Siyasetin yeni yol haritası...
31 Mart 2024 yerel seçimleri beklenmedik biçimde Türkiye'deki siyasetin kodlarını değiştirdi. CHP'nin sürpriz başarısının ardından iktidardan gelen ilk mesajlar, Van'daki mazbata krizi ve iptal edilen seçimler olağan koşullarda 2028'de yapılması beklenen seçimlere kadar ülkenin gidişatı ile ilgili önemli ipuçları verdi. AKP'nin yeni anayasa planları, Yeniden Refah faktörü, İYİ Parti enkazı, seçimlerde silinen ama Meclis'te kritik sayıda vekile sahip olan Gelecek ve Deva'nın yörüngesi...
Banu Güven ve Kemal Göktaş, 31 Mart seçimlerini ve siyasetin yeni yol haritasını değerlendiriyor.
BANU GÜVEN
Herkese Akıntıya İnat’tan merhaba. Yerel seçimlerin sonuçlarını değerlendireceğiz bu yayında. Sürpriz sonuçlardan bahsedebiliriz, öyle değil mi Kemal?
KEMAL GÖKTAŞ
Yani evet, herkes için herhalde sürpriz oldu. Anketler ayrı mesele, onu tartışmak çok uzun sürer ama İstanbul'da ya da Ankara'da bir fark olacağı görünüyordu ama hiçbir anket firması bu isabetle bilmedi sanırım. Metropol belki son anketinde yaklaştı. Ama asıl mesele bütün Türkiye geneliyle ilgili olarak böyle bir manzaranın ortaya çıkmasını sanırım CHP'liler dahi kimse beklemiyordu.
BANU GÜVEN
Yani öyle oldu bence de. Ben bu arada tabii geçen podcastimizde ve YouTube yayınımızda Metropol'ün anketinin kafamda ciddi soru işaretleri oluşturduğundan söz etmiştim. Yani ben de gerçekten beklemiyordum. Orada tuttu ama memleket genelinde böylesine bir tablo çıkabileceğini ve o haritanın yarısının kırmızıya boyanabileceğini kimse pek hesaba katmamıştı..
Ama bir ölçüde de işte bu tabloyu AKP seçmeninin Erdoğan'a ve partisine küsmüş olmasına borçlu CHP diye düşünüyorum.
KEMAL GÖKTAŞ
Ya tabii sorunlu adayların olduğu yerde aslında CHP geriledi ya da kaybetti. İşte İzmir bunun bir örneği. İzmir'de oylar epey geriledi. %10'u aşan bir oy kaybı var. Hatay'da da kaybetti.
Dolayısıyla esasen kamuoyunun sesine, seçmenin sesine kulak verseydi her iki yerde belki daha farklı bir sonuç ortaya çıkabilirdi. Bazı yerlerde de gerçekten ince yapılmış hesaplarla seçimi kazanabildi. Burada bir basiret değişikliği var aslında. Yani önceki CHP'den farklı olarak daha iyi çalıştığını anlıyoruz. Çünkü bugün Nezih Onur Kuru genç bir siyaset bilimci biliyorsun, onun CHP'nin ekibinde olduğunu öğrendim sosyal medya paylaşımından ve çalışma yöntemlerini anlatmış. Böyle iyi çalışmış bir ekip olduğunu anlıyoruz, seçim sonuçları itibariyle. Aslında bunu seçim kampanyasında pek hissetmedik. Yani Ekrem İmamoğlu'nun bir performansı vardı. Bunu da değinmiştik hep. Güçlü bir performans. Doğru. Rakibinin de zayıflığı da bunu perçinlemişti ama. Ama işte seçmeni yakalayabilmişti.
Hem Dem Parti hem İyi Parti seçmenini bir arada yakalamak çok zordu. Onu başarmıştı. Mansur Yavaş zaten belediye başkanlığı Ankara'da çok beğenilen bir isim. Onu da herkes açık ara kazanacağını tahmin ediyordu ama otuz puan gerçekten çok enteresan bir sonuç.
BANU GÜVEN
İkiye katladı.
