MERSİN KADIN PLATFORMU ÜYESİ SERİN: "EYLEM ANAYASAL HAKKIMIZ, PARA CEZALARINI ÖDEMEYECEĞİZ"

MERSİN KADIN PLATFORMU ÜYESİ SERİN: "EYLEM ANAYASAL HAKKIMIZ, PARA CEZALARINI ÖDEMEYECEĞİZ"
Basın açıklamaları ve eylemler nedeniyle 120 bin lirayı aşan para cezalarıyla karşı karşıya kalan Mersin Kadın Platformu’nun üyesi Çiğdem Serin, “Birbirimize sözümüz var. Hayatlarımızdan, haklarımızdan ve birbirimizden vazgeçmeyeceğiz” diyor.

 Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan'ın 12. bölümünde İrem Afşin’in konuğu yaptıkları eylemler nedeniyle haklarında toplamda 120 bin lirayı aşan para cezaları kesilen Mersin Kadın Platformu’nun üyesi Çiğdem Serin oldu. Serin, “Kadınlar sokaklardan da haklarından da vazgeçmez, çünkü kadınların mücadelesi, yaşam mücadelesi” diyor.

 “Barışçıl toplantı ve gösteri hak ihlali” dendiğinde en önde gelen gruplardan biri olan kadın hareketinin farklı eylemleri, farklı gerekçelerle polis müdahalesine uğruyor ve engelleniyor. Ancak Mersin Kadın Platformu üyesi kadınların daha farklı bir durumu var: Eylemlere ve basın açıklamalarına katılan kadınlara rekor düzeyde idari para cezaları kesiliyor. Platform üyesi kadınlara 12 Ekim 2019’da “Kadın Cinayetlerini Acil Önle” kampanyası kapsamında yaptıkları eylemden dolayı Kabahatler Kanunu kapsamında 320’şer lira para cezası verilmesiyle başlayan süreç, 13 Ekim 2020’de Mayıs 2020’den beri katıldıkları eylemler gerekçesiyle Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi ve 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282. maddesine muhalefetten toplam 100 bin TL'ye yakın idari para cezası kesilmesiyle rekor düzeye ulaştı.  

“TOPLAM CEZA 120 BİN LİRAYI GEÇTİ”

Mersin Kadın Platformu üyesi Çiğdem Serin eylemlere verilen para cezalarının “toplumsal muhalefeti yıldırma aracı” olarak kullanıldığını düşünüyor:

“Mersin Emniyeti bir süredir toplumsal muhalefeti bir yıldırma aracı olarak para cezalarını kullanıyor. Biz 21 Temmuz'da Pınar Gültekin'in katledilmesi sonrası Mersin Kadın Platformu'nun yaptığı eyleme gelen para cezası ve İstanbul Sözleşmesi eylemlerimizden dolayı platforma gelen para cezaları sistematikleşmeye başladıktan sonra aslında listesini de tutmaya, hesaplamaya başladık. En son 27 Mart'ta yine İstanbul Sözleşmesi eyleminde yaptığımız yürüyüşten sonra kesilen para cezaları ile birlikte toplamda cezaların 120 bin lirayı geçtiğini tahmin ediyoruz. Tahmin ediyoruz dedim, çünkü 27 Mart'ta kesilen para cezalarını henüz tebliğ almadık. Ne olduğunu özetlersem; 21 Temmuz'da Pınar Gültekin'in katledilmesi sonrasında Mersin Kadın Platformu’na katılan 5 kadına Kabahatler Kanunu’ndan toplam 960 TL para cezası geldi. Daha sonra 5 Ağustos’ta tüm Türkiye'de kadınlar eş zamanlı olarak İstanbul Sözleşmesi için sokağa çıkmıştı. İstanbul Sözleşmesi eylemlerine farklı illerde kadınlara yönelik çeşitli saldırılar oldu. İzmir'de çok ciddi bir polis şiddeti ile kadınlar karşı karşıya kaldı, Mersin'de de aslında şiddetin başka türü ile karşı karşıya kalmış olduk, çünkü sonrasında para cezaları geldi. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'ndan ve Kabahatler Kanunu'ndan emre aykırı davranmaktan 12 kadına çeşitli cezalar kesildi. Umumi Hıfzısıhha'dan kesilen ceza 3150 lira gibi büyük bir rakam.”

“İNTİKAM ALIRCASINA PARA CEZASI”

 Serin, kadınların kesilen para cezalarına rağmen eylemler için sokağa çıkmaya devam ettiklerini aktarıyor: “18 Ağustos'ta yine İstanbul Sözleşmesi için sokağa çıktık. Bu eylemden de 6 kadına “izinsiz basın açıklaması yapmak”tan 392'şer lira para cezası kesildi. Bu eylemlerde önümüzde iki kez polis barikatları kuruldu, engellenmeye çalışıldık. Her defasında da polis kadınların iradesi ile karşı karşıya kaldı ve barikat aşıldı, yürüyüş gerçekleştirildi. Sonrasında da aslında bir intikam alırcasına yüksek para cezaları ile karşı karşıya kaldık.

