Bir devrin sonu: Ankara Anlaşması’yla göçmen olmak

Bir devrin sonu: Ankara Anlaşması’yla göçmen olmak
Yıllarca Türkiye'den İngiltere'ye göçün yolu olan Ankara Anlaşması 31 Aralık'ta yürürlükten kalkacak. Peki  Britanya'nın yeni göçmenlik kriterleri nasıl  olacak, devam eden başvurular nasıl değerlendirilecek? Ankara Anlaşması'yla göçmenlik nasıldı, gidenler neler yaşadı? Britanya Göçmenlik Hukuku Uzmanı Nüsra Şahin ve Ankara Anlaşması’yla İngiltere’ye giden oyuncu İnci Türkay ile yönetmen Ada Ayşe İmamoğlu'yla konuştuk.

Türkiye’deki politik iklimin, ekonomik koşulların ağırlığı, özgürlük ve demokrasi gibi kavramların içinin boşaltılması, gelecek kaygısı taşıyan, oranı hiç de azımsanmayacak büyük bir kesimi alternatif yaşam arayışına zorluyor. Son yıllarda özellikle eğitimli orta sınıf diye tanımlanan beyaz yakalılar, konforundan, kariyerinden, sosyal statülerinden vazgeçip, başka bir dünya ülkesinin göçmeni olmayı tercih ediyor. Ki her şeye sil baştan başlayıp, sancılı bir göçmenlik sürecini de göze alarak. İngiltere, son 10 yıldır umut kapısı haline gelen ülkeler sıralamasının başında yer alıyor.

Nedeni ise, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Birleşik Krallık’ta iş kurma ve oturum izni veren Ankara Anlaşması. Bu vizeyi cazip kılan nedenlerin başında hızlı sonuçlanması, büyük bir sermaye gerektirmemesi, başvuran kişiye eşi ve çocuklarıyla göç etme imkanı sağlaması. Hele şu sıralar bu vizeye başvurular, rekor rakamlara ulaştı. Çünkü Ankara Anlaşması vizesi, artık miadını dolduruyor. Yararlanmak isteyenler için son başvuru tarihi 31 Aralık. Nedeni ise 1 Ocak 2021'den itibaren İngiltere’nin Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılma sürecini tamamlayacak olması. Türkiye'nin 1963'te Avrupa Ekonomik Topluluğu ile imzaladığı, iş insanlarının İngiltere'de şirket kurmasına izin veren bu anlaşma da Brexit’le beraber yürürlükten kalkıyor. Ankara Anlaşması ilgili hizmet veren danışmanlık şirketleri, iş planlarını yetiştirebilmek, gerekli belgeleri hazırlamak için şu sıralar fazla mesai yapıyor, hatta çoğu yoğunluk nedeniyle yeni dosya dahi kabul edemiyor. Verilere göre, 2020'nin ilk dokuz ayında yapılan başvuru sayısı 10 bini geçti. Ancak, bununla beraber ret oranları da yükseldi. İngiltere'nin yoğunluk nedeniyle, dosyaları Abu Dabi ve Türkmenistan gibi farklı bölgelerdeki elçiliklere göndermesi, oradaki çalışanların dosyalara yabancı olması, bu retlerin nedeni olarak gösteriliyor. Ola ki, 31 Aralık'tan önce yaptığınız başvuru reddedildi. Bu durumda, itiraz yolu açık olup, tekrar bir başvuru yapabilecek misiniz? Ya da ret gerekçelerini ortadan kaldırıp dosyasına yeni bir belge eklemeniz mümkün mü?


Başvuru sayısı haftada bini buldu


Immigration Connection Danışmanlık’tan Nüsra Şahin, başvuru dosyalarındaki artış karşısında şaşkın. “Bu kadarını biz de beklemiyorduk” diyor ve şöyle devam ediyor: “Haftada bin başvuru olduğu yönünde bilgiler geliyor. Pandemi nedeniyle başvuru merkezlerinin kapalı olması, ardından Brexit sürecinin yaklaşıyor olması nedeniyle belli bir süre içinde başvurmak zorunda kaldı insanlar. Tabii ki bu duyuldukça talep de arttı. Biz dosya almayı aslında Kasım ayında durdurduk, bir kaç istisna haricinde. Firma sahipleri, genel müdürler de başvuruyor, inşaat işçileri de. Başvurunun doğası gereği belli bir eğitim deneyimi, sermaye limiti koşulu olmadığı için kişiler iş planı çerçevesinde kendi becerilerinden yola çıkarak başvuruyor. Bizim firmamız açısından baktığımda daha çok dijital alanlarda, teknoloji alanında, pazarlama – satış, dijital yazılım mühendisleri, tasarımcılar geliyor. Mimarlarımız, mühendislerimiz var, çocuk bakıcısı, aşçı, güzellik uzmanı ya da bahçıvan.”


