"Böyle giderse 2023'te 1 milyon liranın altında araba kalmaz"

"Böyle giderse 2023'te 1 milyon liranın altında araba kalmaz"
Gazeteci Emre Özpeynirci anlatıyor: "Geçtiğimiz yıl, en ucuz otomobil 190 binlerdeyken seneye 400 bin liranın altında araç kalamayacak demiştim. Bugün 400 bin lira ucuz bile. Bu şartlar devam ederse bir yıl sonra 1 milyon liranın altında otomobil kalmaz. Kaldı ki artış oranları ortada, bu bahsettiğimiz takvimi erkene bile çekebilir. Bugün Türkiye’de üretilen en ucuz otomobilin, hibrit versiyonu, 660 bin liraya. Tek çözüm vergi indirimi, yoksa fiyatlar artmaya devem edecektir."

TÜİK, enflasyonu aylık yüzde 2,95 olarak açıklasa da her kalemde fiyat artışı bunun çok üzerinde. Bunlardan biri de otomotiv sektörü. Nüfusun büyük bir kısmı için araba almak artık bir hayal. Otomotiv sektöründe ne oluyor? ÖTV indirimi gelecek mi? Otomobile yatırım yapmak doğru mu? Otomotivdeki durumu sektörü yakından takip eden gazeteci Emre Özpeynirci ile konuştuk.

Mayıs enflasyonu beklenenin altında geldi. Gıdadan akaryakıtaysa zam furyası var. Otomotiv sektöründe durum nedir?

Ocaktan bu yana ithal otomobiller geliyor. Bu 2022 model araçlar zamlı geldi. Bunun hem küresel hem de ulusal sorunlar ayağı var. Küresel olana bakarsak pandemi sonrasında çip kriziyle başlayan bir tedarik sıkıntısı var. Buna Rusya-Ukrayna savaşı ve kablo sıkıntısı eklendi.

Tedarik sıkıntısına bağlı olarak üretimde sorunlar var, daha önce üretilen 100 milyon otomobil hedefine ulaşmak zorlaşıyor. Üretim 100 milyondan 75 milyona geriledi, yeniden 100 milyona çıkması zaman alacak. Üretimde bu sorunlar yaşanınca bu maliyetlere yansıyor. Lojistik maliyetleri artıyor, hammadde fiyatları artıyor. Bu da küresel düzeyde fiyatların yükselmesi anlamına geliyor.

PODCASTİ DİNLEMEK PLAY'E TIKLAYINIZ

Galiba bu ortamda Türkiye’nin koşullarını zorlaştıran başka faktörler de var?

Evet, bu zamlara Türkiye’de bir de kur etkisi yansıyor. Kurdaki artış maalesef durmuyor. Ocak ayında otomotiv sektörü son gelişmeleri dikkate alarak reform talep etmişti. O dönemde hükümet sektöre “kur gevşeyecek, dolar/euro düşecek, reforma gerek yok” dedi. Duruma bakarsak ocakta 13.20’lerde olan kur şimdi 16,50’lerde. Yani yurtdışı zamlarının üzerine kur artışları ekleniyor ve Türkiye araç fiyatları 1-2 kez zamlanıyor. Bir de buna eklenen vergi yükü var.

“HER ARAÇ YÜZDE 80’LİK ÖTV’Yİ TADACAK”

Vergiden devam edersek Türkiye’de otomotiv vergisi çok yüksek. Son krizle beraber ocak ayında ÖTV matrahında bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme hala etkili mi?

Maalesef değil. Bu güncelleme yapıldığında da etkisinin kısa sürede ortadan kalkacağını söylemiştik. Oysa sektör ocak ayında güncelleme istiyordu, bunun yerine ÖTV matrahı düzenlendi. Hükümet o dönemde sektöre “dolar gevşeyecek, düşecek güncellemeye gerek yok” demişti.