19 Mart’ı 20 Mart'a bağlayan gece “bir gece yarısı operasyonu” olarak nitelendirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kadınların ve LGBTİ ların, çocukların can simidi olan, yaşam güvencemiz olan İstanbul Sözleşmesi'nin feshedildiği Resmi Gazete'de açıklandı. 20 Mart'ta yine tüm Türkiye'de kadınlar sokaklardaydı.

Biz de Mersin’de 20 Mart'ta yaptığımız eylemde yine polis barikatı ile karşılaştık. Fakat kadınların iradesi polis barikatını aştı ve ardından yine para cezaları geldi. 27 Mart'ta da Mersin Eminiyet’i aynı şekilde kadınların direnci ile karşılaştı, o günden de para cezaları geldiğini öğrendik, ancak henüz tebligatlar elimize ulaşmadı. Böylece sadece Temmuz ayından bu yana kesilen para cezaları 120 bin lirayı aşmış oldu.

“ANAYASAL HAKKIMIZI KULLANIYORUZ”


Çiğdem Serin “Eylem yaptığınız için para cezası almayı bekliyor muydunuz?” sorusuna “Anayasal hakkımızı kullandık” diye cevap veriyor: “Tabii ki bu memlekette iktidara karşı bir hak mücadelesi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi veriyorsanız iktidarın çeşitli baskı araçlarıyla karşı karşıya kalmanız olası. Biz anayasal hakkımızı kullandık. Ama biliyoruz ki iktidar pandemiyi halk sağlığını korumak yerine çok uzun zamandan beri muhalefet üzerinde ve özellikle de kadınlar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmayı tercih ediyor. Bize gelen para cezaları da bunun bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.”

 “HAKKIN KULLANIMINI CEZALANDIRMAK”

Son yıllarda barışçıl toplantı ve gösterilere katılan ya da düzenleyenlere Kabahatler Kanunu uyarınca para cezası kesilmesi uygulaması artarak devam ediyor. Salgın döneminde de pandemi önlemlerinin ihlal edildiği gerekçesiyle para cezalarının kesilmeye devam etti. Aslında bu işlem hakkın kullanımı konusunda caydırıcı bir etki yaratmak ve hatta hakkın kullanımını cezalandırmak amacıyla kullanılıyor. Ancak uluslararası sözleşmeler uyarınca belirli bir toplantı ya da gösteri çağrısı için afiş, bildiri dağıtma, basın açıklaması yapmak gibi aktiviteler de barışçıl toplanma özgürlüğü kapsamında koruma altında. Dolayısıyla anayasal bir hak olarak herhangi bir basın açıklaması, barışçıl bir eylem için izin alınması da gerekmediği gibi bu tür barışçıl eylemlerin ceza konusu edilmemesi de gerekiyor.

 “BÜYÜK BİR DAYANIŞMA”

 

Mersin Kadın Platformu’nun son dönemde artan para cezalarına karşı yürüttüğü hukuki süreci de aktaran Çiğdem Serin, gönüllü avukatların özverili çalışmalarına da teşekkür ediyor:

“Biz gerçekten büyük bir dayanışma ile karşılaştık. Temmuz ayından bu yana kesilen para cezaları ile ilgili bir gönüllü avukat dava takip grubu ilgileniyor, avukat arkadaşlarımız bu sürece dair itirazları yapıyor.  22 Temmuz'da Pınar Gültekin'in katledilmesi sonrası çıktığımız eyleme kesilen para cezaları ve 5 Ağustos ile 18 Ağustos'taki eylemlere kesilen para cezaları ile ilgili itirazlar yapıldı. Bu itirazlardan sadece 1 tanesi kabul edildi ve cezalardan biri iptal edildi. Umumi Hıfzısıhha gerekçe gösterilen cezalarda da indirim oldu, 789 liraya düşürüldü. Bu itirazların hepsi AYM'de. Bir kısmı için de adli yardım talebinde bulunduk. Yeni gelen 20 Mart'ta yaptığımız eyleme kesilen cezalarla ilgili de yani itirazlar yapıldı. Hukuki süreç devam ediyor. İnsan Hakları Derneği de süreci avukatlarımızla birlikte takip ediyor. Tüm avukat arkadaşlarımıza da buradan sizler aracılığıyla da bir kez daha teşekkür ederim.

 “BİZ BU HAKLARI BEDEL ÖDEYEREK KAZANDIK”


Peki ama kadınlar yüksek para cezaları dâhil bunca yıldırma politikasına rağmen neden sokaklarda eylem yapmaktan vazgeçmiyor? Çiğdem Serin’e göre bu sorunun cevabı, kadınların mücadelesinin aslında bir yaşam mücadelesi olmasında saklı:

