ANKA Yönetim Kurulu Başkanı Atabaş, Kısa Dalga’nın sorularını yanıtladı: “Ne yapılıyorsa sandığa gelinceye kadar yapılıyor”

ANKA Yönetim Kurulu Başkanı Atabaş, Kısa Dalga’nın sorularını yanıtladı: “Ne yapılıyorsa sandığa gelinceye kadar yapılıyor”
Ali Fırat Atabaş, ANKA’nın CHP’nin ajansı olduğu, gerçek sahibinin Tuncay Özkan olduğu, seçim gecesi Anadolu Ajansı’nın verilerini kullandığı, iktidarın seçim manipülasyonlarına alet olduğu iddialarını yanıtladı.

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçiminin yapıldığı 14 Mayıs akşamı, tartışmaların odağında yer alan ANKA Haber Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Ali Fırat Atabaş, Kısa Dalga Yayın Yönetmeni Kemal Göktaş’ın sorularını yanıtladı.

Anka Haber Ajansı 14 Mayıs seçim sonuçlarının açıklanması ile ilgili tartışmalarda odak noktasındaydı. Anadolu Ajansı’na seçmenin çok önemli bir bölümü güvenmiyordu. Çünkü önceki seçimlerde çeşitli manipülasyon iddialarının hedefi olmuştu AA. Türkiye'de daha önce bağımsız haber ajansları ya da birtakım haber ajansları diyelim bağımsızı ihmal ederek, ANKA, Anadolu Ajansı ile rekabet halinde sonuçları geçiyordu ve Anadolu Ajansı’nın manipülasyona çok alan bırakmıyordu. Ama bu defa ANKA Haber Ajansı çok iddialı girdi seçim sürecine ve sonuçları yayınlamaya başladı.

Bütün bunları tartışacağız ama önce şundan başlamak istiyorum. İzleyicilerimizin de Türkiye'de bu tartışmaları duyan, bu tartışmaya dahil olan birçok insan da kafasında Anka Haber Ajansı ile ilgili bazı soru işaretleri var.

Siz Anka Haber Ajansı’nın sahibisiniz, ANKA Haber Ajansı kime ait? Sahiplik yapısı nasıl?

- Sosyal medyada çok fazla bu konuyla alakalı dedikodu dönüyor bu konuyla ilgili biz daha önce bir kamuoyu duyurusu yaptık ama o kadar çok tekrarlanıyor ki her seferinde yapmaktan biz de artık usandık. İsteyenler girip internette bunu bulabilir.

- Anka Haber Ajansı resmi olarak hissedarı Güneşin Medya Yayıncılık AŞ, Güneşin Medya Yayıncılık AŞ'nin de yüzde 100 hissedarı benim. Her ticari kayıt ve KAP bildirimlerimizde bunu görebilirsiniz. Aynı zamanda Güneşin Medya Yayıncılık AŞ'nin aslında 3 şirketi var; ANKA Haber Ajansı, Kültür Radyo Televizyon ve İkinci Yüzyıl Gazetecilik.

- İkinci Yüzyıl’da bizim yaklaşık bir buçuk sene önce başladığımız bir dijital gazete projesi. Kültür Radyo Yayıncılık KRT logosu ile yayın yapan RTÜK’ten ulusal lisansına sahip olan Türkiye'deki birçok yayın platformunda yayınları devam eden bir televizyon.

- Anka’da 31 Mart seçimlerinden sonra 23 Haziran'da İstanbul Seçimlerindeki gereklilikten doğan bir proje aslında. O da şu anda bir haber ajansı olarak yoluna devam ediyor.

Bütün bunların sahibi sizsiniz. Peki mesleğiniz ne? Bu üç önemli kurumun sahibi olacak gelir nereden geliyor?

- Ben aslen iktisat mezunuyum ama bilgisayar programcılığıyla uğraşıyorum bu da 1996 yılına denk geliyor, daha Türkiye'de internet bile yeni yeni ayaklanırken başlamıştım bu işe babam sayesinde. Asli şirketlerim bilişim üzerine. Bunun dışında yurt dışıyla bir ticaret yapan başka bir şirkette daha ortaklığım var ama ben asli olarak paramı bilişim sektöründen kazanıyorum.

