KEMAL GÖKTAŞ
Barış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi
KEMAL GÖKTAŞ
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi, Danıştay’ın Barış Akademisyeni Hafize Öztürk Türkmen'in işe iadesi gerektiğine hükmederek verdiği bozma kararına direndi. Daire, Barış Akademisyenleri’nin imzaladığı “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin Anayasa'ya sadakat yükümlülüğüne aykırı olduğunu savundu. Anayasa Mahkemesi’nin bildiriyi düşünce özgürlüğü sınırları içinde gören kararına rağmen Daire, akademisyenlere ceza davasında beraat kararı verilmesinin idari cezaya engel olmayacağını savundu. Karar 1’e karşı 2 oyla alındı.
Antalya Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Hafize Öztürk Türkmen, “Barış Akademisyenleri” imzasıyla yayımlanan “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiri gerekçe gösterilerek 22 Kasım 2016 tarihli KHK (kanun hükmünde kararname) ile ihraç edildi.

(Dr. Hafize Öztürk Türkmen, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Akdeniz Üniversitesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisi olan Türkmen, kariyeri boyunca tıp etiği ve meslek örgütlenmesi alanlarında önemli sorumluluklar üstlendi. Isparta-Burdur ve Ankara Tabip Odalarındaki görevlerinin ardından, TTB Etik Kurulu ve TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu’nda aktif rol oynadı. Dr. Türkmen, son olarak 2016-2022 döneminde TTB Yüksek Onur Kurulu üyeliği görevini yürüttü.)
Ankara 19. İdare Mahkemesi, Türk Tabipleri Birliği (TTB) önceki dönem Yüksek Onur Kurulu üyesi de olan Türkmen’in, bu karara karşı avukatı Ziynet Çelik aracılığıyla açtığı davada 2023 yılında göreve iade kararı verdi.
Ancak bu kararın istinaf incelemesini yapan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Bunun üzerine Danıştay’a yapılan başvuruda; Danıştay 5. Dairesi, iptal kararını bozarak Öztürk Türkmen’in üniversitedeki görevine dönmesine hükmetti.
Danıştay kararında "Öztürk Türkmen’in kamu görevinden çıkarılmasına gerekçe olarak gösterilen bildiriyi imzalama eyleminin hukuki bir delil olma vasfını taşımadığı, anayasal sadakat ve tarafsızlık yükümlülüklerine aykırı harekete ilişkin değerlendirmenin kamu görevinden çıkarma sebebi olarak kullanılamayacağı, ayrıca terör örgütü ile iltisak veya irtibata ilişkin herhangi bir somut bilgi ve belgenin bulunmadığı" belirtildi.
Kararda dava konusu işlemin iptalinin yanı sıra, Öztürk Türkmen’in dava konusu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının hak ediş tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesi hükümleri de yer aldı.
Dr. Hafize Öztürk Türkmen kararı, Danıştay’ın ilk kez bir Barış Akademisyeni dosyasını karara bağlaması açısından da önem taşıyordu.
Daireye göre bildiriye imza atmak "iltisak" için yeterli
Ancak bu karar üzerine dosyanın yeniden gönderildiği 13. İdari Dava Dairesi, Danıştay kararına direndi. Daire kararında Öztürk Türkmen’in söz konusu bildiriye imza atmasının başlı başına “sadakat yükümlülüğünün” ihlali olduğu savunularak “PKK/KCK silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı olduğu kanaatine varıldığından kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin Kanun Hükmünde Kararnameye karşı yapmış olduğu başvurusunun reddine dair OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu işleminin iptali yönünde verilen istinafa konu İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır” denildi.
Kararda, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirinin PKK yöneticisi Bese Hozat’ın örgüte yakın medya kuruluşları aracılığıyla yaptığı açıklamadan sonra yayınlandığı iddia edilerek şöyle denildi:
“Akademik bir çalışma ürünü olmayan, belli bir perspektiften ve tek yanlı hazırlanmış bildiri, güvenlik kuvvetlerince PKK/KCK silahlı terör örgütüne karşı kamusal önemi yüksek, çok yönlü ve çok ağır koşullarda yürütülen bir terörle mücadele faaliyeti esnasında, içeriği ve kamuoyunda doğurabileceği sonuçlar itibarıyla terör örgütü üye ve sempatizanları üzerinde pozitif bir etkinin oluşmasına neden olunabilecek bir zamanda ve gerilimin çok üst noktalarda olduğu bir dönemde kamuoyuna duyurulmuştur.”