Düzenlemeyle yüzde 60-70’lik vergi dilimleri eklendi. Oysa bugün ne yazık ki satılan 100 aracın yüzde 75’i yüzde 80’lik dilimde. Yüzde 60’lık dilimde araç yok. Yüzde 70’lik dilimde yüzde 14’lük araç var. O da önümüzdeki aylar kalmayacak. Her otomobil yüzde 80’lik ÖTV’yi tadacak. Yüzde 80 ÖTV buna KDV eklenince vergi oranı yüzde 110’unu buluyor. Yani bir araç alınca bir araçtan fazlasını devlete alıyorsunuz.

Bu lüks araçlarda bir kendinize üç devlete mantığına dönüyor, çünkü oradaki ÖTV+KDV yükü yüzde 300’e yaklaşıyor. Özetlersem yurtdışı zamları, kur artışı ve vergiler eklendiğinde Türkiye otomobil fiyatlarının artmaması için sebep kalmıyor. Tam da bu nedenle Türkiye’de otomobil bir yatırım aracı haline geldi. Ev alamaya gücü yetmeyen daha uygun olan seçeneğe otomobile yöneliyor. İnsanlar şöyle düşünüyor, otomobil fiyatları her ay zamlanıyor, yani paramız değer kaybetmeyecek. Üstelik aracın değeri de aratacak ve bu süreçte aracı kullanabileceğiz. İşte bu durum otomobile yönelik talepte artışa neden oluyor.

“NÜFUSUN YÜZDE 95’İNİN SIFIR ARAÇ ALMA HAKKI ELİNDEN ALINDI”

Aslında insanlar çok değil iki yıl önce otomobil fiyatına ev alıyordu. Bugün otomobil almaya gayret ediyorlar. Sığınacakları başka yer kalmadığı için mi otomobil bir yatırım aracına dönüştü?

Evet, diğer yatırım araçlarında sorunlar var, faizin durumu ortada. Hal böyle olunca insanlar çıkmaza giriyor. Toplum ev fiyatlarının ulaştığı noktada en azıdan sıfır ya da ikinci el bir otomobil alayım demeye başlıyor. Ama ortada araç da yok, tedarik sorunları sürüyor. Tedarik sorunları devam ederken Türkiye’ye az sayıda araç gelmesine karşın o araçlar satılıyor.

Mayıs ayındaki sonuç şu yüzde 21 artış oldu, ama yüzde 20lik artışın tamamı neredeyse yatırım amacıyla yani ihtiyaç olarak alınmış değil. Otomobil bir yatırım aracı olmamalı, riskli. Örneğin yarın size biri çarpınca otomobil değerini kaybediyor ya da ÖTV indirimi olursa, matrah güncellemesi olursa, direk ciddi kayıp yaşıyorsunuz.

Türkiye’de şöyle bir durum var. insanlar araç almak isteyince ÖTV insin diyor, ama alınca da ÖTV inmesin diyorlar, çünkü aldığı zaman kaybedecek. Yani böyle bir ikilem de var. Ama artık Türkiye’de otomobilin bir ihtiyaçtan öte yatırım aracı olduğunu görüyoruz. Bu yatırım aracı olmaktan çıkmalı. Türkiye’de otomobil bir ihtiyaç, çünkü toplu taşımada sorunlar var. Bu nedenle insanlar araç almak istiyor. Yavaş yavaş metro ve tramvay ağları çoğalıyor. İstanbul gibi büyük şehirlerde bir uçtan bir ucu 100 km olan yerlerde otomobil bir ihtiyaç.

Yatırım aracı olduğunda riskler alınıyor, sorunlar çıkıyor. Geçtiğimiz yıllarda sorunları gördük. 2018’de benzer bir kriz vardı. Çok ciddi stokla yakalandı herkes. ÖTV indirimiyle beraber o stoklar 2019’un ilk 6 ayına kadar satılamadı. Gayrimenkul pahalandığı için insanların gücü otomobile yetiyor. Geçen gün açıklama yapıldı, üçüncü dördüncü otomobilini alan insanlar var. Ama bu bahsettiğim nüfusun yalnızca yüzde 5’lik kısmı. Maalesef nüfusun yüzde 95’inin sıfır otomobil araç alma şansı yok.