Peki Tuncay Özkan'la ilişkiniz nedir? Sonra CHP ile ilişkisine KRT ve Anka’nın diye soracağım.

- Tuncay Özkan benim bir büyüğüm. Ben Kanal Türk'te bilişim sorumluluğu yaptım, Tuncay Bey Kanal Türk’ü yönetirken.

- Daha sonra KRT kurulum sürecinde Tuncay Özkan ile bir irtibatım oldu. Kendisinden bazı görüşler aldım çünkü medya sektöründe bildiğim tek bilgi sahibi insan oydu. Onun dışında herhangi bir ilişkimiz yoktur. Tuncay Özkan'ın bizim yapımızla herhangi bir profesyonel ilişkisi, herhangi bir ortaklığı, mali ilişkisi yoktur. Bunu daha önce defaten yalanladı, kendisi de yalanladı ama bilinçli bir şekilde bu propaganda devam ediyor. Zaten kendisinin bir siyasi kariyeri var şu anda. O siyasi kariyerde CHP adına sadece ANKA, KRT değil, birçok medya kuruluşuyla ilişkiye giriyor. Ama bu ilişkiler kesinlikle benimle değil bizim profesyonel yöneticilerimiz var, Göksel Bey, Fikret Bey ve çeşitli muhabirlerimiz, CHP'yi takip eden muhabirlerimiz... Tamamen bir politikacı, basın mensubu arasındaki ilişki seviyesinde bir ilişkileri var. Bizimle herhangi bir ilişkisi yok.

Peki o zaman şöyle bir algı var; KRT ve ANKA CHP'nin yayın organları… Yani CHP aslında el altından bu yayın organlarını kurdurduğu ve de kendisine bağımlı bir yayın yaptığı. Buna ne diyorsunuz?

- CHP ile bir ticari ilişkimiz var. Bu zaten bilançomuzda, maliyeye bildirdiğimiz tablolarda açık ve seçik ortada ve bu tabloların hepsi devletin denetimi dahilinde. Yani biz üç senede üç defa soruşturma geçirdik hem vergi açısından hem SGK açısından her birinden de alnımızın akıyla çıktık. Herhangi bir usulsüzlük, herhangi bir kaçak göçek bulunamadı. Ama sadece CHP ile değil. Sonuçta bizim DEVA ile İYİ Parti ile Gelecek ve Saadet ile, Ata İttifakı’ndan Zafer Partisi ile çeşitli belediyelerle... Bunun içinde AK Parti’nin ve MHP'nin belediyeleri de var. Hizmet verdiğimiz alanlar var ve ticari bir ticari ilişki var.

Ticari ilişki dediğiniz nasıl bir ilişki tam olarak? Onlar size abone ve size para ödüyorlar bunu mu kastediyorsunuz?

- Evet, bizim abonemizler aynı zamanda bazı canlı yayın hizmetlerini biz veriyoruz. Tamamen hizmet karşılığı faturayla kurulan muhasebesel ilişki anladım.

Yani DEVA ile kurduğunuz ilişkiden farklı değil diyorsunuz?

- Evet doğrudur.

Peki bunları not ettikten sonra seçime gelelim. Seçim döneminde şunu merak ediyorum: Siz seçimi nasıl izlediniz? Örgütlenme şemanız nasıldı? Çünkü Anadolu Ajansı devletin haber ajansı ve Anadolu Ajansı’nın olanakları çok fazla. Anadolu Ajansı kendileri açıkladı nasıl izlediklerini, orada da tartışmalar oldu. ANKA kaç kişiyle ve nasıl izledi seçimi?

- Biz bu işe ilk hatırlarsanız 31 Mart’ta iptal edilen İstanbul seçimleri sonrası tekrarlanan seçimlerde başlamıştık. Orada tabii sadece İstanbul'daydı bu iş ve daha basitti. Ama orada bile bazı zorluklar yaşadık ama ona rağmen gayet iyi bir şekilde, Anadolu Ajansı gene geç servis etmeye başlamasına rağmen verileri biz o dönemde de doğru bir şekilde dataları verdik ve işi bitirdik.

