Salgında dayanışma hikayeleri: Beraber olunca çiçeklerim açıyor benim

Salgında dayanışma hikayeleri: Beraber olunca çiçeklerim açıyor benim
Tabii ben çok duygulandım, ne söyleyeceğimi bilemedim, teşekkür etmek bile az geldi. Bu süreci beraber atlatacağız, birbirimizle dayanışarak atlatacağız, hep beraber mücadele ediyoruz dedi, bir de moral verdi üstüne üstlük. Ben kendimi çok güvende hissettim, ona da söyledim, meblağlarla ilgili değil, böyle niyetlerle karşılaşmak, birbirine sahip çıkması insanların, dayanışmak insana mutlu, iyi ve güçlü hissettiriyor.”

Tabii ben çok duygulandım, ne söyleyeceğimi bilemedim, teşekkür etmek bile az geldi. Bu süreci beraber atlatacağız, birbirimizle dayanışarak atlatacağız, hep beraber mücadele ediyoruz dedi, bir de moral verdi üstüne üstlük. Ben kendimi çok güvende hissettim, ona da söyledim, meblağlarla ilgili değil, böyle niyetlerle karşılaşmak, birbirine sahip çıkması insanların, dayanışmak insana mutlu, iyi ve güçlü hissettiriyor.”

 

İsmini vermek istemeyen bir kiracı böyle anlatıyor, bu zor günlerde ev sahibinin gösterdiği dayanışmayı. Elbette tam tersi durumlar da yaşanıyor ama biz bu podcastimizde korona salgınında biraz da olsa yükseldiğini düşündüğümüz dayanışma ve yardımlaşmaya odaklanacağız. Ama kamunun ya da özel kuruluşların değil, sivil toplum ve kişilerin dayanışmasını. Bazen kötü şeyler iyi sonuçlar da doğuruyor, neyse ki! Belki de insan çaresiz kaldığında tekrar insanlığını ve o insanlığa dair hasletlerini hatırlıyor. Bir tür dar alanda kısa paslaşmalar gibi. Ben Kısa Dalga’dan Nazan Özcan.

 

Türkiye’deki ne yazık ki ölüm sayıları 2 bin 500’leri, dünyada ise 200 binleri aşarken iyi ve umutlu haberlere ve güzel şeylere ihtiyaç çok. İşte o yüzden salgındaki dayanışmanın her türü önemli ve ilham verici. Aslına bakarsanız dayanışma ruhunu asla kaybetmeyenler, zordayken bile şahane fikirlerle ortaya çıkanlar aslında birer süper kahraman gibi. Herkese moral olmaları da cabası. Mesela yaşından ve hastalıklarından dolayı evden çıkamayan ama daha karantina duyurusu ile yapılmadan evinde maske dikmeye başlayan Filor Uluk gibi.

Filor hanım, telefonun ucunda pırıl pırıl ve heyecanlı bir sesle şöyle diyor:

 

“Bir keyif alıyorum, kendini çok çok iyi hissediyorum.”

 

Keyif aldığı şey, evinde maskeler dikip ücretsiz olarak ihtiyacı olanlara dağıtmak.

 

“E ben de terziyim, zamanımı iyi geçirmek ve insanların işine yarayıp kendimi yenileyip güçlenmek için böyle bir çalışma başlattım” diye anlatmaya başlıyor Filor Hanım. Yaptığı işten o kadar mutlu ki, sesi bile insana iyi geliyor. Devam etsin:

 

“Tek başıma önce başladım, terzi olduğum için evimde bir sürü kumaş bulunuyor, yakın çevremden başladım. Aileme, sülaleme, konuma komşuma, sokağıma, mahalleme, esnaflara, sosyal medyayı kullanmam ama böyle projeler yaparım. Kendi emeğime ve gücüme güvenirim. Gücüm oranımda yaparım, destek alırım. E maske gelmiyor kimseye henüz ulaşamıyorlar, etraftan kendim test ettim, doktor arkadaşlarımdan onay aldım. Olumlu tepki aldım. Sonra başladım, evdeki nevresimleri, kumaşları, gömlekleri, komşulardan topladım, yetmedi, kumaş almaya çalıştım, yani parça kumaşları topladım. Daha yasak çıkmadan oldu bunlar. Ama denir ya, Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir diye.”

