredi vererek büyüme sağlamaktır. Faiz indirimi buna hizmet ediyor. Bankalar, enflasyon yüzde 60’a yakınken MB’den yüzde 8.5 oranla fon bulabiliyorlar. Üstüne bir de KKM’den gelen ucuz kaynak var. Bu kaynak sayesinde şirketlere enflasyonun üçte biri seviyesi oranlardan kredi veriyorlar. Hükümetin istediği de bu zaten.
Bu tabi aynı zamanda vatandaşın tasarrufunun de enflasyona ezdirilmesi, vatandaşın büyük gelir kaybına uğratılması pahasına işletiliyor. Bu kaynaklardan ucun fon bulan bankalar vatandaşın parasına enflasyon düzeyinde bile faiz vermiyorlar.
Enflasyonda beklentiler tersine dönebilir
Enflasyonda, bu yıl daha düşük aylık enflasyonlar sayesinde baz etkisi oluşuyor ve fiyatlar artmaya devam ederken, manşet enflasyon düşüyor. Bu hükümete “Enflasyonun belini kırıyoruz” propagandası imkanı da veriyor. Ancak deprem dolayısıyla özellikle bazı alanlarda fiyat artışları hızlanmış gözüküyor. Kira ücretleri, konut fiyatları, taşıma ve diğer hizmet fiyatlarında belirgin bir yukarı yönlü kıpırdanma var. Deprem bölgesinin aynı zamanda tarım ürünleri yönünden önemi dikkate alındığında bazı gıda fiyatlarında da yukarı yönlü gelişmeler şaşırtıcı olmayacak. TÜİK ne açıklar bilmiyoruz ama tablo enflasyonu yukarı iten gelişmelere sahne oluyor.
Kuru tutmaya devam ama cephane yetecek mi?
Ekonomi yönetiminin seçim öncesinde, dolar kurunun 20 lirayı geçmemesi için ilave önlemler alacağı konuşuluyordu. Mevcut durumda bunu sağlamak için piyasaya ucuz döviz satmaktan ve sermaye kontrolü sayılabilecek uygulamaları artırmaktan başka bir yolu gözükmüyor. Olan da zaten bu. Reuters’in haberine göre MB, depremlerin ardından TL'yi korumak için döviz rezervlerinden 7 milyar dolar harcadı. Bazı hesaplamalara göre rezerv satışı yılbaşından bu yana 10 milyar doları buldu. Bu devam edecektir. Ancak satacak döviz bulma meselesi var. Halen başlıca kaynak ihracatçı – turizmci dövizleridir. Başka ülkelerle swap seçeneği bol bol kullanıldı. Bundan sonrası için zor görünüyor. Bu iç kaynak ihtiyaç duyulacak satışları karşılar mı, bu konuda kesin bir şey söylemek zor. Bu nedenle de döviz kuru ile ilgili spekülasyonların arttığı dikkat çekiyor.
Bu noktada tedavüle giren bir tartışma daha var. Son olarak bankaların yurtdışına döviz transferine sınırlama getiren ekonomi yönetimi, bu tür tedbirleri artırarak tam bir sermaye kontrolüne gider mi? Bunun ihtimal dahilinde olduğunu söyleyen yorumlara da rastlandığını belirteyim ancak, bence hükümetin asıl meselesinin kendini seçimlere atmak olduğunu dikkatten uzak tutmamalıyız. Bu birkaç ayı atlatabilirse daha katı kontrol önlemlerine başvurma ihtiyacı da duymayabilir.
Bankalarda faiz yarışı
Ekonomi Gazetesi’nden Şebnem Turhan’ın haberine göre bankalarda faiz yarışı var. Likiditeye sıkışan ve tahvilden kaçınmaya çalışan bankalarda, faiz yarışı kızıştı. Bazı bankalar yüzde 8 dolar faizine ilave yüzde 18 TL faizi ödüyor... Turhan haberinde şöyle diyor: “Merkez Bankası’nın TL mevduat oranında bankaların ulaşması gereken hedefi 2023 ile birlikte yüzde 60’a çıkarması ve döviz dönüşü kur korumalı TL mevduatta faiz üst sınırını kaldırması işleri karıştırdı. Geçen yılsonu itibariyle yüzde 50 TL mevduat hedefini yakalayan bankacılık sektörü şu an yüzde 60’ın gerisinde. Dövizden dönüşlerde KKM faizi yüzde 18’lere kadar çıkarken, TL mevduata dönüşecek döviz arayışı bankaların dövize de yüksek faiz vermesine yol açtı. Bankacılık kaynaklarından elde edilen bilgiye göre yüksek hacimli dövizden TL’ye dönüşlerde yıllık dolar faizi yüzde 25’e kadar çıkabiliyor.”
KKM’de azalma durdu, yeniden artıyor
BDDK verilerine göre KKM hesaplarında yeniden artış başladı. 2022 yılı 16 Aralık'ta 1 trilyon 465,4 milyar liraya yükselen KKM büyüklüğü düşüş eğilimine girmiş ve 6 Ocak'ta 1 trilyon 370 milyar liraya kadar gerilemişti. Ardından yıl sonunda TL mevduat hedefinin yükseltilmesi ve 26 Ocak’ta da Merkez Bankası’nın döviz dönüşümünde faiz üst sınırını kaldırmasıyla birlikte KKM hacmi de hızla arttı. 10 Şubat itibariyle KKM büyüklüğü 1 trilyon 483,4 milyar lira ile en yüksek seviyesine ulaştı.
Bu artışta, döviz dönüşümlü hesaplar için politika faizi + 3 puan olan (halen % 11,5) faiz tavanı uygulamasının kalkması etkili oldu. Döviz dönüşümlü KKM hesaplarında faiz artırmanın yolu açıldı. Yatırımcısı kurun baskı altında olduğu, hiç artmadığı bir konjonktürde, enflasyon da yüzde 60 seviyelerindeyken yüzde 11,5 – 12 gibi komik sayılabilecek bir faize mahkum ediliyordu.
Bu uygulamanın değişmesi bir yandan KKM’yi yeniden artırırken, diğer yandan da doğal olarak döviz mevduatını azaltıyor. Merkez Bankası haftalık verilerine göre yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı son 4 haftadır düşüyor. Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı parite etkisinden arındırılmış son 4 haftada 4 milyar dolara yakın düşüş oldu
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.