Helikopter ebeveynler dosyası: Problem çözme yeteneği’ elinden alınan çocuklar depresyona yatkın olabilir

Helikopter ebeveynler dosyası: Problem çözme yeteneği’ elinden alınan çocuklar depresyona yatkın olabilir
“Biz bugün okulda yıldızlı pekiyi aldık” gibi çoğul özneli cümleler kuruyor, onlar adına kararlar alıp, çözebilecekleri sorunları siz hallediyor, hatta gelecek hedeflerini dahi belirliyor iseniz, belki siz de helikopter ebeveynsiniz.

Geçmişi 52 yıl öncesine dayanan ve bir psikoterapist tarafından literatüre kazandırılan helikopter ebeveynlik, günümüz anne babalarının en büyük çıkmazı. Anne baba olma yolcuğu sırasında, onlar için kendimizce en engebesiz yolu ararken, farkına bile varmadan önlerine koca koca taşlar bırakıyoruz.  İşte bu kavram yani helikopter ebeveynlik, çocuklarının canı yanmasın diye, karşılarına çıkan ya da çıkma ihtimali olan tüm engelleri, onlar adına kaldıran anne babaları tanımlıyor.

Bu terimi ilk kez duyanlar için konuyu biraz daha anlaşılır kılıp şöyle de açıklayabiliriz: Çocuklarının etrafında pervane, onların her dileğini lambanın cini gibi anında yerine getiren, ihtiyaçlarını ışık hızıyla gideren, aşırı koruyucu, çocuğun yörüngesinde hayat süren ebeveynlerden bahsediyoruz.

Örneğin; “Biz bugün okulda yıldızlı pekiyi aldık” gibi çoğul özneli cümleler kuruyor, onlar adına kararlar alıp, çözebilecekleri sorunları siz hallediyor, hatta gelecek hedeflerini dahi belirliyor iseniz, belki siz de helikopter ebeveynsiniz. “E doğru olan da bu değil mi zaten?” diye düşünüyorsanız, bu podcasti sonuna kadar dinlemenizi tavsiye ederiz. Bakış açınızı yeniden gözden geçirecek, anne babaların sağlıklı bireyler yetiştirmedeki kilit rolünü daha net anlayacaksınız.

Niyetiniz çok masum olsa da bu tür tutumlar, çocukların kişiliklerinde ciddi yarıklar açıyor, psikolojik problemlere zemin hazırlıyor. ‘Can simidi’ olan ‘problem çözme yeteneği’ elinden alınmış çocuklar, depresyona yatkın, kaygılı, bağımlı, hassas ve özgüven sorunu olan yetişkinler olma riski taşıyor.

Helikopter ebeveynlik tutumları, daha çok tek ve iki çocuklu aileler de görülüyor. Uzmanlara göre, bunun altında kimi zaman ebeveynlikle ilgili bir çeşit tatmin duygusu yatıyor, bazen de kendi ideallerini gerçekleştirememiş anne babaların bir nevi telafi şekli oluyor.

Bu sorunla baş edebilmenin yolu, çocukların risk alıp, hata yapmasına hatta başarısız olmasına izin vermekten geçiyor. Yani kendi kanatlarıyla uçabilmeyi öğrenmeleri gerekiyor.

Ebeveynlerin başucu kaynaklarından biri olan, Ana Baba El Kitabı’nın yazarı Duayen Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş ve Uzman Klinik Psikolog Canan Çelik Özden’le, helikopter ebeveynliği,  çocuk gelişimi üzerindeki negatif etkilerini enine boyuna konuştuk. Çocuk yetiştirirken yapılan en kritik hatalar neler? Bunlar, nasıl izler bırakır çocuk hayatında? Helikopter ebeveyn olma haliyle nasıl başa çıkarız? Peki ideal ebeveynlik diye bir şey var mı? Alanında uzman iki ismi, kulak kesileceğiniz bilgiler verdi.

Ve “Ben helikopter bir anneyim” diyen Mimar Aylin Kahya… O da, çoğumuza tanıdık gelecek ebeveynlik kaygılarını, engelleyemediği korkularını, yaşadığı çatışmaları içtenlikle paylaştı.

