İLHAN ŞEŞEN: "AK PARTİLİ DEĞİLİM, DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE YAŞADIĞIMIZI DÜŞÜNMÜYORUM"

İLHAN ŞEŞEN: "AK PARTİLİ DEĞİLİM, DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE YAŞADIĞIMIZI DÜŞÜNMÜYORUM"
İlhan Şeşen: “Ben AK Partili falan değilim, bu kesin. Bunu AK Partililer de duyabilir. Ben AK Parti’yi tutmuyorum. İktidara yakın değilim. Ben cahil değilim. Bugüne kadar hiçbir iktidarı onaylamadım. Hiçbir iktidardan yana olmadım. Çünkü hepsi kötü yönettiler. Şu anda da kötü yönetiliyor.”

Time Code’un bu bölümünde konuğum İlhan Şeşen…

Sanatçı-müzisyen İlhan Şeşen'in, geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda “çok zor durumdayım, üç ay daha dayanacak gücüm kalmadı” demesi sanatçıların pandemi döneminde yaşadığı zorlukları, tekrar gündeme getirdi.

Bundan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pandemi tedbirleri kapsamında alınan “yeni normalleşme” kararalarını kabine toplantısı sonrası yaptığı konuşmada aktarırken, müzikli mekanların müzik etkinliklerini 24.00’da sonlandırmasıyla ilgili karara ilişkin "kusura bakmasınlar gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok” ifadelerini kullanması kamuoyunda büyük bir tepkiye neden oldu.
Toplumun birçok kesiminden insanlar, özellikle sanatçı ve müzisyenler kararın bir yaşam biçimi dayatması” olduğu ve pandemiyle bir ilgisi olmayan, ideolojik bir karar olduğu olduğu yönünde eleştirelerde bulundu.
Sosyal medyada #kusurabakıyoruz etiketiyle paylaşılan eleştiriler gündem oldu.


Konuğum İlhan Şeşen ile ilk önce bu karar hakkında ne düşündüğünü ve gelen eleştireleri nasıl değerlendirdiğini konuştuk…



“EVLERİMİZE KADAR GELEN O MÜZİKTEN HOŞLANMIYORUM"

Bu konunun çok yönlü bir mesele olduğunu dile getiren Şeşen, bu karardan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından bağımsız olarak mekanların dışarılara taşan, çok yüksek sesli müziklerinden rahatsızlık duyduğunu şöyle dile getiriyor:

“Tatil yörelerinde yolda yürürken, gece yürürken her dükkandan müzikle ilgisi olsun olmasın volümü sonuna kadar açılmış, her birinin ayrı bir istasyonu çaldığı, ayrı bir müziği çaldığı yollarda yürürken gerçekten çok rahatsız oluyorum. Evlerimize kadar gelen o bütün volümlü müziklerden gerçekten hoşlanmıyorum. Bazen görüyorum sokak çalgıcıları; ikaz ettiklerimde var, amfisini koymuş volümünü açmış herkesi rahatsız ediyorlar, beni rahatsız ediyor şahsen.”

Yıllarca mekanlarda çalan biri olarak da mekanların, ses sistemlerinin çok kötü olduğunu belirten sanatçı, Türkiye’de canlı müzik yapılan mekanlarda, ses sistemlerine önem verilmediğini vurguluyor. Şeşen, canlı müzik yapan mekanların, ses sistemlerinde yeni teknolojiye uyumlu, ses yalıtımlı sistemlere geçerek bu sorunu çözebileceğini ifade ediyor.

"GÜLERİZ AĞLANACAK HALİMİZE"



Pandemi sürecinde, çeşitli müzik etkinliklerinin ve konserlerin yasaklanması, müzikli mekanların kapatılması gibi kısıtlamalar nedeniyle çok zor durumda kalan sanatçılar, süreci çok ağır atlatıyor. Enstrümanlarını satan veya farklı meslek gruplarına yönelmek zorunda kalan sanatçıların sayısı bir hayli fazla. En üzücü olanı da her geçen gün artan intihar vakaları…

Pandemi süreci boyunca bu kadar ağır koşullara maruz kalan bir çok sanatçı bu sebeple “yeni normalleşme” kararları doğrultusunda müzikli mekanlara getirilen saat kısıtlamasına büyük tepki gösteriyor.
Tepkilerin odağında; bu kararın “yaşam biçimi dayatması” olduğu eleştirileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla kalabalık toplantılar düzenleyerek, mitingler yaparak bizzat kendisinin bu kısıtlamalara uymadığı tartışmaları var.

