Verilerle İntihar Gerçeği

Verilerle İntihar Gerçeği
Dünya ortalamasına altında olan Türkiye’deki intihar oranlarında yaşa, cinsiyete ve yıllara göre nasıl değişimler yaşandı? Erkek intihar oranının 2008’den itibaren artışı, kadın intiharlarında 15-19 yaş grubundaki dramatik yüksek oran nelerden kaynaklanıyor, Türkiye’deki genel intihar oranlarının düşük olması neyle açıklanabilir, Dünya Sağlık Örgütü’nün 40 saniye teması…



Geçen yıl Eylül ayında 45 yaşında bir babanın, çocuğunun okul pantolonu alamadığı için intihar ettiği haberi ile sarsılmıştık. Haberin etkisini büyüten, 2 oğlu olan babanın Fenerbahçe tutkusu, sosyal medya paylaşımlarından yansıyan hiç de “yoksul” görünmeyen orta sınıf yaşamıydı. Oğluyla Fenerbahçe maçında çekildikleri fotoğraf da zirveye yerleşti. Torba olmadığından ağızları büzülemeyen sosyal medya gevezelerince maça para bulabilen babanın nasıl olup da bu duruma düştüğü konuşuldu...

Haberi yapan gazetecinin gözaltına alınmasından da anlaşılacağı üzere, aşırı siyasallaşan süreçteki tartışmalar bu intiharın sebebinin ekonomik, toplumsal mı psikolojik mi yoksa her ikisi birden mi olduğuna kilitlendi. Yarı delirmiş bir toplum olduğumuz için bu konuyu da salimen kapatamadan geldik 2019’daki ekonomik çaresizlik gölgesindeki aile ve birey intiharlarına dayandık... 2018 intihar istatistikleri açısından tıpkı onu önceleyen 17 yıl gibi sıradan bir yıldı. İsmail Devrim o yıl intihar eden 3161 kişiden biriydi. Türkiye’de intihar edenlerin %74’ü erkekti ve erkeklerde 20-29 yaş grubundan sonra en yüksek intihar onanı olan 45-49 yaş grubuna dahildi. İntihar edenlerin yarısının tercih ettiği bir yöntemi tercih etmişti.

Bu yürek yakan haberin üzerine dökülen bir sürahi buzlu su misali kullanacağım bu tabiri: istatistiki olarak olasılıklara dahil “normal” bir intihar vakasıyla karşı karşıyaydık. Pantolon bir semboldü. Beni bir sosyal araştırmacı olarak ilgilendiren, ailenin bu basit ihtiyacı komşusunun/akrabasının bile duyamayacağı kadar yalnızlığa itilmiş olmasıydı. Öyle ya 2001’e göre haneler daha küçük, kentsel dönüşüm ve kırsaldan kente hızlanan iç göç, tarımın ve dolayısıyla köyün çöküşü akraba ve mahalle dayanışmasını azaltmış olabilirdi diye düşünüyordum. Hala söz konusu “yalnızlaşma” faktörünün nedenler arasında yer aldığına inanıyorum... İntiharın görünen sebebi her olursa olsun, her halükarda son derece bireysel bir felaket.

Öte yandan 2019’da hayatımıza giren, geçmişimizde örneğine çok sık rastlamadığımız seri aile intiharları meseleyi daha çetrefilli bir hale soktu. İstanbul Fatih’te yaşları 48 ila 60 arasında değişen Cüneyt, Oya, Kamuran ve Yaşar Yetişkin kardeşler dairelerinde yaşamlarına son verdi. Kapılarında (kullanılan zehire dair) siyanüre karşı uyarı notu vardı. Bir hafta sonra, Antalya’da bir apartmanın 8. katında 4 kişinin cesedi bulundu. Selim, Sultan Şimşek ile çocukları Ceren ve Ali Çınar’a ait olduğu tespit edilen cenazelerin ön incelemesinde siyanür çıktı. Bahattin Delen ve eşi Zübeyde Delen ile 7 yaşındaki çocukları Ali’nin İstanbul Bakırköy’deki bir evden cenazeleri çıktı. Bu meseleyi Prof.Dr. İlker Küçükparlak’ın Açık Radyo’daki Açık Bilinç programında anlattıklarından öğrendiğimiz üzere “Murder-suicide”, “intihar cinayeti” ya da “genişletilmiş cinayet” deniyor. Türkiye’de ve dünyada erkekler daha fazla intihar ediyor. Türkiye’de 100 bin kişiye düşen intihar sayısı son 2001’den bu yana benzer bir seyir izliyor, istatistiki olarak anlamlı artış ya da azalışdan söz etmek mümkün değil. Ekonomik kriz zamanlarında intihar vakalarında artış olmuyor, sadece 2001 ve 2008 kriz sonrası toparlanma döneminde intihar hızında dikkat çekici yavaşlama olmuş ama gözlem sayısı yeterli olmadığı için bunu bilimsel bir bulgu olarak değil sadece gözlem olarak paylaşabilirim sizinle.

