“Linç” etmek deyimi, bir canlının acımasızca ve vahşice katledilmesi anlamına gelmektedir. “Liç” ise doğanın acımasızca ve vahşice katledilmesi anlamına geliyor. Yani “liç” dedikleri şey aslında doğanın linç edilmesinden başka bir şey değil.
13 Şubat 2024 tarihinde tüm Türkiye, Erzincan İliç’deki Çöpler Altın Madeni’ndeki liç sahasının çöktüğüne tanık oldu. Yaklaşık 70 milyon tondan fazla siyanüre, sülfürik aside ve ağır metallere bulanmış çamurumsu liç sahası adeta infilak etti. Liç sahasının 30 milyon tonluk bölümü sel gibi iki yanına aktı. Büyük çoğunluğu Sabırlı deresine, bir bölümü de madendeki açık ocağın içine.
Peki infilak eden neydi? Sabırlı deresine ve Fırat ırmağına doğru akan gerçekte neydi?
5 milyon ton
Adına “altın madeni” dedikleri ekokırım merkezlerinde önce yüz binlerce ağaç bir çırpıda kesilir. Ardından yüz binlerce ton dinamit ve çeşitli patlayıcılarla cevher olduğunu tespit ettikleri dağ-tepe param parça edilir. Bir altın madeninde bir ton ham altın elde etmek için tam 5 milyon ton taş-toprak param parça edilir.
Asitli pasalar
İşlerine yaramayan ve “pasa” adını verdikleri milyonlarca tonluk taşı-toprağı bir kenara yığarlar. Ancak pasalar ilerleyen yıllarda büyük bir tehlike içermektedir. Asit Maden Drenajı adı verilen asidik suların kaynağı haline gelirler. Güneş, rüzgar, yağmur ve kar yağışlarının etkisiyle pasalardan sızan asidik sular, yüz yıllarca zehirli bir irin gibi akar durur ve çevresini zehirler. İliç’de Çöpler Altın Madeni’nde milyonlarca ton sülfürlü pasa (en tehlikeli pasa türü) 13 yıldır Fırat ırmağının kenarına yığılmaktadır.
Ardından cevher adını verdikleri, içinde altın-gümüş ve bakır barındıran taş-toprak da kamyonlarla taş değirmenlerine taşınır. Burada un ufak edildikten sonra açık alanlarda, altına 2 milimetre membran (bir çeşit plastik örtü) serdikleri yüzlerce futbol sahası büyüklüğündeki düzlüklere serilir.
İşte burası 'liç' sahasıdır. Aynen tarımda kullanılan boru-damlama sistemi gibi bir sistemle, açık alanlarda haftalarca taşın-toprağın üzerine siyanür solüsyonu püskürtülür. Ne yaparlarsa yapsınlar güneşin, yağmurun ve rüzgârın etkisiyle bu işlem sırasında en az yüzde 15 oranında zehirli hidrojen siyanür gazı havaya karışır.
Peki dünyanın en zehirli kimyasalı olan siyanürü, köylerin ve şehirlerin dibinde, tarım alanlarının bitişiğinde ve ormanların ortasında neden kullanıyorlar?
Zehirli çamur
Çünkü siyanür, taşın toprağın içinde hapsolmuş kum taneleri gibi mikroskobik yapıdaki altına yapışıyor. Daha sonra liç yığınlarının en altına sürüklüyor ve oradan da membran ve borular sayesinde havuzlara taşıyor. Ardından yüzlerce kimyasal işlemden sonra altını siyanürden ayırıp “bingo!” diyorlar.
Peki onlar “bingo!” derken arka planda neler oluyor?
Haftalarca siyanür pompaladıkları liç sahasında bu işlem sırasında maalesef ağır metaller de harekete geçiyor. Civa, kurşun, antimon, kadmiyum, arsenik gibi ağır metaller bu işlem sırasında serbest kalıyor ve doğal ortama zararlı hale geliyor ve liç yığınında terk ediliyor. Yani bu liç yığını dedikleri şey artık normal bir taş-toprak değil, siyanüre bulanmış ve ağır metaller içeren zehirli bir çamurdur.
Bu sırada bu işlemler için çok büyük oranlarda da su kullanılır. Çöpler Altın Madeni’nin ilk kapasite artışıyla ilgili ÇED raporunda yeraltı kuyularından saniyede 130 litre su çekildiği yazıyordu. Daha sonra yapılan kapasite artışıyla birlikte bu rakamın da üstüne çıkıldı. Yani Çöpler Altın Madeninde neredeyse Erzincan ili kadar su kullanılır ve zehirlenir.
Siyanür liçleme sahaları kum tepeleri gibidir. İlk katında işleri bittikten sonra üzerine yine 2 milim kalınlığında membran adı verilen plastiği serdikten sonra aynı işleme devam ederler. Yani bir, iki, üç derken katlar yükselir. Her bir katın yüksekliği 8 metre olmak üzere normalde en fazla 15-20 kat olması gereken liç sahası, Çöpler’de 32’inci kata, yani 257 metreye ulaşmıştı.
Gizlenmiş
Çöpler’de daha önce de küçük çaplı çökmeler yaşanmış ve kamuoyundan gizlenmişti. CHP’nin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, Çöpler Altın Madeni’nde 2 yıl önce de toprak kaymasının yaşandığını ortaya çıkardı. Anagold tarafından işletilen aynı maden sahasında, 27 Mart 2022 tarihinde de bir kayma yaşandığını paylaşan Yavuzyılmaz, olaya ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan raporu yayınladı.
Siyanür boruları patladı
Aynı yıl içinde bu kez 21 Haziran 2022 tarihinde de madenin liç sahasına siyanürlü solüsyon pompalayan borular patladı, 20 tondan fazla siyanür solüsyonu açık alanda Fırat’a doğru aktı. Sızıntı alanında siyanürün nötrleştirilmesi için “hipoklorit” döküldüğü açıklanmıştı.
Tıbbi Jeoloji Uzmanı Eşref Atabey, hipoklorit dökülmesinin hatalı bir yöntem olduğunu belirterek, “Hipoklorit dökmeyle pH bazik hale getirilmiş, böylece siyanürün solüsyonda kalması sağlanmış, böylece yakınındaki dere suyuna ve oradan Karasu Nehri ve İliç Barajı’na karışması daha kolay olmuştur” diyordu. Birkaç ay kapalı kalan siyanürlü maden, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın kestiği 16 milyon 441 bin Türk Lirası (Yaklaşık 500 bin dolar) idari para cezasını ödemiş ve tekrar çalışmaya başlamıştı.
(YARIN: Madende neden üst üste “kazalar" yaşanıyordu?)
Sunuş yazısı: İliç - Çöpler Madeni: Türkiye’deki sömürge madenciliğinde yeni bir dönüm noktası
1. Bölüm Faciadan iki yıl önce: Siyanür borusu patladı, Fırat'a zehir aktı
2. Bölüm: İliç'te 9 canın değeri 123 milyon dolar
3. Bölüm: 13 Şubat sabahı: Şirketin en 'kârlı' altın madeni çöküyor, yöneticiler uyuyor!
4. Bölüm: Çöpler Madeni'nin hikayesi: Erzincan - Nevada hattı, köylüye ev, savcıya rüşvet
5. Bölüm: İliç - Çöpler Madeni dosyası - 5... İliç’te yaşanan 'ağır çekim' soykırımdır