Abu Dabi ve Türkmenistan’a giden dosyalar daha çok mu ret alıyor?
 


İngiltere’nin başvuru dosyalarının incelenmesi için Abu Dabi ve Türkmenistan'daki elçilikleri de görevlendirdiği, bu nedenle ret oranlarının arttığı yönündeki bilgileri değerlendiriyor Şahin: “Bu retler aslında yeni başlamadı. Pandemi arkasından bir şeylerin daha farklı incelendiğini gözlemledik.  Pandemi nedeniyle kota kısıtlamasına gittiler demiyorum ama genel itibarıyla bu gönderdikleri birimlerde ya da çalışan ekiplerde değişiklik olduğunu düşünüyorum. Çünkü önceki standart prosedürümüzü uyguladığımız halde, ekiplerin aynı prosedürle aynı standartlarla değerlendirmediğini fark ettik. Aynı dosya pandemi öncesinde ve  sonrasında farklı sonuçlandı. Eskiden bu işe aşina olan ekipler, nasıl inceleyeceğini daha iyi biliyorlardı. İş planlarıyla dosyanın bütününe bakıyorlardı. İkiye ayırıp iş planları başka bir yerde, dosya başka bir yerde inceleniyor, arada koordinasyonsuzluk oluyor.”


Başvuru sayısı arttı sunulan dosyaların kalitesi azaldı


Onay verici ekiplerin dosyalara yabancı olmasının dışında, başvuru sahiplerinin yeterince inandırıcı olmaması, birbirinin aynı dosyalar hazırlanması da diğer ret nedenleri arasında. Bu konuda Nüsra Şahin şöyle bir açıklama getiriyor: “Süreçler özensiz, araştırmasız yapılabiliyor. Başvuruların sayısının artması, sunulan dosyalarda da kalitenin azalması, bir problem olduğunu gördüler detaylı incelediklerinde. Aynı zamanda inandırıcı olmayan evrakları sunanlar oldu, bunlar kulağımıza geldi.”


"Ret alan dosya sahiplerinin itiraz yolu açık olacak"


31 Aralık’tan önce yapılan ve sonrasında ret kararı verilen dosyalarla ilgili başvuru sahibinin itiraz yolu açık olacak mı? Ya da evrak eksikliğini tamamlaması için fırsat verilecek mi? “Bunun yapılamaması için herhangi bir neden görmüyorum. Normal koşullarda bir kategoriye başvuru yaptığınız zaman onunla ilgili itirazınızı yapabilirsiniz. O itirazın o kategoriden kaldırılması gerekir ki yapılamasın. Sonuca itiraz hakları devam edecektir, ancak bu itirazda mahkeme yolu açık değildir. Sadece idari inceleme, operasyonel ikinci bir bakış olur, memurların aynı dosyayı yeniden değerlendirmesi için. Yeni belge sunma konusu ise şöyle. Eğer dosyada sunulmamış bir evrak varsa, o konuda uzmanlığını sağlayıcı bir  diploması var ve sunmayı unuttu. Dediler ki, bize kanıtlamadın. Daha sonra bu dökümanı göndermek istediğinde yeni bir bilgi, belge eklemek olur çünkü sunulmamış. Eğer dosyada diploman varsa ve bu diplomanın gerçekçi olduğuna ilişkin bir şüpheden dolayı ret aldıysa, o diplomayı tekrar sunmasına gerek yok, zaten dosyada var. Bunu açıklayıcı bir döküman sunabilir. Okuldan sahiciliğini gösteren bir belge sunabilir ama yeni belge sunamaz ekleyemez.” 