Güçlükleri çerçöp edip onlar adına ayıklıyorlar

Yazdığı kitapları 40’dan fazla baskı yapan, yurtiçi ve yurtdışında yayımlanmış 100’den fazla bilimsel çalışması olan Prof. Dr. Acar Baltaş, helikopter ebeveynliğin tanımı şöyle yapıyor: 

“Çocuklarının yapabilecekleri işleri onlar adına yapmak, önlerine çıkan güçlükleri onlar adına çerçöp edip ayıklamak ve düz ve temiz bir yol bırakmak, yaşadığı duygusal gerginlik ve sıkıntılarını hafifletmek için üst düzeyde empati göstermektir.” 

Çocuğun yanlış yapmasına izin vermeyen kaygı düzeyi yüksek ebeveynlerdir 

Uzman Klinik Psikolog Canan Çelik Özden ise bu ebeveynlerin taşıdığı temel özellikleri sıralıyor:

“Her şeye çok fazla müdahil olmak isteyen, çocuğun her kararında, seçiminin içinde olmak isteyen, onların iyiliği, sağlığı, güvenliği, hayatlarının gidişatı için en iyisini kendilerinin bildiğini düşünen, çocuğa fazla söz hakkı tanımayan ebeveynlerdir. Yanlış yapmalarına izin vermezler çünkü buna katlanamazlar. Aynı zamanda, kaygı düzeyi çok yüksek olan ebeveynlerdir.  Çocuklarının başına kötü bir şey gelebileceği, dış dünyadan gelebilecek tehlikeler konusunda kendisini korumada zayıf kalacakları yönünde inanışları vardır. Onlar için dünya ne kadar tehlikeli algılanırsa, o kadar fazla helikopter ebeveyn tutumu çıkıyor. “ 

Size bağlı değil bağımlı hale gelir 

Hayatlarına bu kadar müdahil olmak, onlara kırılacak biblo gibi davranmak, psiko-sosyal gelişimlerini sekteye uğratıyor. Çocuğun ihtiyaç duyduğu temel yaşam becerilerini elinden aldığınızda, gerçek hayatla yüzleştikleri an travma yaşıyor; yetersizlik, özgüvensizlik gibi duygularla baş etmek zorunda kalıyor. Özden, helikopter ebeveyn tutumlarının başka ne tür olumsuz sonuçlar yaratabileceğini biraz daha netleştiriyor:

“Bu kadar müdahil olduğunuz zaman çocuğunuz size bağlı değil bağımlı hale gelir.  Ayakları üstünde durabilen yetişkin birey olabilmesi için anne babasına yeri geldiğinde kızabilmesi, karşı çıkabilmesi gerekir. Bağımlı olduğunuz, karşı çıkamayacağınız bir ilişkinin içinde kendiniz olamazsınız. Dolayısıyla kimlik gelişiminiz sekteye uğrar. Helikopter ebeveynlerden gelen çocukların, sorun çözme becerileri çok düşük. Çünkü sorunlar ebeveynleri tarafından çok önceden fark ediliyor, hemen harekete geçiyorlar ve çocukları adına sorunları tanımlayıp çözüyorlar. Ancak kendi sorununu tanımlayamayan, sorununu çözebilecek girişimlerde bulunamayan bir çocuğun öz yeterlilik, özsaygı ve özgüveninin gelişmesini bekleyemezsiniz. 

Kaygı hayatta kalmayı başarıyı sağlar ama… 

“Kaygı çok yaşamsal bir şeydir, belli bir miktara kadar da gerekir. Hayatta kalmayı, başarıyı sağlar. Kaygısız bir insanın akademik başarısını olmasını bekleyemezsiniz.  Ama bu ebeveynler aşırı kaygılı kişiler olduğu için genellikle çocuklarına da bu kaygıyı enjekte ediyorlar. Dolayısıyla helikopter ebeveynlerle büyümüş çocukların büyük kısmında kaygı bozuklukları görmek çok mümkün. Depresyona da çok yatkın bireyler oluyorlar. Evlenemeyen hastalar var ya da evlenip eşini annesinin evine getiren.” 

Şişik egoları bir gün patlıyor

“Bu çocuklarda şişirilmiş bir ego durumu olur. Çünkü her şeyin önüne konulan çocuklar bunlar. Ne kadar önemlisiniz bir taraftan ama ne kadar donanımsızsınız da. Ebeveyn gözünde ilahsınız. Peki hayatta ilah mısınız? Kesinlikle hayır. Dolayısıyla bu çocukların hayal kırıklığı yaşaması, içi boş şişik egolarının bir gün patlamaması imkansız.

