AYM HAGB'yi tamamen iptal etti: İşkence ve eziyette cezasızlık zemini sağlıyor

AYM HAGB'yi tamamen iptal etti: İşkence ve eziyette cezasızlık zemini sağlıyor
AYM'nin "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" uygulamasını iptal kararının temelinde, Meclis’in önceki iptal kararını görmezden gelmesi ve düzenlemenin işkence davalarında "cezasızlık kapısı" aralaması yatıyor.

CANAN COŞKUN

Kısa Dalga - Anayasa Mahkemesi (AYM), ceza yargılamalarında tartışmaların odağında olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumuna yönelik büyük bir adım attı. Yüksek Mahkeme, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili maddesindeki tam 10 fıkrayı anayasaya aykırı bularak iptal etti.

İptal gerekçesinde en dikkat çeken nokta, özellikle kamu görevlilerinin karıştığı işkence, eziyet ve kötü muamele fiilleri oldu. AYM, mevcut düzenlemenin bu suçlarda bir "cezasızlık zemini" yarattığını vurguladı.

Yüksek Mahkeme, iptal hükümlerinin kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi. Meclis’in iptal hükümleri doğrultusunda yasa maddesini düzenlemesi için 30 Eylül 2026’ya kadar vakti var.

Daha önce de iptal edildi

Bu, HAGB’nin ilk iptal edilişi değil. Yüksek Mahkeme, ifade ve basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ve örgütlenme özgürlüğünün HAGB’nin düzenlendiği yasa maddesiyle ihlal edildiği iddiasıyla 2014-2021 yılları arasında yapılan toplam 607 bireysel başvuruyu “Abbas Yalçın ve Diğerleri” başlığında 29 Mart 2023’te karara bağlamış, 1 Ağustos 2023’te Resmî Gazete’de bu kararı duyurmuştu. Karara göre, HAGB’nin uygulanmasından kaynaklanan müdahaleler kanunilik ölçütünü sağlamıyordu. Kararda HAGB’nin sebep olabileceği caydırıcı etkiyle ilgili de şu yorum yapılmıştı:

“Usulsüz yargılamalar sonucunda cezalandırılma korkusunun doğurduğu caydırıcı etki, toplumdaki ve kamuoyundaki farklı seslerin susturulmasına yol açar ve hiç kuşkusuz çoğulcu toplumun sürdürülebilmesine de engel olur.”

AYM’nin ifade özgürlüğünün kullanımıyla ilgili işaret ettiği tehlike, iptal kararı sonrası da ortadan kalkmadı. İptal kararından sonra yapılan yeniden yargılamalarda savcılar gazetecilere ceza istemeye devam etti, hakimler de verdiği mahkumiyet kararlarını HAGB ile kamufle etti.

Kararda, HAGB’nin “kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu birtakım güvenceler içermesi gerektiği” belirtilmişti. AYM’nin iptal ettiği HAGB maddesi, kamuoyunda 8. Yargı Paketi olarak bilinen kanun değişikliğiyle Mart 2024’te yeniden düzenlendi. Değişiklikle sanığın kabul etmemesi halinde HAGB kararı verilmeyeceği hükmü kaldırıldı. CMK’nin istinaf yoluyla ilgili hükmünü düzenleyen 272’nci maddesindeki hükümler saklı kalmak üzere, HAGB kararına karşı istinaf yoluna başvuru hakkı da sağlandı. Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen 15 bin TL dâhil adlî para cezasına gibi mahkûmiyet hükümlerine karşı istinaf yolu kapatıldı.

CHP’lilerin başvurusu

AYM’nin HAGB ile ilgili "kamu görevlilerinin keyfi uygulamalarına karşı güvence içermesi gerektiği” tespitine ilişkin ise bir düzenleme yapılmadı. Bunun üzerine aralarında Murat Emir, Gökhan Günaydın ve Ali Mahir Başarır’ın da yer aldığı 125 CHP’li iptal başvurusunda bulunmuştu.

