Sedir ağacı kokusunda ütüsüz temiz çamaşırlar

Sedir ağacı kokusunda ütüsüz temiz çamaşırlar
Dünya’nın sınırsız tüketildiği şu günlerde, insanlara bizim yaşadığımız hayat tarzı çok farklı geliyor. Kimine göre delilik, kimine göre otantik, kimine göre çok zor. Biz kim miyiz? Klasik bir tanımla şehir hayatını arkasında bırakıp, köye, kırsala taşınanlar.

AYŞE LIVESLEY

Dünya’nın sınırsız tüketildiği şu günlerde, insanlara bizim yaşadığımız hayat tarzı çok farklı geliyor. Kimine göre delilik, kimine göre otantik, kimine göre çok zor. Biz kim miyiz? Klasik bir tanımla şehir hayatını arkasında bırakıp, köye, kırsala taşınanlar. Bu bayram gününde sizinle eşim Dean, kızımız Nilsu ve benim Kaş’ta bir köyde sekiz yıl süren deneyimini paylaşmak istedim.

Bu yola çıkarken itiraf etmeliyim ki, Dean benden çok daha konuya hakimdi. Doğanın içinde yaşayacağımızı duyunca koşulsuz, tereddütsüz kabul ettim.

SEDİR KOKUSUNUN HUZURUNDA…

ekran-resmi-2022-05-01-10-42-00.png

Artık bu hayatın içindeydik. Ve koşullara uygun bir yapmakla işe başladık. İstediğimiz tarz belliydi; ben eski Rum evlerine benzemesini istiyordum. Köy evlerinin tereklerini ve anneannemin evindeki gibi bir tel dolabı hayal ediyordum. Sıcak bir ev olsun, mis gibi de sedir koksun istedik. Çok yaratıcı olan marangozumuz Ogün fazla konuşmaya gerek duymadan tel dolaplı, terekli, tavanı teknelerin içini andıran ve anahtara ihtiyacı olmayan ahşap kilitli kapılar yaptı bize.

Talaş kokularının arasında ben, Dean ve Nilsu’nun evin içine çadır kurup yıldızlar eşliğinde uyuduğumuzu hatırlıyorum.

VAR OLANI KULLANMAYA BAŞLAMAK

Sonraki günler doğaya ‘bakmayı’ ve ‘görmeyi’ öğrenmekle geçti.

Evin ardından setlerimize ve bahçemizin yapımına koyulduk.

Araziyi taştan arındırmak çok zamanımızı aldı, malum Kaş’ta taştan bol bir şey yok. Ardından bahçenin setlerini yaptık.

Onlar için toprak getirtmek istemediğimiz için elimizde olan tüm kurumuş ince dal, çalı ve çırpı ile setin üzerini doldurduk. Bunlar kendi toprağımızı yaratmaya yardımcı olacaktı. Ve bizim ‘var olanı kullanma’ hikayemiz de ilk böyle başladı… Toprağımızla…

Böylesine makilik ve kırmızı topraklı susuz bir arazide Babil’in Asma Bahçelerini kurmaya çalışmak yakışıksız kalırdı. En az su isteyen ve arıları çekecek bitkilerle başladık.

Yüzyıllık zeytin ağaçlarımızı budadık, bazı menengiç ağaçlarına fıstık aşısı yaptırıp Antep fıstığı meyvesi vermelerini bekledik. Makileri hep dibinden budayarak uzayıp bize gölge ağaç olmalarını sağladık.

Biberiye ve lavantalarımın dışında, diğer bitkilerimi doğada yaptığım yürüyüşler esnasında kökledim ve bahçemize diktim. Hepsi de sağlıkla büyüdüler ,kelebek ve arılara ev sahipliği yaptılar.

DOĞANIN SUYUNU DEPOLADIK

Kuraklığın bastırdığı şu günlerde suyu nasıl mı kullanıyoruz? Yağmur suyunu depomuzda biriktirip evdeki su ihtiyacını karşılıyoruz. Ayrıca Dean, arazide keşfettiği kireç kuyusunu da temizleyip taşla örüp bize ikinci bir depo daha yapmayı başardı. Baktık ki yağmurlu günlerde çatının üstüde su boşa akıp gidiyor, onu da borularla evin altında bir depoya bağlayıp bahçe suyu yaptık.

Ayıkladığımız taşlar zaman içerisinde öbekler halinde bir kenarda birikince bizi rahatsız etmeye başladı. Onlara da bir çare bulmalıydık. Bahçe içinde taş patikalar döşedik. Yeni yaptığımız setlerin içini de doldurduk.

Peki ‘Bu su size yetiyor mu’ diye soracak olursanız, yanıtım hem ‘evet’ hem ‘hayır’ olacak.

