Avukat Benan Molu: "Demirtaş muhalif bir lider olduğu için tutuklandı, beraat etmeli, yargılamalar durmalı"

Avukat Benan Molu: "Demirtaş muhalif bir lider olduğu için tutuklandı, beraat etmeli, yargılamalar durmalı"
AİHM’nin “derhal serbest bırakılsın” kararından sonra eski HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş dün yeniden mahkemedeydi. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, AİHM kararının çevirisini isteyip duruşmayı erteledi. Demirtaş’ın avukatlarından Benan Molu, Demirtaş dosyasının detaylarını, AİHM ve AYM kararlarını Kısa Dalga’ya değerlendirdi.





Tarih 4 Kasım 2016. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, HDP’li 9 milletvekiliyle "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "örgüt adına suç işlemek" iddialarıyla gözaltına alındı.

 Demirtaş, tutuklanmasından 460 gün sonra hakim karşısına çıktı.

 Ancak Selahattin Demirtaş’ın bugün neden tutuklu olduğu tam olarak cevaplanamayan bir soru. Çünkü hakkındaki davaların kronojisi ve çeşitli mahkemelerin kararları birer kördüğüme döndü.

Demirtaş’ın tutukluluğu hakkında herkesin bir fikri olsa da tutukluluğun esas nedeni hakkında bilgi karmaşası içindeyiz.

 İşte avukat Benan Molu ile bu karmaşayı çözmeye çalıştık.

 Molu’yla sohbetimizden önce. Kafa karıştıran süreci -inanmayacaksınız ama detaylara boğulmadan- temel hatlarıyla aktaralım.

 

Ne olmuştu?

 Önce adını sıklıkla duyduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle başlayalım.

 AİHM, ilk kez Kasım 2018’de, Demirtaş’ın hapiste tutulmasının hak ihlali olduğuna karar verdi. Ulusal mahkemelerin, Demirtaş'ın tutukluluğunu "yeterli" gerekçe olmadan uzun tuttuğuna ve Demirtaş’ın "hukuki" değil, "siyasi" nedenlerle hapsedildiğine hükmetti ve derhal serbest bırakılmasını istedi.

Türk hükümeti, AİHM kararını uygulamadı ve itiraz etti. İtiraz sonrası dava AİHM'nin 17 yargıçlı Büyük Dairesi önünde esastan bir kez daha görüldü ve 22 Aralık 2020’de bir karar daha açıklandı. Bu kez Ankara’ya AİHM kararlarının bağlayıcılığı hatırlatıldı, Demirtaş’ın serbest bırakılmamasının, hakkındaki hak ihlallerine emsal teşkil edeceğine dikkat çekildi.

 Ve Anayasa Mahkemesi…

 Anayasa Mahkemesi ise tartışmalara 2017’de Demirtaş’ın başvurusuyla dahil oldu.

19 Haziran 2020’de Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş’ın serbest bırakılması kararına uyulmamasını ve özgür kalması gerektiğine dair açıklamalarına ilişkin bir değerlendirmede bulunmadı. Ancak milletvekili olmasına rağmen makul olmayan süre tutuklu kalmasını hak ihlali olarak yorumladı, "tutukluluk süresinin makul olmadığı"nı açıkladı ve Demirtaş'a 50 bin lira manevi tazminat ödenmesi kararını verdi.

 Kobani olayları

 Yargılandığı davalardan biri 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında yaşanan "Kobani olayları" hakkında açılan dava. Demirtaş, üç yıl boyunca tutuklu olarak yargılandığı davadan 2 Eylül 2019 günü tahliye edildi.

 Fakat Demirtaş hakkında bu kararın hemen ardından, 6-8 Ekim olayları için yeni bir soruşturma başlatıldı ve Kobani protestolarında yaşamını yitiren kişilerin ölümünden sorumlu tutuldu. Yani daha önce bu davadan hakkında tahliye kararı verilen Demirtaş, yeniden tutuklu olarak yargılanmaya başlandı.