KEMAL GÖKTAŞ
Evet, evet. Yani Turgut Altunok bunu hak etmişti. Çünkü Keçiören Belediye Başkanlığı dönemi gerçekten karanlık olaylarla dolu. Ve zaten mal varlığı konusunda kamuoyuna yaptığı açıklamada epey bir mal varlığını gizlemiş olması da puanlarını epey kaybettirdi.
İmamoğlu seçimin yıldızı gibi görünüyordu ama harita ortaya çıkınca Özgür Özel gerçeğiyle karşılaştık. Yani Özgür Özel'in bu süreci iyi yürüttüğü, iyi yönettiği ve de iyi çalıştığını anladık.
BANU GÜVEN
Evet ama ben burada araya girip bir şey söylemek isterim. Bence Özgür Özel, Hatay'da daha farklı bir adayla çıkılmasını sağlayabilirdi. Bunun için daha çok uğraşabilirdi. Bir takım şeyler, tabii kısa zaman içinde il örgütlerini dönüştürmek, değiştirmek, onlarla temas haline geçip bir takım konularda sorunları çözmek kısa vadeli çıkarların peşinde olmalarının önüne geçmek bazı siyasetçilerin falan. Bunlar zor. Fakat uzun lafın kısası o kritikti.
KEMAL GÖKTAŞ
Hatay’ı aslında seçmen de affetmedi.
BANU GÜVEN
Evet, etmedi ve bu acı bir kayıptır…. Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul'da sergilediği performansın Türkiye genelinde de görüldüğünü, Ekrem İmamoğlu'nun sesini duyurabildiğini düşünüyorum ve mesela kent lokantaları uygulamasıyla aslında geçim zorluğu çeken birçok yerde de bir önemli örnek oluşturduğunu düşünüyorum. CHP'de belediyecilik açısından yani sosyal belediyecilik açısından olumlu örnekler verdiğinin görüldüğünü düşünüyorum.
Bugün medya çok iktidar yanlısı, muhalefet medyası gibi bölünmesine rağmen, bu iki oda arasında pek geçişkenlik olmamasına rağmen sosyal medya aracılığıyla zannediyorum bir takım kitlelere kendini göstermeyi başardı Ekrem.
KEMAL GÖKTAŞ
Yani orada medyanın rolünü tabii bir daha düşünmemiz gerekiyor. Şöyle ki yakın dönemde bütün seçimlerde iktidar medyasının çok etkili olduğunu gördük. Ama bu seçimde iktidarın etkisini kaybettiğine şahit olduk kendi kitlesi üzerinde, bu medya desteğine rağmen. Orada işte taşrayı etkileyen ekonomik sıkıntılar, emekliler, ücretliler, öğrenciler… Mayıs ayında bu etki hissedilmiyordu aslında.
BANU GÜVEN
Evet, orada şöyle bir detay var. Bir kamuoyu araştırmacısını A Haber'in yayınında dinledim.
Özellikle son dönemde, 10 günlük dönemde bir fark ortaya çıkmış. gibi görünüyor. Bu 10 gün içinde neler oldu? Ya da son dönemde neler oldu? Bunlara bakmak gerekiyor.
Ve ben Yeniden Refah Partisi'nin varlığının seçimlerdeki rol çalma kabiliyetinin de hesaba katılması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle de muhalefet medyasının duyulmayacağı kamplarda, muhalefet medyasına kulak kabartmayan kamplarda Yeniden Refah Partisi lideri Erbakan'ın, Şanlıurfa'dan üç şart yerine gelirse çekiliriz demiş olması duyulmuştur. Bunun için de Erdoğan'ın yakın çevresinin İsrail'le ticaret seni kesmesi koşulu da vardı. Şimdi bu konu sosyal medyada da çok işlendiği için de ister istenmez duyuldu. İslami çevrelerde de konuşuldu.
Gazze meselesini, Filistin meselesini ön plana koyan bir koşul olarak gören çevrelerde bence bu burukluğu yaratan ve bir nevi seçim boykotunu yaratan bir etken oldu. Yani beklenmedik bir şekilde yeniden Refah Partisi'nin de bu gerçeği dillendirmesi Erdoğan'a ülke sathında bu kaybı da getirdi.
