Yerel seçim, yerliseçim

Yerel seçim, yerliseçim
Erdoğan seçimden başarılı ya da geçer bir sonuç alırsa; yani İstanbul alır veya İstanbul’u alamasa da güçlü olduğu yerleri kaybetmez ve oylarını korursa; Mehmet Şimşek-Ali Yerlikaya çizgisinin devam edeceğini görmek zor değil.

İLKAN DALKUÇ


31 Mart Pazar günü 30’u Büyükşehir Belediye Başkanı, 51’i il olmak üzere 1363 Belediye Başkanı, 1282 İl Genel Meclisi Üyesi ve 21001 Belediye Meclis Üyesi, 32 binden fazlası mahalle, 18 binden fazlası köy; 50336 muhtar ve her muhtarın 4 asil 4 de yedek azası seçilecek. 200 binden fazla sandıkta yapılacak seçimde, 61 milyon 441 bin 882 seçmen oy kullanacak. Sadece muhtar ve aza adayları dahi ele alınsa yüzbinlerin, adayların aileleri katılınca milyonların doğrudan katıldıkları bir seçim önümüzde. Türkiye’de yerel demokrasinin tarihi eskidir. Türkiye demokrasisi 1946-50 arasında çok partili hayata nihai olarak geçmiş ise de yerel liderliklerin seçim yoluyla atanmasının tarihi 1850’lere kadar gider.

Tek Saha Siyaset

Bürokrasiden yargıya, üniversiteden medyaya tüm kurumların içinin boşaltıldığı, siyasi otoritenin mutlak gücü karşısında özerkliklerini yitirdiği bir dönemde. Sınavların şaibeli, zenginliğin şüpheli olduğu bir ülkede, seçimler yegane meşruiyet kaynağı olarak eldedir. 2023 Mayıs seçimlerinde 21 yıllık otoriter yönetimin yüküne, 6 Şubat Depreminde yaşananlara, insan hakları ihlallerine ve ekonomik duruma karşın Recep Tayyip Erdoğan iktidarını 2028 senesine ve belki de ötesine uzatma imkanını da kazandı.

Erdoğan’ın muhalefetin ittifakına ve iki turlu seçim fırsatına rağmen elde ettiği seçim başarısının ardından muhalif kesim siyasetten uzaklaştı. 14-28 Mayıs seçimlerinin ardından, kimi muhalif potansiyelli mecralar el değiştirdi. Futbola, Babalar Gününe, Sevgililer gününe hatta konserlere, tiyatrolara ilgi arttı. İnsanlar siyasi konuları daha az takip ettiler. Siyasi platformlar genel olarak daha az izlendi.

Bütün bunlara rağmen elde kalan tek meşru zeminin siyaset olmasının da etkisi ile yüzbinler, milyonlar yerel seçim için ailecek çalışıp pozisyon almayı seçtiler. Sokaklar tekrar seçim afişleriyle doldu. Sivil toplumun ve sermayedar kesimin özgürce hareket edemediği, tek adam yargısının etkin ve caydırıcı olduğu bir ülke Türkiye. Sivil toplum ve sermayenin baskı altında olduğu bu zamanlarda yerel yönetimler ülke çapında muhalefetin nefes alma alanları olarak kendisini gösteriyor. Adeta siyasetin ihtiyacı olan enerjiyi, umudu yine siyasetin kendisinde arıyoruz.

Erdoğan’ın seçimi

Yerel seçimlerde geniş muhalif ittifak dağılırken; her ilde adaylar kendi etraflarında o ile has ittifaklar kurmaya çalıştılar. İktidar ise genel seçimde tükettiği popülist seçim ekonomisi balonlarının eksikliğini ve sıkıntısı yerel seçimlerde yaşıyor.

22 senedir süren Erdoğan iktidarının yarattığı yıkım ve erozyonun içinde toplumun tekrar siyasete motive olabilmesi için değişim imkanı ihtimalinin oluşması gerekiyor. Muhalefet de en başta irade meselesidir.

Yavaş yavaş Erdoğan sonrasının Adalet ve Kalkınma Partililer tarafından da tartışılmaya başlayacağı 2028’e giden süreçte hareket edilecek zemini 2024 yerel seçimleri oluşturacak.

