BİRCAN YORULMAZ

BİRCAN YORULMAZ

Hatırlamanın terennümü: Kuşaklar arasında akan hikâyeler

20 Kasım Perşembe günü yayınlanan Apaçık Radyo Kulis Sesleri’nde, Kumbaracı50 tarafından sahnelenen Bir Terennüm’ün yönetmeni Gülhan Kadim ve oyuncuları İpek Türktan ile Tolga İskit’i ağırladık.

— Oyunun konusunu anlatır mısınız? Bir Terennüm ne anlatıyor?

İpek Türktan:
Bir Terennüm, aynı ailenin üç kuşağını ayrı ayrı izlediğimiz bir hikâye. Bir babaanne–torun ve torun–dede aksında ilerleyen, trajikomik ve zaman zaman da dramatik hâlleri olan bir aile öyküsü.

Tolga İskit:
Aşklara, ülkenin farklı dönemlerdeki hâline ve gündemlerine dair paralellikler de var.

İpek Türktan:
En önemlisi iki dönemde de “dışarı çıkma yasağı” söz konusu. 1970’ler ve 2020 pandemi dönemi iç içe ilerliyor.

Tolga İskit:
Evet, iki aks paralel ilerliyor. Bunun dışında da aile içinde çeşitli paralel hikâyeler var.

Gülhan Kadim:
Aslında oyunda iki tane ana aks izliyoruz: Biri 1971, diğeri pandemi dönemi. 1971 aksında babaanne–torun ilişkisi üzerinden babaannenin demans hâlini görüyoruz. Daha yakın dönemde ise dede–torun ilişkisini, yine demans üzerinden bir aksla izliyoruz.
Ailenin içinde aktarılanlar, aktarılmayanlar, saklananlar, gizlenenler, açığa çıkanlar… İki ayrı hikâye gibi görünse de zaman içinde birbirine geçen bir yapı var.

— Birbirinizi nasıl buldunuz? Bu hikâyeyle nasıl birleştiniz?

İpek Türktan:
Öncelikle yazarımız Firuze Engin… Benim aklımda oyuncu olarak bencilce bir fikir vardı: hem yaşlıyı hem genci oynamak istiyordum. Firuze’ye bir anneanne–torun hikâyesi düşündüğümü söyledim. Erkek karakterde de bir dönüşüm olmasını istiyordum; “o zaman erkek yaşlansın, dede olsun; yaşlı kadın da gençleşsin, genç bir kızı oynasın” dedim.
Sadece bu fikri söyledim. Firuze “Tamam, ben bunu yazarım” dedi. Yazdı da. Sonra oyuncu arayışına başladık. İkimizin de ortak üç ismi vardı; birincisi Tolga’ydı. Firuze’yle buluşur buluşmaz Tolga’yı aradık.
“Bir oyun var, gelir misin?” dedik. Hemen kabul etti.
Sonra bir araya geldik; Tolga, Firuze ve ben… “Yönetmen kim olsun?” derken Gülhan Kadim dendi. Gülhan’ı aradık. “Bir oyun var, Firuze yazıyor, biz oynayacağız, yönetir misin?” dedik. Gülhan da hiçbir şey sormadan, “Yönetirim” dedi.
Böylece buluştuk. Zaten eskiden beri dostuz hepimiz; böylece ekip oluşmuş oldu.

— Oyunda ciddi zaman atlamaları var. Bu yapıyı oluşturmanın zorlukları ve fırsatları nelerdi? Prova süreci nasıl geçti?

Tolga İskit:
Metin provada çok değişti. Orijinal hâli böyle değildi. Çok çalıştık, çok dönüştürdük. Gülhan’ın katkısı çok büyüktü.

Gülhan Kadim:
Hep birlikte araştırarak, sahnelemenin ihtiyaçlarına göre metni dönüştürdük. Firuze’yle sürekli irtibattaydık.
“Burası işlemiyor, burayı kaldıralım mı?”
“Burada şöyle bir dönüşüme ihtiyaç var, böyle bir sahne yazar mısın?”
Böyle ilerleyince süreç daha rahat akıyor. Sonuçta hep birlikte bir sahneleme metni oluşturmuş olduk.


— Oyunda gençten yaşlıya, babaanneden toruna, torundan dedeye çok hızlı geçişler var. Bu geçişlerde zorlandınız mı?

İpek Türktan:
Aslında tam da bu yüzden Firuze’den böyle bir metin yazmasını istedik. Bunlar bizim yapabildiğimiz ve yapmayı sevdiğimiz şeyler.
Biraz oyuncu bencilliği yani… “Neleri yapabiliyoruz? Hepsini yaz bize!” demiş gibi olduk. Kendimize torpil geçtik.

