Yasak yok istisna var

Yasak yok istisna var
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan’ın bu bölümünde Zeynep Duygu Ağbayır’ın konuğu Recep İhsan Eliaçık; ilki 2011 yılında kurulan Yeryüzü Sofrası’nın nasıl ve niçin kurulduğunu, 2019 yılında gerçekleşen polis müdahalesi ile birlikte anlatıyor.

ZEYNEP DUYGU AĞBAYIR

PODCASTİ DİNLEMEK PLAY'E TIKLAYINIZ

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan’ın bu bölümünde Zeynep Duygu Ağbayır’ın konuğu Recep İhsan Eliaçık; ilki 2011 yılında kurulan Yeryüzü Sofrası’nın nasıl ve niçin kurulduğunu, 2019 yılında gerçekleşen polis müdahalesi ile birlikte anlatıyor.

Eliaçık Yeryüzü Sofrası’nın hangi maksatla başlatıldığını şöyle açıklıyor:

“Otellerde lüks iftarlar veriliyordu. Bu iftarlar gözle görülecek şekilde dikkat çekiyordu ve ‘bu kadar da olmaz’ dedirtecek cinsten lüks otellerde çok pahalı iftarlarda gösteriş almış başını gidiyordu. Bunun üzerine oraya birkaç tane genç arkadaş gelmişti. Emek Adalet Platformu vardı, o zaman biz onlarla beraber çalışıyorduk. Birlikte kurduğumuz bir oluşumdu. Orada otururken, ‘ya bu lüks insanlara karşı bir şey yapmak lazım, aldı başını gidiyor, bu kadar olmaz’ falan diye söylemler oldu. Ne yapalım ne edelim derken, orada bir arkadaş bu lüks pahalı iftarların yapıldığı yerler neredeyse onları tespit edip önlerine yerlere sofra seri; peynir, ekmek ve hurmayla iftar açarak bir protesto mahiyetinde karşı iftar şeklinde bir protesto olabilir filan dedi. Tamam yapalım dedik.”

DAVA NASIL SONUÇLANDI?

İhsan Eliaçık, 2019 yılında müdahaleye uğrayan Yeryüzü Sofrası’nı ve 1 yılın ardından açılan dava sürecini aktarıyor:

“… 2019'da yaptık, insanlar yine geldiler. Bir de baktık ki orada polisler var. Burada yeryüzü sofrası açamazsınız. Yeryüzü sofrası demediler; burada gösteri yapamazsınız, basın açıklaması yapamazsınız dediler. Yasak dediler, vali yasağı var, emniyet yasağı var; burada toplantı gösteri ve yürüyüş yapmak yasak. Ayaküstü onlarla tartışmaya başladık. Ben mesela bizatihi tartıştım; dedim ki, burada sizin dediğiniz şey olmuyor. Burada bir gösteri olmayacak. Burada bir basın açıklaması olmayacak. Gördüğünüz gibi herhangi bir pankart, flama yok, elimizde megafon yok, slogan atılmayacak, bildiri okunmayacak, hiçbir şey olmayacak. Yani sizin o dediğiniz hiçbir şey burada olmayacak. Biz burada sadece yere sofrayı sereceğiz 9 yıldır yaptığımız gibi. Şimdi de bu sofrayı sereceğiz ve biz burada kendi yanımızda getirdiğimiz iftarları bu gelen insanlarla paylaşarak iftarımızı açacağız. Sonra pisliklerinizi toplayıp; kağıttır şudur budur, onları da toplayıp eski haline tekrar getirerek oturduğumuz yeri, çekip gideceğiz. Bunun neyine itiraz ediyorsunuz? “Vilayetin emri var, burada toplanmak yasak.” İyi de bu toplantı değil ki. “Basın açıklaması yasak.” İyi de bu basın açıklaması değil ki. Yani siz iftarı nasıl yasaklarsınız, vatandaş istediği yere serer ve iftar eder. Trafiği engelleyen bir durum da yok. Vatandaşları rahatsız eden bir şey de yok; tam tersi gelen katılıyor, gelen katılıyor. Niye yasaklıyorsunuz, nereden çıktı bu falan diye itiraz ettik. Tartışma oldu, sonra ben dedim ki “biz bunu sereceğiz, yapacağız. Boşuna bizi engellemeye çalışmayın.” O arada gelen arkadaşlar sofrayı açtılar. Sofra açılıp serilmeye başlandığı bir sırada oraya gelen polisler sofranın üzerine saldırarak -rulo şeklinde açılan bir sofraydı- topladılar, yırttılar ve oraya gelenleri ite kaka kollarından bacaklarından sürükleyerek “bindirin otobüse, götürün bunları” diye talimat verildi ve zora maruz kaldık. Zorla otobüslere bindirilip emniyete götürülmek istendik. İşte 8 kişi falan, orada en fazla sesini çıkar gibi gördüklerini, tartışan gibi gördüklerini, kollarından bacaklarından dörder beşer kişi tutup sürükleyerek zorla otobüse bindirdiler.

