NE? NASIL? ASGARİ ÜCRET ADİL ŞEKİLDE NASIL BELİRLENİR?

NE? NASIL? ASGARİ ÜCRET ADİL ŞEKİLDE NASIL BELİRLENİR?
Asgari ücret komisyonu her yıl olduğu gibi bu yıl da Aralık ayı başında toplandı. 7 Aralık’ta ikinci toplantısını gerçekleştirdi. Komisyonun yıl başından önce 7 milyon işçinin ve onların aileleriyle birlikte yaklaşık 30 milyon kişinin geçimini ilgilendiren kararı açıklayacak. Rengin Arslan, "Asgari ücret daha adil bir şekilde nasıl belirlenebilir?" sorusunun yanıtını sosyal politikalar uzmanı Aziz Çelik'le konuşuyor.


PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY'E TIKLAYIN



Asgari ücret komisyonu her yıl olduğu gibi bu yıl da Aralık ayı başında toplandı. 7 Aralık’ta ikinci toplantısını gerçekleştirdi. Komisyonun yıl başından önce 7 milyon işçinin ve onların aileleriyle birlikte yaklaşık 30 milyon kişinin geçimini ilgilendiren kararı açıklayacak. 

Komisyonda beş işçi, beş işveren ve beş hükümet temsilcisi bulunuyor. İşçileri en çok üyesi bulunan işçi sendikası, Türk-iş temsil ediyor ve asgari ücret oy çokluğu ile belirleniyor. 

Asgari ücret daha adil bir şekilde nasıl belirlenebilir?

Erdoğan asgari ücret ile ilgili net bir yorum yapmaz, Türk-İş Genel Başkanı talep ettikleri meblağı söylemezken DİSK asgari ücretin 5 bin 200  Türk Lirası olmasını talep ediyor.  Bu arada işverenleri temsil eden TİSK de henüz bir rakam telaffuz etmedi. 

Ancak ne yazık ki görünen köy kılavuz da istemiyor. Ekonomik durum ortada. Türk Lirası dolar karşısında yılın başından beri neredeyse yarı yarıya eridi.  Elbette asgari ücretin belirlenmesinden konuşurken enflasyonu anmamak olmaz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun Aralık başında açıkladığı resmi enflasyon oranı tüketici fiyatlarının Kasım ayında yıllık yüzde 21 arttığını gösteriyor. 

Fakat sepetini temel gıda maddeleriyle doldurmaya çalışan pek çokları bu kadar yüksek bir oranın bile üstünde bir pahalılık ile karşı karşıya olduğunu söylüyor. 

Öyle ki, bağımsız bir araştırma grubu olan Enflasyon Araştırma Grubu’nun hesaplamasına göre tüketici enflasyonun 12 aylık artış oranı yüzde 58 oldu. Ve tüm bunların arasında olan asgari ücretliye oldu. Asgari ücret ilk kez yoksulluk sınırının altına düştü, dolar bazında Avrupa’nın en düşüğü haline geldi.

Twitter’dan  "Asgari ücret ne kadar olmalı?" diye sormuştum. Yanıtlardan biri şöyle: “Her iki tarafı mutlu etmenin tek yolu asgari ücret ve bir miktar üstü için vergi muafiyeti. İşveren için de sigorta prim desteği. Diğer türlü maliyetler yüzünden personel almaya korkar oluyoruz.”

Bir başkası: “Hesap ve hükümet politikası bariz ortada, benim fikrim mevduat faizini arttırsınlar, Doların yükselmesini önlesinler bunu yapmadıktan sonra 5000 TL bile yapsalar 3 ay sonra bu fiyat da yetersiz kalır.”

Benim “büyülü” diye tarif ettiğim “nasıl?” sorusunun yanıtını Aziz Çelik verecek.  

Türkiye’deki örnekte hükümet ve işveren aynı masada. 15 kişilik komisyonun 10’u bu tarafın. Bu durumda işveren ve hükümet istediği kararı alıyor diyor. Bu durumda ne yapılmalı ki daha adil bir sonuç çıksın. 

"Asgari ücret komisyonunda kararlar oy çokluğu ile alınıyor. Dolayısıyla işveren ve hükümet bir araya geldiğinde asgari ücret tespit komisyonundan karar çıkıyor. 2000’li yılları dikkate alacak olursak, yaklaşık 21 kere asgari ücret saptandı, bunların sadece dördünde oy birliği var. Dört kere tarafların tümü önerilen asgari ücrete evet dediler. Bunun dışında 15 kez işçiler asgari ücrete muhalefet etmiş. 15 kez işveren ve hükümet cephesi bir araya gelerek asgari ücreti belirlemiş. Ancak bunu değiştirmenin yolu var. Asgari ücret komisyonu bir toplu pazarlık gibi işlemiyor. Uzlaşılmazsa genel greve gideriz gibi bir şey söylemiyorsunuz ancak, asgari ücret etrafında sendikalar toplumun büyük kesimini harekete geçirebilirler. Toplumun büyük kesimi ile uyarı eylemi yapabilirler, grev yapabilirler. Dolayısıyla asgari ücreti etkileyebilirler. Asgari ücreti sadece masaya bırakırsanız, işveren temsilcileri ve hükümet temsilcileri bir araya geliyor ve bu şekilde bir ücret belirleniyor. Bunu değiştirebilmek, sendikaların, temsilci olarak masada olduğu için Türk-İş’in oluşturacakları talep ve beklentiyi yükseltmekle mümkün olur. Şu anda asgari ücret çok büyük bir kesimin ilgisini çekiyor ve bu beklentiyi daha da arttırmak mümkün. Asgari ücret bir çoğunlukla belirleniyor, evet ama sendikalar burada daha aktif olursa daha yüksek bir oran da belirlenebilir diye düşünüyorum."