KEMAL GÖKTAŞ
Evet yani orada AKP'lilerin söylemlerini de hakikaten seçmene etkilediğini düşünüyorum. İşte bu ticareti savunanlar hatta işte bu ticaretin yapılmasının bir zorunluluk olduğunu ısrarla vurgulayan AKP'liler vardı. İsrail meselesinin hani çok makro düzeyde olmasa da kritik bir rol oynadığını düşünüyorum. Yeniden Refah, Gelecek ve Deva Partisi'nin yapmadığı bir şeyi yaptı. Mayıs ayında Cumhur İttifakı'nda yer alarak aslında o tabana yani AKP'den hoşnutsuz olan ama alternatif bulamayan tabana ben de sizlerin mesajını verdim.
Davutoğlu ve Babacan bu mesajı Millet İttifakı içerisinde yer alarak verememişlerdi. Siyasi söylemleri de zaten belirsiz ve seçmeni yakalayacak bir muhalefet dili yoktu. Hani ne dedikleri belirsiz. Deva'nın kimliği belirsiz, Gelecek Partisi nerede duruyor siyaseten belirsiz. Dolayısıyla seçmene güven vermemişti.
Yeniden refah o kampta, kendisini dindar, muhafazakar, Müslüman olarak tanımlayan, siyasal İslamcı partilere oy veren kampta yer alıyor. Yeniden Refah o seçmene hitap ediyor ve Mayıs ayında da bunu ispatladı. Stratejik olarak, bunu hesaplayarak mı yaptılar bilmiyorum ama doğru bir hamle.
BANU GÜVEN
Senin dediğin Truva atı taktiğine tekabül ediyor biraz.
KEMAL GÖKTAŞ
Birbirlerine muhtaçtılar Mayıs'ta belki de. Yani yeniden Refah böylece parlamentoya girmiş oldu ve de AKP'de istediği oy desteğine kavuştu. Şimdi Yeniden Refah artık kendi yoluna girdi ve de kendi yolunda Hakikaten AKP'ye büyük darbe vurdu.
Bir başka aslında mesele burada AKP'nin gerçek oyu yerel seçimlerde bu biraz flulaşıyor.
Çünkü ittifaklarda var ya MHP mesela İstanbul'da, Ankara'da adayı çıkarmadı. Dolayısıyla gerçek oyunu bir hesaplamaya göre aslında AKP'nin, çünkü Devlet Bahçeli de oylarının %16 civarında olduğunu iddia etti. Bir hesaplamaya göre gerçekten de AKP %35, MHP %5-6 civarı görünüyor. MHP'nin gerçek boyu %15 olmuş olabilir deniyor. AKP'nin oyunun da %30'un altına düştüğü söyleniyor ama özet olarak şunu söyleyebiliriz bence, CHP çok tarihi bir başarı sağladı.
Bu çok önemli. 1989'daki yerel seçimler, çünkü iki yıl sonra yapılan genel seçimlerde ANAP iktidarı kaybetmişti. Ama Banu, bence orada asıl konuşulması gereken meselelerden biri de 89 etkisinden söz edeceksek, iki yıl sonra yapılan genel seçimlerde birinci o durumdaki SHP üçüncülüğe düşmüştü. Niye?
BANU GÜVEN
O zaman ben de diyecektim ki, 89'dan yerel seçim sonuçlarından, o dönüm noktasından söz edeceksek bir de 1994 yerel seçimi dönüm noktasından söz edebiliriz.
Refah Partisi'nin bayağı başarılı olduğu, iyi sonuçlar aldığı ve bugünkü AKP iktidarının önünün açıldığı, o yolun taşlarının döşenmeye başladığı dönem.
KEMAL GÖKTAŞ
Oradaki en önemli etken Baykal ve Ecevit'ti. Baykal çünkü SHP içerisinde bir liderlik yarışına girdi, hizipler oluştu parti içinde ve seçmen bundan dolayı çok rahatsız oldu, bir güvensizlik duydu. DSP de ısrarla ne bir seçim ittifakına yanaştı ne de işte solda birlik çağrılarına kulak verdi. Dolayısıyla parçalı haldeki sol önce 91'de birinciliği DYP'ye kaptırdı, DYP hükümeti kurdu, o koalisyonun küçük ortağı oldu.
