Seren Selvin Korkmaz: Mansur Yavaş siyasi konularda daha aktif ve iddialı olacak

Günel Cantak’ın hazırlayıp sunduğu Naçizane’nin bu haftaki konuğu, IstanPol Enstitüsü’nün kurucu ortağı ve siyaset bilimci Seren Selvin Korkmaz oldu.

Kısa Dalga - Bir yanda adı bile daha konulamayan, Bahçeli’nin fitilini ateşlediği “süreç”, diğer yandan kayyımlar… Ana muhalefet cephesinde ise parti içi tartışmalar, kurultay gündemi. Cumhurbaşkanlığı adaylıkları ise bir başka tartışma konusu. Gündem bu kadar karmakarışık bir haldeyken, biz de gündemi ve neler olduğunu Seren Selvin Korkmaz ile konuştuk. Korkmaz, bu karmaşıklığın sebebini seçmenin kafasını karıştırma stratejisi olarak okuduğunu aktarıyor. Bunun yanından Orta Doğu’daki gelişmelerin, iktidarı, Kürtlerle ilgili adım atmaya yönelttiğini söylüyor. Kayyımlar konusunda muhalefetin dik durmaması durumunda, İstanbul Büyükşehir’e de kayyım atanabileceğinin altını çizerken, CHP’nin iletişim sorununa da değiniyor. Siyaset Bilimci Korkmaz, Mansur Yavaş’ın önümüzdeki süreçte siyasi arenada daha etkin olacağını da söylüyor.

"Her gün farklı açıklamaların yapılması, seçmenin kafasında karışıklığa yol açma stratejisi"

İlk sorum şu olsun, sence de karışık bir gündem var mı? Ülkede her şey birbirine karışmış hâlde, sen nasıl bakıyorsun?

Seren Selvin Korkmaz: Tabi. Türkiye'nin gündemi için her gün, güne yeni başladığımızda bir olayın olmaması herhalde bizi şaşırtır. Dolayısıyla gündemin kendisi karmaşık ama az evvel sıraladığın karmaşıklığın da bir yönetim stratejisi olduğunu düşünüyorum. Yani günlük başımıza gelen olayların toplamının çok dışında, birbiriyle çelişen açıklamalar yapan bir iktidar var. Her gün gündemi bir taraftan diğer tarafa savuran bir yönetim ve iktidar var. Bunun da ben, gerçekten bir strateji olduğunu düşünüyorum. 2 açıdan birincisi günlük yani herkesin söylediği gündemin esas meseleleri olan ekonomik kaygılardan tutalım, Türkiye’nin demokrasi krizlerine kadar bunların hepsini unutturacak gündem üzerinden bizi tartışmalara iten şey, bunu biliyoruz zaten. Ama ikincisi özellikle bu son dönemde açılım meseleleriyle ilgili de farklı açıklamaların yapılmasının, seçmenin kafasında da bir karışıklığa yol açma stratejisi olarak görüyorum. Çünkü bu konuda yapılan araştırmalara baktığımızda, eğer siz yöneticiler olarak seçmenlere böyle her gün çok farklı mesajlar veriyorsanız, yani daha doğrusu ülkede bu kadar karmaşık şeyler oluyorsa o zaman seçmen diyor ki, “Ya ben sıradan bir vatandaşım ben bunların hiçbirinden anlamıyorum. Gerçekten her şey çok karışık. Ben gücü alayım çok böyle… Yani bir güçlü bir lidere delege edeyim. O benim yerime düşünsün, yönetsin.” Dolayısıyla bu aslında böyle ne olduğu bilmez bir girdabın içinde sürüklenmek değil de gerçekten bu girdabın kendisi bir strateji bence.

"Türkiye, Orta Doğu'yu kontrol edebilmek için Kürtlerle ilgili adımlar atmayı planlıyor"

MHP liderinin açıklamalarıyla devam edelim. Öcalan çağrısıyla başlayan bir süreç var. Bir türlü daha adı da konulamadı. Ne olduğu tam açıklanamıyor. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsun?