Sonra aradan yaklaşık 1 yıl falan geçti. Emniyet’ten . Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine aykırı soruşturma açılmış, soruşturma savcılığa gitmiş. Savcılık iddianame hazırlamış, iddianame mahkemeye gönderilmiş, mahkeme de bize dava açtı. Bizler de savunma yaptık. Yani bunun Gösteri ve Toplantı Yürüyüşleri Yasası'na girmediği; bizatihi yasada gelenek ve göreneklere uygun olarak yapılan karşılamalar, uğurlamalar Toplantı ve gösteri yürüyüş yasaları esasına tabi değildir diye istisnalar bölümü var. Ondan sayılması gerektiği... Çünkü Türkiye'nin çeşitli yerlerinde Ramazan iftarları oluyor. Vatandaş sokağa dökülüyor, boydan boya masaya oturuyor. Yeryüzü Sofrası gerçi yerde oturarak oluyor ama bu gelenek ve göreneklere uygun toplantıdır. Burada da insanlar toplaşıyorlar, bir araya geliyorlar ama bağırma çağırma slogan atmadan ziyade iftar açıp dağılıyor. Ama sonuçta insanlar bir araya geliyor, toplanma var burada ama bu topluma istisnaya giriyor. Yasada zaten bu istisna kılınmış. işte biz burada gelenek ve göreneğe girmek, bu yeryüzü sofrası iftar mevzusu dolayısıyla, buna yasak koyamazsın diye oraya dayandırmaya çalıştık. Ama asıl davanın çöktüğü yer mahkeme vilayetten; o gün herhangi bir istisna kılma, yasaklama veya toplantı gösteri yürüyüşü yapılamayacağına dair bir vilayetten yazı var mı, diye sordu. Çünkü bu yasada, her ne kadar Türkiye'de malumunuz kanunlara bakarsan anayasadaki eşitlik var, izinsiz gösteri yapmak var, bir sürü hak veriyor ama bunlar giderek kuşa çevriliyor. Herkes biraz kırpıyor, kırpıyor, kırpıyor; “kanunlara uymak şartıyla suç işlememek şartıyla” diyerekten; “istisnalar ancak fakat” diyerek -istisnalar da var aşağı maddelerde- bunlara dayandırarak, yetkili merciler kiminde vilayet, kiminde cumhurbaşkanı, kiminde başbakan, içişleri bakanı, il emniyet müdürü istisnalar getiriyor. Sorulduğu zaman da bir yasak koyuyoruz demiyorlar Yasaklama hakkı yok, çünkü kanun izin veriyor. Ne yapıyorsunuz peki? Biz istisna getiriyoruz: Diyoruz ki, sizin güvenliğiniz için bomba atılma ihtimali var, ihbar aldık, saldırıya uğrayabilirsiniz. O nedenle bunu bugün yapmayın, ilerde bir gün yaparsınız diye yasaklanıyor. İleri bir tarihe erteliyoruz, yerini değiştiriyoruz falan diyorlar, kılıfına uydurmak için. Dolayısıyla vilayetten böyle bir yazı var mı, yani bugün yapmayın da başka bir gün yapın veya orada yapmayın da şurada yapın. Veya o bölgede o gün o saatte gösteri yürüyüşü yapmak ertelenmiştir, başka bir zaman yapılacaktır. İzinsiz toplantı gösteri yürüyüşü hakkı askıya alınmıştır. Yasaklanmıştır değil, böyle izah ediyorlar. Bu var mı, böyle bile olsa herhangi bir yazı var mı diye. Vilayetten böyle bir yazı olmadığı, herhangi bir istisna bulunmadı. Dolayısıyla daha sonra savcı, iddianame hazırladı. İddianamesini de buraya dayandırdı. Kendi hazırladığı iddianamesini iptal etti. Dedi ki herhangi bir yazılı yasak görülmediğinden ve işte toplantı gösteri yürüyüşü değil de gelenek görenek kabilinden bir iftar olduğundan ve vilayetin ve emniyetin yazılı bir yasağı da bulunmadığından hak ihlali söz konusu olmuştur ve sanıkların ayrı ayrı tek tek beraatlerine karar verilmiştir. Hatta savcı bizatihi bunu istedi yani, savcı beraat istedi. Mahkeme de “hak ihlali olduğundan dolayı, mağduriyet meydana geldiğinden dolayı tazminat verilmesi gerekir mağdur edilenlere” diye de kararda bu yer aldı. Dolasıyla 2019'daki engellenen Yeryüzü Sofrası devlet nezdinde resmen beraat etti ve bunu meşruluğu tescil edilmiş oldu.”