 

Önemli bir şey daha, küçük bir detay ama aynı zamanda şahane bir jest. Maskeleri dikerken, kullanacak olanların moralini de düşünmüş.

 

“Sonra baktım maske takmayı da insanlar alışkanlık haline getirsinler diye, renkli cicili biçili yaptım. Henüz daha maske yapmak zorunlu değilken başladım yapmaya ve dağıtmaya. Şimdi iş büyüdü tabii. Sosyal medyada paylaşınca, siparişler geliyor. Ancak kargoları karşılayamayacağım için, kargo bedelini karşılayanlara yolluyorum, yapıyorum ihtiyaçları kadar maske gönderiyorum.”

 

Evdeki kumaşlar yetmeyince, işi biraz daha büyütmüş. Anlatsın:

 

“İhtiyaca cevap vermek diye de bir kumaşçımız var, yüzünü bile görmedim, Fatma diye bir kızımız var, benim sağlık ve yaş durumundan sokağa çıkamadığım için o yapıyor o işleri, o gidiyor, kumaş alıyoruz, kredi açtı bize de sağ olsun. Çünkü ben bir bir kesiyordum, çünkü şimdi artık atölyede kesilecek bunlar, çünkü orta parmağım makas tutmaktan şişti. Hiç problem değil, kesilmese gene tam gaz devam ederim. Dikiyorum, poşetliyorum, adresleri yazıyorum, Fatoş’a veriyorum, kargoluyor, muhteşem bir dayanışma. Bununla ayakta kalacağımızı ve güzelleşeceğimizi düşünüyorum.”

 

Günde 200 maske dikebildiğini söylüyor Filor Hanım:

 

“Çok basit bir makinayla düne kadar 850 idi, maske diktim ve paketledim. Yaşadığımı dayanışma içerisinde, bir işe yarayarak, yaşamın anlamı benim için bu. Üretmek ve işe yaramak.”

 

Peki bu dayanışma maskelerinden edinmek için ne mi yapmalısınız? Çok basit, Filor hanımın facebook hesabına yani Filor Uluk’a mesaj yazıyorsunuz o da size gönderiyor. Ama şöyle şeyler de hesaplıyor:

 

“Bir siteden biriyle yazıştım, beş kişiyiz dedi, bir sor ablam etrafa konuya komşuya dedim. Sorun dedim. Beş tane maske yerine 35 tane yolladım. Bir de yıkanıp yıkanıp kullanılabiliyor bunlar.”

 

Bu kadar heyecanla bunları yaparken bir de hala kendine yükleniyor. Biraz hayıflanarak şöyle anlatıyor: 

 

“Hep böyle durumlarda, depremlerde, afetlerde savaşlarda, bu pandemide, diyorum ki, kendimi mutlu etmenin yollarını arıyorum, ben kendimi mutlu etmenin yollarını arıyorum, ben ne kadar bencilim. İnsanların işine yarayarak bütün bunları yaptığımın farkındayım. İşe yarayarak kendimi iyi ve güzel hissediyorum, ancak mutlu oluyorum ya, biraz da buradan kötü hissediyorum. Ama olmalıyım esasında.”