 Bugün Demirtaş’ın mevcut tutukluluğunda aleyhine yapılan paylaşımlarda ise temel konu da Kobani olayları. Demirtaş’ın Twitter’dan yaptığı açıklamalara göre, Kobani’deki olaylardan sonra, beş ay boyunca aslında Erdoğan ve AK Parti ile çözüm süreci kapsamında görüşmeler devam etti ve olayların arkasındakilerin ortaya çıkması için TBMM’de verdikleri 12 araştırma ve soru önergesinin AK Parti oylarıyla reddedildi.

 Siyasetçiler kürsülerinde ve Twitter’da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi art arda aldıkları kararlarla Demirtaş Davası’nın bir yanında; alınmış bir tahliye kararı, hemen ardından şaşkına çeviren aynı dosyadan yeniden tutuklama ve AİHM Büyük Daire kararlarını tanımadığını açıklayan Türkiye ise diğer yanda duruyor.

 Aslında durup, derin bir nefes alıp düşündüğümüzde, akılda sorulması gereken tek bir soru var:

 

En basit soruyla başlayalım mı? Selahattin Demirtaş şu an neden tutuklu?

 Selahattin Demirtaş, şu anda 6-8 Ekim’de meydana gelen olayları sebebi olduğu gerekçesiyle tutuklu. Aslında 4 Kasım 2016 tarihinde HDP’li diğer milletvekillerine yönelik ilk büyük operasyonda tutuklandığında da bununla suçlanıyordu. Daha sonrasında bir İnsan Hakları Mahkemesi kararı verildi 2018 yılında.

 Derhal serbest bırakılmasına karar veren bir mahkeme kararıydı bu. O kararın Büyük Daire’ye taşınması üzerine Demirtaş o davada, apar topar serbest bırakıldı. Daha sonra ikinci kez tutuklanması gerekti, serbest bırakılmasının önüne geçilmesini önlemek amacıyla.

 İşte bu ikinci kere tutuklanmasında yine aynı delillerle, bu sefer sadece farklı suç istinatlarında bulunarak, yani Türk Ceza Kanunu’ndaki maddelerin isimleri değiştirilerek tekrar tutuklanmış oldu. Aslında özü itibariyle bu ama esas olarak neden tutuklu derseniz bunu İnsan Hakları Mahkemesi’nin 22 Aralık 2020 tarihli Büyük Daire kararında görmek mümkün gerekçesinin ne olduğunu. O da şu, özellikle muhalif bir milletvekili olarak yaptığı siyasi açıklamaları ve katıldığı eylemler sebebiyle tamamen muhalif bir lider olması ve özellikle seçim sistemine, seçimlerle ilgili olarak bu referandum da ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gerçekten bir etki gücü olduğu için susturulmak ve cezalandırmak amacıyla tutuklandığını söyleyebiliriz esas sebebi bu aslında.

 

Kaç dosya var?

 

Kaç tane dosya var. Biri açılıyor biri kapanıyor. Mesela ‘Selahattin Demirtaş tutuklu’ yazdığınızda Google’a ‘tahliye mi oldu’ diye bir önerisi çıkıyor Google’ın. Kaç tane dosya vardı, nelerle suçlandı? Hangileri kapandı, hangileri açık?

 

Açıkçası bununla ilgili net bir sayı vermek o kadar imkansız ki. Biz de bunu, özellikle dosyaları yerel mahkemelerde takip eden avukat arkadaşlarımız özellikle bunu sürekli konuşuyoruz ama sizin de söylediğiniz gibi sürekli birisi açılıyor, birisi kapanıyor, birisi birleştiriliyor. O yüzden net bir dava sayısı vermek her gün değişebilecek bir şey olduğu için çok mümkün değil ama nelerle suçlanıyor?

 Örgüt üyeliğiyle, örgüt yöneticiliğiyle, örgüt propagandası yapmakla, ekseriyetle cumhurbaşkanına hakaretle, bazen 301’le(Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama Suçu) ilgili olan dosyalar var. Çok çeşitli şekillerde, farklı suçlamalarla suçlanıyor. Kaç tane dosyası olduğu, sürekli birleştirildiği ya da açılıp kapandığı ya da farklı soruşturmalar, bilmediğimiz, gizli soruşturmalar da devam ettiği için bir taraftan onunla ilgili net bir sayı vermek mümkün olmuyor açıkçası.