Korkmaz: Bu sürecin aslında MHP eliyle en yüksek perdeden açılan ve 2 tane aslında dürtükleyici gücü olan bir süreç olduğunu düşünüyorum. Öncelikle Türkiye'nin dışında, yani Orta Doğu'da değişen dinamikler, değişmesi beklenen dinamikler, bu süreçte Türkiye'yi Türkiye'deki Kürtlere yönelik farklı adımlar atmaya yöneltti. Çünkü Amerika'nın bölgeden çekilmesi söz konusu. İsrail'in gittikçe yaygınlaşan politikaları var ve Orta Doğu'da önümüzdeki süreçte bugün hala oluşan, yine Suriye'nin içindeki dinamikleri de sayarsak bir güç dengesi değişikliği olacak. Bu süreçte Türkler yani Türkiye devleti de aslında Orta Doğu'yu kontrol edebilmek için Kürtlerle ilgili içeride ve dışarıda etkisi olacak adımlar atmayı planlıyor. Bu birinci dürtü.

"Cumhur İttifakı’nın, yeni ittifaklar kurmaya ihtiyacı var"

İkincisi ise Türkiye'de özellikle genel seçimi de katarsak, yani 2023 genel seçimlerinde, Ak Parti oy kaybetti, Cumhurbaşkanı Erdoğan kazansa da. Ve ardından 2024 seçimlerini Cumhur İttifakı ciddi bir yenilgiye uğradı ve bu nedenle siyasi zemini değiştirmeye ihtiyacı var. Yeni ittifaklar kurmaya ihtiyacı var. Yani bu şu anlama gelmiyor; ille de AK Parti gidecek DEM Parti ile ittifak kuracak anlamına gelmiyor. Bu çok basit bir okuma olur. Genelde buna itirazlar oluyor çünkü. Burada benim söylediğim farklı bir şey. Ak Parti'nin farklı eksenlerle, farklı gruplarla, farklı siyasal partilerle, yeni bir diyalog ve siyasal zeminde uzlaşması gerekiyor. Anlaşması gerekiyor. Çünkü mevcut yapı bir yere geldi ve tıkandı. Dolayısıyla buna ikinci bileşen yani Türkiye'de Kürt meselesine yönelik adına çözüm süreci diyelim, diyalog süreci diyelim bir isim de bulunabilmiş değil ve çünkü ne olduğunu da bilmiyoruz. Böyle bir hikayenin başlamasının bir de böyle bir yönü var. Dolayısıyla Bahçeli'nin aslında ısrarla sürdürdüğü ve bu sefer Bahçeli eliyle yürütülen hikayenin bu ikisiyle ilişkili olduğunu düşünüyorum.

"Bu sürecin Bahçeli tarafından başlatılması, iktidar için stratejik olarak daha anlamı"

Peki bu süreç neden Bahçeli önderliğinde gidiyor, Erdoğan önderliğinde değil de…?

Korkmaz: Bence Bahçeli bunu bir milli güvenlik meselesi olarak görüyor olabilir. Yani o az evvel bahsettiğim Türkiye'nin sınırları dışındaki değişikliklerden dolayı Bahçeli, Kürtlerle yapılacak bir yeni bir müzakere sürecini bir milli güvenlik meselesi olarak görüyor olabilir. Bu yüzden Bahçeli açmış olabilir. İkincisi ise zaten mevcut hükümetin yönettiği çok ciddi ve sert politikalar var Kürtlere yönelik ve Erdoğan eliyle başlatılan daha evvelde başarısızlığa uğramış bir çözüm süreci var. Bu kez aktörün daha milliyetçi olan Bahçeli olması ve perdeyi de tüm bu problemlerden sonra bir çözüm süreci değil de terörü bitirme olarak açılması aslında stratejik olarak iktidar tarafından bakıldığında daha mantıklı bir hamle Bahçeli açısından açılması… O yüzden bu işi Erdoğan’ın yapmasındansa Bahçeli'nin yapması daha etkili görünmüş olabilir.