 

Tabii ki olmalı, yerden göğe hakkı var. Ayrıca Filor Hanım aslında dayanışmanın tam da olması gerekeni yapıyor. Dünyada kabul edilen İnsani yardım temel ilkeleri var. Ki bu ilkeler de insani yardım faaliyetlerini diğer amaçlarla yapılan herhangi bir faaliyetten ayırıyor. “Hayat kurtarmak ve acıları yok etmek veya azaltmak” gibi çok kritik faaliyetleri yürüten aktörlerin uyması gerekli en temel gereklilikleri de belirliyor. Ne gibi mi? Şöyle. Birincisi insanilik. Yani insanların ıstırap çektiği bir durum varsa, nerede ve nasıl olursa olsun, en korunmasızlar başta olmak üzere müdahale edilmelidir. İkincisi yansızlık. Yani, insani yardım çalışmalar herhangi bir çatışma ya da ihtilafta bir yanda yer alamaz. Üçüncüsü tarafsızlık. Yani insani yardım sağlanırken tek gözetilecek şey ihtiyaçtır, herhangi bir nedenle yardım faaliyetlerinde ayrımcılık yapılamaz. Ve dördüncüsü de bağımsızlık. İnsani yardımın amaçları; politik, ekonomik, askeri veya başka amaçlardan bağımsız olmak zorundadır.

Filor hanım kişisel olarak hepsini karşılıyor. Bizi de son derece ilham verici sözlerini sizlere aktarmak kalıyor.

“Kitap okumayı çok seviyorum ama bu durumda okuduğumdan da bir şey anlamıyorum. Çünkü o sadece beni besliyor. Ama bu hep birlikte besleniyoruz ya, işte o zaman çiçeklerim açıyor benim, güzel oluyorum.”

Çiçeklerim açıyor, ne güzel laf. Filor hanım dayanışma için böyle bir ifade kullanıyor. Ama… Tamam güzel şeylerden bahsedeceğiz, içimiz ferahlayacak fakat Türkiye’deki dayanışma kültürüne de bir bakmak gerek. Çünkü bu konuda pek de sınıfı geçebildiğimizi söyleyecek durumda değiliz. Hatta fena çakıyoruz desek bile yeri. Şöyle ki. Araştırma şirketi Gallup’un 2017’de “Dünyanın En Cömert Ülkeleri” araştırmasında, Türkiye 146 ülke arasında 132’nci olabilmiş. Gerçekten epey düşük bir rakam. 146 ülkede 153 bin kişiyle yapılan ankette üç soru var. Birincisi son birkaç ay içinde bir hayır kuruluşuna para bağışladınız mı, ikincisi “Bir kuruluşta gönüllü çalışma yaptınız mı?”, üçüncüsü “İhtiyacı olan bir yabancıya ya da tanımadığınız birine yardım ettiniz mi?” Şirketin amacı bu sorularla bireylerin topluma olan bağlılıklarını ölçmekmiş. Soruların cevaplarına göre bir sivil topluma katılım endeksi oluşturulmuş. İlk sırada Endonezya, Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD yer alıyor. Türkiye dediğimiz gibi 132. sırada. Son üçte ise Çin, Yunanistan ve Yemen var.

İşin refah düzeyiyle de pek alakası yok gibi. Mesela alt orta gelir seviyesindeki Endonezya birinci sırayı alırken, Myanmar ve Kenya gibi ülkeler de listede üst sıralarda.

Anketin sonuçlarından biri de şöyle: Dünya genelinde her 10 kişiden dördünden fazlası (yüzde 43) ihtiyacı olan bir yabancıya ya da tanımadıkları birine yardımcı olduklarını söylemiş. Yüzde 27’lik daha düşük bir oran para bağışı yaptıklarını, yüzde 18’i gönüllü çalıştıklarını beyan etmiş. Yani aslına bakarsanız 100 kişiden sadece 18 kişi gönüllü dayanışma içinde. Bu rakam Türkiye’de daha düşük. Onu da şu araştırma gösteriyor. Charities Aid Foundation yani Türkçesi Hayır Kuruluşları Yardım Vakfı’nın 2018 verileri.  Vakıf tarafından hazırlanan 2018 Dünya Bağışçılık Endeksi’nde yine ilk sıraları Endonezya, Avustralya ve Yeni Zelanda oturmuş. Türkiye 146 ülke arasında bu sefer 131. Sırada. Endekse göre, Türkiye tanımadığı bir kimseye yardım etmede yüzde 40’la 113’üncü sırada, sivil toplum kuruluşlarına yapılan bağışlarda yüzde 12 ile 122’nci sırada ve gönüllülük için harcanan zaman açısından yüzde 9 ile 126’ncı sırada.