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında Yasaksız Meydan, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı engellenen ve seslerini kamuoyuna duyurmak isteyenlerin platformu olmaya devam ediyor. Eğer siz de toplantı ve gösteri hakkınızın ihlal edildiğini düşünüyorsanız ya da barışçıl toplantı ve gösteri hakkına dair söylemek istedikleriniz varsa, Eşit Haklar İzleme Derneği ve Yasaksız Meydan ekibine esithaklar@gmail.com adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.

SÖYLEŞİNİN TAM METNİ

ZD: Merhaba, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliği ile Yasaksız Meydan başlıyor. Ben Zeynep Duygu Ağbayır, bugünkü konuğumuz ilahiyatçı yazar Recep İhsan Eliaçık. Hoş geldiniz.

İE: Hoş bulduk, merhaba.

ZD: Yeryüzü Sofrası'nı konuşacağız. Gezi Parkı protestolarının hemen ardından başlayan Ramazan'la birlikte kitleselleştiğini görüyoruz. Yeryüzü sofrası ne demektir İhsan Bey?

İE: Şimdi Yeryüzü Sofrası 2011 yılında yine böyle bir ramazan ayında başlamıştı. O zaman Ramazan yaz aylarına denk geliyordu, sanırım haziran ayıydı. Otellerde lüks iftarlar veriliyordu. Bu iftarlar gözle görülecek şekilde dikkat çekiyordu ve bu kadar da olmaz dedirtecek cinsten lüks otellerde çok pahalı iftarlarda gösteriş almış başını gidiyordu. Bunun üzerine, o zaman bizim kız başında bir büromuz vardı, oraya birkaç tane genç arkadaş gelmişti. Emek Adalet Platformu vardı, o zaman biz onlarla beraber çalışıyorduk. Birlikte kurduğumuz bir oluşumdu. Oradan birileri idi, ismini şuan hatırlamıyorum. Orada otururken, “ya bu lüks insanlara karşı bir şey yapmak lazım, aldı başını gidiyor, bu kadar olmaz” falan diye söylemler oldu. Ne yapalım ne edelim ne tür bir şeyler olsun derken, orada bir arkadaş bu lüks pahalı iftarların yapıldığı yerlerin neredeyse onları tespit edip önlerine yerlere sofra serip, peynir ekmek ve hurmayla iftar açarak bir protesto mahiyetinde karşı iftar şeklinde bir protesto olabilir filan dedi, öyle olur mu olmaz bu falan derken işte oradan gelişti. Tamam yapalım edelim siz bi görüşün, bana bildirin bunu duyururuz falan dedim. Çeşitli konuşmalardan sonra, haftada bir gün cumartesi günü olmak üzere, 4 tane lüks otel tespit edilip onların önlerinde her cumartesi oturalım dendi. Biz de bunları duyurduk sosyal medya aracılığıyla. Henüz daha 2011, böyle Twitter’a falan yeni kayıt olmuştum, Facebook’ta falanda da henüz 2009 yılından beri falan vardı, yani her şey yeniydi. Duyurmaya başlayınca birden dikkat çekti, bu enteresan bir şey falan diye. Hatırlıyorum ilki Beşiktaş Conrad Oteli'nin önündeydi. Ondan sonra birkaç tane daha büyük otel vardı; bu gezi parkın arkasındaki otelin önünde falan, bu tip 4-5 tane otel vardı. Ama ilk olarak Beşiktaş'taki Conrad Otel’in önünde toplandık. 