 Şu an iki tane ana davası olduğunu söyleyebiliriz. Bir tanesi 16 Mart’ta başlayacak olan, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi önünde görülen dosya. Bu Kasım 2016 tarihinde görülen dosya. Bir diğeri de ikinci kere 20 Eylül 2019 tarihinde tutuklandığı ve HDP’nin MYK’sına yönelik olarak 108 kişinin yargılandığı ikinci tutukluluğun dosyası. Onun davası da 26 Nisan’da başlayacak.

 Başka örneği var mı?

 Dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir örnek var mıdır? Nelerle suçlandığını tahmin ettiğiniz, dosya sayısını bilmediğiniz -yani bu Demirtaş’ın lehine ya da aleyhine konuşmak adına bir yorum değil ama- bu tuhaf değil mi?

 

Bu soruyu aslında İnsan Hakları Mahkemesi’nde görev yapan Türkiye hakimi de duruşma sırasında sordu, ‘Başka 47 Avrupa Konseyi üyesi ülke içerisinde böyle bir örnek var mı?’ diye ve karar da bize gösterdi ki böyle bir örnek yoktu. Demirtaş gerçekten milletvekilleri özelinde özellikle tutuklulukla ilgili ilk karar, ilk örnek oldu.

 Gerçekten yine, o Büyük Daire kararında da tespit edildiği gibi o kadar farklı biçimlerde yargı tacizine maruz kalıyor ki duruşmada yaptığı bir açıklama sebebiyle hakkında açılan dava da var, avukatlarına yönelik onun duruşmalarında yaptıkları açıklamalar ya da söyledikleri sözler sebebiyle açılan davalar da var. Onu, onu savunan ve hatta onu savunanlar nezdinde toplu bir yargı tacizi uygulanıyor aslında.

 

Ben hep şöyle düşünüyorum, şöyle 150 sene sonra biri uyansa ya da bir uzaylı gelse Türkiye’ye düşse dese ki ‘Burada nasıl bir iktidar, adalet anlayışı var’ dese Demirtaş davasını örnek gösteririm, ‘al sen bunu oku’ derim.

 Kesinlikle öyle çünkü o kadar fazla sayıda ve çeşitlerde hak ihlali var ki ve her aşamada görüyoruz bunu. Yani gözaltına alındığı andan itibaren, hatta onun öncesinde dokunulmazlıkların kaldırılması Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir uygulamaydı bu, anayasaya aykırı olarak bir anayasa dokunulmazlıklarının kaldırılması için bir anayasa değişikliği yapılması.

 

Dolayısıyla daha en başından itibaren başlayan bir hukuka aykırılıklar silsilesi. Cezaevinde görüşmelerin avukatla gizli olması gereken görüşmelerin sesli ve görüntülü olarak bir süre kaydedilmesinden tutun, yargılamalarda gördüğümüz şeylere, yürütülen sürece, tekrar konulan aynı suçlarla aynı delillerle bu sefer fakat farklı maddelere dayanarak tekrar tutuklanmasına kadar götürülen bir süreç.

 

AİHM bu sürecin tam ortasında

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu tartışmanın neresinde diye sormak istiyorum. Çünkü çok duyarız ‘Bu kararı AİHM’e taşıyacağım’ diye bir bundan vazgeçmeyeceğini anlattığın üst bir mercidir. Aslında çok şey ifade eden bir cümleydi. Peki bu denklemin AİHM neresinde şu anda?