94'te de malum çok aday girince İstanbul, Ankara'da soldan çok üç aday giriyordu. DSP, SHP, CHP. oylar bölündü ve siyasal İslam kabusu o zaman başladı. Deniz Baykal'ı Allah rahmet eylesin ama pek hayırla anmadık.
Belediyeler de aslında pek başarısız değildi 94’e giderken ama süreci iyi yönetemediler. Yani Nurettin Sözen mesela tabii o tarihlerde İstanbul'da yaşamıyordum bilmiyorum ama okuduğum kadarıyla başarılı bir belediye başkanı iken işte sırf bir grevden ötürü çöplerin toplanmamış olması vesaire gibi çok sembolik hatalarla…
BANU GÜVEN
İSKİ skandalı vardı bir de.
KEMAL GÖKTAŞ
Evet, İSKİ skandalı gibi. Aslında İSKİ skandalının çapı da hani diğer sağcı belediyelerindeki yolsuzlukları karşısında çok küçük olmasına rağmen sansasyonel, hani medyanın da etkisi vardı orada medyanın Sabah ve Hürriyet ANAP ve Doğru Yol Partisi'ni tutuyordu. Dolayısıyla bir partizan medya gerçeği o zaman da vardı. Medya da inanılmaz bir zarar vermişti o zaman bu sol partilerin seçimlerdeki performansına.
BANU GÜVEN
Şimdi 89'dan alarak yani ya da 89'da bir kıyas yaparak devam edelim istersen. 89'da yerel yönetimlerde bir başarı vardı. açısından diyelim.
CHP geri baktığında o zamanki CHP'nin başarısını bugünle karşılaştırabilir ya da biz karşılaştırabiliriz. Şimdi 89'dan sonra bu sözünü ettiğin yokuş aşağı gidişin sebepleri neydi? Bunlar bir ders olarak bir kenara yazılmıştır diye düşünüyorum. Biz de biraz üzerinde durduk.
Sen biraz önce özetledin. Şimdi CHP'nin bu oyları neden aldığını bütün etkenleriyle oturup analiz etmesi gerekiyor. Sen iyi bir ekip var ardında dedin. Siyaset bilimcilere burada çok rol düşüyor. Gerçekten yani toplumsal olarak nasıl bir tavır kondu? Seçmen nasıl davrandı? Neden böyle davrandı? Bunun iyi izah edilmesi gerekiyor. Neyi değişik yaparsa Erdoğan, önümüzdeki yerel seçimlerde tekrar güç kazanabilir. Gerçi bir sonraki yerel seçimlerde Erdoğan artık Cumhurbaşkanı olarak siyaset sahnesinde yer almayacağını söyledi ama belli olmaz, biliyoruz.
Halkamız istedi deyip yine farklı bir takım yöntemlere başvurabilir. O döneme kadar birçok başka şey de değişebilir. Daha önceki yayınlarımızda, konuşmalarımızda değinmiştik. Hani sistem de değişebilir falan.
Ama sosyal belediyecilik şu an Türkiye'de en kuvvetli kazancı olabilir CHP'yi seçenlerin. Ve bütün belediyelerin de bunu, bu konuda yeni bu örneği, sosyal belediyecilik örneğini güçlendirmesi ve yaygınlaştırması gerekir. Aslında bu konuda İzmir'de, Tunç Soyer de bir takım adımlar atmıştı. Şimdi gelen belediye başkanı karşı yakada görev yaparken ne gibi örnekler ortaya koymuştu bilmiyorum.
Ama özellikle pandemi zamanı Tunç Soyer'in birtakım girişimleri vardı. İşte bir takım gıda maddelerini daha ucuza verebilmek için birtakım girişimler de bulunmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam marketler vardı vesaire. Yani olumlu örneklerin üzerinden gidip bir kere kendi artı hanesine ne geçtiyse onu arttırması gerekiyor.