- O zaman çıtayı biraz yükseltmişiz, tüm Türkiye'den de böyle bir beklenti oluştu. Biz aslında bunu çok tartıştık. Yani tüm Türkiye verilerini toparlayıp toparlayamamayı, bu işe girip girmemeyi ama ANKA’nın zaten kuruluş amaçlarından biri buydu işte. Bahsettiğiniz çölleşen medya ortamında en azından alternatif bir kaynak olabilmek. Eksik gedik de olsa biraz kırık dökük de olsa biraz geç de olsa en azından alternatif bir kaynak yaratabilmektir. O yüzden bu seçimlerde de veri servisi hizmetini sunmaya karar verdik.

- Bu noktada bahsettiğim gibi benim bir bilişim şirketim de var. Bu şirkette çok yeteneğine güvendiğim insanlar var. Bu insanların kurduğu bir altyapı kullandık. Türkiye'de 195 bin sandık var. Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürü de dün bir televizyonda aslında bunu açıkladı, ‘Biz de 195 bin sandığın başında değildik, ortaklaşarak aldık, merkezde girdik bazı verileri’ diye. Biz de strateji olarak bunu belirledik aslında.

- Türkiye’de 804 tane ilçe seçim kurulu var. Bu 804 ilçe seçim kurullarına birer personel atadık. Onun dışında belli başlı büyük şehirlere ve sadece datamız anlamlı olsun diye örneklem yaptığımız bazı noktalara ekstra sandıklardan data alabilecek yaklaşık 50 kişilik bir ekstra ekip oluşturduk. Bunun dışında da 40 kişiye yakın bir merkezde bilgisayar başında gelen bu dataları sistemden kontrol edip doğruluğunu görüp daha sonra yayınlanabilir işareti atan bir ekiple çalıştık. Toplamda 1000 kişiye yakın ekibi görevlendirdik bu konuyla ilgili. Bu şekilde topladık datayı ve servis ettik.

O zaman doğru anlıyorum değil mi? Sandık başında müşahitler gibi her sandıkta ya da her binada bir göreviniz yoktu. Islak imzalı tutanaklardan değil ilçe seçim kuruluna getirilen birleştirilmiş tutanaklardaki verileri alarak girdiniz?

- İlçe seçim kurullarına getirilen sandık tutanaklarının resimlerini alarak girdik, evet doğrudur. Birleştirme tutanakları değil, birleştirme tutanakları seçim kurullarının içinde yapılan bir işlem. Biz torbalarla sandık başkanlarının seçim kurullarına getirdiği tutanakları alarak yaptık bu işi.

Peki CHP'den veri aldınız mı? Çünkü o akşam CHP'den alınan verileri ANKA’nın geçtiği söylendi...

- Bunun daha ilerisi de söylendi. Anadolu Ajansı’ndan veri çaldığımız ve Anadolu Ajanası’nın verisini servis ettiğimiz de söylendi sosyal medyada. Öncelikle tabii şunu belirtmek lazım; CHP’den veri almadık. Türkiye Gönüllüleri ile bir entegrasyonumuz vardı. Belli noktalarda Türkiye Gönülleri ile veri alışverişinde bulunduk ama özellikle bu Anadolu Ajansı’ndan veri alıp bunu servis ettiler iddiası gerçekten hem ANKA çalışanlarına bir büyük zül hem de yani çok büyük bir iftira.

- Çünkü YSK Başkanı çıkıp 18.30’da ‘yasaklar kalkmıştır ve veriler verilebilir’ dendiği anda biz hemen elimizdeki ilk veriyi verdik çünkü amacımız buydu zaten; objektif bir şekilde elimize gelen veriyi abonelerimize servis etmek. Anadolu Ajansı ilk verisini 19.00’da verebildi. Yani kendilerine sorarsanız işte belli bir seviyeye gelmesini bekleyip servis etmeye başladılar. Biz Anadolu Ajansı’ndan yarım saat önce veri servis etmeye başladık.