 

Tam ortasında. En başından beri de öyleydi çünkü biz daha tutukluluğunun ilk gününden itibaren bunun siyasi bir yargılama olduğunu ve siyasi sebeplerle tutuklandığını farkındaydık. Dolayısıyla iç hukukta herhangi bir sonuç elde etmemiz, Ağır Ceza Mahkemeleri, Sulh Ceza Hakimlikleri vesaire önünde mümkün değildi. O yüzden bu işin eninde sonunda Anayasa Mahkemesi ve AİHM önünde bir şekilde çözüleceğini biliyorduk.

 

Fakat yine de henüz o zaman, bu kadar bu kararların uygulanmaması, kararlara direnilmesi, bu kadar yaygın değilken bile, bunun uygulanmama ihtimali kafamızın bir köşesinde vardı; bırakmamak için ellerinden geleni yapacaklar. Tahliye etseler bile başka suçtan yine tutuklanacak durumu ihtimali her zaman kafamızda vardı. AİHM de aslında bu sorunun tam göbeğinde olarak şunu söyledi, Aralık 2020 Büyük Daire kararında: ‘Ben bir karar verdim, siz bu kararı uygulamamak için Demirtaş’ı tekrar tutukladınız. Ben de o zaman bu sefer hiçbir açık kapı bırakmayacak bir şekilde kararımı veriyorum.’ Daha öncesinde hiçbir ülkeye, kişiye, başvurucuya karşı yapmadığı bir şey yaptı ve ikinci tutuklulukla ilgili de bir değerlendirmede bulundu, dedi ki: ‘Siz bu adama, daha önce de söylediğim gibi, aynı delillerle sadece suç maddelerini değiştirerek tekrar tutuklamışsınız.

 

İkinci tutukluluk birincinin devamı niteliğindedir.’ O yüzden açık açık söyleyerek şunun önüne geçmeye çalıştı mahkeme, hükümetin ‘bakın bu farklı suçlarla yargılanıyor. O yüzden biz bu kişiyi tekrar tutukladık ama ikisi birbirinden farklı şeyler’ demesinin önüne geçmeye çalıştı. Nitekim aslında kararını da geçmiş oldu.

Dolayısıyla bizim için çok önemli bir yerde duruyor. Bu şekilde ikinci tutukluluk bakımından açık kapı bırakmaması sebebiyle, hem de karar o kadar sistematik ve iyi bir şekilde yazılmış ki, çok fazla hak ihlali var, özgürlük ve güvenlik ihlali var, ifade özgürlüğüyle ilgili, serbest seçim hakkıyla ilgili kararlar var. Bunların hepsinde mahkeme sadece Demirtaş’ı ilgilendirmeyecek şekilde tüm Türkiye’deki yargı sistemindeki bozuklukları hukuka aykırılıkları, keyfi ve gerekçesiz tutuklulukları, siyasi tutuklulukları, yargının bağımsız olmadığını dikkate alarak bir değerlendirmede bulunmuş. O yüzden bugün on binlerce insan örgüt üyeliği suçundan tutuklu. Mahkeme burada örgüt üyeliği suçunun Türkiye’de öngörülebilir bir şekilde kullanılmadığını, çok geniş kullanıldığını söylüyor mesela.

O yüzden, Demirtaş’ı da aşan bir boyutu var pek çok yönüyle. Hakim Savcılar Kurulu’nun yapısına, atamalara değinmiş, yargı bağımsızlığından bahsetmiş; sadece Demirtaş için değil, tüm Türkiye için yargı bağımsızlığı ve adil olmayan yargılamalar ve hukuksuzluklar bakımından bu karar tüm Türkiye’deki hukuk sisteminin göbeğinde olan bir karar.

 

Gerçekten bir adil yargılama olsa, bir anda sistem değişse. Ne karar çıkmalı ne yazmalı o kararda?