Diğer taraftan işte Erdoğan neyi değiştirirse sonuç değişir. Küsen seçmen nasıl geri döner? Yani ekonomide bir düzelmeyi beklemek bence daha uzunca bir süre mümkün değil. İşte emekli maaşına da zam yok dedi, oradan da kaybetti Erdoğan, onu biliyoruz. Ama şunu da biliyoruz, yerel seçimlerden önce önümüzde gene bir genel seçim olacak ve cumhurbaşkanlığı seçimi olacak. Sistem değişikliğine de bu koşullarda nasıl giderler ondan emin değilim.
O zamana kadar, şimdi bu altılı masada falan aranan birtakım şeyler vardı ya Kemal, orada o aranan sonuç çıkmadı ortaya. Belki CHP'nin daha farklı bir muhalefet birlikteliği ve toplumsal muhalefetin de daha farklı temalar, daha farklı öncelikler üzerinden birlikte hareket etmeyi öğrenmesi ve denemesi lazım. Aynı Van'da olduğu gibi. Lafı buraya getiriyorum.
Dem parti ve temsil ettiği değerler, meseleler Dem partinin birleşenleriyle ilgili tam bir uyumluluk içinde olup olmadığı tartışılabilir. Onların da tekrar kendi içlerinde birtakım şeyleri ele almaları gerekebilir. Şunu da söyleyeyim, sorusu sana vereceğim. Yani daha önce CHP desteğini istedi ama kamuoyunun karşısına beraber çıkamadığı bugünün DEM partisiyle, o zamanın HDP'si Yeşilsolu'yla, bugünün DEM partisiyle daha demokratik değerler etrafında çok net müştereklerde buluşabilir, bunu ilan edebilir ve orta vadeli bir stratejiyle belki ilerleyebilir diye düşünüyorum. Çünkü bunun önündeki İYİ Parti engeli kalktı.
KEMAL GÖKTAŞ
Ben aslında burada Erdoğan’ın atacağı adımların önümüzdeki dört yılı şekillendireceğini düşünüyorum. CHP'nin de buna vereceği reaksiyonlar. Şimdi Erdoğan ilk açıklamasında kimileri ılımlı falan buldu ama bence çok sert bir açıklamaydı ilk açıklaması. Çünkü çok doğrudan yine terörizm vurgusu yaparak, terörle mücadele vurgusu yaparak yeri ve zamanı değildi. Seçim olmuş, bitmiş ve de rakibini tebrik etmeyerek, ona dair hiçbir şey söylemeyerek pozisyonu belirledi.
Hemen arkasından Van olayının gelişmesi de bence bunun bir ispatı. Van değil sadece. Bir takım kaybettikleri yerlerdeki davranışları vs. Erdoğan şunu zorlayacak… Türkiye'de en yapılması tehlikeli işi söyleyeceğim bir siyasi kehanette bulunmaya çalışacağım ama görünen şey şu, bir kere Deva ve Gelecek yok oldular. Yani ikisinin de bundan sonra bir siyasi iddiası olmayacak, olamayacak.
Yeniden refaha bir takım kadroları gidebilir bence ama asıl olarak parlamentodaki DEVA ve Gelecek Milletvekilleri AKP için açık av durumuna düştü. Çünkü bir daha seçilme olasılıkları yok. CHP listelerinden rahat rahat girip seçildiler ve de AKP yeni anayasa için referandumsuz formülleri zorlamak istiyor. DEVA ve Gelecekteki Milletvekilleri çok açık olarak bence buna en yakın isimler.
BANU GÜVEN
Ben de şimdi onu söyleyecektim sana iyi partide yarı başkanlık sistemi gibi bir sisteme sıcak bakabilir diye konuşuyor.
KEMAL GÖKTAŞ
Meral Akşener için tek çıkış yolu bu kaldı. Meral Akşener bu yenilgiden sonra başkanlık sistemini değiştiren siyasi lider olmak isteyecektir. Tek siyasi iddiası bu olabilir. Orada da AKP yapacağı yeni anayasada zaten yüzde elli artı birden rahatsız. Bunu yarı başkanlığa çevirecek bir formülle İYİ Parti çok buna hazır teşne olacaktır.