Elinizdeki tüm verileri verdiniz mi?

- Hiçbir manipülasyon yapmadan hiçbir düzenlemeye tabi tutmadan gelen ve onaylanan tüm verileri verdik. Ama tabi bu şu demek değildir, yani biz abonelerimize servis ettiğimizde yüzde 3 diye servis ettiğimizde belki bizim sistemimizde yüzde 5 veri vardı ama yüzde 2 verilik o veri merkezi dediğimiz 40 kişilik ekibin elinden geçmediği için onu tutmuşuzdur. Onu da 10 dakika sonra servis etmişizdir. Ama bizim kurgumuzda yaptığımız gelen verilerin kontrol edilip, sağlıklıdır, doğrudur tutarlıdır. Çünkü burada bu iş çok önemli. Yani verdiğiniz veri tüm ekranlarda çıkıyor, verinin geçerli oy sayısı, kullanılan oy sayısı gibi bir sürü kontrol edilmesi gereken alanı var. Bu alanları her ne kadar arka planda bir yazılım kontrol etse de gene de bir insan gözüne ihtiyaç duyuyorsunuz. Bir de ne olursa olsun bir insan faktörü var. Burada bu tutanakları alıp kontrol edip veri merkezine eriştiren insanların maddi hataları da olabiliyor. 1’e basılacağını 3’e basıyor, 3’e basacağına 5’e basıyor gibi. O yüzden bunu bir kontrol ederek güvenilirliği sağlamak amacıyla böyle bir tampon bölge oluşturduk, öyle servis ettik ama sonuç olarak geliş sırasına göre yani insanların önüne düşüş sırasına göre ne geldiyse hiçbir filtreye takılmadan abonelerimize servis edildi.

Belli bir aşamada ANKA’nın da veri girişini durdurduğu söyleniyor. Yani ben sizin yaptığınız açıklamaya baktığımda açıklamada bir tablo vermişsiniz ve bu tabloda bir akış görünüyor. Tıkandığınız durağan akışının sağlanamadığı zamanlar oldu mu?

- Böyle bir şey olmadı. Hatta biz çoğu zaman Anadolu Ajansı’nın önünde gittik ama şöyle şeyler bize de daha sonra döndü. Mesela bazı abonelerimiz erişim sıkıntısı yaşamışlar sistemlerimize ama bazıları da yaşamamış. Ama biz bahsettiğimiz tablodaki verileri o saatlerde yani orada da iki tane zaman vardır. Biri database güncelleme zamanı biri dosya oluşturma zamanı. O aradaki fark da bu bahsettiğim mevzudan oluşuyor. İşte sonuç olarak gelen verinin databasede oluşma zamanıyla gözle kontrol edilip servise verilme zamanı arasında yaklaşık iki dakika, üç dakika zaman farkları var. Bu da çok soruldu çünkü neden burada bir zaman farkı var, niye database oluşan data anında dosyaya yansımadı diye. Bunun nedeni de buydu. Biz elimizdeki datayı ortalama 12 dakikada bir servis etmişiz ama dediğim gibi yani bazı abonelerimiz bunu çok rahat almışlar. Bazılarının da erişim sıkıntıları olmuş ama bu da çok doğal.

- Şöyle ki yani biz her ne kadar iyi bir altyapı oluştursak da kendi tarafımızda en nihayetinde abone tarafındaki internetin ve abone tarafındaki yazılımın ya da bağlantı kısmının da bir problemi olabiliyor. Sadece bizim servis etmemiz yeterli olmuyor. Karşı tarafın da bunu doğru bir şekilde karşılayıp doğru bir şekilde alması gerekiyor. Bu konularda da bir teknik ekibimiz hazırdı o akşam. Gelen arkadaşlardan böyle şikayetleri anında müdahale edip gerektiğinde manuel olarak servis ettik. Ama bizim bir veri durdurma ya da veriyi baskılama gibi bir ithamı kabul etmiyoruz. Böyle bir şey doğru değil. Bu da zaten kanıtları ile ortada.

