Hukukçu Turgut Kazan, Sadullah Ergin'in bakanlık günlerini anlattı: En karanlık kabus günleriydi

Hukukçu Turgut Kazan, Sadullah Ergin'in bakanlık günlerini anlattı: En karanlık kabus günleriydi
Hukukçu Turgut Kazan, DEVA Partili Sadullah Ergin'in Adalet Bakanlığı dönemini anlatırken

Partilerin vekil listeleri 11 Nisan'da Yüksek Seçim Kurulu'na teslim edilmişti.

DEVA Partili Sadullah Ergin'in CHP Ankara 1. Bölge'den aday gösterilmesi eleştiri konusu olmuştu.

Hukukçu Turgut Kazan, Ergin'in "Hedef ben değilim, CHP’dir" dediğini, DEVA Partisi lideri Ali Babacan'ın 'Ergin'in eşsiz bir bakan olduğunu' söylediğini aktardı.

Ergin'in bakanlığı döneminde görev yapmaya çalışan bir avukat olduğunu belirterek 'bu açıklamalar karşısında' sessiz kalmayacağını ifade etti.

Kazan, şunları yazdı: "Bir kere, ERGİN günleri en karanlık, kabus günleriydi. Zaten, seçilmiş bazı savcı ve yargıçlar, VAN / İSTANBUL / ERZURUM illerinde görevlendirilmişti. Yasalar çiğneniyor, çok vicdansız bir uygulama sürdürülüyordu. ERGİN, 01.05.2009’da Adalet Bakanı oldu.

Haziran ayında ustaca planla bir yasa değişikliği sağladı. Sabaha karşıydı. Meclis boşalmıştı. CMK’nun 250/3 maddesinden 5 sözcük çıkarılıverdi. Böylece TSK da o savcı ve yargıçlara teslim edildi. Yapılan Anayasaya aykırıydı ve AYM’ce iptal edildi. Ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti.

'Randevu vermedi çünkü...'

Şimdi ERGİN, Zekeriya ÖZ’e randevu vermediğini söylüyor. Evet doğrudur. Çünkü, o günler ÖZ’ün bittiği günlerdi. Ama ERGİN’i iyi tanımak için, ÖZ’den daha cüretli Osman ŞANAL’ın neler yaptığını ve nasıl korunduğunu görmek gerekir.

Biliyorsunuz, Cumhuriyet tarihimizde ilk kez adliyenin basılması ve Başsavcı CİHANER’in gözaltına alınması ERGİN zamanında yaşandı.

Aynı ŞANAL, ordu komutanını almak için de, ordu komutanlığı kapısına dayandı. Ve tarikatlarla ilgili görev yapan 3 MİT mensubunu suçlayıp tutuklanmasını sağladı. Bunları yaparken de en alçak kişileri gizli tanık olarak kullandı. Ve ERGİN tüm bu uygulamalara seyirci kaldı.

Dahası var, biz ERGİN’e başvurup ŞANAL hakkında soruşturma izni verilmesini istedik. Bakanlıktan cevap gelmeyince dava açtık. Ama, yine Cumhuriyet tarihinde ilk kez, ERGİN Ankara 1. İdare Mahkemesi başkanını reddetti. Böylece, böyle bir savcıyı korumayı kaçınılmaz bir görev saydı.

Oysa, biz müdafi sıfatıyla Osman ŞANAL’ın savcı değil militan olduğunu söylemiştik. Bakan ERGİN bu değerlendirmeyi savunma hakkı çerçevesinde görmedi. Ve İstanbul C. Başsavcılığı’nın karşı görüşüne rağmen, soruşturma ve kovuşturma izinlerini verdi.

Böylece yargılanmamızın yolunu açmış oldu. Ancak, AİHM’ne başvurumuz üzerine, söylenen sözün eleştiri olduğu kabul edilmek zorunda kalındı.

Ayrıca, ERGİN’in bakanlığı zamanındaki 2010 referandumu yargıyı AKP / FETÖ koalisyonuna teslim operasyonuydu. Örneğin, HSYK’na kimlerin getirileceği biliniyordu

'Barlas ve Çandar destekledi'

Sonuçta, demokrasi türküleriyle yargı yargı olmaktan çıkarıldı. Evet, örneğin Mehmet BARLAS ve Cengiz ÇANDAR gibi o dönemin demokratları atılan bu adımı desteklemiştir. Ama, yaşadığımız günler, onların ve ERGİN’in ne kadar yanlış yaptığını gösteriyor

Ancak, bu gerçeklere rağmen, ERGİN tartışmasını ertelemeliyiz. Çünkü, önümüzdeki seçim bir referandumdur. Demokrasiye ve hukuk devletine gidebilecek yolu açabilmek için, gerekli özeni göstermeliyiz. Aksi halde, yaşadığımız tek adam rejimi (tıpkı PUTİN rejimi gibi) kalıcı olur

Türkiye’mizi böyle bir tehlikeden kurtarmak için, Cumhurbaşkanlığı seçimini İTTİFAKIN kazanması sağlanmalıdır. Ve milletvekili sayısı da 300’ün üzerine çıkarılıp 400’e yaklaştırılmalıdır

Bu nedenle, ERGİN ve benzeri tartışmaları seçim sonrasına bırakmalıyız. Ve 14 Mayıs referandumunu açık farkla kazanmak için, kendimizi görevli saymalıyız. Kısacası canla / başla / coşkuyla çalışmalıyız." (Kısa Dalga)

Gündem