MEHMET ÇETİNGÜLEÇ
Genel seçim beklenenden daha mı yakında?
Türkiye'de cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonucunu asgari ücretliler ve emekliler belirleyecek. Yaşları itibariyle hepsi oy kullanma hakkına sahip 10 milyonu aşkın asgari ücretli ve 13 milyon 700 bin emekli. Son seçimde (2018) seçmen sayısının 59 milyon olduğu dikkate alındığında 23.7 milyon oyun belirleyiciliği daha net görülüyor. Seçim yaklaşırken hükümet dar gelirli kitlelere yoğunlaşmaya başladı. Cumhurbaşkanı ve Bakanların asgari ücret ve emekli maaşlarının Aralık ayında "enflasyonun üzerinde" artırılacağını söylüyor.
Bu hazırlık "al gülüm ver gülüm" hesabından kaynaklanıyor. Daha açık söylemek gerekirse; al zammı ver oyu...
Yıl içerisinde asgari ücret ve emekli maaşlarında yapılan iyileştirmeler gıda maddeleri başta olmak üzere mal ve hizmetlerdeki aşırı zamlarla erimiş durumda. Reel olarak geçen yılki refah seviyesinin bile altına düşüldüğü söylenebilir.
Nitekim, bu yıl asgari ücret 2 kez artırılmış olmasına rağmen enerji ve gıda maddelerine yapılan zamların çok gerisinde kaldı.
Rakamlarla kıyaslayalım:
Gecen yıl asgari ücret net 2 bin 825 liraydı. Ocak 2022'de net 4 bin 250 liraya çıkarıldı. Yüzde 50'lik artış ilk anda sevinç dalgası yarattı. Ancak yeni maaşlar hesaba yatmadan elektrik ve doğalgaz başta olmak üzere yüksek oranlı zamlar etiketlere yansımaya başladı. Hükümet "tarihin en büyük iyileştirmesi" gibi sunduğu maaş artışının 6 ay içerisinde eridiğini görünce, normalde yılda 1 kez güncellenen asgari ücreti Temmuz ayında ikinci kez artırmak zorunda kaldı. Net 5 bin 500 liraya çıkarılan asgari ücrete ikinci zammın oranı yüzde 30 oldu.
Peki enerji fiyatları ne kadar arttı?
Doğalgaza Ocak, Nisan, Haziran ve Eylül aylarında sırasıyla yüzde 25, 35,30 ve 20 olmak üzere 4 defa zam yapıldı. Bu zamlar birbirinin üzerine bindiği için kümülatif olarak vatandaşa yansıması çok daha yüksek. Dikkat çeken bir başka nokta, uygulamada zammın açıklanandan çok daha yüksek olması. Örneğin Ankara'daki konutlarda geçen yıl kışa girerken 10 bin lira ile yaklaşık 4 bin 500 metreküp doğalgaz alınırken, şu anda 10 bin lira ile yaklaşık 1500 metreküp gaz alınabiliyor. Yani konutlara satılan doğalgazda yüzde 200'lük artış var. İşyerlerinde çok daha yüksek.
Elektrikteki zam oranı ise meskenlerde düşük kademe için yüzde 136, yüksek kademe için yüzde 184, işyerlerinde ise düşük kademe için yüzde 174, yüksek kademe için yüzde 266 zam yapıldı.
Sadece enerji ürünleriyle kıyaslandığında bile maaş artışının tamamen eridiği, hatta eksiye geçtiği açıkça görülüyor.
Aralık ayındaki 2 bin 825 liralık asgari ücretin alım gücünün bugünkü 5 bin 500 liralık asgari ücretten daha fazla olduğu söylenebilir.
TÜİK'in tartışmalı rakamları bile tüketici enflasyonunun Eylül itibariyle yüzde 83'e ulaştığını gösterirken, bağımsız "hesaplayıcıların" oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubuna (ENAG) göre enflasyon yüzde 186.2. Her gün markete gitmek zorunda olan vatandaşın hissettiği rakamlar ENAG'ı doğrular düzeyde.
Özellikle et, süt, yumurta, ekmek, un, şeker, yağ gibi temel gıdalarda etiketler sürekli yenileniyor. Yumurta Üreticileri Merkez Birliği rakamlarına göre geçen yıl Aralık ayında orta boy yumurta 1 liraya satılıyordu. Şimdi 2-4 lira aralığında işlem görüyor. Bu arada Yum-Bir'in açıklama yapması da "fiyat artışına neden oluyor" gerekçesiyle Rekabet Kurulu tarafından soruşturulmaya başlandı. Yumurta fiyatları yine yükseliyor ama açıklama yapılması yasak. Yum-Bir Başkanı İbrahim Afyon'a sorduk, "Bize soruşturma açıldı. Artık konuşmuyoruz. Sessizce izliyoruz" dedi.
İstanbul'da Kasım 2021'e 2 lira olan 230 gramlık ekmek, Eylül ayından itibaren 4-6 lira fiyatla satılmaya başlandı.
