SEDAT BOZKURT ANLATIYOR: AKP İÇİNDE NELER OLUYOR?

SEDAT BOZKURT ANLATIYOR: AKP İÇİNDE NELER OLUYOR?
Faruk Eren, “Söz” programında Sedat Peker’in açıklamalarının AKP içinde nasıl karşılandığını, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun parti içindeki konumunu ve önümüzdeki süreçte neler olabileceğini gazeteci Sedat Bozkurt’la konuşuyor.

Gazeteciler eskiden olduğu gibi partilerden kulis bilgileri alabiliyor mu? Sedat Peker’in açıklamaları iktidar partisini nasıl etkiliyor? İktidar partisindeki suskunluk ne anlama geliyor? Art arda yapılan tehditler, tekrar ortaya dökülen 90’lı yılların aktörleri endişe yaratıyor. Bu endişe ne kadar haklı? Tüm bu soruları deneyimli Ankara gazetecisi Sedat Bozkurt’a yönelttik. Bozkurt’un verdiği yanıtlar şöyle:

ARTIK KULİS BİLGİSİ YOK

“Eskiden kulis bilgileri alınırdı. Bu nedir: Bir siyasi partinin; A partisi, B partisi, C partisi fark etmez, onun genel başkanı kurmaylarıyla, yani başkan yardımcılarıyla, sekreterleriyle, parti organlarıyla bir araya gelirdi. Onlarla birtakım görüşlerini paylaşırdı, ortak politika belirlemek için fikirlerini alırdı. Kafasındaki fikirleri onlara açardı ve böylece o insanlar da o genel başkanın kafasındaki fikirler konusunda iyi kötü bilgi sahibi olurlardı. Gazetecilik orada devreye girerdi. O insanlarla kurduğumuz güven ilişkisi ile orada konuşulanların bir kısmına sahip olurdunuz. Ve bunu kulis bilgisi olarak yazardınız. Ya da oradaki bilgiye sahip olan bir milletvekili, bir siyasetçi ile o siyasi partilere yakın olan birisi ile kurduğunuz bir ilişki ile o bilgiye ulaşırdınız. Yani genel başkan örneğin erken seçimle ilgili ne istiyor? O gün başkanlık divanını toplamıştır. “Tamam erken seçimi biz eylülde yapacağız” demiştir. O bilgi size dolaşa dolaşa gelmiştir. Yani o bilgiyi alan genel başkan yardımcısı çok yakın bulduğu bir milletvekiline anlatmıştır, o milletvekili ile siz Meclis kulisinde karşılaşmışsınızdır. Çay-kahve içerken ağızdan kaçırmıştır ya da sizin sorunuz üzerine söylemiştir o sohbet esnasında. Siz bunu alırsanız yazarsınız, ertesi gün gazetede çıkar. Bu bir kulis bilgisiydi. Artık bu yok.

“PARTİ YOK Kİ KULİSİ OLSUN”

Hani bunu yapacak gazeteci yok onu bir köşeye bırakıyorum ama böyle bir bilgi de yok partilerde. Yani şimdi AK Parti dediğiniz tek bir kişi, parti bile değil artık. Devletin bir organı, bir genel müdürlük şekline gelmiş, siyasi partiler yasasının şartlarını tamamlamak için oluşturulmuş bir yapı, bina. Gazetede haber olduğu zaman ya da o partinin genel başkanı bir şey açıkladığı zaman o partinin başkan vekilleri, genel başkan yardımcıları, partinin organında görev alanlar, senle benle aynı zamanda o bilgiye sahip oluyorlar. Yani paylaşılmıyor. Bilgi de yok ortalıkta. Yani kulis olarak adlandırabileceğiniz bir bilgiye ulaşma sıkıntınız da var. Çünkü biz elimizi kolumuzu sallaya sallaya iktidar partisinin de muhalefet partilerinin de bütün koridorlarında dolaşırdık. Bütün odalarına girer çıkardık. Başbakanlık'a girer çıkardık. Parlamentoda da aynısı olurdu. Şimdi onlara ulaşma imkanınız da yok. Yani bu bilgiye sahip insanların buluştukları yerler orası. Parlamentoda ya da parti genel merkezlerinde. Oralara giriş çıkışlar da yasaklandı. Eskisi kadar oralara rahatça girip çıkamıyorsunuz? Bir tek adam rejimi var. Bütün bu kulis bilgileri de iktidar partisinden, ortaklarından sızardı, artık sızmıyor. Çünkü her şey tek bir kişinin kafasında. Parti diye örgütlü bir yapı yok. Evet bu bilgiye ulaşamıyorsunuz sonuç itibariyle ulaşamadığı zaman da gazetelerinizde yer veremiyorsun. Zaten gazetelerin gazetecilik yapılan kurumların bir kısmı tamamen taca atıldığı, dışlandığı için, bir akreditasyon meselesi nedeniyle bilgilere ulaşabileceğiniz insanlarla temas edebileceğiniz mekanlara girme şansınız bile yok.