 Aslında Büyük Daire kararında AİHM ne yazması ve ne olması gerektiğini söylüyor. Fakat en son olarak 9-11 Mart 2021’de, yani hemen geçtiğimiz hafta, İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının nasıl uygulandığını, uygulanıp uygulanmadığını denetleyen bir organ var, Avrupa Parlamentosu Bakanlar Komitesi, burada son noktayı koydu. ‘Derhal serbest bırakılmalı’ bir bunu söyledi. İkinci olarak da Demirtaş’la ilgili olarak verilen bir 18. Madde ihlali kararı var. Bu Demirtaş’ın siyasi sebeplerle tutuklandığını, onun susturulmak ve cezalandırılmak amacıyla cezaevine konulduğunu ortaya koyan madde. Yani devletin aslında en başından itibaren Demirtaş’ı tutuklarken iyi niyetle hareket etmediği, başka gizli bir amaç güttüğünü söylüyor. Bu 18. madde kararları şuna yol açan kararlar, eğer siz bir kişiyi kötü niyetli bir şekilde tutukluyorsanız, o kişiyle ilgili yeni bir delil, yeni bir durum ortaya çıkmadığı sürece, aynı delillere dayanarak bir yargılamaya devam ediyorsanız, o yargılamanın sonunda bu kişinin beraat etmesi gerekiyor. Buna bağlı olarak meydana gelen diğer bütün olumsuz sonuçların, mesela ceza aldınız avukatsınız ama ceza almanız sebebiyle avukatlık yapamıyorsunuz ya da bir milletvekilisiniz seçimlere katılmaktan ve hatta oy kullanmaktan aldığınız ceza sebebiyle menedildiniz, yurtdışı çıkış yasağı getirildi ya da hesaplarınıza el konuldu diyelim, bunun gibi yan-ek olumsuz sonuçların artık karar doğrultusunda ortadan kaldırılması gerekir. Nitekim Bakanlar Komitesi de 12 Mart’ta internet sitesine koydu bu 9-11 Mart’taki toplantının sonuçlarını orada şunu çok açıklıkla söylüyor: Demirtaş’la ilgili şu an Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi önünde devam eden iki dava var. Biri az önce söylediğim gibi, ilk tutukluluğunun, 4 Kasım 2016 tarihli tutukluluğunun, diğeri de 20 Eylül 2019 tarihli ikinci tutukluluğunun görüldüğü davalar. Bu davalarda artık sadece tahliye olması yeterli değil. Bakanlar Komitesi beraat da etmeli diyor. Bir tane de ilk İnsan Hakları Mahkemesi 2018 tarihli karar çıktığında o karar uygulanmasın diye apar topar, jet hızıyla bir örgüt propagandası davası vardı. Sonrasında bir yasal değişiklik yapıldı ve yasal değişiklik sayesinde istinaftan temyize taşındı, şu anda da temyizde Yargıtay önünde. Bakanlar Komitesi oraya da çağrıda bulunuyor ve diyor ki: ‘Bu dava da bu tutukluluğun kötüye kullanılmasıyla ilgili bir davadır, orada da beraat kararı verilmeli.’

"Hakkındaki yargılamalar durdurulmalı"

Demirtaş açısından yapılması gereken şey şu: birincisi tahliye edilmeli; ikincisi hakkında siyasi ifade özgürlüğünü kullandığı, muhalif bir milletvekili olduğu için, ifade özgürlüğü ve toplantı gösteri hakkı kapsamında kalan, yani anayasal haklarını kullandığı için yürütülen siyasi amaçlı bütün yargılamaların sona ermesi, durdurulması, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi ya da beraatla sonuçlanması gerekiyor ve diğer olumsuz tedbirlerin de ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu karar doğrultusunda hem Büyük Daire’nin hem de ilerleyen süreçte Bakanlar Komitesi önünde de benzer bir süreç bizi bekliyor olacak, eninde sonunda uygulanmak zorunda kalınacak. O yüzden zaten 4 yılı aşkın bir süredir devam eden yargı tacizi var bu gerçekten insanlık dışı muamele noktasına vardı hem Demirtaş hem yakınları için. O yüzden bir an evvel bunun sona erdirilmesi hem Demirtaş ve yakınları için hem de Türkiye’deki hukuk devleti ilkesine olan güven açısından en önemli olan şey olur.

SÖYLEŞİMİZİN PODCASTİNİ DİNLEMEK İÇİN PLAY TUŞUNA BASINIZ





Söyleşi