80 kişi falan vardı tahminen 60-80 kişi. Tam otelin önünde yerlere kağıtla, bezle sofra serip; insanlar kendi yanlarında getirdikleri yiyecekleri açtılar. İşte peynir, ekmek, hurma. Tanıdığım kişiler vardı, onları oraya çağırmıştım. Burada oldu, Beşiktaş'ta oldu. Orada bir konuşma yapmıştım. Böyle dua mahiyetinde, kısa bir konuşma olmuştu. Ondan sonra bunun gelecek hafta nerede olacağı tam belli değil ama inşallah açıklanacak her hafta buna devam edeceğiz falan dedim. Sonra Gezi Park’ında Ceylan International mı ne, orada büyük otel var, tam Gezi Park'ın arka arkasında, onun önüne gidelim Cumartesi günü dediler. Bu sefer oradayız diye duyurmaya başladık, herkes sosyal medyadan duyuruyordu. İkincisi de Gezi Park’ta oldu. Ama oraya çok tanınan sanatçılar, oyuncular, dizi oyuncuları falan bir sürü kişi çağrılmıştı. Onlar da geldi. Televizyonlarda konuşuldu. Bazı televizyonlara çıkıp açıktan çağrı yaptık. Bu ne anlam ifade ediyor, siz kimsiniz, ne oluyor bu nedir falan diye dikkat çekti. Sonra oradaki, Gezi Parkı'ndaki ilk olanda da “Yeryüzü Sofrası’na hoş geldiniz” falan diye öyle bir bez asıldı. Oradan Yeryüzü Sofrası denmeye başladı. İkincisi de oldu, ondan sonra da hep oldu herhalde, başka bir yerde oldu mu hatırlamıyorum. Gezi Parkı çok merkezi bir yerde ve sadece International Otel’i değil, işte sağ tarafında bir otel var. Arka tarafına doğru gidersen var, tam karşıya doğru 600 metre gidersen Marmara otel var; yani 3-4 tane lüks otelin tam orta yerleri gibi olduğundan dolayı Gezi Parkı'nın arka tarafları, orada devam etti. Her hafta daha da çok kişi geldi ve 2011 yılı böyle geçti: 2011 yılı Yeryüzü Sofrası. 2012’de ise yine cumartesileri Yeryüzü Barış Sofraları filan diyerek belli başlı parklarda bu sefer oldu. Her hafta bir parkta olacak şekilde devam etti. 2 yıl böyle oldu, üçüncü yıl da 2013'te Gezi olaylarının bitimine denk geldi. Gezi olayları olmuş bitmişti, hemen ardından -sanırım 3 gün 5 gün sonra falan belki bir hafta da olabilir- Yeryüzü Sofrası olunca; Gezi olaylarının bitimiyle Yeryüzü Sofrası’nın başlangıcı adeta birleşti. Bu sefer Gezi olaylarından sonra İstiklal Caddesi’nde Yeryüzü Sofrası olsun diye bir görüş ortaya çıktı. Önce Gezi parkında yapalım falan dendi, daha sonra İstiklal Caddesi daha uzun boydan boya olduğu için orada olsun denilerek Istiklal Caddesi'ne çağrılar yapılmaya başlandı. İşte gazete kağıtlarınızı, bezlerinizi, peynirinizi, zeytininizi, hurmanızı alın, gelin; Yeryüzü Sofrası İstiklal Caddesi'nde kurulacak, diye duyrulunca, henüz daha gezi olayları da yeni bitince... Ben doğrusu bu dediğim 2013 Ramazan oluyor, burada böyle 200-300 kişinin geleceğini falan sanıyordum. O düşünceyle gitmiştim, hatta şöyle bir olay da olmuştu: Ben giderken oradan gazeteci bazı arkadaşlar telefon açtı, biz tam taksiye bindik, Akdeniz Caddesi'ndeki Yayınevi'nden oraya doğru taksi ile gidiyorduk. Yanımda 3, 4 kişi falan vardı. Oradaki gazeteciler ne oldu kimse yok İhsan Hocam, Twitter’dan falan çağrılar yaptınız ama burada kimse yok. Şu anda Galatasaray Lisesi önündeyiz, hiç kimse görünmüyor burada falan dedi. Ben de dedim ki biz geliyoruz, merak etme birazdan ortaya çıkarlar birdenbire ortaya çıkarlar falan diye espri yapmıştım. Oraya gittik, 10 dakika var iftara hala kimse yok. Yani ne olacak, nasıl olacak... Bir rulo kağıt getirmişlerdi genç arkadaşlar. O rulo kağıdı böyle Galatasaray Lisesi önünden Gezi Parkı'na doğru böyle bütün bir İstiklal Caddesi'nin önünü alacak şekilde serince, bitti bi yere kadar, 300 metre sonunda bitti. Baktım herkes oturmaya başladı. Tam 5 dakika kala bir anda Galatasaray Lisesi'nin önünden ta İstiklal Caddesi bitene kadar, Taksim'e çıkışa kadar, Taksim heykelin oraya kadar sofra oldu.