Yani Türk halkı yardımlaşmayı çok sever lafı, biraz evet laftan ibaretmiş. Belli mi olur, belki şimdiye kadar iyi değildik ama umuyoruz ki, koronavirüs günlerinden sonra dayanışma ve yardımlaşmada biraz daha ilerleme kaydederiz. Şimdi tekrar dönelim iyi örneklere. Mesela hemen İzmir’e gidelim ve bisikletleriyle evde kalanların ihtiyaçlarını karşılayan BisiDestek grubundan Ahmet Çelikörs’e sözü bırakalım.

 

“65 yaş yasağı geldikten sonra zaten bizim birtakım arkadaşlarımız kendi çevrelerinde bu tip istekleri karşılamaya başlamışlardı. 00,38 Bizim de devam eden bir Birleşmiş Milletler projemiz vardı, Cities on Bike, Bisiklet Kent İzmir projemiz vardı, hemen bir kanal açtık, sistematik hale getirelim dedik. Hemen bir araştırma yaptık, çünkü bizim İzmir’de 12-13 bin bisiklet takipçimiz var. Birçok arkadaşın gönüllü olabileceğini tespit ettik.”

 

Sonra da ne bisikletlileri ne de yardım ettiklerini tehlikeye atmamak için bayağı bir organizasyon işine girmişler.

 

“Sistem geliştirdik önce, nasıl yaparız, hukuku altyapısı, korunmalı ve hijyen açısından nelere destek aldık, bir çağrı merkezi oluşturduk. Katılan arkadaşlarımız gerekli eğitimlerini verdik. Daha sonra onların gerekli olan malzemelerini temin ettik, eldivenler, maskeler, dezenfektanlar, her birine. Özel çantalar yaptırdık, yelekler yaptırdık, kimlikler için. Böyle hazırlıklardan sonra yaklaşık 40 gönüllü ile uygulamaya başladık. Bornova ve Karşıyaka’nın belediye dağıtımlarını da biz yapıyoruz.

Kayıtlı 40 arkadaşımız var ve rakam artıyor giderek. Bunların hangi saatlerde ve bölgelerde hizmet verebileceklerini aldık. Gelen çağrıları yönlendiriyoruz şu anda 40 arkadaşımız var.”

 

Bir tek 65 yaş üstü değil dağıtım yaptıkları, engelliler, hastalar, bir şekilde dışarıyla bağlantısı kesilenler. Bisikletleriyle dayanışma taşıyanların başına güzel şeyler de geliyormuş, en çok bundan mutluluk duyuyorlar. Aynı zamanda Bisikoop Yönetim Kurulu Başkanı da olan Ahmet Bey anlatıyor:

 

“Geçen hafta bir yazar büyüğümüz, kitap hediye etti, arkadaşımızla sohbet etmişler, grupta çok hoş paylaşımlar yaptı. İyi ki burada yer almışım, iyi ki bu hizmeti vermişim, böyle bir insanı tanımaktan mutlu oldum diye anlattı, anı yaşadı.”

