CHP'den açılım tepkisi: Erdoğan, Aleviliği ‘turistik ve kültürel’ bir topluluk olarak görüyor

CHP'den açılım tepkisi: Erdoğan, Aleviliği  ‘turistik ve kültürel’ bir topluluk olarak  görüyor
CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulacağını açıkladığı ‘Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı eleştirdi. Toprak, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Aleviliği bir inanç olarak görmediğini, ‘turistik ve kültürel’ bir topluluk olarak gördüğünü gösteriyor” dedi.

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı Alevi açılımını eleştirdi. "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Aleviliği bir inanç olarak görmediğini, ‘turistik ve kültürel’ bir topluluk olarak gördüğünü gösteriyor” diyen Toprak, şunları söyledi:

"2008’de ilan ettikleri Alevi Açılımı’nı bir yıl sonra talep edilen hakların hiçbirisini kabul etmeksizin rafa kaldıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulacağını, tüm cemevlerinin buraya bağlanacağını, cemevlerinin elektrik, su, doğal gaz, onarım, tadilat vb. giderlerinin bu başkanlık bütçesinden karşılanacağını, dileyen Alevi dedelerine de memur kadrosu verilip maaş bağlanacağını vaat etti.

İktidarın 15 yıl sonra yeniden Alevi Açılımı’nı gündemine alarak vaatlerde bulunması, acizlik ve yetersizlik göstergesidir. Öncelikle başkanlığın Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Aleviliği bir inanç olarak görmediğini, ‘turistik ve kültürel’ bir topluluk olarak gördüğünü gösteriyor.

Maaşlı Diyanet imamlarının yanına şimdi de devletten maaş alan memur kadrosunda Alevi dedeleri eklenmek isteniyor. AİHM kararlarına giren cemevlerinin ibadethane olduğuna yönelik talepler yok sayılıyor. 20 yıldır hiçbir haklı taleplerine kulak verilmeyen Alevilerin seçime 7 ay kala hatırlanması, iktidarın siyasi hesaplarla hareket ettiğinin kanıtıdır."

“ENFLASYON RAKAMLARI, YAPILACAK MAAŞ ZAMLARINA GÖZ DİKİLDİĞİNİ GÖSTERİYOR”

Toprak, haftalık değerlendirmesinde şunları söyledi: TÜİK eylül ayında TÜFE’yi yüzde 83,45, ENAG yüzde 186,27 olarak açıkladı. TÜİK ve ENAG arasındaki fark 100 puanı aştı. Yıl sonu yaklaşırken iki hesaplama arasındaki rakamsal uçurum; ücretli, işçi, memur, emekli ve asgari ücrete yapılacak maaş zamlarına göz dikildiğini gösteriyor. TÜİK, eylül ayı resmi enflasyonunu aylık yüzde 3,08, yıllık yüzde 83,45 oranında açıkladı. Bağımsız bilim insanları ve iktisatçıların oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup), bir yıldan bu yana yaptığı hesaplamalarla gerçek enflasyonu ölçerken eylül rakamlarını aylık yüzde 5,30 ve yıllık yüzde 186,37 düzeyinde duyurdu. Eylülde yıllık çekirdek enflasyon yüzde 68,09 oldu. Aylık yüzde 4,78 olan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) artışı, yıllık yüzde 151,50 düzeyine ulaştı. Yüzde 83,45 ile G20’nin zirvesinde yer alan Türkiye’yi yüzde 78 oranıyla uzun zamandır ağır ekonomik zorluklarla boğuşan Arjantin ve yüzde 14,3 ile de Ukrayna ile 7 aydan bu yana savaşta olan Rusya izliyor. 16 aydan bu yana kesintisiz biçimde yükselen enflasyon oranları, G20’deki enflasyon sıralamasında Türkiye’yi ilk sıraya yükseltti.

“RUSYA’DAN DOĞAL GAZ ÖDEMELERİNİN 2024’E ERTELENMESİNİN TALEP EDİLDİĞİNE İLİŞKİN HABERLER, HAYATİ İHTİYAÇLAR İÇİN YAPILACAK İTHALATA DÖVİZ BULMAKTA SIKINTI YAŞANDIĞINI GÖSTERİYOR”

Rusya’dan doğal gaz ödemelerinin 2024’e ertelenmesinin talep edildiğine ilişkin haberler, hayati ihtiyaçlar için yapılacak ithalata döviz bulmakta sıkıntı yaşandığını gösteriyor. İktidarın ülke egemenliğinden taviz verecek bazı adımları, taahhütleri kapalı kapılar ardında yürüttüğünün işaretleri ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Dost ülkeler sağ olsun destek veriyorlar, borç veriyorlar’ dediği ülkeler kimler? Bu borçlar karşılığında ülkenin egemenliğinden, milletin varlığından ne sözler veriliyor, nelerden vazgeçiliyor? İktidarın Rusya ile doğal gaz ödemelerinin ertelenmesi için kapalı kapılar ardında müzakereler yürütmesi, BOTAŞ’ın ödemelerini 2024’e ötelemeye çalışması, en temel ihtiyaçlar için zorunlu olan ithalata döviz bulmanın gittikçe zorlaştığını gösteriyor.