Hemen annesini arıyorum gibi yaklaşımlar asla doğru değil 

Peki çocuk üstesinden gelemediği herhangi bir sorunla karşılığında okulda, sokakta ya da evde, anne babanın çözüm noktasında tavrı nasıl olmalı, nasıl yaklaşmalı? Canan Çelik Özden cevaplıyor: 

“Başına ciddi bir sıkıntı gelirse, canı yanarsa, kendini çözümsüz bir ortamda bulursa; anne babasından yardım alabileceğini onların kendisini dinleyebileceğini, çözüm üretmesi konusunda ona destek olabileceğini tabi ki bilmeli. Benim yanımda annem babam var. Şu şekilde değil; öğretmeninle konuşacağım, arkadaşının annesini arayacağım. Bunlar asla doğru cümleler değil. Ebeveyninin birinci görevi rehberlik etmektir. Ona yol öğretecek, yeni seçenekler öğretecek, problem çözmeyi öğreteceğiz. Önce yukarıya kadar tırmanmış duygusunu aşağı çekmelisiniz. ‘Çok haklısın, ben olsam ben de kırılırdım, kızardım’ gibi. Sonra belki biraz kendinden örnekler vererek yaklaşmalı. Burada duygudaşlık önemli. Tek sorumlu kişinin kendisi olmadığını çocuğun bilmesi önemli. Şu çok önemli bir nokta. Kısa vadede onun için her şeyi yapabilirsiniz ama her zaman yanında olmayacağınızı da düşünmelisiniz. “ 

‘Psikolojik bağışıklık sistemi’ sorun çözdükçe güçlenir 

Prof. Dr. Acar Baltaş da çocuklarımız adına sorun çözdükçe, onların “psikolojik bağışıklık sistemleri”ni zayıflattığımızı vurguluyor.

“Her türlü mikroptan uzak, steril ortamda yetiştirilen çocuklar nasıl ki sokağa çıktığı zaman hani birçok çocuk anaokuluna gittiği anda hastalanmaya başlar ya, bağışıklık sistemi gibi hayat karşısında da bir psikolojik bağışıklık sistemimiz var. Bu bağışıklık sistemi, karşılaştığımız olumsuzlukları, zorlukları, güçlükleri aşmak sonucunda güçlenir. Bundan çocuklarımızı uzak tuttukça, onlar adına sorun çözdükçe bağışıklık sistemlerinin gelişmesine engel oluyoruz. Hayat karşısında mücadele gücü olmayan ama elinde kuvvetli bir diplomayla her şeye sahip sahip olduğunda inanan ama hayatla karşılaşınca bunun hiçbir işe yaramadığını görüp dağılan genç insanlar yetiştiriyoruz. 

Çocuk başarısız olduğunda aile sevinmeli 

Prof. Dr. Baltaş’ın ayrıca altını çizdiği diğer nokta ise, başarısızlığın çok değerli bir gelişim fırsatı olduğu. “Çocuk başarısız olduğu zaman ailenin sevinmesi lazım. Bu çok değerli bir gelişim fırsatıdır. Başarı gurur verir, başarısızlık geliştirir. ‘Hayatımda hiç başarısız olmadım’ diyen biri ya sınırlarını zorlamamıştır veya yalan söylüyordur.” 

Mesele özgüven meselesi değil, özsaygı ve öz yeterlilik meselesi.” 

“Çocuğun hata yapıp başarısız olması, özgüvenini yitirmesine neden olur?” kaygısına karşılık şunları söylüyor Prof. Baltaş:

“Özgüven, Amerikan psikolojisinin başımıza bela ettiği bir kavram. Bütün ebeveynler çocuklarının özgüvenlerinin yüksek olmasını istiyor. Dünyadaki özgüveni en yüksek olan insanlar, klinik olarak manyaklar, manikler, psikopatlar, sosyopatlar ve narsistlerdir. Siyasette, sporda, iş hayatında bol bol örneğini görürsünüz. Nedir bu insanların ortak özelliği; sahip olmadıkları özelliklere sahip olduklarını düşünmek, sahip olduklarını da abartmak.  Çocukların özgüvenlerinin yüksek olması sorunu yok. Çocukların özgüveni tavan ama özsaygıları veya öz yeterlilikleri taban, yerlerde sürünüyor. Çünkü özgüven başarıya endekslidir, başkalarının değerlendirmelerine açıktır. Özgüveni yüksek olan insanlar, başarısızlık ihtimali olan işlere girişmezler. Mesele özgüven meselesi değil, özsaygı ve öz yeterlilik meselesi.” 