 “Bizim mücadelemiz, kadınların mücadelesi aslında bir yaşam mücadelesi. Her gün işyerinde, sokakta, evde şiddetin türlü biçimleri ile karşı karşıya kalıyoruz, ayrımcılığa uğruyoruz. Her gün kadınlar en yakınları tarafından katlediliyor. Bedenlerimiz, kararlarımız, hayatlarımız hakkında bize sormadan erkeklerin karar almasından bıktık. Tüm bunlar karşısında birbirimize sözümüz var. Hayatlarımızdan, haklarımızdan ve birbirimizden vazgeçmeyeceğiz. Şiddet devam ederken kadınların, LGBTİ 'ların ve çocukların yaşam güvencesi olan, can simidi olan İstanbul Sözleşmesi feshediliyor. İstanbul Sözleşmesi kadınların yıllardır süren mücadelesi sonucunda kazanıldı. Biz bu hakları bedel ödeyerek kazandık. Tabii ki hayatlarımızdan da, İstanbul Sözleşmesi'nden de, sokaklardan da vazgeçmeyeceğiz. Bugün sahip olduğumuz tüm haklar bizim mücadelemiz sonucu kazanıldı. Hiç bir erkeğin lütfu değil. Haklarımızı nasıl mücadele ile kazandıysak, o zaman bundan sonra da hayatlarımız hiç bir erkeğin iki dudağı arasında olamaz diyoruz ve sokakları terk etmiyoruz.”

 

Tıpkı Mersin Kadın Platformu üyesi kadınlara olduğu gibi, komşu kent Adana’da da Kadın Meclisi üyelerine 31 Aralık 2020’de durak ve parklara öldürülen kadınların resimlerini astıkları için para cezaları kesildi. Adana İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü “meydan, park, cadde, sokak kenarlarında kamuya ait duvar veya alanlara, rızası olmaksızın özel kişilere ait alanlara bez, kâğıt ve benzeri afiş ve ilân asmak” gerekçesi ile iki kadına 12 bin 132’şer TL para cezası kesti, bu para cezalarına da itiraz edildi.

“PARA CEZALARINI ÖDEMEYECEĞİZ”

Peki ya hukuki itirazlar işe yaramazsa ve para cezalarının ödenmesi öz konusu olursa kadınlar ne yapacak? Mersin Kadın Platformu üyesi Çiğdem Serin net olarak “Parayı ödemeyi düşünmüyoruz” diyor: “Hukuki yolları sonuna kadar zorlayacağız. Hiçbir kadının cebinden 5 kuruş dahi çıkmasını istemiyoruz. Zaten pandemi ile birlikte kadınlar daha fazla güvencesizliğe itilirken, ekonomik zorluklar yaşarken devletin görevi İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamak ve kadınları şiddetten uzak tutmak için katilleri tutuklamakken, kadınlara cezalar yağdırılıyor; ekonomik olarak zaten zor durumda olan kadınlar bir de ekonomik şiddete maruz bırakılıyor. Eğer ki hukuki olarak cezalar iptal edilmezse, biz cezaları tek tek kadınlara kesilmiş olarak değil, toplamda Mersin Kadın Platformu'na kesilmiş olan cezalar olarak değerlendiriyoruz. Dayanışma ile ne yapacağımızı sonrasında değerlendireceğiz, çünkü şu an ödememek üzere gerçekten mücadele ediyoruz.”

 “İKTİDAR BİZDEN İZİN ALDI MI?”

Mersin Kadın Platformu üyesi Çiğdem Serin, pandemi şartlarında kadın hareketine yönelik baskı ve yaptırımların artışına da dikkat çekiyor: “Lebalep kongrelerde bulaşmayan, Akkuyu'da nükleer santral inşaatında binlerce işçi aralıksız çalışırken bulaşmayan, atölyelerde işçiler yan yana hiç bir önlem almadan çalıştırılırken bulaşmayan virüs; bizim kendi güvenlik tedbirlerimizi alarak açık alanda yaptığımız, en temel hakkımızı kullanarak yaptığımız eylemlerde mi bulaşıyor? Bize “izinsiz eylem yapmak”tan kesilen para cezalarından dolayı da şunu da eklemek isterim: İktidara soruyoruz; bu ülkedeki milyonlarca kadının, LGBTİ 'ların, çocukların yaşam güvencesi olan, uluslararası bir sözleşmeden çıkarken siz bizden izin aldınız mı? Biz haklarımızı savunmak için, hayatlarımızı savunmak için neden izin alacağız? 29 Nisan'da tekrar Resmi Gazete’de 1 Temmuz'da İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılacağı yayınlandı. 1 Temmuz'a kadar da İstanbul Sözleşmesi'ni savunacağız, 1 Temmuz'da da sokaklarda olacağız.”

 
PODCASTİMİZİ DİNLEMEK İÇİN PLAY TUŞUNA TIKLAYIN



***Eşit Haklar İçin izleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında yayına hazırlanan Yasaksız Meydan, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı engellenen ve seslerini kamuoyuna duyurmak isteyenlerin platformu olmaya devam ediyor. Eğer siz de toplantı ve gösteri hakkınızın ihlal edildiğini  düşünüyorsanız, barışçıl toplanma özgürlüğünüze dair söylemek istedikleriniz varsa, Eşit Haklar İzleme Derneği / Yasaksız Meydan ekibine [email protected] adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.

 

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Söyleşi