“SATILAN 100 İKİNCİ EL OTOMOBİLİN 65’İ 10 YAŞ ÜSTÜ, DAHA VAHİMİ 40’I 20 YAŞ ÜZERİNDE”

Tam söylediğiniz gibi sıfır araç alamayanlar yönünü ikinci ele çeviriyor. Sokaklarda yeniden 1990’lardan kalma otomobilleri görüyoruz. İkinci elde durum nedir?

Türkiye’de ne yazık ki bir şekilde nüfusun büyük bir kısmının ki bu yüzde 95’in üzerine çıkıyor, yeni otomobil alma hakkı elinde alındı. İhtiyacı olanlarınsa alım gücü düştüğü için 10 yaş üstündeki otomobillere ancak gücü yetiyor. Sektördeki duruma baktığımıza çarpıcı rakamlar var. Örneğin 10 yaş üstü ikinci el satışları geçen sene yüzde 50-51’lerdeydi. Bu yılsa henüz ilk 5 ayda bu oran yüzde 60-65’lere ulaştı. Üstelik satılan 100 ikinci el otomobilin 65’i 10 yaş üstü, daha vahimi bunun 40’ı 20 yaşın üzerinde. Yani insanların alım gücü 20 yaş üstüne ancak yetiyor. Üretimi bitmiş 20 yaş üstü araçların bile fiyatları 100 bin liranın üzerinde. Şöyle ki artık piyango biletinden otomobil çıkma ihtimali, çalışıp almaktan daha yüksek.

“ŞARTLARLAR BÖYLE DEVAM EDERSE 2023’TE EN UCUZ ARAÇ 1 MİLYON LİRA OLACAK”

Peki otomobil fiyatlarını düşürecek bir çözüm yok mu?

Bunun iki yolu var: ya ekonomi politikalarıyla kur düşecek ya da reformla vergiler. İlk yöntemde, yani kurun düşüşü, bu ekonomi politikalarıyla zor görünüyor. Hükümetin faiz ve enflasyona bakışı ortada. Bu da tek seçenek kalıyor demek: Vergi indirimi. Bu indirimin de geçici değil, bundan sonraki süreçte insanların daha çevreci, yakıt tüketimi düşük, yeni teknolojiye uygun araç alabileceği bir teşvik olmalı. Yoksa bizi daha zor günler bekliyor. Örneğin geçtiğimiz yıl, en ucuz otomobil 190 binlerdeyken seneye 400 bin liranın altında araç kalamayacak demiştim. Bugün 400 bin lira ucuz bile. Bu şartlar devam ederse bir yıl sonra 1 milyon liranın altında otomobil kalmaz. Kaldı ki artış oranları ortada, bu bahsettiğimiz takvimi erkene bile çekebilir. Bugün Türkiye’de üretilen en ucuz otomobilin, hibrit versiyonu, 660 bin liraya. Tek çözüm vergi indirimi, yoksa fiyatlar artmaya devem edecektir.

“OTOMOTİV PAZARI 2017’DEN BERİ DARALIYOR”

Otomobil fiyatları böyle artarken bir yanda da mayıs verileri incelendiğinde satışların yaklaşık yüzde 20 arttığı görülüyor. Bu nasıl oluyor?

Evet, doğru ay bu ay böyle bir durum yaşandı. Genele bakarsak pazar 2015-2017’de 1 milyon hedefine ulaşmıştı. 2017’den sonraysa her yıl daraldı. Özellikle 2020 ve 2021’de pandeminin etkisiyle çok sert bir daralma yaşandı. Gelelim mayıs ayına; bu dönemde ötelenen bir talep oluştu. Kaldı ki pandeminin etkisinin sürdüğü 2021’den 2022’ye geçen bir baz etkisi var. Yani ötelenen talep ve baz etkisi bu 20’lik artışta görülüyor. Bu araçların hepsi 1-2 ay önceden sipariş verilen ve yatırım amaçlı alınan araçlar. Bir çoğu bayiden alınıp galerilere satılıyor. Galeriler de onları satılıyor. Burada görüldüğü gibi bir ticari faaliyet, ticarileşme var.

“OTOMOBİLE YATIRIM YAPMAK ÇOK RİSKLİ BUNUN BİLİNCİNDE OLMAK GEREKİYOR”

Peki bu ticaretin mantığı ne?

