Yeşil Dalga 3: Bir tişörtün ardından koca bir Dünya var

Yeşil Dalga 3: Bir tişörtün ardından koca bir Dünya var
Moda “sürdürülebilir, ekolojik veya organik” olabilir mi? Yoksa piyasadaki ürünler “yeşil yıkamacılık” mı yapıyor? İşin aslı, birçok markanın “ekolojik” etiketini tamamen pazarlama amaçlı kullandığı. Peki modada bir ürünün gerçekten doğa ve insan dostu olup olmadığını nasıl anlarız?

PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN

Mehveş Evin ve Ferdi Akarsu, bu haftaki “Yeşil Dalga”da moda ve tekstil endüstrisinin ne kadar iklim dostu olduğunu ve ne yapılması gerektiğini konuşuyor.

Neredeyse her marka, “ekolojik” ürünler piyasaya çıkarıyor. Bazılarında “Fair Trade- Adil Ticaret” logosu göze çarpıyor. Fakat genelde 20 üründen sadece birine bu etiketi koyuyor. Birincisi, birkaç seçilmiş ürün üzerinden yeşil yıkamacılık yapılıyor. Yani o marka, çevre dostu olamamış.

İkincisi, bir ürünün gerçekten çevre dostu olduğunu anlamak için mutlaka etiketi okumak gerekiyor. Sadece organik pamuğun kullanılması yetmiyor. “Adil ticaret” logosu çok önemli, zira tüm tarafların adil kazandığı bir süreci gösteriyor:

Pamuğu nasıl üretmiş? O topraktaki bakteriye, mantara, köstebeğe zarar vermiş mi? İşçinin koşulları, hakkaniyetli ve adil mi? Kazanılan para, eşit dağıtılmış mı? Yani çiftçiden aracıya, oradan satıcıya gelene kadar olabildiğince eşit bir dağılımı gözetmek gerekiyor.

Öte yandan “ucuza 10 tane tişört” alınca marifet olmuyor. Alınan ürünün belli br kalitesi varsa bu fiyatına yansıyor. “İyi de neyi, nasıl alalım” diyenlere tavsiyeler, bu podcastte.

Ayrıca biyoçeşitliliğe ve yerel hayata zarar vermeden yapılan üretimi teşvik etmek, iki yıl gibi kısa bir sürede AB’yle ticarette zorunlu olacak. Akarsu, Türkiye’nin tekstildeki dönüşüm için önünde büyük bir fırsat olduğunu vurguluyor.

Türkiye bu şansı değerlendirebilecek mi? Özellikle küçük işletmeler bu konuda hazırlıksız ve ne yazık ki bir fırsatı daha ıskalama riski büyük.

Podcast