İlhan Şeşen, bu çelişkili kararları doğru bulmadığını ifade ederek “Bu çok kötü bir durum. Bunu yapmaları çok korkunç bir durum, affedilir bir şey değil. Yani hem yasaklıyorsun bir araya gelmeyi, hem kendin binlerce kişi bir araya geliyorsun. Onaylanılacak bir şey değil. İnsanın aklına ‘güleriz ağlanacak halimize’ geliyor.” diyor.


"72 SENEDİR BÖYLE BİR HAL GÖRMEDİM"

Geçtiğimiz günlerde Posta’ya verdiği bir röportajda “çok zor durumdayım, üç ay daha dayanacak gücüm kalmadı” diyen sanatçı, pandemi süreci boyunca maddi olarak çok zorlandığını ve yaptığı birikimle geçinmeye çalıştığını ifade ediyor.

Süreci daha ağır geçirenlerin olduğuna dikkat çeken Şeşen, birçok müzisyen arkadaşının ve bu alanda müzisyen olmayıp da çalışanların, gerçekten tahmin edilemeyecek kadar zor durumda olduklarını belirterek “72 yaşındayım, 72 senedir ben böyle bir hal hiç görmedim. İhtilaller oldu, dünyada bir sürü karışıklıklar oldu. Bu olağanüstü bir durum ve bu durumlarda sabır gerekir. Sabretmeyi öğrendim. Nedir sabır? Eskiden biraz daha hovarda davranabiliyordum. Ne bileyim, gidip lüks bir yerde, çok fazla düşünmeden yemek yiyebiliyordum” diyor.


Müzik kısıtlamasına gelen tepkiler nedeniyle, yasağın kalkacağı gündemde. Ancak İlhan Şeşen, yasak kalksa da uzun süre sıkıntının devam edeceğini ve bir anda herseyin düzelmeyeceğini söylüyor.


"AK PARTİLİ DEĞİLİM"

Yukarıda bahsi geçen röportajda İlhan Şeşen’in şöyle bir açıklaması olmuştu: “Pandemi sürecinde ben hükümeti neden eleştireyim? Virüsü bu iktidar yaratmadı?”

Aslında kimse iktidarı “virüsü onlar yarattı” şeklinde eleştirmiyor. Evet, bu bir sağlık krizi ve kriz dönemlerinde hükümetlerin politika üretip, o kriz dönemlerini en iyi şekilde yönetmeleri beklenir. Tam da bu noktada, iktidar eleştiriliyor. Yani krizi yönetip yönetemediği noktasında. Toplumun birçok kesimi, pandemi öne sürülerek alınan kararların; virüsle, salgınla bir ilgisi olmadığını düşünüyor. Ya da yasakların sadece yurttaşa yönelik olduğu kanısında.

Şeşen, iktidarın pandemi sürecini iyi yürütüp yürütmediği, konusunda düşüncelerini şöyle dile getiriyor:

“Ben olsam yönetemezdim. Benden iyi yönettikleri kesin. Ben olsam mümkün değil bunun altından kalkamazdım. Bu zor bir durum. Ben Ak Partili falan değilim, bu kesin. Bunu Ak Partililer de duyabilir. Ben Ak Parti’yi tutmuyorum.”

İlhan Şeşen, AKP’li olmadığını, üstüne basa basa dile getirse de birçok kişi tarafından böyle değenlendirildiği de bir gerçek. Atıfta bulunduğum röportajdan sonra, ki daha çok yeni bir röportaj, İlhan Şeşen’in daha önce iktidarı desteklediği ancak pandemi dönemini çok zor geçirdiği için iktidarı eleştirmeye başladığı yönünde yorumlar yapıldı. Posta’daki röportajın tamamını okuyunca tam olarak bir eleştiri tablosu çıkmıyor. Ancak yorumlar ağırlıklı olarak bu yöndeydi.
Bu kafa karışıklığını gidermek için konunun muhatabı olarak direkt kendisine, şimdi veya daha önce AKP’yi destekleyip desteklemediğini sordum.