“EVET BİR RAHATSIZLIK VAR”

Ben bazı AK Partili'lerle görüştüm. Peker'in açıklamalarından bir rahatsızlık var. Tam bugünlerde AK Parti'de tırnak içinde söylüyorum normal bir siyasi parti refleksi gördük. Çünkü Süleyman Soylu'ya yönelik bir defans var orada. Bu yeni bir şey değil aslında. Yani bu Sedat Peker'in meselesi Süleyman Soylu'ya yönelik defansın birazcık daha net ortaya çıkmasını sağladı. Bu işe yaradı. Çünkü Süleyman Soylu, AK Parti tabanında da MHP tabanında da bir sempati yarattıktan sonra kendini böyle birazcık federatif bir yapı haline getirdi. Hem hükümet içinde hem AK Parti içinde. Hatta geleceğe yönelik bu oluşturduğu zemin üzerinden kendine bir politik kimlik de inşa etmeye çalışıyordu. “Recep Tayyip Erdoğan'dan sonraki AK Parti Genel Başkanı kim olur?” Ya da “Devlet Bahçeli'den sonra MHP Genel Başkanı kim olur” sorularının şıkları arasına yerleştirmeye çalışıyordu kendisini. Bu nedenle bir tepki vardı parti içinde ama biraz önce söylediğim gibi doğal bir parti işleyişi olmadıği için AK Parti'de tepkiler yüksek sesle dile getirilmiyordu. Ama Sedat Peker meselesinden sonra yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.

AK PARTİ İÇİNDEKİ ODAKLAR

Yani ben şunu biliyorum, örneğin Binali Yıldırım ve Süleyman Soylu'nun arası iyi değil. Bu ortaya çıkan şeyler her ne kadar Binali Yıldırım'ı da bir şekilde ilgilendirmiş olsa bile Süleyman Soylu'ya karşı Binali Yıldırım'ın bir tepki gösterdiğini ben biliyorum. Aynı şekilde Numan Kurtulmuş'un. Çünkü. Numan Kurtulmuş da AK Parti içinde bir güç odağını temsil ediyor. Milli Görüş geleneğinden gelen insanlar, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Numan Kurtulmuş'la aynı paralellikte hareket eden birisidir. Yani ekip olarak adlandırmak ne kadar doğru bilmiyorum ama sonuçta Abdülhamit Gül'ün de Süleyman Soylu ile ilişkilerinin hiç iyi olmadığını biliyoruz. Berat Albayrak hem bürokraside hem de partinin bürokrasisinde halen etkin. Onun da Süleyman Soylu ile iyi olmadığını biliyoruz. Buna ilişkin görüntüler de var. Sonuçta Süleyman Soylu'nun arasının iyi olduğu, parti içinde yanında duracak hemen hemen hiçbir kişi yok. Siyasetçi yok, yönetici yok. O yüzden Sedat Peker'in bu olumsuz cümleleri üzerinden Süleyman Soylu'ya bir tepki gösterildi. Hatta Süleyman Soylu'nun kendisini aklamak için kullandığı "Benim evimde para sayma makineleri çıkmadı. Benden önce Sedat Peker'e koruma vermişler" gibi. Daha önce o olayların ya da o kararların aktörü olan oralarda imzası olan, şimdi AK Parti'de siyaset yapan milletvekili olan eski bürokratların da tepkisini çekti ve bunlar açıkça tepkilerini ortaya koydular. Yani Sedat Peker'in açıklamaları ortaya çıkan ve Süleyman Soylu'yu hedef alan bütün iddialarla ilgili olarak AK Parti'nin içinde bir rahatsızlık var. Ve bu rahatsızlık ortaya çıkan tablodan da cesaret alarak yüksek sesle dile getiriyor.

BUNUN SİYASİ SONUCU OLUR

Bu bir sonuç alır mı yani? Sonuç alacağı kanısındayım. Tayyip Erdoğan'ın siyaset yapma biçimini aşağı yukarı kestirebiliyorsak bunu zamana yayar. Önce bir aşındırır, birazcık da itibarsızlaştırır, ondan sonra kabinin dışına koyar ve Süleyman Soylu bu güvenlik bürokrasisinde edinmeye çalıştığı politik kimliğin siyasette hiçbir işe yaramadığını, Mehmet Ağar'dan sonra tüm Türkiye'ye gösteren ikinci politik kişilik olur.