Şimdi gelelim 2001’den bu yana kayıt altına alınan intihar verisinin öne çıkan bulgularına:

Erkeklerin toplam intihar vakaları içindeki payı 2001 yılında %65 iken 2018 yılına geldiğimizde bu oran %76’ya çıkmış.

Kadınların toplam vakalar içindeki payı ise azalıyor. Erkek intiharları 2008’den itibaren artışa geçiyor. Bu tarihten sonra istikrarlı biçimde %76’ya kadar tırmanıyor.

Konuyla ilgili görüştüğüm TUİK uzmanı ellerinde raporlanabilecek yeterli veri olmamakla birlikte intihar girişimi sayılarında kadınların daha fazla öne çıktığını ama ölümle sonuçlanan girişimlerde erkeklerin fazla olduğunu söyledi.

Tüm dünyada olduğu gibi erkeklerin daha fazla intihar etmeleri dışında intihar oranlarının kadınlardan daha hızlı biçimde artıyor olması sadece ekonomik sebeplerle açıklanacak bir konu değil. Size bu meseleyi etraflıca anlayabilmeniz için Kısa Dalga kanalında dostum Alev Özkazanç’ın Arka Pencere programında yayınlanan https://www.kisadalga.net/kisa-dalga-intiharci-kiyicilik-erkekligin-krizi/ podcasti dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim. “Genişletilmiş intihar vakaları daha çok erkekler tarafından uygulanıyor. Burada erkek, kendisinden sonra eşinin hayatını devam ettiremeyeceği değil bilakis devam ettireceği korkusuyla da bunu yapıyor” http://acikradyo.com.tr/acik-bilinc/intihar-dr-ilker-kucukparlakla-soylesi diyor İlker Küçükparlak. 
Öte yandan ODTÜ Sosyoloji bölümü hocalarından Sibel Kalaycıoğlu https://www.gazeteduvar.com.tr/video/2019/11/14/prof-dr-sibel-kalaycioglu-odtu-bes-ogrencinin-intiharini-tartisiyor/

“Sosyal devlet olmayınca devreye aile giriyor, kadının iş gücüne katılımı düşük olduğundan çocuklar ve kadınlar erkeğe bağımlı bir hayat sürüyorlar.” Erkek ekonomik bir çıkmaza sürüklendiğinde ise bu “Benden sonra ne olur” endişesine yol açıyor, diyor. Gençlik İntiharları 2019 yılı içinde ODTÜ kampüsünde 5 öğrenci intihar etti. Geçtiğimiz günlerde Bilkent’ten İzmir’de Ege Üniversitesine kaydını alan genç bir öğrenci kadın ile 27 yaşında atanamayan erkek öğretmenin intiharı, soğuk TUİK istatistikleriyle uyumlu, zira 20-29 yaş grubu intihar hızının en yüksek olduğu gruplar. Kadın intihar hızı oldukça düşük Türkiye’de demiştik, 100 bin kişide 1,90 (bu oran erkeklerde neredeyse 4 kat daha fazla: 5,85.)