AYM’nin bugünkü kararıyla söz konusu iptal kararı ise bu gerekçeyi daha görünür kılıyor. Yüksek Mahkeme, özellikle kamu görevlilerinin görevi sebebiyle işlediği “işkence”, “eziyet” ve “kötü muamele” fiillerinde HAGB’nin uygulanmasını engelleyen açık bir yasal düzenleme bulunmamasını, Anayasa’nın 17. Maddesinde düzenlenen devletin “etkili soruşturma, faile orantılı ceza ve mağdura uygun giderim” yükümlülüğüyle çeliştiğini aktardı.

“HAGB ikiyüzlü bir kurum”

Söz konusu iptal kararına hukukçulardan da destek geldi. Avukat ve profesör Tolga Şirin, sosyal medya hesabından şöyle yazdı:

“Anayasa Mahkemesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) hükmünü nihayet tamamen iptal etti.

HAGB iki yüzlü bir kurumdu. İfade özgürlüğü kullananlar için oto-sansür ve ürpertici etki yaratıyor; işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden kamu görevlilerine ise cezasızlık zırhı getiriyordu.

İptal edilmesi gayet yerinde bir tutum.”

“Erdoğan’a 9 ay içinde evrak imzalama süresi”

Söz konusu iptal kararıyla ilgili Kısa Dalga’ya konuşan avukat Ömer Kavili şunları söyledi:

“Kamu memurlarının yargılanmasında her zaman himaye-i mazhar yani ‘korunmaya öncelikli statüsü’ ile bakılıyor. Çünkü kamu, personel rejimi kamuya açık bir alan değil. Yani kamu görevlileri topluma hesap veren konumda değiller. Onlar sadece kendi otoriter yapısının iç kısmında birbiriyle sürtüştüğünde veya üstü örtülemez derecede açık verdiklerinde ancak sanık yapılabilirler. O konuma geldiklerinde de bu kez en fazla korunarak yargılama yapılır. O yargılamada da en fazla korunmanın gerektirdiği ayrıcalıklarla cezasızlık politikası sürdürülür. Eğer ceza verilecekse bu kez de HAGB denen ucube bir düzenleme bu kez hazır yedekte bir kılıf olarak bir stepne olarak bekler. Bu yönüyle hukukun aradığı açıklık, netlik, saydamlık, herkese eşit uygulanabilirlik ölçülerine uygun olmayan bir düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi tespit etti.

Bu Anayasa Mahkemesi'nin ilk iptal kararı değil ama bunun karşısında siyasetin işleyişinin Anayasa Mahkemesinin bu kararını görmezden gelmesi vardır. Toplumda hak toplum tarafından talep edilmedikçe yukarıdaki birileri kendi aralarında top çevirecektir. Ama bu arada suç işleyen kamu görevlilerinin işlediği belirtilen suç kavramında mağdur her zaman zayıf olan, yoksul olan, güçsüz olan olacaktır. Bu şekilde işleyiş devam edecektir. Anayasa Mahkemesinin 9 ay sonraya yürürlüğe girme öngörüsünde bulunması yasa tekniğinde yasa koyucu yani siyaseti elinde bulunduran kesime -ki daha doğrusu sadece cumhurbaşkanı konumundaki tek kişiye, Recep Tayyip Erdoğan’a- 9 aylık süre içerisinde yeni bir evrak imzalama süresi öngörmüştür.

“Zincirleme hukuktan zincirli hukuka”

“Türkiye'de yargı ve siyaset despotiktir. Yani Türkiye'de demokrasi yoktur. Yani yasaların oluşumuna halk hiçbir katkıda bulunmaz. Siyasetçiler, üniversite hocalarına ve meslek örgütlerine bu konuda asla danışmaz. Öyleyse ortaya çıkacak yeni ucubenin de ‘değiştirilmesine dair kanunun değiştirilmesine dair kanunun değiştirilmesine dair’ diye devam eden zincirleme hukuk anlayışından ‘zincirli hukuk’ anlayışına dönüşmüş durumdayız. Bu en nihayeti toplumsal bir sorun. Hukuken ortadan kalkması bir tek Anayasa Mahkemesi’nin kararına bağlı değildir.”

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.