BÜLENT ÖZDOĞAN
AÇLARI MUHALEFET DOYURSUN!
Türkiye’yi her anlamda uçurumun eşiğine getiren tek adam yönetimi kriz çözme yeteneğini tamamen yitirdi. Bir yandan suç örgütü lideri Sedat Peker’in gündeme getirdiği kirli ilişkiler ağı, diğer yandan ekonomideki olumsuz tablo iktidardaki tükenmişlik sendromunu her geçen gün ağırlaştırıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu sorunlara çözüm olarak çoğunlukla susmayı tercih ediyor, konuştuğu zaman ise yeni bir krizin kapısını daha aralıyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Erdoğan, geçtiğimiz hafta TRT’de katıldığı programda kendisini ve partisini savunurken çok partili rejimden şikayet ederek bir skandala imza atmıştı. Erdoğan, dünkü parti grubu konuşmasında da kendisi ve partisi açısından benzer bir sıkıntı yarattı.
Muhalefet partilerinin Türkiye’nin her geçen gün yoksullaştığı yönündeki eleştirilerine tepki gösteren Erdoğan şunları söyledi: “Bakıyorsunuz, sözde siyasi parti genel başkanı olarak çıkıp konuşanlara, durmadan hep iftira... Neymiş, millet açmış. Bundan bahsediyorlar. Aç olarak dolaşanları, buyurun siz de doyuruverin. Biz ne gerekiyorsa bütün bu sürecin içerisinde, bütün imkanlarımızı seferber ederek bunları yaptık. İşçilerimize, esnafımıza yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Bu konuda en ufak bir aksama söz konusu değil. Yapılandırmaysa bütün yapılandırmaları yapıyoruz. Ama nankörlük, biliyorsunuz parayla değil. Onlar yine nankörlüğe devam ediyorlar. Varsın devam etsinler.”
Bu sözleri 18 yıllık iktidarın, tek adamlığın kibri olarak açıklamak yetersiz kalır. Aynı zamanda bir çaresizlik hali de içeriyor bu ifadeler. Türkiye’nin hiçbir sorununda ortak akla başvurmayan, muhalefetin tek bir önerisini bile üzerinde konuşacak kadar dikkate almayan Erdoğan, dün memleketin “açlarını” muhalefete havale etmiş oldu.
En alttakilerin partisi, lideri olmak, yoksulluğu açlığı tamamen ortadan kaldırmak iddiası belli ki artık AKP ve Erdoğan için çok uzakta. Erdoğan’ın gözde yurttaşı artık imkanlar içerisinde verilenlerle yetinenler, yapılandırma adıyla borcunun biraz ötelenmesine razı olanlar. Diğerleri, yani yoksullukla boğuşan, gelecek kaygıları her geçen gün ağırlaşan ve bunu her demokratik toplumda olduğu gibi dile getirenler ise Erdoğan açısından ‘nankör’ artık.
Peker sarsmayı sürdürüyor
Sorunu çözemeyince yok saymak, onunla yüzleşecek cesareti ve özgüveni kendinde bulamamak Erdoğan iktidarı için artık ciddi bir sorun. Sadece ekonomi alanında yaşanmıyor bu tabii ki. Türkiye haftalardır suç örgütü lideri Sedat Peker’in gündeme getirdiği kirli ilişkiler ağını konuşuyor. Peker, her ne kadar gemileri yaktığını, ülkeye dönüş yolunun tamamen kapandığını söylese de hala bir ‘el’in onu bu dipsiz kuyudan çekip çıkarmasını beklediğini de gizleyemiyor.
Bu nedenle yaptığı her suçlamanın, gündeme getirdiği her iddianın bir ucu açık kalıyor. Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya göre, Peker bildiklerinin sadece yüzde 3’ünü anlatıyor ve 30 yıldır bu işin içinde olduğu için daha anlatacak çok şeyi var.