ZD: Katılımcılar hep oruç tutan insanlar mıydı?

İE: Hayır, Gezi olayları yeni bitmişti. Türkiye'nin gündemi çok sıcaktı. Gezi’ye katılanlar Gezi Parkı'nın dağılmasından canları sıkılmıştı, toplanacak bir yer arıyorlardı. Biz de Gezi'de Cuma Namazı falan kıldırdığımız için, Gezi’ye bizzat katıldığımız için, oradan insanlar bizi biliyordu. Hatta Akit Gazetesi falan Gezi imamı olduğum yönünde böyle haber yapıyor. Dolayısıyla çağrıları yapanlar arasında bizim de olduğumuzu görünce insanlar bu Yeryüzü Sofrası'na, Gezi Parkı'ndaki Cuma namazı falan gibi algıladı herhalde. Ama bu namaz kılmak gibi değil tabii. İsteyen herkes abdest almasına gerek yok, oruç tutmasına gerek yok, gelip oturabiliyor. Ve gelenlerin büyük bir çoğunluğu Gezi’ye katılanlar veya onu destekleyenler idi. Benim tahminime göre yüzde 70 en az yüzde 70-75’i oruç tutanlar değildi. Çünkü yapılan çağrılarda “oruç tutmasanız da gelin, bu Yeryüzü Sofrası'dır, sofradır, herkes katılabilir, oruç tutan tutmayan herkes gelebilir” diye yoğun bir şekilde çağrılarda bu yapılıyordu.

ZD: Bayraksız flamasız gelmeleri şartı vardı.

İE: Tabii, Yeryüzü Sofrası'nın ne şekilde olması gerektiği ifade edilirken, bayraksız flamasız, sponsorsuz Yeryüzü Sofraları diye ifade edilmişti. Hiyerarşisiz; diyelim bir lider geldiği zaman ona baş köşeye yer ayırma. Bir adamın bütün bir sofranın masraflarını karşılaması, zengin birisinin fukaraya verdiği iftar yemeği gibi değil. Veya bir partinin, bir grubun flamasını, bayrağını, ismini asarak iftar propagandası yapması gibi. Bu çokça oluyordu Türkiye'de. Ve bütün bunlara bir protesto ve isyan olarak doğdu ve gelen herkes nereyi bulursa oraya oturuyordu. Yanında bir şeyler getiriyordu, karşıdaki kişilerle bunu bölüşüyordu. Bir sponsoru yoktu yani. Herhangi bir bayrak, flama falan da yoktu. Oraya gelenlerin bizatihi kendileri oranın kimliğini oluşturuyordu. Yani işte başı açık kadınlar, mini etekli kızlar, başörtülü kadınlar, genç kızlar, sakallı hacı amcalar, ateist gençler falan hepsi bütün hepsi orada toplanmıştı. 2013 Yeryüzü Sofrası çok efsanevi bir gündü. Biz de şok olduk, şaşırdık bu kadar rağbet olmasına. Böyle bir boşluğu doldurdu da insanların buna ihtiyacı vardı ve geniş kitleler orada buluştu. Oradan meşhur oldu, herkes artık bunu yapmaya başladı. O yıl biz de yapalım, biz de yapalım diye her yerden çağrılar oluyordu. 2013 1 Mayısı'nın, 2013 Ramazan'ın ilk günü bu dediğim şey oldu. Bütün Ramazan boyunca devam etti. Mesela ben hatırlıyorum o Ramazan’da, 2013 Ramazan’ında, ben hiç tek başıma evde iftar etmemiştim. Sonraki yıl 2014'te, 2015'te, 2016’da, 17, 18 ve bu hiç durmadı.

ZD: 2019’u konuşalım istiyorum.

İE: 2019'a geldiğimiz zaman; en son 2019’da olmuştu. 2020’de pandemi sebebiyle olamadı.

ZD: 2019’da ne oldu İhsan Bey? Orada bir polis müdahalesini gördük. Sonrasında size Toplantı Gösteri'den dava da açıldı, 8 Arkadaşınızla birlikte. Biraz o süreci anlatır mısınız? Müdahale gerekçeleri neydi? Niçin müdahale ettiler?

