Başıbozuklar dönemi (2)
Nurdan Bernard /Paris
Kısa Dalga’da “Yeni İmparatorluklar Dönemi” serimizin ilk yazısını 3 Mart tarihinde yayınlamıştık. Gazetecilik tarihinde; sansüre rağmen çalışırken dahi, yazılarımızın çöpe atıldığı ve geçersiz kaldığı böylesine baş döndürücü bir dönem yaşamamıştık.
Gidişata bakarak önce yazılarımızın başlığını değiştirmek isteriz: “Başıbozuklar Dönemi” daha uygun olacak. Çünkü emperyalizmi doğuran imparator kelimesi dahi bir haşmet içerir ki bunu bugün olan bitenlerde görmek mümkün değil.
19. yüzyılda Fransızcaya ve dolayısı ile pek çok dile Türkçeden giren “başıbozuk” kelimesinin Batı’da halk diline yerleşmesi, Tenten’in Macareları’nda Kaptan Haddock’un en sık ettiği küfürler arasına konması ile oldu.
Günümüzde stratejiyi, diplomasiyi, ittifakları, hukuku, insanlığı, eşitliği yok sayanların dönemine Başıbozuklar demek oldukça yakışıyor.
İlk yazımızda değindiğimiz konular, önemini artırarak koruyor. Bir haftada olan gelişmeleri kısaca sıralayalım:
-Yeni çağın en kazançlısı Putin ve Rusya oluyor demiştik ki güncelliğini koruyor: İçeride ambargo yüzünden servetlerini harcayamayan ex-oligarkların hoşnutsuzluğu; bir İtalya düzeyine düşen Rusya ekonomisi; savaşta sıkıştığı noktadan sıyrılma fırsatını yakalayınca, Ukrayna saldırılarına hız verdi. Dışarıda itibarı iade ediliyor ve Ukrayna’dan istediklerini elde edeceği muhtemel. Bunları kendisine altın tepside sunan Trump ile tarihi dostlu fotoğrafını çok yakında göreceğiz.
-Kavgalı Amerika-Avrupa boşanması ve Macron’un Avrupa liderliğine soyunmasından söz etmiştik: Avrupa’da Rusya’yı tehdit olarak gören ilk AB’li lider, defalarca Putin ile diyaloga çalışan, olmayınca ambargolar başta olmak üzere AB içinde Rusya yayılmacılığına set çekmekten söz eden; Ukrayna yardımlarını artırmaya çabalayarak en fazla yardımın yapılmasını sağlayan lider Fransız Cumhurbaşkanı oldu.
AB’den ayrıldığına ilk defa samimi olarak pişman olan İngiltere, eski kıtamızın liderliğini Macron’a bırakmayı istemez ve bu amaçla Londra toplantısına Türkiye’yi davet etme öngörüsü ile ciddi bir puan da aldı.
Avrupa’nın lideri kim olacak zaman gösterecek. Daha önemlisi, yeni çağın başıbozuklarının Avrupa’ya düşmanlığı nereye kadar götüreceği? Trump’ın Avrupa Birliği için “Amerika’yı mahvetmek için kuruldu” demesi Avrupa’ya çok yaradı. O kadar ters tepti ki, “Trump Avrupa’yı birleştirmek için iktidara geldi” desek yeri!
Görüyoruz ki, sadece AB ülkeleri değil, Büyük Avrupa nihayet tam bağımsız olması gerektiğini, bunun da kendi savunmasını güçlendirmekten geçtiğini, hemen her gün çeşitli platformlarda tekrarlanan Amerika’nın Avrupa düşmanlığı sayesinde anlıyor. Tabii ki AB içinde ABD hayranları var. Onlar da kısa sürede kamplarını seçmek zorunda kalacaklar. Çünkü AB kurumları hızla ortak bir strateji vizyonu üzerinde çalışıyor. AB’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP), nihayet üyelerin sivil ve askeri yeteneklerini kullanılabilir hale getirme şansını yakalayacak ilk kez. Savunma ve kriz yönetimi alanında işbirliğine yönelik bir çerçeve olan OGSP aniden savunma planlarının yol haritasını çizecek merci olarak algılanıyor.
-Türkiye’yi Londra’ya davet eden İngiltere’nin girişimi, Ukrayna; Belçika, İspanya gibi ülkeler tarafından onay gördü. Bu konuda krizin baş hedefi Ukrayna Türkiye’ye nasıl bakıyor biraz eğilmekte yarar var: Ukrayna Amerika’nın sunduğu maden anlaşmasını gecikme ile dahi olsa onaylamak durumunda. Ukrayna maalesef en fazla kaybedenlerin başında gelecek. Ancak ülke o denli zengin ki, Zelensky sonrası için ilgili her tarafın çalıştığı muhakkak. Ukrayna konusunda çalışmalar ateşkes döneminde ne gibi bir barış gücü tahsis edileceği, seçimlerin organizasyonu ve Zelensky sonrası önümüzdeki haftalardaki tartışma başlıkları olacak.
Ukrayna çevresine baktığında; düşman Rusya ve Amerika ile savaşı kazanacak kadar destek vermeyen Avrupa görüyor, kızgın ve kırgın. Bağımsızlığı için büyük zaiyat vermiş yalnız ve yorgun bir ülke karşımızda. Halk, aydınları ve politik sınıf, bağımsızlıklarından bu yana sadece iyi ilişkileri olan ve kendisine her koşulda destek veren Türkiye’ye herkesten fazla güveniyor. Ukraynalı gazeteci ve politikacıların katıldıkları toplantı, tartışma programlarında tartışmalarda Ukraynalı gazeteciler, politologlar, davet edildikleri toplantılarda, TV programlarında hep şunu tekrarlıyorlar: Türkiye’nin müzakere masasında olması ve kurulacak Avrupa güvenlik kalkanında mutlaka yer alması gerekir. Bu cümlelerden sonra dikkatimi çeken ise Avrupalı muhataplarda derin bir sessizlik oluyor. Berlin Duvarı yıkılana dek Türkiye’nin koruması sayesinde barış rüzgarlarının esebildiği Avrupa, artık Türkiye’ye gerek kalmadığını düşünerek Türkiye’nin AB yolunu açmaktan vazgeçmişlerdi. Çeyrek asırdır da artık Türkiye-AB diye bir gerçeklik olmadığını düşünerek huzurlu idiler. Oysa bugünkü en büyük korku ve endişeleri olan İslamın Avrupa’da yükselişi de aynı döneme rastlıyor. Bu analiz başka bir yazı konusu olacağından başıbozuklar savaşına dönersek, şimdilik Türkiye’nin isminin dahi Avrupa’da yeniden dile getirilmesi rahatsızlık yaratıyor ama içten içe askeri, ekonomik ve stratejik açıdan Türkiye’nin olmasının yararlarını görmüyor değiller.
Türkiye’den bakınca Ukrayna, karikatürize edersek “Bodrum’u seven Zelensky’nin güzel insanlarının ülkesi” dışında bir anlam ifade etmese de uluslararası ilişkileri açısından hiçbir anlaşmazlığı olmayan tek sınır komşusu ülke olarak dikkat çekiyor. Rusya yayılmacılığına karşı Ukrayna’nın özellikle Karadeniz sınırlarının korunması en fazla Türkiye’yi ilgilendiriyor. İki ülke Ukrayna bağımsızlığından beri gerçek bir dostluk ve işbirliği içindeler. Bu nedenlerden dolayı Ukrayna herkesten çok güvendiği Türkiye’nin müzakerelerde ve sonrasında bulunmasını istiyor.
Kaynak:Haber Merkezi
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.