ENDİŞELİ OLMAK İÇİN NEDENLERİMİZ VAR

Gelecekten endişeli olmak için bir takım veriler var elimizde. Birincisi ve en önemlisi şu: iktidara mutlak bağlı bir kişi Recep Tayyip Erdoğan ve yanındaki insanlar. Yani iktidar olmadığı zaman bunlara politik olarak hayat hakkı yok. Sadece Sedat Peker'in açıklamaları üzerinden, devletin de kayıtlarında muhtemelen bulunan ve bir yargı söz konusu olduğu zaman çok ciddi sonuçlar doğuracak iddialar var. Bunun uluslararası boyutları da var. Şimdi bu iktidarı kaybetmemek için aklınıza gelebilecek her şeyi yapabileceklerini düşünüyorsunuz siz, bu da sizi kaygıya sevkediyor. Nitekim Sedat Peker'in açıklamalarından bir tanesi "Sakın sokağa çıkmayın" diyor. Çünkü niye, muhtemelen kitleler sokağa çıktığı zaman bu kitlelerin başına neler gelebileceğinin konuşulduğu toplantılara katıldı Sedat Peker.

DEVLET MAFYAYA NEDEN İHTİYAÇ DUYAR?

Yoksa siz iktidarsınız, AK Parti için de MHP için de söylüyorum, devlet var elinizde, 700-800 bin üyesi bulunan ordu var, 300 bine yakın ve hareket kabiliyeti çok yüksek. emniyetiniz var. Her işi yaptırma, olanağınız olan MİT'niz var. Siz bu mafya liderlerine, suç örgütü liderlerine niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Soru bu yani MHP Alaattin Çakıcı görünür hale getiriyor, AK Parti Sedat Peker'i görünür hale getiriyor. Bunların kendileri adına kendileri adına politika üretmelerine, politik faaliyet yapmalarına izin veriyorlar. Yani devletin aygıtlarıyla yapamadığınız ve bu insanların yapacağına inandığınız nedir? Soru bu. Ve bu ciddi bir sorudur. Ben öyle derin devlet gibi bunların varlıklarını da çok daha önemli bir noktaya taşımak istemiyorum. Çünkü bugün Türkiye'de bir derin devletin olduğuna inanmayanlardanım. Neden? Mevcut devlet yasa tanımıyor, anayasa tanımıyor ve yapmak için her şeyi yapıyor. Yani bir derin devlete ihtiyacı olmayan bir devlet organizasyonu var karşımızda. Burada Sedat Peker, Alaattin Çakıcı'dan beklenen nedir? İşte bu soru senin altını çizdiği kaygıyı duymamız için yeterli. Yok cevabı çünkü. Şimdi Sedat Peker yavaş yavaş anlatmaya başladı. Süleyman Soylu da TRT'deki konuşmasında yeraltı örgütlerini, yani suç örgütlerini adlandırırken "bunlar gayri nizamı harp aparatıdır" demişti. Kendisi söyledi. Düne kadar senin yanındaydı ve bunun gayri nizamı harp aparatı olduğunu biliyordun. Bunun yanında bunun özelliği bu niteliği nedeniyle mi tutuyordun sorusunun yanıtı yok. Bunların hepsi bir kaygı olarak var.

BU ANORMALLİK FAZLA TAŞINAMAZ

Buradan bir hani senin sorunla bağlantılı olarak nasıl çıkılır sorusu ortada duruyor. Her şeye rağmen ben bürokraside o noktaya kadar gelmeyi reddedecek, direnecek insanlar olduğunu düşünüyorum. Burada bu cümleyi kurmamın en büyük nedeni Silivri'de intihar etmek zorunda kalan ilçe emniyet müdürü. Sonuçta kendisi hukuk dışı, mesleği ile bağdaşmayan iş yaptırılıyor ve o kadar yoğun baskı altında kalıyor ki onu yapmak yerine canına kıyıyor. Bu bir anda emniyet bürokrasisinde herkesin düşünmesine neden olur. Bir hukuksuzluk karşısında nasıl direneceğini düşünür. Bir de Türk bürokrasisi iktidarın ikliminden çok çabuk etkilenen bir bürokrasi, yargısı dahil olmak üzere söylüyorum. Yani duyulan kaygıların tamamını görmekle, hatta kısmen haklı bulmakla birlikte işin oraya geleceğini çok fazla düşünmeyenlerdenim…

Normalini kaybetmiş bir ülkedeyiz, Bizim burada bile konuştuğumuz her şey anormal. Yani anormal ortaya çıktığı normali konuşulur. Biz de normalini aradığımıza göre ülkede normal hiçbir şey yok. Ama bu daha fazla taşınamaz."

PODCAST'İMİZİ DİNLEMEK İÇİN PLAY'E TIKLAYIN


Söyleşi