 

Yani dayanışma yardım edene de umut ve motivasyon da veriyor:

 

“Almaktan çok verdiğiniz zaman bir şeyler verdiğiniz zaman kişisel anlamda, çok ciddi bir kendinize katkı sağlamış oluyorsunuz. O yüzden vermekle ilgili paylaşımlar yapılıyor. Bisiklete zaten biniyorlardı, bunu bir amaç doğrultusunda yapıyor, böyle bir zamanda bisikletli camianın topluma nasıl katkı sağladığını göstermek ve kamunun bu anlamda dikkatini çekmek anlamında tabii ki tatmin oluyoruz” 05.53

 

Dışarıya çıkamayanlar dedik ama BisiDestek önemli bir şey daha yapıyor. İnsanlar içeriye çekilince açlıkla karşı karşıya gelen, kedi, köpek ve kuşlara da sahip çıkıyorlar.

 

“Biz burada organizasyonun dışında sırf bunun için organize olmuşlardı, köpeklerin ve evcil hayvanların beslenmesine gönüllü olmuşlardı. Şimdi buna belediye destek oldu, BisiDestek ekibi arkadaşlar da gönüllü olarak güvercinleri, kuşları, köpeklerin ve kedilerin beslenmesi konusunda görev aldılar, onu da yapıyorlar şu anda.”

 

Yardıma ihtiyacı olanlar için Twitter ve facebook’taki BisiDestek hesabına yazmanız yeterli, onlar da pedala kuvvet yoğurdu, ekmeği ya da ilacı taşıyorlar.

 

Şimdi lezzetli bir dayanışma hikayesi var. Lezzet derken şaka yapmıyoruz. Bildiğiniz yemekten ve tatlılardan bahsediyoruz. Kaan Yarman bir aşçı, instagramda tam kararında diye bir hesabı var. Oradan uzun zamandır tarifler paylaşıyordu, tabii siz de yapabilirsiniz ama Kaan Bey şimdi işi başka bir noktaya getirmiş. Yemek dayanışması.

 

“Benim zaten bir İnstagram hesabım var, tam kararında diye, ben orası için uzun yıllardır yemek yapıyorum zaten. Bu dönemde de bayağı zaman bol olduğu için yeni tarifler deneyebiliyorum, ama olay şöyle bir şeye döndü. Arkadaşlarıma götürüyordum eskiden, şimdi öyle bir imkân yok, dolapta birikmeye başladı. En sonunda böyle bir şeye karar verdim. Maalesef işini kaybeden insanlar var, maddi durumu iyi olmayan insanlar var, çok izin süreler çalışan insanlar var, sağlık çalışanları var. İstedim ki elimden gelen bir küçücük yardım olsun. Bunu da yaparken biliyorum tabii ki, ben ekler yapıyorum, browni yapıyorum. Biliyorum tabii insanların üç beş tane eklerle, doymayacağını biliyorum ama. Küçük de olsa moral kaynağı olmak, mutluluk kaynağı olmaktı amacım. O yüzden böyle bir şey başladım. Scoty vardı, kurye, onlar da ücretsiz yapıyor, bu şekilde bir çalışma oldu.”

 

Üç haftadır evde pişirdiklerini kendine mesaj atanlara kuryeliyor. Sistemi şöyle işletiyor:

 

“İlk başlarda ben bunu bir sosyal medya hesabım var, yardıma ihtiyaç sahibi varsa, bana yazın diyorum, dört paket çıkartabiliyorum, aralarından bakıyorum listeden gönderiyorum. İnsanlar alt komşu, kayınpederim, zor durumda diye birbirlerine yardım etmek istedi. Sırasıyla elimden geldiğinde göndermeye çalışıyorum. Sonrasında sağlık çalışanlarına da göndereyim istedim. Onlar da mutlu olurlarsa ne güzel olur dedim. Bu hafta onlara gönderdim.”