İE: Evet, şimdi her zaman olduğu gibi her yıl Ramazan'ın 1’inde Galatasaray Lisesi'nin önüne çağrılar yapılıyordu. Bizler de bu çağrılara katılıyorduk ta Yeryüzü Sofraları’nın ilk ortaya çıktığından bu yana, ama bu kadar. Mesela yeryüzü sofralarını, bizatihi burada yer sofrası yapalım diye, ilk gün hariç, diğer günler hiçbirisini biz kendimiz organize etmedik ve etmiyoruz da, öyle bir flama adına bir grup adına falan değil. Vatandaşlar kendi mahallelerinde de yaparlar ve bizi çağırırlarsa gidiyoruz. Bu hep böyle oldu. Yani 10 senedir neredeyse böyle, ama ilk günlerde öyle bir gelenek oluştu ve bizzat çağrılar yaptım, yani “gelin beraber yapalım” falan diye. Bu sefer de 2019'da yaptık, insanlar yine geldiler. Bir de baktık ki orada polisler var. Başımıza polisler üşüştü. Burada yeryüzü sofrası açamazsınız. Yeryüzü sofrası demediler, burada gösteri yapamazsınız, basın açıklaması yapamazsınız dediler. Yasak dediler, vali yasağı var, emniyet yasağı var; burada toplantı gösteri ve yürüyüş yapmak yasak. Ayaküstü onlarla tartışmaya başladık. Ben mesela bizatihi tartıştım; dedim ki, burada sizin dediğiniz şey olmuyor. Burada bir gösteri olmayacak. Burada bir basın açıklaması olmayacak. Gördüğünüz gibi herhangi bir pankart, flama yok, elimizde megafon yok, slogan atılmayacak, bildiri okunmayacak, hiçbir şey olmayacak. Yani sizin o dediğiniz hiçbir şey burada olmayacak. Biz burada sadece yere sofrayı sereceğiz -9 yıldır yaptığımız gibi, 9. yıl oluyor, ben 9 yıldır buraya geliyorum sadece bir defa Avrupa'ya gitmiştim. Şimdi de bu sofrayı sereceğiz ve biz burada kendi yanımızda getirdiğimiz iftarları bu gelen insanlarla paylaşarak iftarımızı açacağız. Sonra pisliklerinizi toplayıp; kağıttır şudur budur, onları da toplayıp eski haline tekrar getirerek oturduğumuz yeri, çekip gideceğiz. Bunun neyine itiraz ediyorsunuz? “Vilayetin emri var, burada toplanmak yasak.” İyi de bu toplantı değil ki. “Basın açıklaması yasak.” İyi de bu basın açıklaması değil ki. Yani siz iftarı nasıl yasaklarsınız, vatandaş istediği yere serer ve iftar eder. Trafiği engelleyen bir durum da yok. Vatandaşları rahatsız eden bir şey de yok; tam tersi gelen katılıyor, gelen katılıyor. Niye yasaklıyorsunuz, nereden çıktı bu falan diye itiraz ettik. Tartışma oldu, olurdu olmazdı. Ben dedim ki “biz bunu sereceğiz, yapacağız. Boşuna bizi engellemeye çalışmayın” deyince orada gelen arkadaşlar sofrayı açtılar. “Serin sofrayı” falan diye sofra açılıp serilmeye başlandığı bir sırada oraya gelen polisler sofranın üzerine saldırarak -rulo şeklinde açılan bir sofraydı- topladılar, yırttılar ve oraya gelenleri ite kaka kollarından bacaklarından sürükleyerek “bindirin otobüse, götürün bunları” diye talimat verildi ve zora maruz kaldık. Zorla otobüslere