31 Aralık’tan sonra göçmen olma koşulları


31 Aralık’tan sonra İngiltere’de göçmen olarak yaşamak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hangi koşulları yerine getirmek zorunda? Nüsra Şahin şöyle cevaplıyor soruyu: “Avustralya model alınıyor Britanya'da. Var olan Avusturalya’dan alınmış puan bazlı sistemi azıcık daha esnetiyorlar işçiler için. Koşulları yerine getirerek puan toplayan, burada bir işveren ile anlaşmışsa o işverene de kota yok. İster bir kişi, ister yedi kişi getirir. O anlamda Home Office denetimi azalttı. Avrupa Birliği’nden artık işçi gelmeyeceği için bütün ülkelere, ama belli bir kalifiye olmasını isteyerek puan bazlı işçilik sistemi. Belli bir puan toplaması gerekiyor, puanlar değişken. İlla üniversite mezun olması, lise mezunu ya da master olması gibi değil. Şu seviyede olursa bu kadar puan alınır şeklinde, biraz puanlar birbiri yerine de kullanılarak. Detaylı teknikleri ve esnek bir yapısı var o anlamda.”


“Biri başıma bunların geleceğini söylese asla gelmezdim”


Sihirli Annem’in Betüş’ü İnci Türkay, İngiltere’ye yıllar önce dil eğitimi için geldi. O dönemde İngiliz bir aileyle yaşadı ve tam anlamıyla ülkenin tadını çıkardı. Günün birinde bu ülkede yaşama fikri, o dönemlerde yerleşti aklının bir köşesine. Ancak öğrencilikle göçmen olmak elbette kıyas götürmez bir fark olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Öğrencilik ve göçmenlik hayatı bambaşka. Biri başıma bunların geleceğini söyleseydi asla gelmezdim diyor ve nedenlerini içtenlikle anlatıyor. “Nasıl bir 4 yıl siz gelin onu bana sorun. Hiçbir tanıdığınızın olmadığı bir yere, küçücük bir oğlan çocuğuyla, tek bavulla geliyorsunuz, yaşam mücadelesi veriyorsunuz. Yaptığınız anlaşmanın gerekliliklerini, şartlarını yerine getirmek zorundasınız ve yerine getireceğiniz şartlar çok ağır. Haftada en az beş telefon alıyorum ‘Nasıl gelirim Ankara Anlaşması ile oraya?’ diye. Hep söylüyorum. Hiç kolay değil. Öncelikle ne olursanız olun göçmensiniz, her zaman ikincisiniz. Bu her zaman Demokles’in kılıcı gibi başımızda. Yanlış anlaşılmasın. Başka bir dünya ülkesinden gelmiş olmamla ilgili 4 yıldır hiçbir sorun yaşamadım. O bizim kendi hassasiyetimizden kaynaklanıyor. Oğlum da yaşamadı. Mesela burada İngilizlerin bile zor girdiği bir okulu kazandı. O çok hızlı adapte oldu. Çok güzel tenis oynuyor, okulun kürek takımına girdi. Üniversiteye iki senesi kaldı.”


"Kulağımda kulaklıkla tuvalet ovarken başkonsolosla 23 Nisan’ı konuşuyorduk"


Günlük yaşamın içinde var olan sorunları halletmeye çalışmak işin en zor ve sıkıcı yanı. Yaşadığı örneklerden yola çıkarak netleştiriyor durumu: “Mesela İskoç aksanı ile konuşan biri ile evinizin gaz, elektrik işlerini halletmeye çalışıyorsunuz, dil bilseniz de anlamıyorsunuz. Bankalarla konuşurken çok ağladığımı bilirim.  Her işinizi kendiniz yapmak zorundasınız. Kulağımda kulaklıklarla tuvaletleri ovarken, bir yandan Başkonsolosumuzla 23 Nisan projesini konuştuğumu bilirim. Çünkü vakit yok. Arabamızı kendimiz yıkıyoruz, evimizi kendimiz temizliyoruz, saçımızı kendimiz yapıyoruz, çocuk, alışveriş, iş... Hiç bitmeyen bir temposu var buranın. Buraya gelince parmak şıklatınca her şey rayında gitmiyor. Sakın aramayın o eski hayatınızı.”


Kurduğum okulu kapı kapı gezip anlattım


Covid öncesine kadar Londra’da kurduğu İnci’s Drama Club’ta çocuk ve yetişkinlere eğitimler veren Türkay için başlangıç kolay olmadı. “Kapı kapı gezip neler yaptığımı anlattım, klubü tanıttım. Tek bir şubeden başlayıp bir sürü şubesini açtım. 48 yaşından sonra, küçük çocuklarla yerlerde uzanıp tavşancılık oynayarak drama yapmaya başladım. Tek öğrenciyle başladım, sonra yetişememeye başladım. Büyümek için çok çalıştım, çok azmettim. İnci’s Drama şu an bayağı bilinir bir kurum haline geldi, geldiği yerden çok mutluyum.”