“Sürecin nasıl şekilleneceğine göre Erdoğan da pozisyonunu değiştirecektir”

Peki Erdoğan bu söylediğin nedenlerden dolayı mı daha çekinik davranıyor bu yeni sürece? Bu daha çekinik yaklaşımı böyle mi açıklamak gerekiyor, yoksa başka bir fikrin daha var mı?

Korkmaz: Bunu tabii bir görüş ayrılığı olduğuna dair bazı yorumlar var. Ben öyle düşünmüyorum. Yani Türkiye'de Cumhur İttifakı’nın kendi içerisinde görüş ayrılıkları çatırdamalar bunların hepsi olabilir ama böyle bir adımın ben Erdoğan’ın bilgisi dışında ve Erdoğan'a karşı olarak atılmış bir adım olduğunu düşünmüyorum. Zaten dikkat edersek aslında Erdoğan bütün açıklamalarında Bahçeli'yi destekliyor. Fakat evet bir tık daha çekingen bir noktada ben bunun perdeye o kadar da hani yükseltmek ve bütün kartları oynamak gibi bir riske girmediğini düşünüyorum. Dolayısıyla evet, Bahçeli bir adım atıyor ama Erdoğan daha temkinli ve Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak da bence kendisini bu süreçlerin dışında daha üstte bir aktör olarak konumlamaya çalışıyor. Dolayısıyla hani bir deneme yanılma süreci de görüyoruz. Yani Bahçeli'nin bir adımı oluyor. Daha sonra farklı aktörlerin açıklamaları oluyor. Muhtemelen DEM Parti kanadından işte daha bu işin terör meselesiyle ilişkili kısımlardan, Öcalan'dan vesaire de gelen mesajlarla birlikte aslında sürecin nasıl şekilleneceğine göre bence Erdoğan da pozisyonunu, açıklamalarını değiştirecektir. Yani bu bir hem temkinli hem de stratejik bir hamle gibi görünüyor.

Esenyurt’ta dik durulamazsa, kayyım İBB'ye de gider

Bir yandan bu konuştuğumuz yeni süreç bir yandan da kayyımlar gündemde. Havuç sopa stratejisi mi devrede, nasıl yorumlarsın? Hem kayyumlar hem bu süreci.

Korkmaz: Süreç hem birbiriyle ilişkili hem de tamamen bunun dışında başka bir hikaye, kayyımlar meselesi. Bu sürecin bir kere demokratik olmadığı çok net. Yani bir yandan Türkiye'nin köklü bir sorununu çözmeye çalışma adımları var ki bu çok tartışılır. Hani ne kadar bu adımların doğru, samimi, iyi falan filan yapıldığından ziyade bir şeyden bahsediyorum. Çünkü ayrı bir tartışma konusu ama bir taraftan da özellikle yani Kürtlere el uzatırken aynı zamanda en başta DEM’li belediyeler olmak üzere CHP belediyelerine de sıçrayan yine bir Kürt Belediye Başkanı tarafından yönetilen belediyeden başlanarak sıçrayan bir siyasi hamle var. Kayyımlar meselesi tam en başından beri aslında Günel geldiğimiz noktayı çok iyi açıklayan bir hikaye. Çünkü Türkiye'de biz bugünkü sürece bu otokratik yönetime bir günde gelmedik. Bunun muhalefet partileri de muhalif aktörler de isteyerek veya istemeyerek parçası oldular. Bu süreçlerde yani otoriterleşme süreçlerinde, sessiz kalının ya da yeterince ses çıkarılmayan her taviz, bir sonrakini getirdi. O yüzden bir önceki dönemde DEM’li belediyelere atanan kayyımlara yeterli ses çıkarılmadığı için demokrasi paydasında bu kayyımlara etkili bir cevap verilemediği için bugün aynı hikaye geldi döndü dolaştı Cumhuriyet Halk Partili belediyelere dayandı. Ve eğer Esenyurt hikayesinde de bence dik durulamazsa, bu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne de gider. Başka CHP'li belediyelere de gider. Çünkü bunun bir sınırı yok. Ne yazık ki Türkiye'de iktidar, seçimleri kaybetti, kaybettiği seçimleri de alma yolunu daha çok çalışarak işte toplumu ihtiyaçlarını karşılayarak ülkeyi kalkındırarak eksik yönlerini tamir ederek değil, aksine muhalif belediyelerin cezalandırarak, onları çalıştırmayarak ve üstüne halkı cezalandırarak bir adım atmaya çalışıyor. Dolayısıyla sorunun cevabını biraz dolaylı geldim ama bir taraftan bir çözüm süreci işletilmeye çalışılıyor ya da terörü bitirelim deniliyor. Öte yandan aslında en başta bu hikayeyle ilişkili Kürt seçmenlerin seçme iradesi, seçilme hakkı tamamen yok sayılıyor. Dolayısıyla elbette hem çelişen hem de bütün bu adımları bütüncül bir açıdan engelleyen bir süreç. Tabii bu belki de bir pazarlık sürecinin de bir yansıması olabilir. Tarafların birbirine gösterdiği kartların özellikle tabi hükümet nezdinde bir yansıması olabilir.