bindirilip emniyete götürülmek istendik. İşte 8 kişi falan, orada en fazla sesini çıkar gibi gördüklerini, tartışan gibi gördüklerini, kollarından bacaklarından dörder beşer kişi tutup sürükleyerek zorla otobüse bindirdiler. Ben de öyle oldum, beni de sürüklediler; geleceksin, götüreceğiz falan diye, hayır gelmiyorum, geleceksin, gelmeyeceksin. “Bunu yapamazsınız, buna hakkınız yok” falan derken bağırış çağırış oldu. O esnada böyle zorla sürükleme sırasında -ben o zaman da tiroid sorunum vardı, böyle ikide bir tansiyon falan geliyordu. Ondan mıdır veya aşağıdan tekme mi taktılar ayağımı mı tekmelediler anlamadım. Böyle bir anda kendimi yerde buldum, başıma üşüştüler, Sonradan yavaş yavaş kendime gelip kenara oturdum, geldiler. Muayene ettiler, dokunmadan işte biraz daha nazik olmaya falan çalışarak. Yine otobüse binip Emniyet’e götüreceğiz itiraz ettiğiniz için falan filan. Zorla kolumdan, sağımdan, 5-6 kişi birden çekerek otobüse bindirdiler. Diğerlerini de dağıttılar. Oraya gelenler de kendiliğinden dağıldı. İlerde bir yerde böyle tek başlarına veya 15-20 kişi iftar edip dağılıp gitmişler. Yani amacına ulaşmamış oldu. Bize karakola götürdüler, Vatan Caddesi’ne. Orada saat 1'e kadar bekledik. İfadeler aldılar. “Annenin adı ne, babanın adı niye oraya gittin, ne oldu” falan filan. Saat 1’de de 18 kişi bıraktılar. Sonra aradan yaklaşık 1 yıl falan geçti. Emniyet’ten soruşturma açılmış, soruşturma savcılığa gitmiş. Savcılık iddianame hazırlamış, iddianame mahkemeye gönderilmiş, mahkeme de bize dava açtı. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine aykırı hareketten dava açtı ve duruşmalar başladı. 3-4 tane duruşma mı ne sürdü. Hepimiz gittik orada, 8 kişi niye oraya gittiğimizi, orada ne yaptığımızı falan anlattık. Görüntüler gelsin dendi. Orada var olan görüntüler, emniyetten istendi. Orada itme zorla otobüse bindirme ve orada olmakta olan Yeryüzü Sofrası’na mani olma gibi. Orada aramızda bir avukat arkadaş da vardı oraya gelenler arasında, o da savunma yaptı. Bizler de savunma yaptık. Yani bunun Gösteri ve Toplantı Yürüyüşleri Yasası'na girmediği; bizatihi yasada gelenek ve göreneklere uygun olarak yapılan karşılamalar, uğurlamalar Toplantı ve gösteri yürüyüş yasaları esasına tabi değildir diye istisnalar bölümü var. Ondan sayılması gerektiği... Çünkü Türkiye'nin çeşitli yerlerinde Ramazan iftarları oluyor. Vatandaş sokağa dökülüyor, boydan boya masaya oturuyor. Yeryüzü Sofrası gerçi yerde oturarak oluyor ama bu gelenek ve göreneklere uygun toplantıdır. Burada da insanlar toplaşıyorlar, bir araya geliyorlar ama bağırma çağırma slogan atmadan ziyade iftar açıp dağılıyor. Ama sonuçta insanlar bir araya geliyor, toplanma var burada ama bu topluma istisnaya giriyor. Yasada zaten bu istisna kılınmış.