“Akademik özgürlüğe girmez…”
Bildiriye imza atmanın akademik özgürlük alanına da girmediğini savunan mahkeme, “Akademik alanda ifade özgürlüğü, akademisyenlerin kendi araştırma, mesleki uzmanlık ve yeterlilik alanlarına ilişkin olmayan konularda dahi fikir ve düşüncelerini ifade edebilmelerine imkan tanır. Dava konusu bildirinin imzacıları arasında yer alan davacının akademik alanda yer alması ve akademik bir unvana sahip olması nedeniyle düşüncelerini ifade etme hakkının daha geniş yorumlanabileceği kabul edilse dahi davacının bu hakkı kullanırken kamu görevlisi olması hasebiyle Anayasaya sadakat yükümlülüğü gibi temel yükümlülüklerinden ve bunlara uyma mecburiyetinden ayrı düşünülemeyeceği açıktır. Diğer bir ifadeyle davacının ifade özgürlüğünün kapsamında sayılamayacak ibareler içeren bildiriye imza atarak terörle mücadele alanında Anayasaya sadakat ödevine aykırı hareket ettiği sonucuna varılmıştır” ifadelerini kullandı.
İfade özgürlüğüne milli güvenlik gerekçesiyle müdahale “orantılı”
Davacı anılan bildiriye imza atması nedeniyle “PKK/KCK silahlı terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle olağanüstü bir idari tedbir olarak kamu görevinden çıkarıldığı” belirtilen gerekçeli kararda “Davacı hakkında tesis edilen dava konusu kamu görevinden çıkarma olağanüstü idari tedbirinin ifade özgürlüğüne bir müdahale olduğu da açıktır. Bununla birlikte bu müdahalenin terör örgütleriyle veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen terör yapılarıyla mücadele kapsamında ve Anayasanın 26. maddesinde ifadesini bulan şekliyle milli güvenliğin ve kamu düzeninin korunması amacıyla orantılı olduğu kanaatine ulaşılmıştır” denildi.
“Anayasa Mahkemesi kararından yararlanamaz”
Kararda ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri davasında bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında yer almasına ilişkin şu “değerlendirme” yapıldı:
“ Anayasa Mahkemesince "Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri" başvurusunda hürriyeti bağlayıcı ceza (hapis cezası) verilmesinin ifade özgürlüğüne "orantısız" bir müdahale olarak kabul edilmesi ve bu yönüyle ihlal kararı verilmesi, bildiriye imza atarak idari yaptırıma uğrayan ve kamu görevinden çıkartılan davacı hakkında da bu ihlalin emsal teşkil edebilecek ve geçerli olduğu anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesi anılan başvuruda bildiriye imza atanların hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılamayacağına hükmetmiş fakat bu kişilerin aynı eylem nedeniyle idari bir yaptırıma uğrayamayacaklarına dair bir ihlal hükmü tesis etmemiştir.
Davacı, "Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri" başvurusunda verilen ihlal kararının sonuçlarından bu davada yararlanamaz.”
Daire, bu gerekçelerle Danıştay 5. Dairesinin bozma kararına uymayarak önceki kararında ısrar edilmesine hükmetti. Bu nedenle de Ankara 19. İdare Mahkemesince verilen 18/05/2023 tarihli ve E:2022/123, K:2023/980 sayılı kararın kaldırılmasına ve davanın reddedilmesine karar verdi.
Oy çokluğu ile "ısrar"
26 Kasım 2025 tarihli karar, Daire Başkanı Ercan Göktepeoğlu ve üye Cem Derin'in oyları ile alınırken Daire üyesi Fazilet Akgül Arman karara karşı çıktı. Arman karşı oy yazısında "İstinaf dilekçesinde ileri sürülen hususlar, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum" demekle yetindi.
Son söz Danıştay’da
Daire’nin önceki kararında ısrar etmesi nedeniyle dava ile ilgili nihai kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu verecek. Bu karar idare mahkemeleri ve istinaf için bağlayıcı olacağı için Barış Akademisyenleri’nin görevlerine iade edilip edilmeyecekleri konusunda da nihai karar anlamına gelecek.