Tekrar soracağım CHP ile seçim gecesi herhangi bir iş birliğiniz, bir özel veri aktarımınız yok muydu?

- Hayır, kesinlikle yoktu. Hatta bunu şöyle örnekliyorum Ekrem Bey ve Mansur Bey sanırım saat 23.00 civarı çıkıp bir açıklama yaptılar ve dediler ki ‘CHP'deki sistemde şu anda yüzde 67 oranında bir sandık girişi var. Bunu söyledikleri anda ekranlarda Anadolu Ajansının yüzde 81, ANKA’nın ise yüzde 89 sandık açtığı gözüküyordu. Yani zaten böyle bir iş birliğimiz olsa herhalde onlarda yüzde 90’lardayız derlerdi diye umut ediyorum. İşin matematiğini bilenler zaten bu işin tutmadığını algılıyor ama çok ciddi bir algı operasyonuyla karşı karşıyız bunu da belirtmem gerekiyor.

Siz yanılmıyorsam bir dönem CHP'ye de bilişim alanında destek verdiniz ve CHP'de de bu alanda görev aldınız. Orada CHP'nin sistemine ilişkin ne dersiniz? Yani birtakım okul verileri denildi, YSK verileri, ANKA verileri ve sonra bir karma oluşturuldu. CHP nerede hata yaptı sizce?

- Öncelikle CHP ile olan ilişkimi açıklayayım. 2014 seçimlerinde Mansur Yavaş'ın Belediye Başkanı adaylığı olduğu seçimde ben ciddi anlamda bir manipülasyon olduğunu yani eğer tabir doğru olacaksa oyların kaydırıldığını düşünüyorum ve o gün yani o seçimde aslında bu işe bu kadar emeği varken el atmak gerektiğini düşündüm. Bilişimden sorumlu olan Başkan Yardımcısı Emrehan Halıcı’ya ulaştım. Kendilerine hizmet verebileceğimi, destek olabileceğimi söyledim. Emrehan Halıcı’larla çok bir şeyimiz olmadı açıkçası. Yani mesaimiz olmadı. Daha sonra Erdal Aksünger geldiğinde Erdal Aksünger ile beraber çalışmaya başladık. Erdal Aksünger'den sonra da Onursal Beyle bir süre devam ettik. Daha sonra ben oradan ayrılıp medyaya girme kararı aldım. Medyaya girdiğim günden beri de CHP ile herhangi bir profesyonel ilişkim yok. Ama bu dönemde CHP'nin özellikle bilgi güvenliği tarafında oldukça aktif görev aldım.

- CHP dataları ile ilgili ise şu anda bir yorum yapmam doğru olmaz. Çünkü gerçekten sistemlerini bilmiyorum. Sadece piyasadan duyduğum kadarıyla bilgi sahibiyim ama anladığım kadarıyla üç katmanlı bir yapıları var. Üç farklı yerden veri alıp bunları birleştiriyorlar. Yani bana gelen bilgiler sistemin doğru çalıştığı yönde. Çünkü Onursal Beyle bir ahbaplığım var. Benim geçmişten kaynaklı istifa ettiği zaman kendisini arayıp konuştum. Kendisi sistemlerinde herhangi bir sıkıntı olmadığını, verileri doğru alabildiklerini gereken altyapının çalıştığını ama siyasetten gelinen noktada istifa etmesinin daha doğru bir karar olduğunu düşünerek istifa ettiğini söyledi. Buna diyebileceklerim bu kadar.

Yani evet belki de doğrudan gelmiyor. O zaman şöyle bir soru işareti akla geliyor: ANKA ve Anadolu Ajansı daha çok sandık açıyor ve daha çok sonuca yakın bir veri açıklarken CHP bütün bunları yok sayarak kendisine ulaştırılan veriler üzerinden ‘kazandık’, ‘öndeyiz’ gibi açıklamalar yapıyor. Herhalde yanlışlığı burada yaptılar diye düşünüyorum.