Yerel Seçimin en önemli rekabet alanı olan İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Recep Tayyip Erdoğan tartışmasız şekilde en çok oy alabilecek potansiyel adayını yani damadı Selçuk Bayraktar’ı sahaya sürmemeyi tercih etti. Gelecek seçimlerde muhalefetin potansiyel Cumhurbaşkanı olarak öne çıkan Ekrem İmamoğlu karşısında alınacak bir zafer de yenilgi de ağır sonuçlar doğuracaktı. Bu tercihin ardında Erdoğan’ın da veliaht tartışmalarının sürmesini istemesi, veliaht konusundaki belirsizliği seçmesinin yattığı görülüyor. Bayraktar’ın olası İstanbul zaferi Erdoğan’ın veliahtı belirsizliklerini yok eder ve tersine Bayraktar’ın yanında yer bulamayacağını düşünen AKP’liler için merkezkaç etki yaratıp Erdoğan’ın hareket alanını daraltabilir. Erdoğan tarafından seçilen aday Murat Kurum’un ise öne çıkan özellikleri kazansa da kaybetse de Erdoğan’ın bundan en az zararı görecek olması ve Erdoğan’ın kontrolü korumasını garanti etmesi.

Seçimin muhtemel sonuçları

Erdoğan seçimden başarılı ya da geçer bir sonuç alırsa; yani İstanbul alır veya İstanbul’u alamasa da güçlü olduğu yerleri kaybetmez ve oylarını korursa; Mehmet Şimşek-Ali Yerlikaya çizgisinin devam edeceğini görmek zor değil. Ancak Erdoğan’ın oylarında ciddi bir gerileme olur ve seçim haritasının desenleri değişirse; söyleminde hatta atamalarında bir sertleşme beklenmelidir. Seçim sonuçları ne olursa olsun. Yeniden Refah Partisini 1 Nisan’dan itibaren çok zor günler bekliyor. Erdoğan medyasının kahredici bir yoğunlukla Yeniden Refah Partisini ihanetle, CHP ile işbirliği ile suçlayacağı açıktır. Yeniden Refah’ın gözlenen yükselişinin bu saldırılar karşısında sürmesinin de pek bir imkanı olamayacaktır. İyi Partinin geleceğini ise alacakları belediye sayısı ve Zafer Partisine kıyasla oy oranları belirleyecektir. Milliyetçi siyasetin geleceğinde Mansur Yavaş’ın muhtemel Ankara galibiyetinde oluşacak fark da önemli olacaktır. Yavaş’ın iki dönemden fazla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmayacağını beyan etmesi onun gelecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde adını adaylar arasında öne çıkaracaktır. Ankara’da Mansur Yavaş’ın aday seçiminde belirleyici olduğu çeper ilçelerde CHP’nin sürpriz zaferleri Mansur Yavaş’ın gücünün bir tahkimatı olacaktır. Zafer Partisi açısından ise seçimin temel kriteri İyi Partinin oylarına yaklaşmak ya da geçmek olacaktır. CHP açısından seçim yenilgisinin basit cevabı kongre yenilgisi olacaktır. Yine tüm sonuçlar CHP ile geniş muhalefet arasındaki ilişkilerin yeni sistem kapsamında tekrar tesis edilmesinin temelini oluşturacaklardır. DEM Parti açısından ise oy oranlarının düşüşünü dururup durduramadıkları ve Kayyumların sonuçlarını görmek açısından anlamlı olacaktır. Seçimlerin ardından tekrar kayyum süreçlerinin başlaması durumunda ise DEM Parti seçmeninde özellikle Fırat’ın doğusunda sandık siyasetinden bir kopuş gözlenmesi beklenmelidir.

Sonuç

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini tam olarak kabullenemeyen siyasi elitler ve örgütlerin direnişlerinin de yerel seçimlerin ardından bitmese de şekil değiştireceği görülüyor. Bütün bunların yanında AKP-MHP çizgisinin yeni anayasa konusundaki cüretlerinin de sınırlarını yerel seçimler belirleyecektir.

Türkiye’yi benzeri otoriter ülkelerden ayıran toplumun seçim alışkanlığı, hevesi ve enerjisidir. Otoriter yönetim gerçeğini bilerek toplumdaki enerjiyi demokratik kurumların tesisi için harcayabilir ise Türkiye’nin demokratik bir zemin oluşturma imkanı hala mevcuttur. Bu zeminin oluşmasında 2024 yerel seçimleri etkili olabilir. 2028 seçimleri ve olası anayasa değişikliğinin çerçevesi, sınırları yerel seçimle belirlenecektir.

Sonuç olarak seçimlerin kendisi Türkiye’deki en büyük özgürlük kaynağıdır. Mevcut iktidara alternatif yegane meşruiyet kaynağı olarak seçimlere ihtiyacımız da açıktır. Seçim oyunun otoriter rejimin sınırları içinde oynandığını bilerek ama elde de başka imkan olmadığının farkında bir akılcılık ve temkinle seçimlere sarılmaya devam etmeliyiz.

Konuk Yazar