YUSUFELİ BARAJI: MİLYAR DOLARLAR HALKIN CEBİNDEN GİTTİ

YUSUFELİ BARAJI: MİLYAR DOLARLAR HALKIN CEBİNDEN GİTTİ
Yusufeli, koca Çoruh havzasını yoksullaştıran, insansızlaştıran, doğayı yok eden barajlar zincirinin bir halkası. Arka Plan’da halkın cebinden alınarak finanse edilen bir “çılgın proje” olan Yusufeli’ni ele alıyoruz.

Herkesin dikkati gündelik ekonomi ve siyaset sorunlarına odaklanmışken, Türkiye’nin kuzeydoğusunda ağır çekimde bir yıkım yaşanıyor... 

Basında “100 katlık bir gökdelen büyüklüğünde” olmasıyla övülen Yusufeli Barajının 2022’de bitirileceği müjdeleniyor. 

Limak’a verilen barajın yatırım maliyeti, bilindiği kadarıyla 2.1 milyar dolar. Fakat uzmanlara göre gerçek maliyet, 3 milyar doları bulabilir. Baraj bittiğinde kurulu gücü 558 MW olacak, bu da Türkiye’nin elektrik tüketiminin ancak binde 5’ine tekabül ediyor. Dahası, halihazırda Türkiye’deki toplam kurulu gücü 99 bin MW. Ancak ortalama tüketimde bunun 50 bin megawatı kullanılmıyor bile. 

Yani bu devasa baraja ihtiyacımız yok! 

İKLİM DEĞİŞİYOR PEKİ BU HESAPLAR NEYE GÖRE YAPILIYOR?

Elektrik Mühendisleri Odası Yön. Kurulu Üyesi Mehmet Özdağ’a göre mesele, sadece elektriği üretmekten ibaret değil... Çoruh havzasında olduğu gibi, Türkiye‘nin en kuzey-doğusunda üretilen elektriği en batıya, 1200 – 1500 km taşıma sorunu. Bu da iletimde devasa yatırımlara ve kayıplara sebep oluyor. Dolayısıyla 50-60 yıl öncesinin planlanan projeleri güncellemek şart. 

Dünyada elektrik üretiminin, tüketimin olduğu noktada olması merkezi santral projeleri yerine dağıtık sistemlerle ve akıllı şebekelerle olması tercih ediliyor. Devasa barajlar inşa etmek yerine daha ucuz, verimli ve çevre dostu teknoloji ve yöntemler devreye sokuluyor.  

Çoruh Havzası, insanıyla, iklimiyle, doğasıyla büyük bir yükün altına girdi. Köyler yok oluyor, tarım yapılamıyor, yağış rejimi ve iklim değişiyor, halka vaat edilen yeni yerleşimler sorunlu ve bölgeye has canlı yaşamı büyük bir tehdit altında. 

Bazıları “daha büyük fayda için nüfusun az olduğu bir yer gözden çıkarılabilir” diyecektir... Keşke olay bu kadar basit olsa, ama değil.

Sadece bitmek tükenmek bilmeyen inşaatın yarattığı kirlilik ve ağaç kıyımı nedeniyle değil, baraj göllerinde suyun hızla buharlaşması nedeniyle de iklim değişikliği hızlanıyor.

Şöyle izah edeyim; TBMM İklim Değişikliği Komisyonu, Türkiye’de ortalama sıcaklığın yüzyıl sonunda artı 6 dereceye varabileceğini açıklamıştı. Fakat şimdiden Türkiye’de pek çok barajın suları yüzde 40 ila 80’lere varan oranlarda çekildi. 

Dolayısıyla Çoruh havzasındaki barajlar üzerinden yapılan hesaplar, enerji projeksiyonları kağıttaki ya da kamuya aktarıldığı gibi değil.  

BİLDİK ÜÇLÜ ALDI, LİMAK’A KALDI

Barajın ihale edilmesi aşamasında yine bildik üçlü karşımızda. 