Şöyle bir mantığı var, örneğin aracı mayıs sonunda aldınız, 1 Haziran itibariyle tüm markalar yüzde 4-10 arasında zamlandı. Bunu zaten öngörüyorsunuz. Bir de vergi ayağı var. Türkiye’de matrah dilimleri arasındaki geçişlerde büyük fark oluyor. Eğer bir araç yüzde 70’lik dilimdeyse ve 80’lik dilime girmesine az varsa, hemen alıyorsunuz, çünkü yüzde 80’lik dilime girdiğinde zammın üstünde fiyat artışı yaşanacak. Otomotiv sektörü ticaret aklıyla ilerliyor.

Evet araçlar satılıyor, az araç geliyor, daha fazla araç gelse yine satılır. İnsanların yüksek getiri elde edebileceği alanlar kısıtlı, nasılsa fiyatlar artacak deyip 4-5 otomobil sahibi oluyorlar. Şu an 400-500 bin olan otomobil seneye varmadan 1 milyon olacak. Bunu düşününce parası olan yatırım yapıyor. Ama bu noktada uyarmak zorundayım, yarın bir ÖTV matrah güncellemesi olursa, geçmişte olduğu gibi, ÖTV indirimi olursa bu yapılan yatırımlar birçok kişiyi mağdur edecek. Onun da farkında olsunlar isterim.

“OTOMOTİV SEKTÖRÜNDE ÖYLE BİR BELİRSİZLİK VAR Kİ BİR HAFTA SONRASI BİLE ÖNGÖRÜLEMİYOR”

Yazın gelmesiyle beraber, aracı olmayanlar tatil için araç kiralamaya başlıyor. Ancak sektörün genelindeki durum buraya yansımış galiba. Araç kiralama sektöründe durum nasıl?

Böyle giderse kiralık araç bulanamayabilir. Sürekli turizm gelirlerini artırmaktan bahsediyoruz, ama yeni araç bulunamıyor. Araç tedariki sorun, gelen araçlar da perakendeye satılıyor. Otomobiller kiralama şirketlerinde biraz da indirimli satılıyor, ama indirim yapılmasa bile araç yok. 2018’e kadar araç kiralama şirketleri ciddi büyüdü, toplam satışlarda pay alıyordu.

2018’de finansal krizle ciddi daralma ve iflaslar yaşandı. O zamanlar 400 bin kiralık araç parkı vardı, bugün geldiğimiz nokta 200 binler. Firmalar, yeni araç alamadıkları için ellerindeki ikinci el araçları kiralıyorlar. Sorun şu turizm sezonu olduğu için araç kiralama firmaları araç bulamıyor, çünkü yeni araç yok, önümüzdeki dönemde istenilen kiralık araçlar bulunamayacak. Bulunanların fiyatları yüksek olacak. Üç dört yaşındaki eski araçlar kiralanacak. Yeni araçları kiralama şansı pek yok. Bunların hepsi birbirini tetikliyor. İkini el fiyatlarının artması, arzın artmaması hep bu kiralama şirketlerinden araç dönmemesiyle alakalı. Her şey birbirine girmiş durumda.

BİR HAFTA SONRASINI KİMSE GÖREMİYOR

Otomotiv sektörde korkunç bir belirsizlik var, bir hafta sonrasını kimse ön göremiyor. Yurtdışında araç bulamıyorlar, ne zaman bulabileceklerini bilmiyorlar. Daha önce altı ay, bir yıl öncesini planlayan sektör. Artık bir hafta sonrasının planını yapamıyor. Önceden araç satan, çok araç satan başarılı olurdu, şimdi çok araç bulananın başarılı. Otomotiv sektörü tedarik sorunları olduğu için gelen her araç satılıyor görünüyor. Bu nedenle tarihin en büyük krizinin farkında değil. Araç bolluğu olduğunda Türkiye’de ve dünyada o zaman böyle rahat araç satılabilecek mi? Böyle rahat stok yönetilebilecek mi? Ben açıkçası önümüzdeki dönem için tehlike sinyalleri almaya başladım.

Söyleşi