Fakat bu yüzde 3 bile AKP’yi ve Erdoğan iktidarını sarsmaya yetiyor. Gündeme getirilen iddialara ilişkin savcılar tarafından tek bir soruşturma açılmış değil. AKP’de Peker’in iddialarına ilişkin Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda tam bir sessizlik hakim. Konuşanlar ise hem çaresizliği hem de AKP içindeki ayrışmaları ortaya çıkarmak zorunda kalıyor.
Erdoğan grup toplantısındaki konuşmasında Peker’in iddialarını çürütecek somut bir açıklama yapmak, yargıyı göreve çağırmak yerine konuşarak susuyor: “AK Parti’yi ısrarla kirli senaryoların içine yerleştirme gayretlerini kabul etmemiz mümkün değildir.”
Soylu’ya gönderme: Gereği yapılır
AKP sözcüsü Ömer Çelik, kendisi sustuğu gibi, gazetecilerin kendisine soracağı sorulara da müdahale ederek, Peker’in iddialarını konuşmaktan kaçınıyor. Muhalefetin iddiaları Meclis’te gündeme getirmesi kamuoyunda yankı bulunca AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan devreye giriyor ama burada da başka bir sorun ortaya çıkıyor.
“Gazi Meclis kendi gündemine hakim olan ne yaptığını bilen, milletin beklentilerini yasal zemin içerisinde değerlendiren çok önemli bir kurum. Biz Meclisimizin (gündemi) mafya liderlerinin, Twitter köşelerinin, kahvehane ağzının gündemiyle belirlemeyiz. Toplumun tüm dertleri bizim derdimiz. Yanlış yapan, hatalı davranan hele ki bizim partimiz varsa bunu ayıklamak temizlemek bizim görevimiz” diyen Turan şunları da söylemeden geçemiyor: “Dediğiniz konuda da (Sedat Peker'in iddiaları) AK Parti'nin hatası varsa bireysel olarak bunu gereğini AK Parti yapmak durumundadır.” Bu sözler, partisini savunmaya çalışan Turan’ın iddiaların odağındaki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve diğer AKP’li isimlerle araya mesafe koyma çabasının ve parti içindeki bölünmenin göstergesi olarak kayda geçiyor.
Konuşamıyorsan konuşturma
Erdoğan iktidarındaki köşeye sıkışma halinin topluma yansıması ise yine baskı ve zor. Peker’in iddialarına ilişkin tek bir soruşturma açılmazken çekmecedeki HDP kapatma davası yeniden gündemde. CHP’li vekillere hakkında peş peşe fezlekeler hazırlanıyor.
Ortalığa saçılan pislikleri sokakta, TV’de, Meclis’te, yazılarında, kısacası her yerde dile getirmekten çekinmeyen TİP milletvekili, gazeteci Ahmet Şık yine savcıların hedefinde. Üstelik MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ölüm tehditleriyle birlikte. Hak aramak için sokağa çıkanlar her zaman olduğu gibi polis şiddetinin hedefinde.
İçeride bu sıkışmışlığı yaşayan Erdoğan, 14 Haziran’da ABD Başkanı Biden ile görüşecek. Görüşmede samimi bir hava yakalanırsa bu Erdoğan medyası tarafından diplomatik bir başarı olarak iç kamuoyuna pazarlanmaya çalışılacak. Aksi gerçekleşir de Biden görüş ayrılıklarının altını daha kalın çizgilerle çizerse tablo karanlık; gerilimin ekonomide yaratacağı sarsıntının da, iktidarın muhalefete, farklı sese, eleştiriye tahammülsüzlüğünün faturasını da tüm ülke ödeyecek.
Erdoğan, dünkü konuşmasında, AKP’nin ülkeyi tek başına yönetme gücünü yitirdiği 7 Haziran seçimleri sonrası yaşanan terör ortamını boşu boşuna gündeme getirmedi belli ki…