Kadın intiharlarında yaş gruplarına bakarsak çok can acıtan bir veri ile karşılayoruz: o da 15-19 yaş grubundaki intihar hızının 4,25’e kadar yükselmesi. Neden bu yaş grubunda kadın intiharları yaklaşık 2,5 katına çıkıyor? Oysa aynı yaş grubunda erkekler kendi ortalamalarının altında kalıyor. Bu veride namus cinayeti, töre cinayeti, intihara zorlanma şeklinde çok acı bir gerçekliğin saklı olduğunu düşünüyorum. Elbette sadece ben değil, pek çok kadın örgütü de böyle düşünüyor. Dünya Sağlık Örgütü web sitesinden öğrendim ki bu yıl ruh sağlığı haftasının ve dünya ruh sağlığı gününün teması “40 sn” imiş. Zira yeryüzünde her 40 sn de bir kişi hayatına son veriyormuş. Dünya Sağlık Örgütü yılda 800 bin kişinin intihar ettiğini raporluyor. Uluslararası platformlara, yani mesela Dünya Bankası, OECD ve Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlara iletilen Türkiye intihar istatistikleriyle TUİK’in açıkladıkları tutmuyor ama tüm dış kaynaklarda Türkiye’deki intihar oranının dünya ortalamasının epey altında olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. 2001-2018 yılları arasında 18 yıllık veri serisinde, milli gelir büyüme oranı ile intihar vakaları arasında bir ilişkisellik gözlemleyemedik. Benzer şekilde gelir dağılımının bozukluğunu gösteren trendle de ilgisi yok intiharların...

Düşük intihar vakalarının teması, öznesi ve metodu benzeşebiliyor. O nedenle uzmanlar medya yayınlarında intihar metodunun anlatımına kesinlikle karşı çıkıyorlar…

DÜNYADA İNTİHAR

Dünya intihar trendlerine ve ülkemizin buradaki yerine bakmak istediğimizde Türkiye’nin resmi intihar istatistiklerine ne Dünya Bankası veri ambarında ne de OECD raporlarında rastlayamıyoruz. Misal 2016’de TUİK’e göre Türkiye’de 100 bin kişiye düşen intahar sayısının 4,03 ama aynı yıl OECD’de verisi 2,6, Dünya Bankası verilerinde ise 7,3. İlk podcastimizde Türkiye ve Güney Kore’nin 70’lerde benzer makro ekonomik özelliklere sahipken bugün kişi başı milli gelirde Kore’nin Türkiye’nin 3 katından fazla olduğunu konuşmuştuk. Güney Kore bu haftaki podcastimizde OECD ülkeleri arasında intihar oranı en yüksek ülke olarak karşımıza çıktı. Bizim 6 katımız daha fazla. Yani bir analiz olarak, gelir adaletsizliği ile intihar oranı arasında istatistiki olarak anlamlı bir ilişki yok ama bu hiç etkili olmadığı anlamı da gelmez. Her ülkede intiharın kök nedenleri farklı olabilir, tıpkı bireylerde olduğu gibi.

Güney Kore de zenginliğini adaletli biçimde toplumun her kesimine dağıtabilen bir ülke değil, bizim gibi. Ama intihar oranları bizim çok üstümüzde. Güney Kore, OECD’nin gelir adaletsizliği endeksinde 9. sırada (Türkiye 5., Şili ise 3. sırada) yani toplumda zenginlik küçük bir grubun elinde yoğunlaşıyor. Özetle biz en resmi ve milli verimize TUİK’i baz alırsak görüyoruz ki dünyada intihar oranlarında –neyse ki- altlarda; 100. sıradan sonra bir yerlerdeyiz. Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Arıkan'a göre Türkiye'de insanları intihar girişiminden caydıran konularında başında dini faktörler geliyor: "Allah korkusu, sonsuz cehennem kaygısı, bizim ülkemizde intihardan vazgeçmek için ciddi bir gerekçe." Arıkan ikinci nedeni ise "yakınlarıma ne olacak kaygısı" olarak tarif ediyor. Türkiye'de aile bağlarının hala güçlü olduğu, bu kaygının de caydırıcı etkisi olduğunu söylüyor.

https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-prof-dr-kemal-arikan-intihari-onceden-kestirebilmek-altin-kiymetindedir-11-681-83582.html 3161 kişi 2018’de hayatına son verdi, intihar gölgesi hiç silinmeyen, yası kolay kolay bitmeyen bir ölüm türü... 2018’de İsmail Devrim’i haber yapan gazeteciyle uğraşacağımıza, gördüğü günden geride kalmayı, yükselen erkeklik krizini, gençlerin geleceğe dair kaybolan umutlarını konuşmaya başlasaydık bir arpa yoldan daha fazla ilerlerdik...

Podcast