“Yeni gelecek olanların iş yapma şansı çok yok”


Covid öncesi insanları İngiltere’ye gelmeleri konusuna teşvik ediyordum ama şu dönemde çok öneremiyorum. Her şey durdu, her yer kapalı. İş yapma şansları yok. Ben bile yapamıyorum, bu kadar hazır potansiyelim, 4 yıldır inşa ettiğim bir temelim olmasına rağmen. Anlayacağınız mücadelemiz bitmiş değil hala. Kıvranıyorum, çırpınıyorum tekrar sınıflarımı açabileceğim günü bekliyorum. En az bir sene devam edecek bu şekilde. Geleceklere şunu söylüyorum; gerçekten çok ciddi bir finans desteğinizin olması lazım. Türkiye'den getirdiğiniz parayla birkaç ay idare edersiniz eğer büyük bir sermayeniz yoksa. Sterlin çok yüksek. Londra'nın ve İngiltere’nin taşı toprağı altın değil. Son derece mütevazi, standart bir hayatım var, ki öyle olmak zorunda zaten, sadeleşme basitleşmeye kendimize dönme geldik buraya.”Eğitim bedava ama seçtiğin okulun yakınında oturmak zorundasın. İyi okulların olduğu bölgelerde de kiralar çok yüksek. Gelmeye karar verenlere iyi araştırma yapmalarını tavsiye ederim. Suç oranları nerede düşük ona göre yerleşim yeri seçebilirler. Kozmopolit bir yer burası. Dünyanın her yerinden insan var. Hele Londra'da yaşayacağınız yeri iyi belirleyin.”


“Her türlü zorluğuna rağmen burada insan olduğumu hissettim"


“Tüm zorluğuna rağmen çok artıları da var tabii. Şöyle şeylerle karşılaşabiliyorsunuz. Araba sigorta şirketim beni arayıp, ‘Arabayı kullanmadığınızı düşünüyoruz ve sigortanızın şu kadarını size iade ediyoruz.’ Şaka yapıyorlar sandım. Belediye diyor ki, ‘Sen yalnız bir annesin, çocuğunla oturuyorsun tam vergi ödememen lazım, indirimin var.’ ‘Ne evrakı istiyorsunuz’ diyorum, ‘Ne münasebet, sözün yeter’ diyor. İnsan olduğunuzu anlıyorsunuz. Londra'da, İngiltere'de insan olduğumu anladım. Kimse beni kandırmaya çalışmıyor, dolandırmıyor, yanlış bir şeyi önermiyor.”


“Tek bavulla dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşayabilme cesaretim var”


Buranın kültürüne adapte olmaya çalışmak çok daha zevkli ve kolay. Çünkü çok medeni bir ülke gerçekten. Elbette ülkemi çok seviyorum. Ailemi, dostlarımı, kendi kültürümü, kendi öz varlığımı hiçbir zaman ikinci plana atmadım. Ama bundan sonra sanıyorum ikili bir yaşamım olur. 6 ay Türkiye’de 6 ay İngiltere’de kalmak gibi. Oğlum Ali’ye destek olacak şekilde burada olurum. Ama inanın, artık hiçbir şeyi planlamıyorum sadece öğlen akşam ne yiyeceğimizi düşünüyorum. Kendimle bir yolculuğa çıkıp kendimi çok daha iyi tanıdım bu ülkede. Artık hiçbir yere ait olmadığımı hissediyorum, dünya vatandaşıyım. Aidiyet duygumu tamamen kaybettim. Yarın iki bavulla Yeni Zelanda'ya gidip orada yaşayabilirim. Oğlumla şu an iki bavulla çıkıp dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşayabilme cesaretim var. Öbür gün oradan kalkıp başka bir yere gidebilirim. Bu ülkede yaşamanın en büyük hediyelerinden biri bu sanırım.”


“Nefes almaya biraz umuda ihtiyacım vardı”


Türkiye’de radyo programları yapan yönetmen Ada Ayşe İmamoğlu ise Londra’ya göç etme nedenini, “Artık nefes alamıyordum ve çok yorulmuştum” diye anlatmaya başlıyor. Ve neden İngiltere’yi seçtiğini... “Saat başı değişen gündemden nefes alamamaya başlamıştık. Nereye gittiği belli olmayan, uçuruma doğru ilerleyen bir ülke halini almıştı ve insan kendini yokuş aşağı yuvarlanıyor hissediyor ne yaparsa yapsın. Nefes almaya, biraz umuda ihtiyacımız vardı.  Aslında temelde şu vardı istediğimiz yaşamın içinde, yaşamın akışında devam edebilmek.  Türkiye’de devam edebilmek çok zor. Eve geldiğimizde, dışarı çıkmaya çalıştığımızda yoruluyorduk.  Çok temel çok insani şeyleri yapmak istememiz, o yüzden bizde böyle bir nefes almak için farklı bir yeri denemeye karar verdik. İngiltere tanıdığımız insanlardan biraz bildiğimiz öğrendiğimiz bir yerdi.”  