2012 yılında 486.8 milyon liraya, yani o günün dolar kuruna göre 279 milyon 310.4 bin dolara Limak-Kolin-Cengiz’e ihale edildi. Derken iş Limak’a kaldı... Barajın bitmesi için vadedilen tarih 2019’du. Şimdiyse 2023 deniyor.  

Gazeteci Çiğdem Toker, 2018’de “Tamamlama” ihalesi yoluyla, Yusufeli için en düşük fiyatı veren Limak İnşaat'a tam 1.428,5 milyar lira daha aktarıldığını ortaya çıkardı. O günün dolar kuruyla 269,5 milyon dolar daha demekti bu.

Yetmedi... 2021’in Nisan ayında gizli saklı, özel davetle bir ihaleye daha çıkıldı. Kanuna göre ihalenin “açık usülle” yapılması gerekiyordu, fakat herkes başka yerlere bakarken yasayı kim takardı? 

 Jet hızıyla sonuçlandırılan bu ihale de 1 milyar 299 milyon 102 bin liraya Limak İnşaat'a kaldı. Yani 157,958 milyon dolar daha kamudan alınıp gözde müteahhite verildi. 

Böylece Yusufeli için yapılan üç büyük ihalenin kamuya maliyeti, bildiğimiz kadarıyla 706,768 milyon doları buldu. DSİ yetkilileri ise “yatırım maliyeti”nin 2.1 milyar doları bulduğunu açıkladı.

Bu arada üç büyük ihaleden bahsettim ama şimdiye kadar toplam 25 ihale yapıldığı basına yansıdı. 

Ülkemizde hiçbir kurumun, şirketin denetimi şeffaf değil. Hele çılgın projeler söz konusu olunca...

Mesela yine Çoruh havzasında bulunan, Doğuş İnşaat’ın üstlendiği devasa Deriner barajı, 5 yıllık bir gecikmeyle yapılmıştı. Sırf bu gecikmenin bedeli, 2009 Sayıştay raporuna ‘kamunun 461,3 milyon lira kaynak israfına uğratıldığı’ şeklinde yansımıştı.

Dönemin kuruyla bu para 286,5 milyon dolar ediyordu ve projenin maliyeti, en az iki katına çıkmıştı... Basındaysa asıl maliyetin tam üç katı olduğu yazıldı. İlginçtir, bu rapor sonrasında hükümet, Sayıştay yasasında değişiklik yapmıştı. 

Yusufeli barajının ekonomik fayda ve zararının ötesinde, bölge halkına, ekolojiye, iklime etkisi çok daha az konuşulan, bilinen ve önemsenmeyen kısmı...

YIKIMIN ANATOMİSİ deretepe.org’DA 

İşte burada Mekanda Adalet Derneği’nin yaptığı çok güzel bir çalışmadan yararlandım... Zira uzaktan bakarak, barajı öven haberleri okuyarak ne coğrafyayı, ne insanını ne de hikayenin tamamını değerlendirmek mümkün. 

Kentsel ve kırsal mekanda daha adil, ekolojik ve demokratik süreçlerin/pratiklerin geliştirilmesine dair çalışmalar yapan Mekanda Adalet Derneği, 2018’den beri akarsuların izini takip ederek saha çalışmaları yapıyor. 

Toplum ve çevre sorunlarını belgeleyip haritalayan bu çalışmalar, şimdi deretepe.org adlı web sitesinde toplandı. 

Yeni yayına giren deretepe.org’da Çoruh ve Melet havzalarında yapılan araştırma ve görüşmeler yer alıyor. Kısadalga için hazırladığım podcastte yerel yönetici ve köylülerle yağılan görüşmelere kısaca yer verdim. 

Mekanda Adalet araştırmacıları, suların altında kalacak köylerin bile belirsiz olduğunu, 80 köye tek tek ulaşmaya çalıştıklarını aktardı. Ancak “korku” nedeniyle pek çok köylü konuşmaya çekindi...

deretepe.org’a yakında Ergene ve Kanalİstanbul havzaları da eklenecek. Çok değerli bir dijital arşiv, herkesin erişimine açılacak. 

Podcast