Tolga İskit:
Evet, yetmiyor bize bir karakter oynamak; iki karakter oynayalım, geçişler olsun istiyoruz.

İpek Türktan:
Geçişler zor değil, asıl zor olan geçişler dışında oyunu tutmak.
Zamanlama çok önemli. O zamanlama bir an koparsa domino etkisiyle oyunun tamamına sirayet edebilir.

Tolga İskit:
Bu geçişlerin “hünermiş”, “numaraymış”, stilize bir türmüş gibi görünmemesi gerekiyordu. Hikâye çok zarif ve kırılgan. O yüzden geçişlerde hep küçük şeylerle, çok minimal detaylarla hareket ettik. Gülhan da öyle bir dünya kurdu.

Gülhan Kadim:
Işık, eylem ve oyunculuğun akışkanlığıyla neredeyse fark ettirmeden dönüşen bir yapı kurduk. Bardağa su koyarken de dönüşüyorlar, şarkı söylerken de…
Bir eylemin içerisinde ya da bir ruh halindeyken bir anda başka bir zamana geçme durumu. Bir anda başka bir zamana geçen akışlar… Seyirci “Ne zaman dönüştüklerini anlayamadık” dediğinde hoşumuza gidiyor. Başarabildiysek ne mutlu ki başarıyor oyuncular.

— Oyun hatırlama–unutma temaları etrafında dolaşıyor. Bu hikâyeyi sizin için cazip kılan şey bu muydu?

Gülhan Kadim:
Evet, ama galiba o unutma hallerimize de çok alıştık; bence artık hiçbirimiz orada durmuyoruz. Artık hafızamızla ilgili “Evet ya, her şeyi unutuyoruz” bile demiyoruz. O alanları böyle diye diye de tüketmişiz herhalde, bilemiyorum. Ama şu anda daha insan hikâyesi üzerinden, özellikle Alzheimer hastalığının çok artmış olması — hatta hastalananların yaşının da düşüyor olması — ciddi bir problem. Orada bir sorun var. Bence bu, tiyatrocular için de enteresan bir konu. Hem sosyolojik olarak artık çok insana temas eden bir tarafı var, bir gerçek var. Yaşadığımız toplumda böyle bir gerçek var. O yüzden bu alanlarda, özellikle son dönemde daha çok oyun çıkmaya başladı. Ama tabii ki teatral olarak da unutmak, hatırlamak ve hafıza çok güzel temalar. Bu temalar bir şeylerle birleşebiliyor; mesela dönemlerle birleşebiliyor. Sokağa çıkma yasağı, orada unutulan şeyler, başka ikili ilişkilerde, aşklarda söylenemeyenler… Bütün bunların toplandığı bir unutmak isteme, tercih etme ya da mecburen unutma hâli gibi birçok şeyi seyredebiliyorsunuz. O yüzden benim için de oyunun böyle bir tarafı var.

— Şu anda gösterimde olan diğer oyunlarınız neler?

Gülhan Kadim:
İstanbul Tiyatro Festivali’nde yeni oyunumuz çıktı:
“İstanbul Mon Amour: Pera’nın Karanlık Odası” projesinin ikinci ayağı “Gaybubet Şehri.”
Beyoğlu Sineması’nda oynadık. Burçak Çöllü yazdı, Sanem Öge yönetti. Ben, Ceyda Akel ve Özlem Türkad oynuyoruz. Kumbaracı50’nin yeni sezon oyunu olacak.

Tolga İskit:
Benim yeni oyunum Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nun sahnelediği “Çirkin”.
Ayrıca “Martı Mıyım” devam ediyor.

İpek Türktan:
Benim de bir kabare şovum var: “Süheyla Hanım’ın Şen Varyetesi”.
19 Aralık’ta Komünite Social’da, Söğütlüçeşme Garı’ndaki Terminal yan sahnesinde oynayacağım.

Bir Terennüm
Yazan:
Firuze Engin
Yöneten: Gülhan Kadim
Sahne & Kostüm Tasarım: İlayda Saran
Müzik: Burçak Çöllü
Işık Tasarımı: İsmail Sağır
Yönetmen Yardımcısı: İbrahim Arıcı
Reji Asistanları: Selin Erdoğan, M. Burak Dikilitaş
Kostüm–Dekor Asistanı: Efe Arslan
Koordinatör: Büke Akşehirli
Süpervizör: Şebnem Sönmez
Oynayanlar: İpek Türktan, Tolga İskit

Önceki ve Sonraki Yazılar
BİRCAN YORULMAZ Arşivi