“CHP’nin iletişim meselesini çözmesi gerekiyor"

Ana muhalefet partisine bakalım, CHP’nin bu sürece yaklaşımını nasıl yorumluyorsun? Önce bir “el artırıyorum” dendi. “Türkiye Cumhuriyeti'ni Kürtlere devlet sunuyorum” dendi. Ardından "Bu konuşmalar, bu açıklamalar, tamamen gündemi değiştirmek içindir” dendi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıklamaları bunlar. Ortada bir savrulma, bir ne yapacağını bilememezlik var mı bu süreçle ilgili?

Korkmaz: Aslında bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi, kayyımlar konusunda bence daha etkili. Yani cevaplar kurabiliyor, söylemler kurabiliyor. Belki bu önceki hatalardan çıkarılan derslerin bir sonucu olabilir ya da dönüp dolaşıp bu hikayenin artık CHP’ye de dokunmasının bir sonucu olabilir. Özgür Özel'in açıklamaları bir taraf tarafından çok sert bir şekilde eleştirildi ama özellikle Kürt seçmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde Kürtler nezdinde bunun çok olumlu karşılandığı söyleniyor. Ben de bunu çok anlamaya çalıştım. Hani o bölgedeki insanlarla vesaire iletişim kurarak bu olumlu bir hava yansıttı. Ama burada senin bahsettiğin savrulmanın ben çok ciddi bir iletişim problemi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Genelde Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu dönemde olumlu adımları olmakla beraber, yapılan açıklamalarda böyle bazen 2 adım ileri 1 adım geri, bazen 2 geri 123 ileri gibi. Hani bir savrulma halini görebiliyoruz. Genelde s

Sayın Özgür Özel konuşmalarına bir düzeltme ihtiyacı duyuyor “Aslında onu değil bunu dedim” gibi o yüzden muhakkak yani bütün stratejik planlarının politikalarının vesaire dışında, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu konularda adım atarken, iletişim meselesini çözmesi gerekiyor. Bu nedenle hani verilen mesajların böyle bir problemi var.

“Normalleşmenin altı tam olarak doldurulamadı”

İkincisi ise aslında normalleşme hikayesinden beri, yani Özgür Özel göreve geldiğinde bir normalleşme sürecinden bahsetti. Bu süreçte de özellikle yerel seçim zaferi ile birlikte CHP gündemi belirleme üstünlüğünü ele geçirmişti. Fakat bu normalleşmenin altı tam olarak doldurulamadı ve aslında biz normalleşmeyle ne kastedildiğini tam olarak anlayamadık. Bu da yine az evvel bahsettiğim problemle ilgili normalleşmeyi savunursunuz, eleştirirsiniz bunun çok dışında bir şeyden bahsediyorum. Normalleşmenin ne olduğunu anlayamadık. O yüzden tüm bunları topladığımızda bu süreçte de normalleşme meselesinde de CHP’nin olumlu adımları olmakla birlikte bunu topluma anlatmakta, bizlere anlatmakta yetersiz kaldığını düşünüyorum. Bu da ister istemez, bir savrulma görünümünü netleştiriyor ve böyle bir görüntü veriyor topluma.