“Londra’da yaşamak heyecan verici ama...”


Londra gibi kozmopolit bir şehirde yaşamanın büyülü tarafları olduğu kadar dezavantajları da yok değil. Bizzat deneyimlediği olaylardan da örnekler vererek, “Yeni kültürler tanımak, hikayeler biriktirmek çok heyecan verici ama hırsızlığa aman dikkat” diye uyarıda bulunuyor. “Dünyanın kalbi gibi bir yer. Yürürken sokakta değişik sesler, değişik lisanlar duyuyoruz. Keşfedilmeye açık bir mecra. Farklı kültürler, müzikler, yemekler bir sokaktan diğer sokağa geçtiğimiz zaman değişen suretler, kültürler. Londra için enfes bir tablo. Hala keşif içindeyim. Dezavantajı, Londra’da hırsızlık çok fazla yaşanıyor ve hırsızlıkla ilgili herhangi bir şey yapılmıyor.  Belki de benim başıma iki kere geldiği için hırsızlık olayına çok dikkat edin diyorum. Sokakta elinizde telefonla yürüyemezsiniz çünkü kapkaç var.  Yani bu sadece belli sokaklarda olamıyor, çok bilindik caddelerde de bisikletli ve motosikletli insanlar gelip yanınızda elinizden telefonu alıp kaçabiliyorlar.”


“Her şeye hazırım desem de zorlandım”


Bir ülkenin göçmeni olarak yaşamak, sosyal statüsünü, dostlarını geride bırakmak nasıl etkiledi onu? Ya da özlem duygusuyla nasıl başa çıkabiliyor? “Göçmen olmak başlıbaşına bir durum, hal. Şuna alıştırmak istemiyorum kendimi. Biz göçmeniz, şöyle korumalıyız gibi bir koruma kalkanı istemiyorum. Evet göçmenim, bunun sınırlarının ne olabileceğini biliyorum bana hatırlatılıyor zaten ama başka kültürlere başka deneyimlere başka insan hikayelerine çok açığım bunun içinde her dakika keşfetmek istiyorum insanları dinlemek istiyorum. Tabi ki arkadaşlarımı, ailemin çok fazla özlüyorum. Anılarında ve arkadaşlıklarında ve ailenin de ne kadar kıymetli olduğunu, birlikte geçirilen zamanın ne kadar anlamlı olduğunu anlıyorsun. Buraya gelmeden önce psikolojimi hazırladım, hazırım her şeye dememe rağmen çok zorlandık, zorlanacağız da. Bu ülkenin akışına biraz kendini bıraktığın zaman hep bir çözüm üretiyorsun.” 


“Araf ve karanlık bir bölge var”
 


Londra gibi dünyanın en pahalı şehirlerinden birinde yaşamanın maddi tarafını, zorlayan kısmını “Araf ve karanlık bir bölge var ve orada kiranı ödemek için yaptığın işler” diye tanımlıyor. “Fotoğraf, video üzerine geldim. Geçimimi de bunun üzerine yapmaya çalışıyorum. Küçük eğitim videoları klipler, sanatçı videoları, video içerikleri üreterek devam etmeye çalışıyorum. Hep şunu hatırlatıyorum kendime, üretmeye devam etmek zorundayım. İngilizce öğretmenim Türkçe bilmiyor ama işte gazetede ya da bir dergide ya da işte podcast  yaptığımda onları paylaştığımda inanılmaz heyecanlanıyor. Çünkü bunun en azından kendi kültürümdeki insanlara bir değer kattığının farkında, Türkiye'deki temel eksiklik bence bu. Çünkü hayata değer katma ile değil aldığın maaş ve yaptığın iş. Statü senin alanını belirliyor. Bu yüzden kendimi burada daha özgür, daha iyi hissediyor olabilirim. Çünkü hayata değer katmaya çalıştıkça insanlar tarafından da cesaretlendiriyorum. Çizdiğim bütün bu tablonun içinde araf ve karanlık bir bölge var, orada da kiranı ödemek için yaptığın işler.”

Araştırma