 

Yaptığı güzel yemekler ve tatlılar sağlık çalışanlarını da kesinlikle mutlu ediyordur, görüntüleri bile nefis. Peki siz de etrafınızda ihtiyacı olanlar için İnstagram’dan tam kararında hesabına yazıp dayanışmaya başka türlü katılabilirsiniz. Ki genelde insanların bu zor günlerde kendilerinden çok başkalarını düşündüğünü de deneyimlemiş Kaan Bey:

 

“Şey çok güzel aslında. Hani insanlar bir kere çok fazla yardım istiyorum diyemiyor, insanlar başkalarına yardım etmeye çalışıyor, bu da kibar bir hareket. Geri dönüşler çok güzel. Çok güzel şeyler söylüyorlar, taşımayı biz yapanlar var, belediyede tanıdığım var büyütelim diyorlar. Ben haftada sekiz paket gönderebiliyorum. Bu iş biraz daha büyürse ben de mutlu olurum tabii.”

 

Bu güzel ve umut verici dayanışma hikayelerinden önce istatistiklerden bahsetmiştik ya, hani çok yardımsever olmadığımıza dair. Belki de bugünlerin kazanımı bu olacak. Dayanışma ve yardımlaşmayı öğrenmek ve virüs yerine onları bulaşıcı hale getirmek. Buna dair anlattığımız örneklerden bir sürü de bulmak mümkün. Birkaç tanesini anlatalım. Hepsi bu podcaste sığmaz elbette.

Ankara’da insanlar belediye başkanı Mansur Yavaş’ın önerisiyle bakkallarda borcu olanların borcunu kapatmaya çoktan başladı bile.

Sonra Diyarbakır Kayapınar’da 28 kadın bir araya geldi ve günde 2 bin maske üretip ihtiyacı olanlara ücretsiz dağıtıyorlar.

Halkevlerindeki gençler harıl harıl maske ve siperlik üretip çalışmak zorunda olanlara dağıtıyor.

Mesela Hatay Dayanışma Ağı, Tandır Dayanışması yapıyor. Birlikte yaptıkları tandır ekmekleri mahalleliye dağıtılıyor.

Haluk Levent’in Ahbap’ları binlerce aileye gıda paketi desteği veriyor. Kırklareli’nde 55 motosikletli evlerinden çıkamayan 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı bulunanların ilaç ihtiyaçlarını eczanelerden alarak ulaştırıyor. Adana’da eczacılar kimsesizler, kronik hastalığı olanlar ile 65 yaş ve üzerindekilerin raporlu ilaçları evlerine kadar gönderiyor.

Mardin’de sağlıkçı 4 komşu genç, mahallelerinde sokağa çıkamayan 65 yaş ve üstü ile kronik hastalara kendi yaptıkları yemekleri taşıyor.

Samatya’da ise daha önce Cerrahpaşa’da çalışan Victor Öcal ve annesi evde yaptıkları, çörekler, börekler, poğaçalar ve sandviçleri her gün Cerrahpaşa’da yoğun bakım çalışanlarına götürüyor. Kültür sanat faaliyetlerinde de tam gaz dayanışma var. Mesela Genco Erkal, Marx’ın Dönüşü ve Sivas 93 oyunlarını YouTube sayfasında herkese açtı. İzlemek işten bile değil.

Koronavirüs nedeniyle iptal Filmmor Kadın Filmleri Festivali ve Documentarist her gün bir filmi yayınlıyor. Twitter’dan takip edip filmleri ücretsiz izleyebilirsiniz.

Ha hareketsiz kalmamak için de yoga ya da pilates istiyorsanız, bir tüyo da benden olsun. Yoga8’i instagramdan takip ederseniz, günde iki defa Zoom’dan ücretsiz derslere katılabilirsiniz.

Elbette internette şöyle bir bakınca yüzlerce dayanışma ruhuyla yapılmış etkinlik var. Biz de o zaman Kardeş Türküler’in dayanışma için yaptığı ev konserinden bir parça ile bu podcasti bitirelim. Bu diyoruz, çünkü ikincisi de gelecek. Bu güzel dayanışmayı ve direnişi büyüten kahramanlara destek, bizlere de moral ve ilham olsun diye.

Araştırma