Özgür Özel parti birliğini sağlayamadı

Peki, CHP içerisinden devam edelim. Bir kurultay kelimesi ortaya atıldı, ortaya atıldımı geri çekilmesi de zor oluyor bu kurultay kelimesinin aynı erken seçimde olduğu gibi… Sen bu süreci nasıl yorumluyorsun? CHP içerisinde bir olağanüstü kurultay için siyasi olgunluk oluştu mu sence?

Korkmaz: Cumhuriyet Halk Partisi, kurultaylar partisi yani kurultay tartışması CHP’de bitmez. Bu CHP’nin yakın tarihi inceleyen herkes, o dönemdeki yaşayan herkes, çok net bir şekilde bilir. Yani CHP tarihini diyeyim. Dolayısıyla CHP bir kurultaylar partisi bu tartışmalar bitmez. Bu tartışmaların yapılması normaldir yani normaldir ama mesele, CHP’nin iç problemlerinin, gündemi kapsaması ve aslında CHP’nin politikalarından, çözüm önerilerinden, eylemliliğinden ziyade, CHP’nin iç meselelerini konuşuyor ve tartışıyor oluşumuz. Dediğim gibi, bu tartışmaların yapılması parti içerisinde normal ama bu kadar gündeme sirayet etmesi, bu kadar bizleri meşgul etmesi normal değil. Şimdi evet medya konuşuyor bunu ama medya konuşuyor bir yandan çünkü böyle bir konu var. İçeride tartışılan şeyler dışarıya yansıyor. Yani burada sadece medyayı suçlamak da bir çözüm değil. Dolayısıyla bu tartışmaların bir boyutu, ikinci boyutu kurultay meselesi şununla ilgili, CHP bugün parçalı bir yapı; yani bir genel merkez var, aslında bir partide gittikçe güçlenen ve seçmenin de büyük çoğunluğunda bir beğeni kazanan İmamoğlu figürü var ve bir de hala parti de bir güç iddia eden Kılıçdaroğlu ve ona yakın bir grup var, milletvekilleri var. Bu 3 grubun içerisinde de birbirinden farklı düşünen kişiler, aktörler, gruplar olabilir. Yani hepsine birbiri içerisinde homojen değil. Dolayısıyla bu 3 grubun içerisindeki denge değişiklikleri, güç değişiklikleri, bazen olası strateji, işbirlikleri bence önümüzdeki süreçte bu tartışmaları hep canlı tutacak. Ama Özgür Özel’in belki de yapması gereken parti birliğini sağlayabilmesiydi. Şu an onun oda yönelik bir eksiklik veya problem var ki demek ki biz bu tartışmaları görüyoruz.

“Kılıçdaroğlu seçim bittiğinde çekilebilseydi, bugün daha etkili bir şekilde dönebilirdi”

Peki Kılıçdaroğlu'ndan bahsettik. Kılıçdaroğlu'nu da sormak isterim, Kemal Bey CHP politikalarını sert bir şekilde eleştiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile direkt tartışmalara giriyor. Kemal Bey'in bu son bir seneki hamlelerini nasıl yorumluyorsun, sence ne yapmaya çalışıyor?