“SÜT İTHAL ETMEK ZORUNDA KALACAĞIZ”

Üretim maliyeti 11 liraya ulaşan bir litre süte, iktidar kontrolündeki Gıda Komitesi ve Ulusal Süt Konseyi (USK) 7,5 lira fiyat veriyor. Market raflarında sütün fiyatı, bunun 3-4 katı. Yakında çocuklarımız, et-süt tüketemez konuma gelecek. Etten sonra süt ithal etmek zorunda kalacağız. Bir yıl boyunca süt üreticisinin ürettiği çiğ sütün litre fiyatına sadece 2,70 TL zam yapan iktidarın kontrolündeki Gıda Komitesi, sütün litre fiyatını 7,5 TL olarak uyguluyor. Süt ve et üreticilerini çatısı altında toplayan Süt ve Et Üreticileri Birliği (SETBİR) ve Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD) gibi üretici kuruluşlar, hemen her kalemi döviz endeksli sektörde, mazottan yeme, nakliyeden işçi ücretlerine, soğuk hava depolarına ödenen ücretlere, elektrik ve doğal gaza gelen zamlar karşısında üretimden vazgeçme noktasına geldiklerini ifade ediyorlar. Sütün litre maliyetinin 10,5-11 TL arasında olmasına karşılık uygulanan birim fiyat, 7,5 lira düzeyinde. Bugüne kadar iktidarın politikalarına suskun kalan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), bu tablo karşısında nihayet sesini yükseltti.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kontrolündeki Gıda Komitesi, fiyatları baskılayarak, maliyeti üreticiye yıkarak üretimden vazgeçmeye zemin hazırlıyor.

SON YAPTIRIMLAR, TÜRKİYE’Yİ DE DOĞRUDAN ETKİLEYECEK”

Avrupa Birliği’nin Rusya’nın Doğu Ukrayna’daki dört bölgeyi (Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya) ilhakı sonrasında kabul ettiği ‘8. Yaptırım Kararları Paketi’, daha ağır yasaklar, engeller ve kısıtlamalar içeriyor. Bu son yaptırımlar, Türkiye’yi de doğrudan etkileyecek. Rusya’nın petrol, metalurji, savunma sanayii, bilişim, teknolojiden tekstile varana kadar pek çok sektörde ihracat ve ithalatına yasaklar, kısıtlamalar ve üçüncü ülkelerle ticarete engeller getiriyor. AB yaptırımları, Türkiye’nin Rusya ile pek çok alandaki ikili ekonomik ilişkilerini, ticaretini, ihracat ve ithalatını olumsuz etkileme potansiyeline sahip. İktidarın her iki olasılığa karşı akılcı, dengeli bir diplomasi yürütmesi, Türkiye’nin çıkarlarını ön planda tutarak Rusya, ABD, AB ile diyalog süreçlerini sürdürmesi, kanımca en doğru yaklaşım olacaktır.

“BOSNA HERSEK SEÇİMLERİ ENDİŞE VERİCİ”

Bulgaristan ve Bosna-Hersek’te yapılan seçimlerde büyük sürprizler yaşandı. Bulgaristan’da seçimlere katılım yüzde 37’de kalırken Bosna-Hersek’te seçimi sosyal demokratlar kazandı. Bulgaristan’da ortaya çıkan parlamento tablosu, beşinci erken seçimi gündeme getirebilir. Uzun süre Doğu Bloku üyesi olan tek partili baskı sistemi altında yaşayan halkın artan yolsuzluklar, ağır ekonomik koşullar, siyasi istikrarsızlık vb. nedenlerle giderek mevcut demokratik sistemlere inancının azaldığını gösteren bu tablo, demokrasiler adına endişe verici. Önümüzdeki günlerde Bosna-Hersek’teki siyasi tablonun yeni anlaşmazlıkları ortaya çıkartması muhtemel. Bulgaristan’daki siyasi tablo, yakın dönemde istikrar sağlanmasının zor olacağını gösteriyor. Ayrıca Sırbistan-Kosova arasındaki sınır anlaşmazlıkları ve diplomatik gerilimler, Türkiye’nin de tarihi ve siyasi yakınlığı bulunan Balkan coğrafyasını her an yeni gerilimlere aday konuma getiriyor." (ANKA)

Gündem