"HİÇBİR İKTİDARI ONAYLAMADIM"

Şeşen, iktidara yakın olduğu yönündeki eleştirileri net bir dille redderek “İktidara yakın değilim. Birbirlerine karşı olan tavırlarını çok ağır bir şekilde eleştiriyorum. İktidarın da muhalefetin de… Yani bu sert halleri, birbirlerine hakaret eden halleri, benim tahammül edebileceğim bir şey değil. Biz böyle görmedik. Birbirlerine olan yaklaşımlarını onaylamak mümkün değil. Bunu sadece ben değil, onaylayabilen bir kişi dahi tahmin etmiyorum. Bu durumu, birbirlerine olan bu hakareti onaylamak cehaletten başka bir şey değildir. Ben cahil değilim.” diyor.

Sadece AKP yönetimini değil, bugüne kadar hiç bir iktidarı desteklemediğini de şu sözlerle belirtiyor:

“Bugüne kadar hiçbir iktidarı onaylamadım. Hiçbir iktidardan yana olmadım. Çünkü hepsi kötü yönettiler. Şu anda da kötü yönetiliyor. Vatanseverim ben. Yani vatanını sevmeyen bir insan olabilir mi diye düşünüyorum. Allah aşkına soruyorum: yani vatanını sevmeyen bir insan, bir vatan mensubu olup da o vatanı sevmeyen bir insan olabilir mi? Bunu benim mantığım almıyor. Ben vatanımı seviyorum fakat yönetenleri onaylamıyorum, yönetenleri onaylayamıyorum. Çünkü iyi yönetemiyorlar.”

AKP iktidarını en çok hangi konuda eleştirdiğini sorduğumda ise espriyle “Benim yaşam tarzıma uygun yaşamıyorlar. Benim yaşam tarzım daha özgürlükçü.” diyerek sözlerine şöyle devam ediyor “Beğenemiyorum, üsluplarını beğenemiyorum. Hakaret ve sert tavırlar. Her çıkan karşısındakini insan değilmiş gibi azarlayarak konuşuyor”


"DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE YAŞADIĞIMI DÜŞÜNMÜYORUM"

Kendisini “sosyal demokrat” olarak tanımlayan Şeşen, “Demokratik bir ülkede yaşadığınızı düşünüyor musunuz? diye sorduğumda hiç düşünmeden “Hayır” yanıtını veriyor.
Hukukçu olduğunu ve on sene avukatlık yaptığını belirterek “Hukuk yoksa ne demokrasi var ne insan hakları var. Hiç bir şey yok. Çünkü bu ülkede şu anda, daha önce de böyleydi, şu andaki halden değil, hukuk yok. Nedir yok dediğimiz şey, uygulama yok. Ben kanunlarımıza bakıyorum. Örneğin, telif haklarını takip ettiğim için, bir ara MESAM’ın yönetiminde de bulundum. Şimdi ben telif hakları yasasını biliyorum. Yasa bizim haklarımızı teslim etmeye yeterli bir yasa fakat uygulanmıyor. Yani yazılı hukuk var, birçok konuda var ama uygulanmıyor. Hukuk uygulanmadıktan sonra, hukuk yok demektir” diyor.




"SOKAKTA ÇALACAĞIM"

Yasakların kalkmasını dört gözle beklediğini ve yasakların kalkmasıyla birlikte gidip bir yerde çalışmaya başlayacağını dile getiren sanatçı, son zamanlarda çokça dile getirdiği gibi sokak müzisyenliği yapmak istediğini, sokaklarda çalmak istediğini söylüyor. Espriyle karışık “nasılsa bana para verirler” diyor:

“Ben bunu salgınından önce de söylüyordum, ben sokakta çalacağım diyordum. Yani nasılsa bana para verirler. Yani ben sokağın bir köşesine gitsem, başlasam şarkılarımı çalmaya… Utanmıyorum da yüksünmüyorum da bundan çalarım. Şapkamı da koyarım önüme. Tabi ben olduğum için utanırlar da kağıt para atarlar mutlaka. Ben bazen rastlıyorum çocuklara, çok da güzel söyleyenler var. Onların bir çoğuna söylemişimdir ‘bu müzisyenliğin son mertebesidir, bundan ötesi yoktur’ demişimdir yani. Ben ona inanıyorum, sokak çalgıcılığı çok hoş bir şey.”

SÖYLEŞİMİZİN PODCASTİNİ DİNLEMEK İÇİN PLAY'E TIKLAYIN




Söyleşi