İYİ Partili vekiller ve Akşener, aralarında buna hayır diye ayrılacak olanlar vardır mutlaka, ama İYİ Partili vekiller, Deva ve Gelecek vekilleri çok ciddi bir tehlikeyi işaret ediyor. Anayasa değişikliği, sistem değişikliği dedikleri şey daha otoriter bir anayasanın temelleri atılmış olacak.
Başka çaresi yok çünkü. Mevcut programla iki ya da üç yıl içerisinde bir sonuç almayı ve de kasayı yeniden doldurarak dört yılın sonunda da işte Mayıs 2023'te ne yaptı? EYT'lilere emeklilik hakkı verdi. Biraz tırnak içinde bol keseden maaş ve ücret aralıkları da zam yaptı. Seçime öyle gitti ve kazanmayı bildi. 2028'e de böyle gidecek…
Asıl mesele belki de Kürt sorununda bir çözüm olasılığı artık bence çok zayıf. Kürt sorununda bir yumuşama olasılığı pek zayıf.
Yani Dem parti seçmeni bu konuda net. Yani otoriter bir sisteme, Kürt sorununda bir çözüm süreci olabilir olasılığıyla gidip oy vermedi. Yani gitti, İmamoğlu'na oy verdi İstanbul'da. Dolayısıyla ne yaptı orada? Aslında tercihini göstermiş oldu.
Selahattin Demirtaş açıklama yapmadı mesela. Yani Selahattin Demirtaş, Dem Parti adayına oy verin diye son dakika bir açıklama yapsaydı, hani yine belki İmamoğlu kazanırdı ama Dem Partili seçmeni etkilemiş olurdu. Çok etkili çünkü Demirtaş.
BANU GÜVEN
Demin söylemeye çalıştığım şey yani Erdoğan'la bir ümit olabileceğine dair herhangi bir işaret ona işaret etmedi demeye çalışıyorum. Yani muhatap Erdoğan evet ve bu çağrı yapılmalıdır. Evet yani kalıcı bir şekilde Kürt meselesinin ya da realitesinin bir çözüme bağlanması önemlidir. Ama yani bu iktidarla bu koşullarda özellikle MHP de oyunun içinde olduğu sürece söz konusu olamaz bu. Erdoğan da daha önce Kürt meselesinin belirleyici olduğunu gördü kendi seçim başarıları açısından.
Bunu biz genel seçimden sonra da konuşmuştuk seninle bir yayında değil ama aramızda konuşmuştuk. Yani o propaganda belirleyici oldu vs. Ama burada işte o propagandanın gücünü azaltabilecek şey ne olabilir Kemal? Ana muhalefetin yani CHP'nin suçlu, kriminalize edilmek istenen, öyle gösterilen diğer muhalefet ile, Dem parti seçmeni ile, Dem parti ile demokratik bir takım konularda müşteriler hareket etmesi bir takım şeyleri normalleştirebilir. Bu söylemin gücünü gücünden çalabilir.
KEMAL GÖKTAŞ
Özgür Özel'in kişisel olarak da sohbetlerimizde de geçmişte biliyorum en son yaptığımız söyleşide de buna vurgu yapmıştı. Şundan rahatsız olduğunu biliyorum. Söylem üstünlüğünü AKP'ye vermek ve de AKP'nin belirlediği sınırlar içerisinde politika yapmanın CHP'yi kaybettirdiğinin bilincinde ve şimdi bunun biraz tersini yapmaya çalışıyor.
BANU GÜVEN
Sana bir örnek veriyorum. 2011'de Kemal Kılıçdaroğlu Kürt demiyordu. Yani Kürt ifadesini kullanmıyordu. Hatta biz bir söyleşimizde, bizim bir söyleşimizde bunu ona doğrudan sordum. Hani niye bu ifadeyi kullanmıyorsunuz?