Korkmaz: Kemal Kılıçdaroğlu aslında seçim bittiğinde bir siyasi figür olarak geri çekilebilseydi, belki de bugün daha etkili bir şekilde de dönebilirdi. Eğer dönmek istiyorsa… Ancak özellikle kaybedilen bir seçimin ardından girilen bir yarış ve o süreçteki bence başarısız strateji, Kemal Kılıçdaroğlu'nun toplum nezdinde daha da yıpratan bir sürece yol açtı. O yüzden, bugünkü açıklamalarının dışında hem yani başarısız ayrılan bir seçimden sonra… -ben bütün siyasilerin bedel ödemesi gerektiğini düşünüyorum.- Bu süreçte geri adım atmaması hem de daha sonra partiyle yaşadığı tartışmalarda sürecin doğru yönetilmediğini düşünüyorum. Fakat bir yandan da tabii Kılıçdaroğlu da bir siyasi figür olarak elbette söylemlerde bulunabilir, eleştiriler yapabilir ve belli ki normalleşme politikasından ayrışan bir hatta çizgide yürüyor. Dolayısıyla burada yapılan tartışmalar herhangi bir siyasi figür için normal yani böyle bir şeylerin olması. Fakat bu az evvel ifade ettiğim partideki güç birliğinin sağlanamamasıyla ilişkili bir mesele ve nihayetinde kamuoyunun önünde bu kadar yüksek perdeden yapılan tartışmaların ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin bütününe zarar verdiğini düşünüyorum. Özellikle bugün belediye hizmetlerinde ön plana çıkan ve tam da bu sebeple aslında iktidarın hedef aldığı iyi hizmetlerin, o iyi yönetim tarzını gölgede bıraktığını düşünüyorum. Hani tarafların haklılığı, haksızlığı nasıl bir söylem çizdiğinden çok bağımsız bir yerden konuşuyorum. O yüzden eğer Cumhuriyet Halk Partisi’nde yönetimden bir memnuniyetsizlik varsa da bunun belki de tartışma yöntemi daha farklı olabilir. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendisini tartıştırması gereken şey, bence üreticeği alternatif politikalar, belediyelerde gerçekten başarılı bir şekilde uyguladığı hizmetlerin yüksek perdeden duyurulması. Ve bunlara yoğunlaşılması.

“Mansur Yavaş siyasi konularda daha aktif ve iddialı olacak”

Mansur Yavaş’tan da bahsetmek isterim. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusu her zaman gündemde Türkiye’de. Geçtiğimiz günlerde Mansur Yavaş, “Türkiye'yi normalleştirmek için, bu eski sisteme dönmek için bana bir sorumluluk düşerse, bunu bir askerlik vazifesi gibi kabul ederim.” açıklamasını yaptı. Bir başka açıklamada anketlere dikkat çekmişti. Geçtiğimiz haftalarda, “Neredeyse hepsinde de birinci çıkıyorum” dedi. Yavaş’ın adaylık şansını nasıl görüyorsun peki?

Korkmaz: Aslında Mansur Yavaş kendisinde ifade ettiği üzere anketlerde en çok oy alan aday olarak ön plana çıkıyor. Ekrem İmamoğlu'yla birlikte Cumhuriyet Halk Partisi'nin aslında 2 figürü. Bugün seçim olsa “Kim Cumhurbaşkanı adayı olmalı?” konusunda herhalde toplumun ya İmamoğlu ya Yavaş noktasında birleştiği gözlemleniyor muhalif figürlerin. O yüzden ben Mansur Yavaş’ın bu süreçte geri çekileceğini düşünmüyorum. Hatta bu sefer gözlemlediğimiz üzere siyasi konularda da daha aktif olacağını, iddialı olacağını düşünüyorum. Bu yüzden de CHP’nin işi daha zor. Yani gerçekten kabul gören 2 belediye başkan adayı var. Toplumu farklı kesimlerinde kabul gören ve gerçekten belediye hizmetleriyle yaptığı işlerle farklı kesimlerin takdirini kazanan 2 aday var. Yüksek oy alan 2 aday var. Dolayısıyla bu sürecin yönetimi zor olacak CHP için, önlemler alınmazsa. Siyasi aktörlerin de bu kadar yükselmişken geri planda sessiz bir şekilde durması beklenemez. Bizim bu dönem için altını çizmek istediğim yani hatırlamamız gereken bir nokta var. Türkiye artık parlamenter sistemle yönetilmiyor. Türkiye, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yönetiliyor. Biz çoğu kez tartışma yaptığımızda bunu unutuyoruz. Özellikle muhalefete yönelik konuşmalarda ve burada partilerden ziyade özellikle aktörler, hele de Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yarışabilecek düzeyde oy alıyorsa, onlar ön plana çıkıyor ve çıkmaya da devam edecektir. Bu sebeple hani kişileri tartışmayalım tartışması da ideal olarak doğru ama reelde bundan kaçış yok, yani kaçmak mümkün değil. Cumhuriyet Halk Partisi’nin de kaçması mümkün değil. Önemli olan bu tartışmaları engelleyecek mekanizmalar geliştirmeleri.