Şehirde şebekeden gelen tazyikli suda, uzun duşlar ya da küvet keyfi yapamıyoruz. Fakat en az şehirde yaşayanlar kadar temiz olabiliriz. Ayrıca zeytin sıkımından sonra kendi yağımızdan yapılan sabunumuzla mis gibi de kokabiliriz… Şaka bir yana suyu binbir emekle depolayınca, ister istemez dikkatli kullanıyorsun.

Şekil olarak hoş durmasa da mutfak lavabomda her daim tuttuğum büyük bir su kabım var. Gün içerisinde yıkadıklarım ve süzdüklerimle bu en az 8 -9 kez dolar bu kap. Ve balkonumda yetiştirdiğim rengarenk sardunyalarımı bununla sularım.

Bazen de küçük mucizeler yaratır bu atık sular ve saksımda filizlenen domates biber fidanı bulabilirim.

ÇAYDANLIK, SOBA TELİ, ÜTÜSÜZ KIYAFETLER

Dean sayesinde sekiz yıl hiç odun satın almadık. Bahçede düzenli budalamalardan çıkıyor odunumuz, ben de küçük dalları kırıp bir köşe de tutuşturmalık olarak kurutuyorum.Evimizde yanan ateşte kızımızın payını da unutmamak lazım. Nilsu’nun sekiz yıldır hiçbir kağıdı ya da bitmiş kurşun kalemi çöpe gitmedi. Hepsi sobada tutuşturmalık olarak kullanıldı.

Peki evlerdeki hızlı ve akıllı robotlar? Tahmin edeceğiniz gibi bizde hiçbiri yok. Ketıl yerine çaydanlık, tost makinası yerine soba teli kullanıyoruz. Ütü yerine de elbise askısında kurutma çözümleri var. Tabii Dean ya da ben bir beyaz yakalı çalışan olsaydık bizim için ütü sorun olabilirdi.

Üç temel beyaz eşyamız var ve hepsi A plus ve kısa programlı. Yoksa yıl içerisinde su yetmeyebilir. Bardakta kalan hiçbir damla bizde lavabodan aşağı gidemez, mutlaka bir bitkinin dibine dökülür. Gerçi mutfak lavabomuzdaki boru, hemen de evimin önünde yetişen lavantalara suyu taşıyor. Suyu idareli kullanmak için bunlar şimdi çok pratik fikirler. Ama biz bu yolun başın uzun uzun düşünmüştük ve çözümler için. Ve bunlar bizce Dünya’ya yapılan minik iyiliklerdi…

BU KADAR UĞRAŞMAK NİYE?

Bazılarının yüzünü görür gibiyim, “Bu kadar uğraşmak neden” diye soruyor olabilirsiniz… Sekiz yıllık deneyimimle yanıtlamaya çalışayım:

Birincisi doğada yaşama istediğimiz, ikincisi doğanın bereketine saygı duymamız, üçüncüsü kuş sesleri ile uyanmak isteyişimiz, dördüncüsü çocuğumuza doğayı dinlemeyi öğretmek istememiz, beşincisi gezegene elimizden geldiği kadar bakabilmeyi arzulamamız, altıncısı kendi adımıza tüketimi azaltabilmemiz ve kendimize yetebilmemiz… Daha da uzayabilir elbette… Ama özü böyle..

Yani tüm bunları yapma sebebimiz asosyal bir hayat yaşamak ya da aykırı olabilmek değil. İnsanın ürettiğini görmesi kadar güzeli yok.

KIRSALA GELMEK ŞART MI?

Bu soruya göreceli ve uzun yanıtlar verilebilir. Ancak kısaca yanıtım şöyle: Gezegene daha iyi bakabilmek için kırsalda yaşamanıza gerek yok.

Çocuğunuza evde küçük bitkiler ekebilirsiniz, banyo suyunuzu tuvalet ve balkon yıkamak için kullanabilirsiniz, meyve, sebze yıkadığınız lavabo suyunuzu boşa akıtmak yerine suyu salon bitkilerinizde kullanabilirsiniz, poşetli yiyecekler almaktan kaçınabilir, bazı bakım ve temizlik ürünlerinizi kolayca kendiniz hazırlayabilirsiniz. Kendine yeten bir mutfak oluşturabilirsiniz. Arzu ederseniz bu konuda tariflerimi paylaşabilirim.

Tüm bunlar çocuğunuzu ileride görebileceği ormanlara bir adım yaklaştırabilir.

Uzun lafın kısası, tüketmek yerine üretmek size de iyi gelecektir ve bu sizin elinizde …

Konuk Yazar