Ortada bir mesele var. Bunu kabul ediyorsunuz. Biz öyle Kürt-Türk ayrımı yapmadan bütün yurttaşlarımıza, vatandaşlarımıza eşit bakan partiyiz falan ne halinde bir takım şeyler söylüyoruz.
KEMAL GÖKTAŞ
Kemal Kılıçdaroğlu'nda böyle bağlamsız yanıtları oluyordu değil mi? Bağlamsız cümleleri. Yani bir şey soruyorsun ama o...
BANU GÜVEN
Bu politik bir duruş değil zaten. Yani bir partinin belli bir politikası olması gerekir memleketin en önemli meselesiyle ilgili, değil mi? On binlerce insan öldü bu mesele yüzünden ve bu konuda bir politik oluşturamamak, kendi dilini oluşturamamak ve AKP'nin diline teslim olmak, onun ittiği köşeden savunmaya geçer gibi savunma dürtüsüyle hareket etmek, bunlar kaybettiriyor. Van örneğine girecek olursak, Van örneği bu açıdan memleketin batısından doğusuna demokratik haklar konusunda, anayasal haklar konusunda, demokratik haklar konusunda seçime, seçilme hakkı konusunda bir birliktelik, birlikteliğin bu kadar güçlü sergilendiği nadir örneklerden bence ve iyi bir başlangıç bence.
KEMAL GÖKTAŞ
Evet, şaşırtıcı şekilde iyiydi. Bu tabii işte aslında bu tür birlikteliklerin, dayanışmanın ve de haksızlığa karşı meşru sınırlar içerisinde direnmenin gücünü görmüş olduk orada. Bu hakikaten seçim sonuçları kadar umut veren bir şeydi. Niye? Çünkü ortada çok provoke edilebilecek bir mesele vardı.
Mehmet Uçum, sarayın hukukçusu, ne diyor? Diyor ki, Memnu Akden'in iadesi kararı yanlıştı ve de AKP içerisinden de çokça mazbatanın verilmemesine tepki oldu. Hayati Yazıcı dahi, YSK kararından sonra bir tweet attı. Mazbata verilmemesini eleştirdi, Hüseyin Çelikler vs. Evet.
Evet ve bunlara aklını işte neoliberal batılı merkezlere satan AKP'liler gibi bir ifadeyle eleştirdi Mehmet Uçum. Dolayısıyla bir kafa karışıklığı vardı. Acaba bu operasyonla sarayın onayı var mı yok mu diye. Uçum'un bu açıklamaları anlıyoruz ki varmış.
Evet, dolayısıyla Van olayı kaldıramayacakları bir şey oldu iktidar açısından. Ben orada iktidarın tuzağa düşürülmeye çalışıldığı yorumlarına katılmıyorum. Bu iktidarın bizzat içinde olduğu bir operasyondu. Ama toplumsal tepki, bir aradalık ve bunu izahdaki güçlük, hukuki garabetin topluma iyi anlatılmış olması, netlik yani hem Özgür Özel'in hem İmamoğlu'nun hem toplumun ne diyeceklerini baktığı birçok ismin buna karşı çıkması ve de işte TİP heyetinin, CHP heyetinin hemen van'a gitmesi, bunlar aslında bir haksızlığa karşı nasıl karşı konulması gerektiğini ve nasıl sonuç alınacağını gösteren çok güzel bir örnek oldu.
BANU GÜVEN
Ekrem İmamoğlu'nu da benzer bir tehdit bekliyor. Yani yarın öbür gün Ekrem İmamoğlu daha kritik bir pozisyon içinde aday olmaya kalkıştığında eğer siyasi yasak kararı kesinleşirse hakkında böyle bir süreç var. Aday olamaz yani. Cumhurbaşkanlığına aday olması öngörülecek olursa diyelim.
KEMAL GÖKTAŞ
Şimdi tabii çok enteresan bir döneme girdik. Birinci parti CHP. Bu uzunca bir dönemdir. Hatta benim işte ben bir yaşındayken en son CHP birinci parti olmuş İktidar düne göre daha güçlü değil. Hareket alanı daha dar. Burada muhalefetin iyi yönetmesi gereken bir belediyeler süreci var. Çünkü AKP'li belediyelerin nasıl yönettiğini herkes gördü. Büyük hatalar yapmadan, kamu hizmetlerini düzenli devam.
