'Patronlara ucuz kredi' için 256 milyar dolar yaktılar, buna büyük aşk demez misiniz?

'Patronlara ucuz kredi'  için 256 milyar dolar yaktılar, buna büyük aşk demez misiniz?
Gazeteci İbrahim Ekinci, Kısa Dalga'da her hafta ekonomi gündemini değerlendiriyor.

Kendinize sorun isterseniz. Bütün bunlar niye oldu?

Neden ekonomik krizin içine sürüklendik?

Döviz kurları, enflasyon niye patladı?

Peynir neden 200 lirayı buldu?

Neden bir kilo köy biberinin kilosu 85 lira?

Neden yoksullaştık?

Neden fani dünyada başımızı sokacak bir evimiz olsun hayalleri çöktü?

Neden gençlerimiz geleceklerini, ekmeklerini başka memleketlerde bulmak için göçmeye başladılar?

Sorun kendinize…

Neden oldu bütün bunlar?

Başlangıçta ne vardı?

Tamam siyasal ortam da nefessiz bırakmaktaydı toplumu ama ekonomide işleri hızla kötüleştiren ne oldu?

Benim cevabım şu: Ekonomist cumhurbaşkanı ile Nebati, şirketlere ucuz kredi, ucuz kaynak vermek istediler.

Kök neden budur. Ben başka bir neden bulamıyorum. Siz de düşünün. Bütün bunlar neden oldu? Geri sarıp baktığımızda da görüyoruz bunu.

Her şey ucuz krediyle, ‘Nas’la başlamadı mı?

Hükümet Merkez Bankası’na baskı yaparak faizleri “kafasına, gönlüne göre” düşürünce TL’den kaçış, dövize hücum başlamadı mı?

“Yerli milli” laflarını ağzından düşürmeyen hükümetimiz TL’yi korunaksız, sahipsiz bırakınca başlamadı mı?

PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ

Ekonominin başında büyük holding başkanlarının saçlarını savurarak övgü yağdırdığı Berat Albayrak vardı. 128 milyar dolar satarak kuru tutmaya çalıştı. Hem işler kötüye gidip hem de Merkez Bankası’nın rezervlerini boşalttıkları ortaya çıkınca tepkiler büyüdü, Albayrak gitti. Lütfi Elvan - Naci Ağbal ikilisi geldi, fakat Ağbal faiz artırınca Nas devreye girdi, gönderdiler. MÜSİAD’çı Nebati ekonominin başına geçti. Faiz indirimleri devam etti.

Ne diyor Erdoğan?

“Daha da indireceğiz.”

Bir 128 milyar dolar daha sattılar. Bloomberg Ekonomisti Selva Baziki’nin hesaplaması öyle… 128 milyar dolar daha! Etti mi 256 milyar dolar. Patronlara ucuz kredi, kaynak verelim darken 250 milyar dolar rezerv yaktılar!

Buna büyük aşk demez misiniz?

Neyin peşindeler? Ucuz kredi dışında neyin peşindeler?

İşte tablosu:

ekran-resmi-2023-03-26-10-27-48.png

Ticari kredi faizi (% 13.39) 3 aylık mevduat faizinin (%26,95) yarısı düzeyinde. Enflasyon yüzde 55! Nebati ile Merkez Bankası tavan koymuş ticari krediye. Bu orandan daha yüksek faizle veren bankanın başına iş geliyor. Tabloya bir daha bakalım… En dipte %8,5 oranı var. TCMB’nin politika faizi. Diğer bütün oranlardan en düşüğü hangisi? Ticari krediler! Her zaman söyledim: Nebati, MÜSİAD’çılara çalışıyor. Çünkü böyle bir iksitadi düzeni, Merkez Bankası’nın faiz oranlarının bu düzeylerde olmasını savunan kesim onlar, MÜSİAD’çılar.

Hala çırpınıyor ekonomi yönetimi…

Hala faizleri bu düzeyde tutmak, hatta daha da indirmek için maliyet ödemeye hazır. Fakat sadece rezerv satışıyla döviz kurlarını tutmakta zorlanıyor, bankalara baskıyı artırıyor. Sık sık yeni önlem, talimat gönderiyor. Daha önce yazdım: Döviz kuşatması yapıyor.

