NBA tarihinin en pahalı kontratı (Şimdilik)
Günümüz NBA’i toplam yetenek olarak basketbol tarihi boyunca görülmemiş bir derinliğe sahip. Fakat bu süper derin yetenek havuzunun hemen hemen her yıl kırdığı rekor saha içinden çok saha dışından geliyor: Oyuncuların aldıkları kontratlar.
Elbette asıl büyüleyici olaylar saha içinde olmaya devam ediyor ama basketbolun yaz tatili sırasında nasıl harcamalar yaptığına birlikte göz atalım.
1 Temmuz, NBA’de sözleşmesi biten yani serbest oyuncularla anlaşma yapmanın legal olarak mümkün olduğu ilk gün. Bu ilk günde, takımlar oyuncuları kendi takımlarında oynamaya ikna etmek için toplamda 1,5 milyar dolar civarında para harcadı. Sadece bir günde. Bu meblağ NBA için bir rekor olmamakla beraber, bu yazın serbest oyuncu piyasasında olan isimleri düşününce son derece büyük.
Asıl rekor, toplam harcanan paranın ötesinde bazı oyuncuların aldıkları sözleşmelerde geldi. Bradley Beal aldığı 5 yıllık 251 milyon dolar olan sözleşmesi ile NBA’de yıllık 50 milyon dolar bariyerine ulaşacak sayılı oyuncular arasına girdi. Geçtiğimiz sezonun MVP’si Nikola Jokic ise 5 yıllık 264 milyon dolarlık sözleşmesi ile NBA tarihinin en pahalı kontratını alan oyuncu oldu.
NBA KONTRATLARI NEYE GÖRE VERİLİYOR?
NBA kontratlarını bütün detayları ile nasıl işlediğini açıklamak ayrı bir yazı konusu olur. Ama bu yazıyla alakalı olan kısımlarına değinelim. NBA’de bütün 30 takımın elde ettiği gelirden bağımsız bir maaş limiti var. Buna ‘salary cap’ deniyor. Bu ‘cap’in de kendi içinde iki farklı limiti var. Birisi herhangi bir yaptırım olmadan ulaşabileceğiniz üst limit olarak belirtilen 123 milyon dolarlık soft cap. Her takım bir yaptırıma maruz kalmadan bu miktarda bir maaş bütçesi ile kadro kurabilir.
Bununla beraber, takımların bu limitin üzerine çıkmaları imkansız değil. Basitçe açıklamak gerekirse takımlar bu limitin üzerine çıkabilirler ama bu üst limit sınırsız değil. Takımların her ne kadar zengin olurlarsa olsunlar oyuncularına ödeyebilecekleri maksimum maaş sınırı önümüzdeki sezon için 156 milyon dolar olacak. Bu 156 milyon dolarlık limite de hard cap deniyor.
123 milyon dolarlık harcama limitini aşan her takım NBA’e lüks vergisi ödüyor. Eğer bir takım soft capinin devamlı üstüne çıkıyor ise lüks vergisi miktarı suç tekrarından ötürü her sene artıyor. Böylece NBA, her 30 takımın sahiplerinin finansal varlıklarından bağımsız olarak benzer bir harcama gücünde tutarak rekabetçiliği koruma altına alıyor. Yani bir Paris Saint Germain vakasını NBA’de görmemiz mümkün değil.
Oyuncuların aldıkları paraların bu maaş bütçesi içinden karşılandığını düşünürsek bu sezon kontrat yenileyen bazı starlar nereden baksanız takımın maaş bütçesinin %40’ını kaplıyor. 15 kişilik bir kadro için tasarlanan bütçenin %40’ını bir oyuncuya adamak ne kadar makul diye sorabilirsiniz. İşte burada takımların NBA’in geleceğine olan güvenleri devreye giriyor.
GELECEK İÇİN EN İYİ KONUMLANMIŞ OLAN SPOR
Şu an takımların verdiği sözleşmelere bakarsak, aslında mevcut olarak sahip olmadıkları bir paraya göre harcama yaptıklarını söyleyebiliriz. Bu normal hayatta asla tavsiye edilmeyecek türden bir tutum olsa da NBA takımları için aslında oldukça kurnazca. Star oyuncuları bir kenara bırakırsak, diğer oyunculara da mevcut piyasa değerinin üzerinde kontratlar verildiğini görüyoruz ve bunun bir sebebi var.
Buradaki devasa büyümenin altında yatan itici güç, 2025 yılında yapılacak olan yeni yayın hakları anlaşması.
Bu anlaşmanın şu an yürürlükte olan hali 10 yıl için yaklaşık 24 milyar dolar iken yeni anlaşmanın 75 milyar dolar olması bekleniyor. Doğal olarak böyle bir büyüme, bu büyümeden sorumlu olan oyuncuların maaş çeklerine yansıyacak.
Yeni yayın hakları anlaşmanın sonrasında 123 milyon olan maaş limitinin 180 milyona tırmanması ön görülüyor. Bu da şu an yapılan kontratların, başlangıçta çok pahalı gözükse de kontratın ortalarına doğru makul, hatta kelepir sınıfına düşebileceği anlamına geliyor.
NBA, yakın zamandaki gelişmesini Amerika’nın dışındaki izleyicisine borçlu. Basketbol 1980’lerden beri Larry Bird ve Magic Johnson rekabetiyle birlikte Amerika genelinde en popüler 2. Spor konumunda. Fakat 80’ler ile günümüz NBA’i arasındaki en büyük farklardan birisi günümüz NBA’inde bulunan uluslararası süperstarlar. 2000’ler ile sayısı gittikçe artan uluslararası süperstarlar NBA’e farklı bir tat katmak ile beraber kendi ülkelerine de NBA’i getiren birer elçi oldular.
2002’de Yao Ming’in draft edilmesiyle Çin marketine girişinin temelini atan NBA, 2015-2020 arasında Çin’deki yayın haklarını Tencent’e 2 milyar dolara sattı. Günümüzde ise NBA’in yayın gelirlerinin %33’ü Asya’dan gelmekte. Yao, tabii ki Çin ile beraber uluslararası dokunuşun en öne çıkabilecek örneği.
2000’lerle birlikte gittikçe normalleşmeye ve NBA’in son derece değerli birer parçası haline gelen uluslararası oyuncular artık NBA’in baş tacı konumundalar. Giannis Antetokounmpo, Luka Doncic, Nikola Jokic ve Joel Embiid mevcut NBA’in en değerli 10 oyuncusu arasında.
Basketbolun kuralları basit, akıcı ve oynaması kolay bir oyun olması, tamamen hiç bilinmediği yörelere bile girmesini kolay hale getiriyor.
Oyunun basit doğası, sahip olduğu ikonik süperstarlar ve bu süperstarların önemli bir kısmının farklı ülkelerden gelmesiyle oluşturduğu geniş temsiliyet ağı NBA’in genişleyen etki alanının temelinde yatıyor. Bunun üzerine, gelişen dünyanın ilgi alanlarına göre iyi şekil alabilen, akıllı iş kararları verebilen bir yönetim koyunca da ortaya hiçbir spor organizasyonunun olmadığı kadar geleceğe hazır bir para basma makinesi ortaya çıkıyor.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.