İçimde kalmasın bir şey söyleyeceğim. Kılıçdaroğlu'dan kurtulmuş olmamızın nasıl bir ferahlatıcı etkisi olduğunu yaşadık.
BANU GÜVEN
Ben de onu düşündüm. Aslında söylemedim en başında ama seçimden hemen sonra kendi yakın çevremde konuşurken Kemal Kılıçdaroğlu'nun gitmiş olması da bu sonucu getirdi.
KEMAL GÖKTAŞ
Yani Kılıçdaroğlu'nun hem siyasal basireti, basiretsizliği hem karar alma süreçlerindeki garipliği yani bir bütünlük, sistem, tutarlılık olmaması hem de olmadık zamanlarda olmadık lafları söyleyerek ya da bazen söylemeyerek partiyi hakikaten ve bütün toplumsal siyasal muhalefeti güç durumda bırakması, buna nasıl sabretmiş CHP'ler? Hakikaten inanılmaz.
BANU GÜVEN
Ama şunu da söyleyeceğim Kemal. Bak bütün bu söylediklerinde haklısın. Bununla beraber bunu daha önce konuştuk mu bir yayınımızda bilmiyorum. Tekrar ediyorsam affola ama 2019 seçiminden önce, yerel seçiminden önce kim İstanbul'da aday olacak diye çok tartışılırken ben ona Almanya'da bir toplantıda paylaştığımız bir podyumda kadın bir aday olabilir mi? ve işte hani şaşırtacak güçlü bir aday olabilir mi diye sormuştum bir şey diyemiyorum demişti falan ama ondan sonra oradan ayrılırken bana dönüp dedi ki Banu Hanım size bir şey söyleyeceğim maalesef kadın bir adayımız olamayacak ama çok yakında açıklayacağız bu alanda çok tecrübeli yöneticilikte tecrübeli iş dünyasında tanıyan çok kuvvetli bir adayımız var O çok kuvvetli aday Ekrem İmamoğlu'ydu ve Kemal Kılıçdaroğlu bunu bana söylerken gözlerimin içi gülüyordu.
Ekrem İmamoğlu'nun adı telaffuz edildikten sonra herkes bir durdu, ne yapmış, ne etmiş ona baktı vs. Ve Ekrem İmamoğlu müthiş bir, o zamanki ahengi içinde CHP'nin İstanbul örgütününde, müthiş bir sınav verdi ve o seçimi iki defa kazandı. Erdoğan'ı iki defa alt etti.
KEMAL GÖKTAŞ
Yani zorunlu yaptığı şeyler de vardır.
BANU GÜVEN
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir takım icraatları takdir edilmelidir diye düşünüyorum.
KEMAL GÖKTAŞ
Bence de ama bunlar genel manzaraya baktığımızda Banu hakikaten hani bir terazi kurduğumuzda hiç tartmaz yani hani hatalarını karşılamaz.
BANU GÜVEN
Ama Ekrem İmamoğlu'nun sahneye çıkmasında..
KEMAL GÖKTAŞ
O bir tür kader gibi yani… Öyle olsaydı Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı adayı gösterirdi 2023'te. Yani bütün uyarılara rağmen. O kadar değil işte değil mi?
Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul Büyükşehir'e aday gösterdi ama bu kadar kendisinin karşısında bir rakip olacağını, onu koltuğundan edeceğini bilseydi emin ol göstermezdi. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun evet yani işte adalet yürüyüşü vesaire ama mühürsüz oylara okey dediği referandum akşamı yani ona karşı hiçbir şey yapmaması ve de dokunulmazlıkları kaldırılmasına evet diyerek bütün HDP'li vekillerin hapse gönderilmesine alet olması bence en önemli şey… Uzun ömrü olsun, sağlıklı olsun, emeklilik hayatını huzur içerisinde geçirsin, iyi bir insan olduğuna inanıyorum ben de ama siyaset alanında toplumsal ve siyasal muhalefete verdiği zarar hakikaten büyük.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.