Yurtdışına 50 bin dolardan fazla döviz gönderene niçin gönderdiğini soracaksın,

Şirketin döviz varlığı 10 milyon lirayı geçiyorsa kredi vermeyeceksin,

Şirketlerin günlük döviz alım limitini 5 milyon dolardan 2,5’e indirdim, fazla vermeyeceksin,

Döviz isteyen şirketin talebi önce bana bildirilecek. Ben uygun bulmazsam ona dövizi pahalı satacaksın,

Yurtdışına döviz gönderden yüksek komisyon (%5) alacaksın

Vatandaşta dövizi ucuza alacak, pahalı satacaksın,

Döviz mevduatın yüzde 40’ı geçmeyecek. Geçerse benden ucuz menkul kıymet alacaksın…

Böyle!

KKM de döviz talebini kesmediği için, dış ticaret devasa açıklar verdiği için, cari açık hızlı arttığı için, yine hızlı artan kısa vadeli dış borç baskısı olduğu için kur yukarı yönlü tetikte olduğu için yarı sermaye kontrolü anlamına gelen önlemlerin arkası da gelmiyor.

Bütün çabaları patronlara bedava kabilinden ucuz kredileri sürdürmek… Seçime 50 gün kala muhalefete “dolar 20 lira oldu” kozu vermemek…

İktisatçılar ellerinin zayıfladığını, manevra alanlarının daraldığını söylüyorlar. Mehmet Şimşek’in çağrılması bunun eseri ama yine çok kimsenin ittifak etiği gibi olacak iş değildi, olmadı. Erdoğan’ın ihtiyacı iki aylık bir vitrindi.

Petrol fiyatlarında küresel resesyon etkisi

ABD’de 3 banka battı. Gözler dikkatler oradayken Avrupa’dan duman yükselmeye başladı. İsviçre’nin 167 yıllık bankası Credit Suisse battı bu kez. İsviçre Merkez Bankası’ndan 54 milyar dolar likidite desteği ile İsviçre’nin en büyük bankası UBS tarafından satın alındı. Şimdi Alman bankası Deutsche Bank konuşuluyor. Ekonomi Gazetesi’ndeki habere göre Avrupa bankalarının CDS'lerinde yükseliş var. Avrupa bankalarının 5 yıllık CDS'leri bugün de yükselişini sürdürüyor. Deutsche Bank'ın 5 yıllık CDS'i 222 baz puana yükselirken; UBS'in 5 yıllık CDS'leri 14 puan artışla 130 baz puana çıkmış. Gazetedeki haberde “Avrupa tarafından gelen düşük PMI verileri ve Deutsce Bank hisselerinde yüzde 10'u aşan düşüşle beraber bankacılık krizinin yayılacağına yönelik endişeler arttı ve küresel resesyon kaygısı yükseldi” diyor.

Bu gelişmeler en başta petrol fiyatlarını etkiliyor. “Petrol fiyatları tüm bu gelişmeler eşliğinde talebin azalabileceği öngörüsüyle sert geriledi. Brent petrol 15 ayın dip seviyesine kadar geriledi. Brent petrolün varil fiyatı, 70,12 dolara kadar gerilerken, saat 17:28 itibarıyla dünkü kapanışa göre yüzde 1,90 düşüşle 74,56 dolarda işlem görüyor. Aynı dakikalarda Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili yüzde 3,69 düşüşle 67,38 dolardan alıcı buldu” deniliyor haberde.

Önümüzdeki dönem, merkez bankalarının enflasyonla mücadele için faizleri yükseltmeleri sonucu, finansal sistemde ortaya çıkar arızanın büyüyüp büyümeyeceği, reel sektör tarafına yayılıp yayılmayacağı takip edilecek. Bu, bizde de yeni hükümetin, zaten derin ekonomik bozulmalarla başaçıkmaya çalışırken pek de destekleyici bir küresel ortam bulamayacağı anlamına geliyor.

Podcast