"Helikopter ebeveyn olarak tanımlanmak rahatsız edici "

Helikopter bir anne olduğunu söyleyen Aylin Kahya. Anneliği 40 yaşında deneyimleyen Kahya, mimar ve 5 yaşında bir oğlu var. Helikopter anneliğin ne olduğunu oğlu Ares henüz 1.5 yaşındayken gittiği bir çocuk psikiyatrından duyduğunu ancak ne olduğunu anlamadığını söylüyor. Aldığı uzman desteği ve okuduğu yayınların yardımıyla farkındalığı artsa da “Oğlumu kontrol altında tutmayı tercih ediyorum ve açıkçası bunu seviyorum” diyor.

“Bu kavramı ilk duyduğumda iyi mi, kötü bir şey mi olduğunu anlamadım önce. Gittiğim psikiyatr alanında iyi bir uzman olduğu için bana net şekilde açıklamaya çalıştı. Çocuk üzerinde nasıl olumsuz etkileri olabileceğini anlattı. Helikopter ebeveyn olarak tanımlamak biraz rahatsız edici ama emin olun bunu isteyerek yapmıyoruz. Benim oğlum doğduğu zaman virüs aldık ve bu sebepten yaklaşık bir ay yoğun bakımda yattı. Doğduktan on beş gün sonra oldu. O bir ay süresince hem çocuğumdan ayrı kalmak hem de 40 yaşında çocuk sahibi olmak, sanırım ben bunun etkilerini yaşıyorum. O yüzden daha kontrolcü bir anne olmayı tercih ettim.” 

Bir sonraki adımı düşünmek çok zor ama kendimi alıkoyamıyorum 

Anneliğinin ilk zamanlarında her ebeveynin yaşayabileceği kaygıları hisseden Aylin

Kahya, gün geçtikçe daha yoğun ve taşıması güç korkular hissetmeye başladı. Oğlunun başına her an kötü bir şey gelme ihtimalini düşünüp, kendince çözümler buldu.

“Hastalanmamasını, iyi beslenmesini çok istedim. İlk zamanlarda bu şekildeydi kaygılarım ancak oğlum bir buçuk yaşına geldiğinde bir psikiyatristten destek almaya karar verdim. Daha fazla kontrolcü olmamam gerektiğini, çocuğu kendi akışına bırakmam gerektiğini söyledi, bunu nasıl yapabileceğimi anlattı. Çocuğunu sürekli kontrol altında tutan, hep bir sonraki adımını düşünen bir anne olmak çok zor. Hem çocuk, hem de anne baba açısından çok yorucu bir deneyim. Sürekli her yaptığının bir iki merhale sonrasını düşünerek olumlu ve olumsuz sonuçlarını tahmin etmeye çalışarak istenmedik bir baskı uyguluyorsunuz çocuk üzerinde.

Bunu istem dışı yapıyorsunuz çoğu zaman bazen de bilerek. Kontrolcü olmamaya çalışsam da onu o küçük fanus içinde tutmaya devam etmekten kendimi alıkoyamıyorum.” 

Hiçbir zaman iplere tırmanan bir çocuk olmadı 

“Oğlum helikopter bir annenin tam tersi kişilikli bir çocuk aslında. Kendi kararlarını kendi vermek isteyen doğru ve yanlışı yaşayarak öğrenmek isteyen ama bir o kadar da kontrollü.

Benim oğlum hiçbir zaman iplere tırmanan bir çocuk olmadı çünkü her zaman bunun bir iki merhale sonrasını o da düşündü.  Ya da scooter’ına diğer çocuklar gibi bir anda bilmedi önce onun nasıl kullanıldığını iyice öğrendi ve ondan sonra özgürce kullanmaya başladı. Zeka yaşı kendi yaşıtlarının 2 yaş daha üstü. Bu yüzden de birçok şeyi bizim tahminimizden çok hızlı şekilde algılıyor ve yerine getiriyor. O nedenle eğitimle alakalı kısmı da bizi çok zorluyor. Nasıl bir okula vermemiz gerektiği başlı başına bir sorun.”

 

 HABERİN PODCASTİNİ DİNLEMEK İÇİN PLAY TUŞUNA BASINIZ

Araştırma