***

BBC'DE GREV

Geçen hafta sevgili Tomris Cesuroğlu ile pandemide eğitimi konuşurken, burada öğretmenlerin önemine değinmiştik ve ben programın özetini “öğretmen, öğretmen, öğretmen” diyerek yapmıştım.  Bu program için Aziz Çelik ile konuştuktan sonra “sendika, sendika, sendika” desem yeridir. Sendikal örgütlenmenin önündeki yazılı olan olmayan tüm engellerin kaldırılması, işçilerin birliği ve gücü özellikle Türkiye gibi milyonlarca asgari ücretlinin olduğu bir ülkede ne kadar vurgulansa az. 

Ki o mücadeleyi verenler arasında elbette gazeteciler de var. Zira benim de eski işverenim olan BBC’de İstanbul Bürosu’nda çalışan meslektaşlarım 7 Aralık’ta grev kararı aldılar. 

BBC umarım bir an önce İstanbul bürosunda çalışan, birbirinden kıymetli, deneyimli gazetecilerin taleplerine kulak verir ve çalışma şartlarını bir an önce iyileştirmek için adımlar atmaya başlar.  

***

KAVCIOĞLU, BİR YIL ÖNCESİNİ HATIRLAR MI?

O zaman Yeni Şafak gazetesinin ekonomi yazarlarından biri olan, bugün Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapan Şahap Kavcıoğlu’nun bir yıl önce yayınlanan asgari ücret ile ilgili yazısına bakalım. 

Kavcıoğlu şöyle demiş:  "Asgari ücretin kabul edilebilir bir rakamda belirlenmesi çok önemli. Türkiye rekabet şartlarını düşük ücret maliyetiyle sağlayan bir ülke olmamalıdır. Asgari ücretin işçi ve işverenlerin beklentilerine uygun, enflasyonun üzerinde, çalışma hayatına olumlu katkı sağlayacak seviyede belirlenmesi gerekir... Sonuçta, asgari ücretin gerçek bir geçim ücretine dönüşmesi en büyük beklentimiz."

Kavcıoğlu’nun özellikle “Türkiye rekabet şartlarını düşük ücret maliyetiyle sağlayan bir ülke olmamalıdır” sözünü bugün hatırlayıp hatırlamadığını çok merak ettiğimi de belirtmem gerekiyor. 

***

KARDEŞ BAYRAMLAR

Aralık ayı bayramlar yönünden bereketti. 4 Aralık’ta Antakyalı Ortodokslar Azize Barbara Bayramı’nı kutladı. İnanlar yılları bereketli geçsin diye aşure, slika yani hedik, fuveyşet yani lokma tatlısı yapıp dağıtıyor ve kurdun kuşun hakkını da bahçelere atıyorlar. Bu bayramı aynı isimle 17 Aralık’ta Arap Aleviler de kutluyor. Kutlayan herkesin Aziz Barbara Bayramı kutlu olsun, kurdun kuşun hakkı bahçelerden hiç eksik olmasın. 

***

CAVİT ORHAN TÜTENGİL'İN ANISINA

Bu kez alıntı ne okuduğum bir kitaptan ne de doğrudan konumuzla ilgili. Bu kez 7 Aralık 1979 sabahı bir silahlı saldırı ile öldürülen sosyoloji profesörü Cavit Orhan Tütengil’i anmak için, ondan, çokça bilinen bir cümlesini alıntılamak istiyorum. Çünkü Tütengil’de bir faili meçhuller mezarlığına mahkum edilmiş binlerce kişiden isimden biri. Çünkü katilleri ve onları azmettirenler hâlâ hesap vermedi. Çünkü dava dosyası kaybedildi. Çünkü Türkiye yasaları uyarınca, olay zaman aşımına uğradı.

Az Gelişmenin Sosyoloji kitabında şöyle demiş Tütengil: “Aydın olma konusu üzerinde durulmalıdır. Hiçbir diploma aydın olmanın belgesi değildir. Aydın olmak bir dünya görüşü olmak, bir yarın umudu taşımak ve idealleri olmak, kişisel çıkarlarını bir yana bırakarak yurt sorunlarını kendine dert edinmek, onlara çözüm yolları aramak özelliklerini gerekli kılmadadır.”

Podcast