"Mansur Yavaş bu süreçte geri durmayacak"

Bir de şunu ekleyeyim. Mansur Yavaş aslında daha evvel de bir toplantıda konuşmasına şahit olmuşum. Yani kamuya da açık bir toplantıda yurt dışında orada da ifade etmişti. Hani ben, bu süreci güçlendirilmiş parlamenter sistem vurgusu yaparak hani bu süreçte de aslında bir minvalde aktif rol alacağını ifade etmişti ki aynı konuşmaları farklı yerlerde de yapıyor. En yüksek oy alan adaylardan biri olarak… O yüzden o daha çok görünen o ki güçlendirilmiş parlamenter sisteme vurgu yapacak ve aynı zamanda da bu süreçte geri durmayacak bir aday profili çiziyor.

"2027’den önce bir erken seçim beklentisi içinde değilim"

Erken seçimde bir yandan konuşuluyor. Sence yakın mı Seren Selvin erken seçim?

Korkmaz: Ben çok yakın olduğunu düşünmüyorum. Yani 2027’den önce bir erken seçim beklentisi içinde değilim ki zaten aslında hükümetin bütün hazırlıklarının bir erken seçime yönelik olduğunu ama o erken seçimi bugün olmadığını düşünüyorum. Yani bu yayının başında tartıştığımız Kürt meselesine ilişkin hamlelerin, yani iç siyasetle ilgili kısmının da bir erken seçim boyutu var. Çünkü farklı bir zemin kurup, destek almaya çalışacak erken seçime gitmek için. Öte yandan Türkiye ekonomisinin bir toparlanma umudu var. Yani bu da hemen bugün olacak bir şey değil. Hani biraz daha seçim ekonomisine gidilebilmesi, toplumun o Mehmet Şimşek'in beklenen, iddia edilen bugün toplumu sıkıştıran ama yarın belki ferahlatacağı umulan politikaları öyle umulduğu gibi giderse daha hükümeti ekonomik açıdan ferahlatacak bir manzara olabilir. Dolayısıyla bunları görmeden bugün erken seçime gitmesinin bir faydası olmayacaktır hükümete.

adsiz-1280-x-640-piksel-1628-x-920-piksel.jpg

"Erdoğan’ın girmediği bir seçimde kazanmayı meşru olarak görmüyorsanız, Erdoğan’ın Türkiye’nin ebedi lideri olduğunu kabul etmiş oluyorsunuz"

Son sorumu sorayım o zaman, böylelikle yavaş yavaş bitirelim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olma ihtimali var mı? Buraya yönelik bir strateji görüyor musun?

Korkmaz: Ya Türkiye'de ne yazık ki mevcut anayasayı delen, mevcut hukuki kuralları ortadan kaldıran her düzenlemeye müsait bir yönetim şekli getirildi. Ve ben bunun her yolla gerekirse işte hukuki dayanağı olan işte tekrar seçime girilmesi yoluyla yani parlamentonun erken seçimi ilan etmesi yoluyla gerek bir şekilde farklı yasal düzenlemeler yapılarak her türlü bu zeminin sağlanacağını düşünüyorum. Çünkü genelde şöyle de bir yaklaşım var ve bu söyleniyor. Hem iktidar çevrelerinde hem muhalif aktörlerin kendisi yani “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yenmeden girilen bir seçimde muhalefet meşru olmaz, yeterince güçlü olmaz.” Şimdi bu da teorik olarak çok doğru bir yaklaşım değil. Yani hani siz Erdoğan’ı yenmeden kazanacağınız bir seçimde kendinizi güçlü ve meşru görmüyorsanız baştan o zaman hani bambaşka bir şey konuşuyor olmamız lazım… Dolayısıyla siz kabul etmiş oluyorsunuz. Erdoğan’ın yenilmez ve Türkiye'nin neredeyse ebedi kalıcı lideri olduğunu vesaire kabul etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla bu çok doğru bir yaklaşım değil ama olur mu? Görünen şartlar her türlü her yoldan buna zemin hazırlandığını bize gösteriyor. (Haber Merkezi)

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Gündem