- Bu siyasi bir yorum. Ben buna bir katkı sağlamayayım ama sadece şunu söyleyebilirim ben nasıl kendi datamın arkasında duruyorsam ve kendi servis ettiğim datanın en doğru data olduğunu ve en iyi iş olduğunu iddia ediyorsam muhtemelen CHP de kendi datası için aynı şeyi iddia ediyordur. Gelinen nokta ayrıca tartışılır ama o akşam için kendi datalarına güvenmelerinde bir sıkıntı olmadığını düşünüyorum.

Şimdi tabii bütün bunları konuşuyoruz ama insanların aklında şu var: Diyorlar ki ‘seçimde hile yapıldı.’ Özellikle sosyal medyada yayınlanan bazı tutanaklar ve yapılan itirazlar sonucu vekilliklerin el değiştirilmesi, Diyarbakır’da Yeşil Sol Parti’ye sıfır MHP’ye 150 oy çıkan sandıkların işlenmiş olması vesaire bu algıyı güçlendiriyor. Muharrem Erkek bir açıklama yaptı, ‘Sonuca etkili değil ama bazı farklılıklar var’ dedi. HDP'nin YSK Temsilcisi Mehmet Rüştü Tiryaki o da bir açıklama yaptı ve benzer bir şey söyledi. Ama toplumda seçimin sağlıklılığı konusunda çok ciddi kuşkular ortaya çıktı.

Haber ajansları bunun şurasında duruyor. Siz bir sonuç açıklıyorsunuz işte diyorsunuz ki ‘yüzde 49.5 Recep Tayyip Erdoğan’ aldı. Sanki bu verinin sahibi sizmişsiniz, seçimin sağlıklılığından siz sorumluymuşsunuz gibi de bir algı var. Sonuçta siz ilçe seçim kurullarından gelen tutanaklar üzerinden veri girişi yapıyorsunuz. Orada o tutanağın nasıl tutulduğu, sağlıklı mı, sağlıksız mı tutulduğu bilgiyle mi yapılıp yapılmadığı sizinle ilgili değil ama yine de seçimde 1000 kişilik bir ekiple çalışmış bir kurumun yöneticisi olarak seçimin sıhhati ile ilgili ne söylersiniz? Sağlıklı bir seçim yürütüldü mi sizce?

- Ben çok aslında böyle medya önüne çıkan biri değilim. Çok da bu tip konulara girmek istemem. Ama seçimlerden bir hafta önce Serdar Akinan ile bir sohbetimiz sosyal medyadaydı. Orada da bahsetmiştim. Şimdi bu da ikinci. Yani büyük konuşmayım bundan sonra da muhtemelen başka röportaj vermem ama en nihayetinde bu hatalar her zaman oluyor. Yani bu seçime özel bir durum değil. Daha önceki seçimlerde de yapılan itirazlar sonucunda milletvekillikleri değişti, oy oranları değişti. Çünkü işin içinde insan var. Şöyle düşünün sabah saat 06.30’da kalkıp 07.30’da sandığı kurup saat 17.00’ye kadar sandığın başında görev alıp, sonra 19.00, 20.00’a kadar sayım yapıp, ondan sonra ilçe seçim kurullarına gidip bu tutanakları teslim edip bunları çetelelerle birleştirip sisteme giren bir yapıdan bahsediyoruz. Burada az önce ben de bahsettim bizim arkadaşlarımız da hata yapıyor. Yani gördükleri şeyi bile girerken hatalı giriyorlar çünkü bahsettiğimiz 13-14 saatlik bir süre. Bu süreçte insan yoruluyor, aç susuz kalıyor, bir sürü psikolojik sıkıntıyla uğraşıyor. Haliyle burada insan hatası olabilir. Bu da sanırım yüzde 1, 1.5 oranında bir şeye tekabül ediyor bu tutarsızlıklar. Bu çok doğal ama YSK'nın bununla ilgili çok iyi mekanizmaları var. Elinizde tutanağınız olduğu sürece bu verilere sahip olduğunuz sürece başvuruyorsunuz ve düzeltiyorlar. O yüzden ben sandığa gelinceye kadar olanları ayrı tutmakla beraber, sandık sürecinden itibaren Türkiye'nin seçim sisteminde herhangi bir manipülasyon yapılamayacağını, sisteminin çok sağlıklı çalıştığını biliyorum. İçinde bulunan biri incelemiş biri olarak biliyorum ve buna kefilim.

