Kılıçdaroğlu'nun danışmanından Sinan Ateş cinayetine 'Susurluk' benzetmesi

Kılıçdaroğlu'nun danışmanından Sinan Ateş cinayetine 'Susurluk' benzetmesi
CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesini 'Susurluk olayı’na benzetti.

CHP'li Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunda gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Türkiye, devlet-mafya-siyaset üçgeninin açığa çıkmasını beraberinde getiren ‘Susurluk olayı’nın benzeri yeni bir tabloyla karşı karşıya olduğunu belirten Toprak, "Bir ayağı suç çetelerine, uyuşturucu ve cinayet şebekelerine uzanan, diğer ayağı iktidar ittifakına ulaşan ve bir ayağı da siyaset ve güvenlik güçlerine, yargıya bulaşan bu süreçte iktidarın suskunluğu, çürümenin ve devletteki tahribatın vahim boyutlarını sergiliyor" ifadesini kullandı.

CHP'li yönetici, Ateş'in 30 Aralık 2022'de Ankara'nın en merkezi bölgelerinden birisinde gerçekleştirilen 'siyasi suikast'ın sonrasında yaşananların ve faillerin bağlantılarına uzanan gelişmelerin, 3 Kasım 1996’da yaşanan Susurluk olayına benzer tabloyu çağrıştırdığını ifade etti.

'Benzer tablo'

Toprak şöyle devam etti: "O dönemde yaşanan bir trafik kazasında aynı araçta bulunan emniyet-siyaset-mafya mensuplarının toplumda yarattığı şok dalgası, kirli ilişki ağının, çıkar şebekelerinin, siyasetin ve emniyetin içine, dönemin iktidarının tepe noktalarına nüfuz etmiş karanlık yapıların, suikast ve cinayet organizasyonlarının açığa çıkmasına yol açmıştı.

Şimdi de benzer bir tablo ile karşı karşıyayız. Siyasi kimliği ve toplumsal karşılığı olan, aynı zamanda genç bir akademisyene yönelik silahlı suikastın ardından ortaya çıkan bağlantılar ve ilişkiler ağı, İstanbul’dan Ankara’ya, organize suç örgütlerinden para karşılığı cinayet şebekelerine, uyuşturucu tacirlerine, emniyet teşkilatına ve nihayet siyasi iktidar bağlantılarına uzanan bir yapılanmanın varlığını tüm topluma gösterdi.

'Cinayetin ötesinde'

Suikasta kurban giden kişinin siyasi kimlikli, etkin ve saygın bir kişi olması yanında, bu eylemi planlayan, talimatını veren, gerçekleştiren ve failleri koruyan bir yapının suikastın arkasında yer aldığının ortaya çıkması, yaşananları basit bir cinayet veya siyasi hesaplaşma olmasının çok ötesine taşımaktadır.

'İktidarın sessizliği manidar'

Faillerin takibi ve yakalanması sürecinde güvenlik güçleri ve savcılar üzerinde siyasi baskı ve güç kullanıldığının anlaşılması, bazı faillerin gözaltı sonrası ifadeleri bile alınmaksızın salıverilmesi, daha önceki pek çok olayda olduğu gibi İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın, iktidar ittifakının sessizliğe bürünmesi oldukça manidar.

Bu konudaki açıklama ve eleştirilere sadece tehdit ve hakaretlerle karşılık verilerek olanların özüne hiç değinilmemesi, Başkent’in ortasında güpegündüz gerçekleşen bir siyasi suikast için kınamada da bulunulmaması çok dikkat çekici."

'Sessizce geçiştirme gayretleri'

Daha önce Çubuk’ta şehit cenazesinde CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimini kınamak, tepki vermek yerine adeta saldırganları öven; muhalif gazetecilere, yazarlara yapılan silahlı-sopalı saldırılara destek ve teşvik beyanatlarında bulunan iktidar ittifakı ve sözcülerinin şimdi bu siyasi suikastla ilgili tüm yaşananları sessizlikle geçiştirme gayretleri, kamuoyunun ve toplumun gözünden kaçmıyor.

Seçimler yaklaşırken demokratik sürece, demokrasiye, serbest ve özgürce siyasi faaliyete de tehdit ve gözdağı niteliğindeki bu saldırılar, kimseyi yıldıramayacaktır. Böylesi girişimlerden medet umanlar, karanlık hesaplar ve planlar yapanlar, hiçbir zaman amaçlarına ve hedeflerine ulaşamayacaktır.” (ANKA)

Gündem