Ankara'da geçen yıl Kasım ayında 1 lira 75 kuruş olan ekmeğin fiyatı şu anda 4 lira.
Şekere zammın ardı arkası kesilmiyor. Geçen yıl Kasım ayında 5 lira 30 kuruş olan şekerin kilosu, bu ay 16.5 liraya yükseldi.
Listeyi sebze-meyveleri de ekleyerek uzatmak mümkün.
Ayrıca, geçen yıl 5 liraya içilen 1 bardak çay şu anda 15 lira, 10 liraya içilen kahve 25-35 lira aralığında.
Bu fiyatlar karşısında asgari ücrete yapılan yüzde 50 artı 30'luk zammın yetersizliği açıkça görülüyor. Yoksulluktan açlık sınırına doğru ilerleyen milyonlarca insan 1 bardak çay içmekte dahi zorlanır hale geldi.
Türkiye'de küçük ve orta boy ölçekteki işletmeler genellikle asgari ücretle eleman çalıştırıyor. DİSK'in 2022 tarihli raporuna göre yaklaşık 16 milyon işçinin 10 milyonu asgari ücretli.
Asgari ücrete yapılan zammın çarpan katsayısı yüksek. Yani 1 birimlik artış, mal ve hizmetlerde çok daha yüksek zamlara neden oluyor. Asgari ücret, tıpkı akaryakıt, elektrik ve doğalgaz gibi temel girdi olarak görülüyor ve herhangi bir artış anında ve daha yüksek oranla ürünlere yansıtılıyor. Böylece maaş artışı ve zamlar arasında kısır bir döngü devam ediyor. Bu durum asgari ücretliler başta olmak üzere geniş kitlelerin daha da yoksullaşmasına ve "yeter artık maaşımızı da artırmayın fiyatları da" şeklindeki isyanlara yol açıyor.
Bu döngü içerisinde iktidarın konumuna gelince... Hükümet "Bir eliyle verdiğini diğer eliyle alan" tarafta. Yani ürünlere ne kadar çok zam yapılırsa devletin elde ettiği vergi geliri o kadar artıyor. KDV, ÖTV derken devlet bu alışverişten karlı çıkıyor. Çünkü asgari ücrete yapılan yüzde 50'lik zammın ürünlere yansıması yüzde 100'ü buluyor, hatta bazı ürünlerde geçiyor.
Bakın yıl sonuna kadar devletin hedeflediği vergi geliri 1 trilyon 258 milyar liraydı. Mayıs'ta hedefin yüzde 70'ine ulaşıldı. Haziran ayında Meclis'e sunulan ek bütçe tasarısıyla yıl sonuna kadar 1 trilyon 83 milyar lira daha gelir elde edileceği açıklandı.
Özel sektör yaptığı zamlara sadece dolar ve akaryakıt, doğalgaz ve elektrikteki yükselişi değil, temel girdi olarak gördüğü asgari ücretteki artışı da gerekçe gösteriyor.
Sırada yılbaşında yapılacak "seçim zammı" var. Oranı konusunda rivayetler muhtelif ama asgari ücretlilerin yanı sıra emeklilere "resmi enflasyonun" oldukça üzerinde iyileştirme yapılmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Maaşlarla birlikte etiketler de değiştiği için dar gelirliler refah artışını en fazla 2-3 ay hissedebiliyor. İşte püf noktası bu.
Yanıt bekleyen güncel sorular şöyle:
Hükümet yılbaşında asgari ücretli ve emeklilere yüksek oranlı maaş zammı yaptıktan sonra Haziran ayına kadar bunun erimesini göze alır mı?
Yoksa maaş artışının etkisi maksimum düzeydeyken, kısa süre içerisinde erken seçime mi gider?
Erken seçim, yaygın beklentinin aksine 2023 yılının Mayıs ayından önce gerçekleşirse şaşırmamak lazım. Çünkü geçen her gün artan zamlar nedeniyle iktidarın aleyhine işliyor. "Etiketlerle rekabet" edebilmek için Ak Parti iktidarının önünde "olabildiğince" erken seçimden daha cazip bir seçenek bulunmuyor.
Öyle görünüyor ki, Hükümet asgari ücret ve emekli maaşlarında "enflasyon tamiratı" yaptıktan sonra "geçici refahın" etkisi silinmeden erken seçime gidebilir. Seçimin öne alınması aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 3. kez seçime katılmasıyla ilgili anayasal tartışmaları da kendiliğinden bitirmiş olacağı için ayrıca önem taşıyor.
Anlaşılan bu tartışmalı durumun ortadan kaldırılmasına muhalefetin itirazı yok. Hatta muhalefet partileri erken seçim konusunda iktidardan daha istekli. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İyi Parti lideri Meral Akşener, geçen yıldan beri erken seçim çağrıları yapıyor. Galiba "Millet İttifakı" liderleri hukuk yoluyla sonuç alacaklarına pek inanmadıkları için tartışmayı yeniden alevlendirmek istemiyor...