- Ama sandığa gelinceye kadarki süreçle alakalı işler bambaşka işler. Onlar ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

Neyi kastediyorsunuz sandığa gelene kadar işler derken?

- Siyasi propaganda dönemi, partilerin sahada yaptıkları ve diğer olaylar.

Adil ve özgür bir seçim önünde medyada ayrılan yer, TRT’nin rolü gibi mi?

- Evet bunları kastediyorum ama sandığa giren oyların doğru bir şekilde sayılıp doğru bir şekilde çıktığına inanıyorum canı gönülden ama dediğim gibi yani sandığa gelinceye kadarki süreci ayrı değerlendirmek lazım.

Peki burada o zaman son olarak Selahattin Demirtaş tabi seçimde bir haber ajansın yöneticisi olarak sorduğum şey belki o unvanınızla yanıtlayabilirsiniz ama aynı zamanda bir de seçim sistemlerini bilen biri olarak; seçimin sayımını sağlıklılığını bilen biri olarak...

Selahattin Demirtaş diyor ki sandık kurulları oluşturulurken asıl iş orada başlıyor diyor. Sandık kurulunda manuel elle girilirken o oylar işte iktidar lehine kaydırmalar yapılıyor ve daha sonra sandık kurulunda görevli olan parti temsilcileri bunu imzalıyor. Ama orada işte CHP’li olarak görülen kişi esasen AKP’li ve buna onay vermiş oluyor. Bir sayı da veriyor diyor ki 3000 sandıkta böyle yapsanız 3 milyon oy eder ve seçim sonucunu etkiler...

- Bu az önce bahsettiğim sandığa gelinceye kadarki kısmı ilgilendiriyor. Ben o kısımla ilgili inatla yorum yapmayacağım, lütfen izin verirseniz ama bahsedilen şey yani Selahattin Bey'in iddiası vahim. Bu sadece CHP, İYİ Parti için değil. Bir parti X partisi kendi görevlendirdiği insanın kendi içinden çıkmadığını ya da kendisine hizmet etmediğini bilemiyorsa bu zaten bambaşka bir süreç. O yüzden buna dair ben bir yorum yapmayayım. Ama sonuç olarak Selahattin Bey’in söylediği şey de beni teyit ediyor aslında. Ne yapılıyorsa sandığa gelinceye kadar yapılıyor. Sandığa girilen oy sonuçta sandıktan çıkıyor.

Benim de kanaatim o yönde çünkü seçimde bir manipülasyon var ise eğer bu artık tutanakların sisteme girilmesi, onların sayılması vesaire olması mümkün değil. Çünkü hem haber ajanslarının ayrı sistemleri var ve de artık çok dijital ortamda yapılan işler. Yeter ki elinizde bir ıslak imzalı tutanak olsun olduktan sonra o veriler yanlış sayılmışsa yanlış girilmişse Diyarbakır örneğinde olduğu gibi ortaya çıkıyor. Ama manipülasyon işte o tutanağın oluşturulmasından önce yapılıyor. Belki de şimdiye kadar buna dikkat çekilmedi belki de partiler seçim güvenliği meselesinde artık buna odaklanarak bir önlem almaları gerekiyor

- Bu partilerin alacağı kararlar, partilere bizim verebileceğimiz tek hizmet sahada olan biteni doğru bir şekilde iletebilmek. En nihayetinde tabii herkes seçim sonuçlarına odaklandı. Ama seçim sonuçlarının olduğu gün aslında başka şeyler de oldu. Ajansların böyle hizmetleri de var. Bunları kimse algılamıyor. Şanlıurfa'da olan işler İstanbul'un belli okullarında olan işler. Bunların hepsini ANKA Haber Ajansı anında haberleştirdi ve insanlara bu bilgileri sundu. Neler olduğunu, müşahitlerle ilgili sıkıntılar yaşandığını, ne gibi işler döndüğünü. Sonuçta herkes sonuçlara odaklanıp sonuçlar nasıl geldi, nasıl oldu diye bakarken aslında ajansın gerçek işi olan haber verme kısmını biraz atlıyorlar buraya da bakmak lazım diye düşünüyorum. Çünkü ajanslar temel olarak olan biteni sadece yansıtan kurumlar ve bunu yansıtırken de tek dertleri adil, dürüst ve manipülasyona sebebiyet vermeden halkın haber alma özgürlüğüne saygı duyarak bu işi yapmaya çalışan insanlar bu arkadaşlar biraz buraya da bakmak lazım. Sadece seçim sonuçlarına da odaklanmamak gerekiyor diye düşünüyorum.