ZD: Kaldı ki Anayasa'da da zaten barışçıl toplantı ve gösteri hakkı güvence altına alıyor. Yani izinsiz gösteri yapma hakkımız var. Şiddet içermediği müddetçe tabii.

İE: Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasası var işte malumunuz. Şimdi biz onu da tabii söyledik. Bu toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına girdiğini buradan sayılması gerektiğini söyledik. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası var. O yasanın bizatihi 3. maddesinde “herkes önceden izin almaksızın bu kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına sahiptir” diyor. Ama aşağıda da 4. maddeden itibaren istisnalar diye bir bölüm var. Orada da kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören, şenlik, karşılama, uğurlamalar bu kanun kapsamı dışındadır diyor. Şimdi işte biz burada gelenek ve göreneğe girmek, bu yeryüzü sofrası iftar mevzusu dolayısıyla, buna yasak koyamazsın diye oraya dayandırmaya çalıştık. Ama asıl davanın çöktüğü yer mahkeme vilayetten; o gün herhangi bir istisna kılma, yasaklama veya toplantı gösteri yürüyüşü yapılamayacağına dair bir vilayetten yazı var mı, diye sordu. Çünkü bu yasada, her ne kadar Türkiye'de malumunuz kanunlara bakarsan anayasadaki eşitlik var, izinsiz gösteri yapmak var, bir sürü hak veriyor ama bunlar giderek kuşa çevriliyor. Herkes biraz kırpıyor, kırpıyor, kırpıyor; “kanunlara uymak şartıyla suç işlememek şartıyla” diyerekten; “istisnalar ancak fakat” diyerek -istisnalar da var aşağı maddelerde- bunlara dayandırarak, yetkili merciler kiminde vilayet, kiminde cumhurbaşkanı, kiminde başbakan, içişleri bakanı, il emniyet müdürü istisnalar getiriyor. Sorulduğu zaman da bir yasak koyuyoruz demiyor.lar Yasaklama hakkı yok, çünkü kanun izin veriyor. Ne yapıyorsunuz peki? Biz istisna getiriyoruz: Diyoruz ki, sizin güvenliğiniz için bomba atılma ihtimali var, ihbar aldık, saldırıya uğrayabilirsiniz. O nedenle bunu bugün yapmayın, ilerde bir gün yaparsınız diye yasaklanıyor. İleri bir tarihe erteliyoruz, yerini değiştiriyoruz falan diyorlar, kılıfına uydurmak için. Dolayısıyla vilayetten böyle bir yazı var mı, yani bugün yapmayın da başka bir gün yapın veya orada yapmayın da şurada yapın. Veya o bölgede o gün o saatte gösteri yürüyüşü yapmak ertelenmiştir, başka bir zaman yapılacaktır. İzinsiz toplantı gösteri yürüyüşü hakkı askıya alınmıştır. Yasaklanmıştır değil, böyle izah ediyorlar. Bu var mı, böyle bile olsa herhangi bir yazı var mı diye. Vilayetten böyle bir yazı olmadığı, herhangi bir istisna bulunmadı. Yer değiştirme, erteleme, güvenlik önlemleri nedeniyle o gün orada toplantının yapılmaması gerektiği, bomba ihbarı, şu bu hiçbir şey olmadığı, herhangi bir resmi yazı da bulunmadığı... Tamamen sözlü, emniyetin müdürü İçişleri Bakanı'ndan izin alıyor. İçişleri Bakanı da kimle konuşuyor bilmiyoruz. “Yaptırmayın, orada öyle bir şey yaptırmayın” dendiği ve bu sözlü talimat üzerine... Yani bu ne demek, hukuk dilinde bu keyfi demektir. Yazılı önceden emir olması lazım. Onu gelip uygulaması lazım. Dolayısıyla daha sonra savcı, iddianame hazırladı. İddianamesini de buraya dayandırdı. Kendi hazırladığı iddianamesini iptal etti. Dedi ki herhangi bir yazılı yasak görülmediğinden ve işte toplantı gösteri yürüyüşü değil de gelenek görenek kabilinden bir iftar olduğundan ve vilayetin ve emniyetin yazılı bir yasağı da bulunmadığından hak ihlali söz konusu olmuştur ve sanıkların ayrı ayrı tek tek beraatlerine karar verilmiştir. Hatta savcı bizatihi bunu istedi yani, savcı beraat istedi. Mahkeme de “hak ihlali olduğundan dolayı, mağduriyet meydana geldiğinden dolayı tazminat verilmesi gerekir mağdur edilenlere” diye de kararda bu yer aldı. Dolasıyla 2019'daki engellenen Yeryüzü Sofrası devlet nezdinde resmen beraat etti ve bunu meşruluğu tescil edilmiş oldu.

ZD: Peki son olarak zaten 2019’dan sonra da pandemi araya girdi ve pandeminin de artık sürecini tamamladığını görüyoruz. Bundan sonraki süreçte Yeryüzü Sofraları kurulmaya devam edecek mi?

İE: Evet. Devam ediyor şu anda, ben birçok yerden davet aldım. Onlar günü geldikçe gideceğiz. Yani Abbasağa Parkı'nda, Kadıköy'de ve daha birçok mahallede günü bildirecekler. Bana önceden haber vererek, yani “sizi çağırsak gelir misiniz”, “gelirim ben” dedim. Oluyor yani şu anda devam ediyor. Pandemi döneminden yeni çıkıldığı için, biraz havalar da yağmurlu geçiyor bazen. Yağmurlu olmayan bir günde bir gün belirleyin o zaman o şekilde geliriz diye söylüyorum. Yani yer yer devam ediyor.

ZD: Peki bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz.

İE: Ben de teşekkür ederim, hayırlı yayınlar dilerim, sağ olun.

ZD: Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliği ile Yasaksız Meydan, farklı konu ve konuklarla iki haftada bir cuma günü sizlerle olmaya devam edecek. Şimdilik hoşça kalın.

Podcast