Peki 2. tur için yine aynı sistemle mi çalışacaksınız ya da ek bir şey yapacak mısınız?

- 2. tur biraz daha kolay olacaktır. Sadece iki veri toplanacak. Anka Ajansı 3 yıldan beri yarattığı bir itibarı editöryal bağımsızlığı, kendi değerlerine olan saygısı çerçevesinde şu son iki günde yapılan saldırıların hiçbirini hak etmediğini düşünüyorum açıkçası ben. Çünkü Sayın Mumcu’nun sözüyle hakikaten bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanlar sosyal medyadaki ufacık bir kıvılcımın üstüne atlayıp o kıvılcımı birdenbire yangına çeviren çok insan gördük... Ne yazık ki hiçbir açıklamayı beklemeden, doğrunun ne olduğunu sorgulamadan, anonim hesaplar yani profil fotoğrafı bile olmayan anonim hesapların verdiği bilgilerle üzerimize saldıran koca koca insanları gördük.

- İnşallah bu sosyal medya teslimiyeti de bir noktada rasyonalize olur ve kurumların ne olduğu, kurumların güvenilirliğinin, kurumların itibarının ne olduğu biraz daha hatırlanır diye ümit ediyorum sadece.

Bir düzeltme yapayım bu sizin üç yıl ANKA ama ANKA çok daha köklü. Sizin devraldığınızdan itibaren bir 3 yılı var.

- Evet ya şöyle o kısmı da açıklayayım. O kısmı ile alakalı da piyasada bir spekülasyon var. Bu 31 Mart seçimlerinden sonra bir ajans ihtiyacı ortaya çıkınca ben ve birkaç kişi ya biz böyle bir iş yapabilir miyiz noktasında konuşurken biz aslında başka bir isimle bir ajans kuracaktık. Fakat burada da Özhan var benim Salihli’den arkadaşım. ANKA Haber Ajansı’nın markası bir icra mahkemesi tarafından ona satılmış, kendisinde bulunuyordu. O kendisi söyledi bana. Bir sohbetimiz esnasında ‘Anka Haber Ajansı’nın markası ben de eğer istersen bunu sana devredebilirim’ diye biz de o dönem konuştuk ve bu markayla yola çıkabilmenin çok önemli olduğunu düşündük ve markayı bir ücrete mukabil devraldık. Türk Patent Enstitüsü’nden.

- Bu arada tabii az önce benim basın geçmişimle alakalı noktada bir ayrıntıyı atladım, çok da önemli bir ayrıntı. O yüzden onu söylemek isterim. Ben Cüneyt Arcayürek’in 12 yıl editörlüğünü yaptım. Yani evet bilişim işiyle uğraşıyordum ama Cüneyt Bey'le de her gün kendi yazılarıyla alakalı destek verip kendisiyle her gün basınla alakalı ne olduğuna dair istişarelerde bulunuyorduk. Vefat edinceye kadar da sürdü bu sürecim. O yüzden birdenbire bilişimden nasıl basına geçti diye bir soru işareti varsa bunu da burada lütfen belirtmiş olayım. Cüneyt Bey'in son üç kitabında da editör olarak benim adım geçiyor. İsteyenler gidip kitaplara bakabilir. O yüzden evet yani bir Kanal Türk geçmişim vardı ondan sonra bilişim sektörüne geçtim ama medyadan da çok uzaklaşmadım yani onu da belirtmek isterim şimdi bunu anlatırken.

Söyleşi